15 Mart 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

15 Mart 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 3—VAKIT 15 MART 1934 ”” NATLARİ Komedyalar nasıl vücuda geldi? Evvelki makalelerde trajedi | bahsinde tetkik ettiğ'miz gibi bu | san'at din ve şarabın tesirlerile meydana geldi. Daha sonra dram satirik denilen diğer kısmın doğu” şunda da âmil oldu. Buna mukabil komedi hayatın ve içtimal sırıfların arasındaki farkın mahsulüdür. Tarihi makallerle de sabit ol- duğu üzere insan ruhu muvaffa- kıyeti nisbetinde egoizme ve gu- rura meyleder, etrafındakileri ha- kir gören aşağı tabakadaktlere e- hemmiyet vermiyen bir karakter alır, Bütün emperyalist milletlerde bu mevcuttur. Eski Rema, sabık Osmanlı İmparatorluğu, hali ha- zır İngilteresi, on dördüncü Lüj Fransası da bunu teyit eden mi- sallerdir. Eski Yunanlıların da bu suretle fütuhatları arttıkça halk arasında tabaka farkı doğmağa başlamıştı.. Yavaş yavaş mağrur ve zalim bir aristokrasi Atinada kendini hiş- settiriyordu... Bunlar aşağı halktan yani saf ve temiz tabakadan ayrı bir hayat yaşıyorlar, onlara mecburi temas larındaki vaziyetleri bir esire, bir hizmetçiye yapılan muamelenin ayni oluyordu.. Servet ve ihtişamın verdiği bu vâziyetler onlar için tabi bir şey- di.. Fakat diğer tabaka için hiç böyle telâkki edilmiyordu.. Deb- debe ve gururlarile kendilerini e- zen aristokrasi onların ruhunda | hasedin de karıştığı ince bir kin uyandırıyordu.. Gıpta edildiği hal de erişilemiyen bir varlık tarafın- dan ayrıca gösterilen mağrur ve | çirkin hareketler onlar da aciz içinde bir nefret yaratıyordu. İnsanlar her zaman kin: besle dikleri mevcudiyete karşı ellerin- den bir şey gelmediği zaman onu beğenmemek onu tehzil etmek su- retile teselli bulmağa çalışmışlar- dır... Bu tabiatin onlara verdiği yegâne intikam tarzıdır ve pek kolaylıkla doğruyu terkederek çir- kin bir şekil alabilir... İşte Yunan halkı mağrur aris tokrasiye karşı hücum içinde elin- de bu silâhtan başka bir varlık görmemişti... Muhatapları erişile- miyecek, uğraşılamıyacak kadar yüksekte idiler... Maddi ve mane- | vi başka şekillerde onlara taarruz mümkün değildi. O halde tabiatin verdiği silâhla hücumdan başka çare yoktu.. Bu ayni zamanda kendilerini de avutuyordu... Tehzilde evvelâ aranacak şey mevzuun gayri tabiiliğidir ve her gayri tabii olan şey de Insana gül me hevesi verir,, Dört gözlü bir! ucubeye bakarken hayret etmekle İ beraber gülmek ihtiyacı da duya- | rız... Bu tabii varlıklardan başka olan şey bize tuhaf gelir.. Yunan avamının aradığı tehzil | mevzuları da bu yolda idi Aris- tokratların kusurlarını arıyorlar. Bulduklarını mübalâğa bulmadık- larını iftira ile arttırıyorlardı... Bilhassa sarhoşluk ile haset ve nefretleri coştuğu anlarda onların kıyafetine girerek hareketlerini çirkin ve komik bir şekilde canlan- | dırmak suretile duble etmeleri ken dileri için kuvvetli bir di... Fakat bu istihza tarzı pek kaba ve vahşi idi... Çirkin iftiralarla a- sılsız isnatlarla ve hattâ küfürlerle iğrenç bir manzara arzediyordu... Bunun için halk nazarında gerek menşe ve gerekse gayri nezih şek- | li dolayısile hakkında bir nefret uyandırıyordu.. Komedi uzun zaman bu . kala- balığını muhafaza ettiği gibi hal- kın nefretinden de kurtulamamış- tır.. O en tekemmül ettiği Aristo- fan senelerinde bile kendisinden çelinilen bir sana't halinde idi. Nasıl oçekinilmesin... o Aristofan bizzat Sokratı bile rezil etmeğe kâlkışmadı mı? Komedinin o hususiyetlerinden biri de muhafazakârlığı idi.. Her yeni şeye kancayı takıyor iftiralar- la, çirkin isnatlarla onu çamurlu- yordu... Böylece komedi çirkin bir men- seden iğrenç bir şekilde doğdu Yunan komedisi bu haldedir. O daha sonraları nezih bir şekil al- mağa başladı. Ve Molyerle tekâ- mül devresini buldu... Şimdiki san'atla Yunan san'alı- nı ayıran farklardan biride eski komedinin insan karakterinin fena veya tuhaf cihetlerini bularak teh- zil etmemesidir. O yalnız siyasi bir mahiyetle muhataplarına hücum ediyordu. Onları vakayi ve hayat önünde rezil etmeğe (çalışıyordu. Bu suretle beşeriyete ait bir san'at olmaktan ziyade bir hiciv mahiye- tünde idi... Yukarda dediğim gibi komedi her zaman balkın hakkm- daki nefretini yenemedi ve ancak Eşil zamanında umumi tiyatrolara girebildi.. O temsil tarzında da tra jediden başkadır. Koro daha kala- balık ve daha şuursuzdu... Dansla- rı diğerinde olduğu gibi munta- zam hareketlerle değil gelişi güzel sıçramalardan ibaretti... Aktör ci- hetinden trajediye olan inhimâki komedi hiç bir zaman görmemiş” tir... Bir komedi yazan ve oynıyan halkça nazardan düşüyordu. Bu- nun için komedilerde aktörler ek- seriyetle bizzat müelliflerdi... Esasen aristokrasi ile alay eden mevzuları temsil etmek ayni za- manda tehlikeli de idi. Hattâ ken- dilerini hükümet reislerile ayni 2 viyede gören aktörler bile Atina aristokrasisi ile alay eden “ekseri komedileri temisile cesaret edemi- yorlardı. Şehirlerin, Atinanın haricinde halk kendi yarattığı eserleri bizzat kendi temsil ediyordu. Bu aristok- rasinin bulunmadığı günlerde teh- likesiz bir şeydi.. Mensup olduğu tabakadan yalnız iltlat ve teşvik görüyordu... Fakat yavaş yavas doğduğu yerlerden taşarak Atina civarına gelen ve gene ayni tedrici. hamle ile şehre sokulan bu san'at orada büsbütün başka, hir alışmadığı nef ret ve itirazlarla karşılaştı.. Yüksek tabaka kendileri eğle- nen komediye karşı bir cephe alı- yorlardı. Onu sahneye koyan ve . SA teselliciy- | Ecnebi Edebiyatı İngiltere matbuat piyasası dur- madan işliyen bir makineye ne ka- dar da çok benzer.Gazetelerin ilân kısımları, kitapçı vitrinleri hergün bir kaç yeni kitabın canlı reklâmı- nı yaparlar, İşte, aşağıda (kısaca tahlillerini yapacağımız 4 roman da, bir çok tarihi, siyasi eser sağ- nağmdan payımıza düşen, günde- lik dedikodulardan, didinmeler- den yorulan dimağlarımızı bir par- ça olsun dinlendiren eğlendirici kitaplardır. | © Gayet hassas ve ince düşünüşlü edilemez,, romanı, İngiliz münek- kitlerinin hep birden hücumuna uğramasına ve muharririn, —hiç şüphesiz— en İyi eseri olmaması” na rağmen tahkiyesi kuvvetli; için de can sıkıcı pasajlar bulunmakla beraber de tasnif ve terkibi mü- kemmel “cins,, , okumaya (değer bir kitaptır. “Siyah boşluk,, canlı, her satr- İ rında dinçlik fışkıran ve bir İspan- yolun hayatını anlatan bir toman- dır, Madam Hardinç, büyük bir cesaretle, eserinin kahramanını teşkil eden İspanyolun ağzından kendi hikâyesini söylüyor. » # ; İspanyolcadan pek te iyi tercü- gıcında Kaliforniyaya giden İs- panyalı sefer heyetinin macerasını biraz karışık, kılçıklı lâkin mahal yerlilerinin yaşayışlarını, örf ve â- detlerini dikkate değer bir kudret- le resimlendiriyöor. Fierro Blanco- nun bu eserinden kuvvetli bir film İ senaryosu yapılabilir. “Ben bunları sevmiştim,, isimli bir otobiyoğrafi mahiyetini göste - riyor. Oldukça can sıkıcı, MüP- hem, —tâbir yanlış değilse— do - nuk kısımları olan Mais'in bu €s€- ri, insanın kendisini pek o kadar kolay kolay tanıyamıyacağını, 9i- lemiyeceğini, hakiki kusur ve mezi yetleri göremiyeceğini bir kere di- ha ispat ediyor. ibrahim Hoyi temsil edenlere hücum ediliyor © serler istihkarla susturulmağa çalı- şılıyordu. Buna rağmen intikamcu bir ruh taşıyan komedi ölmedi. Devvare nazariyelerinde cabros* tatın mihverini muhafaza kuvveti, caz'bsi arz ve hareketi intikaliye gibi tesirler altında mihverin yeni bir istikamet, dünyanın mihveri is- tikametini alması gibi komedide bü iki tesir ile cephe değiştirdi... Bizzat aristokrasiye sokuldu. Si- yasi bir şekil aldı.. Yüksek tabaka arasında istihza silâhı olarak kul- Daha sonra Aristofan komediye Yunan san'atındaki en mütekâmil seklini verirken onu tekrar halka indirmiştir. Bunu daha ilerde Aris- tofan bahsinde tetkik etmek fırse- tunı bulacağız. Simdi komedi dediğimiz san'at devrin hususiyetleri arasnda kuv- vetini kaybetmiştir... Eski Yunan komedi tarzından ancak komiği muhafaza etmektedir... O “Epi- şarm,,, “Aristofan,,, “Plot, ve “Molyer,, basamaklarile mütema- yazıcı Mis Hoult'un “size hizmet! lanılmağa basladı.. ! İdüşmeğe başladı... ödebiyat” himmetlerin en büyüğü, İbetlerine isar © buyrulmakla bu cihet lerde hayli (o hareketler görüldü, hayli heveskâr gençler yetişti. Bazı kıymetli eserler de çıktı. Ben bu makalede çok değerli mâarif- gilerimizden Çankırılı Talât Beyefendi üstadımızdan ve çok ehemmiyetli eserle- rinden bahsedeceğini. Memleketinin ve bütün Türkiyenin ciddi çalışan evlâdim- İdan olan bu sevdiğim boca, bir taraftan memleketi gazetesiyle orada topladığı genç #limler eliyle o havaliyi ilim ve irfan nuruna müstağrak eylediği gibi kendi mesai höcresinde de Türk edebiyatına en zaruri, en mühim olan eserleri | biribiri ardınca vücude getirdi. Malümdur ki bir millet varlığının €- sası nüfus ise, canı da dildir. Her mıl- let dili derecesinde hayat gösterir. Bu o derecede mucizekârdir ki koda bir millet, bütün eserleriyle beraber mahvolüyor da şurada burada kalan kitapları onları ya. satıyor. İşte bu dakikaya mebnidir ki Tanrınm Türklere en yüksek ihsanı olan büyük pişüvamız dil seferberliğini vücude İri neşrolunmuya başlıyacak. Talât Beye- fendi üstadımız eski bir kur'an tercüme- sinden ve saireden vücude getirdiği fiş- ler ile bu millet okumuşları işine de yar- dım etti. Millet varlığı binâsinın dört direği far- ler, dördüncüsü de edebi sanatlardır. Üstat şiir envarma dair mühim eserini geçenki senelerde neşreyledi. Bu sene &. Türk şiirlerinin vezinlerini havi bir eser İöyle roman, masal, hatta bir eser üze“ rine yazılan şerhler ve #aire kabilin- den çokça iş çıkarır telifler (o envamdan değil, hatta armın bal | toplaması, iğne ile kuyu kazması nevinden bile değildir. Daha güçtür, Düşününüz: Arap, Acem İsdebiyatı değil ki senden evel birçok Ya-! izılmiş eserler bulasın. Hatta Osmanlı edebiyatı da değil ki gene birkaç | kitap ile hazırlanmış yüzlerce divanla kariıla. İşasın. Bunlar ilk kurulmuş O eserlerdir. Bir kere mecmunlardan, suradan buradan halk şairleri eserleri toplıyacaksın. Bir halde ki görmediğin €ş'r envar kalmıyacak. Pek tabiidir ki kendin de hatalı bir şair, bir edip, bir üs- tadı edep olacaksım bi şiir, vezin envamı sin. Bunların muhassenatımı, ku- surlarını bilmiş olacaksın. Hepisinin bü- yük üstatlardan mizallerini hazırlıyacak- sin. Sonra da ilmi bir surette dizeceksin. Gerçi balk şürleri envama, Türk vezin ilerine dair pek muhtasar bazı makale, ba- zı risale pek eski zamandanberi o yazıl ten bu eserler de onlardan da bahsedil- miştir. Üstat; bugünlerde Türk şürlerinin sanayii edebiyyesini toplayıp todvir ede- cektir. Türkün Ulu Tantısı yardımcısı olsn: Hele bü, “hiç yektan © toplanıp vücude getirilecek kıymetli bir eser ola- caktır. İnşnallah yal sonunda bu kıymet! Ji eseri mütslea ile müşerref olacağız. RR mn di bir tekâmül hareketile yüksel- mişti. Molyerde komedi en ince ve kadir şeklindedir... Trajediye re- kabet edecek küvvettedir... Ruhlar facia kadar mudhikenin azametini de hissederler. Fakat * maalesef Molyerden sonra bu san'at gene Karakterini kayböderek yalnız eğlendirici bir mahiyet aldı... Bununen mühim getirdi. Yakında büyük milletimizin ese-| ağızlardan, |i yea da bu müderven eserlere nisbetle onlar muhtıra kabilinden şeylerdir. Za- 'Dört roman Kıymetli bir âlim VE ESEFI... Türkiyenin az zamanda çok (yük- Bu meyanda Talât (O Beye'endinin selmesi için mucize halinde © sarfolunan (Çangırı şairleri) kabilinden başka eser- yükselmenin!leri de vardır. makine dairesi sayılan dil, edebiyat ci-| Dediğim gibi (o bu, ibda kabilinden mühim müellifat yanında © kabil toplama eserler çek kolaydır, üsta- da eğlencedir. Kaldı ki bunlarda da üs- tadın edebi kıymetli mütafeaları, mesai- leri, müvazeneleri vardır. İhlâf bunlar- dan çok istifade edezektir. Bu güzel ve faydalı vesile ile genç e- diplerimize kendimce mühim ve yerinde saydığım bazı maruzatia o bulunacağım. Bu vezin o renkleri, şiir envar ve Türk vezninde birçoü halk şairleri divanları neş yolunmakin genç ediplere (İşte bunlara bakımız da bunlardaki vezinlerin, mevile- rin, fikirlerin, sanatların haricine çıkma- yınız) demek istenilmiyor. Belki bu gibi edebiyat | sanat- ları eserlerini çok ve dikkatle okuyu- nuz. Hele pek çok eski ve yeni divanla- rr okuyunuz, muttasıl okuyunuz. Yalnız Türkiyedeki halk şairlerinin, divan şair. lerinin değil, Ukgur, Kıpçak, Azeri, Tatar, Kırgız gibi çok edebi eser vücude getiren Türklerin eserlerini de okumalı, Ondan sonrasındaki hasıl olan bir Türk zevki ile tab'ın müsait olursa vezinlerde- de, nevilerde de, fikirlerde de, sanat. larda da istediğin gibi içtihatta buluna» bilirsin. Sen de bir başkalık gösterebi- lirsin. Fakat bu başkalık o Türklüğün, Türk zevki haricinde bambaşkalık olmaz, Benim müşerref olduğum Kemaller, Hâ» - mitler, Mualimler, Fikretler, (oŞahap- lar ve saire hep kendi vadilerinde bütün me edilmemiş olan “Alevin seya- | olunursa bunlardan birincisi dil, ikinci-|eslâf olmasa bile haylisini okumuşlardı. hati,, romanı geçen asrın başlan İsi edebiyatta şiir envar, üçüncüsü vezin-|Gençlerimiz de muvaffak © olunabilirse, Acem, : Arap edebiyat kitaplarını bile o dedikleri yatın v€ yn dan) Jbüyük şairlerinin Türk © oldukları hepi» li renklerini bütün haşmetile mey- | naşratti. Ancak beveskâir | gençlerimizi mizce malümdur. Bunlar kendi Türklük- dana koyara anlatıyor. Amerikan | tenvir için arzedeyim ki bu gibi eserlerİlerinin sanayiini Arap ve Acem edebiya- tına rakleylemişlerdir. Binaenaleyh on- lardan da istifade olunur. Zaten şark se- ması altında zuhür eden fikirler biribirle- jrinim ya ayni, ya yakınıdır. Sonra da garp © edebiyatından istifade (eylemek (Kâhya zadenin Baston (hikâyesi gibi) onları üstadane bir meharetle Türkleştir. İmek elbette büyük bir himmettir. Edilecek biricik ihtar var ki: Herhan- igi kavmin herhangi edebiyatından her İnevi istifade edilebilir, şu kadar var ki o de Türklüğün hayrına olmalı. Türk- lüğün koca o Avrupaya karşı istiklâlini saklıyan büyük hassalarını zayıflatmama- İl. Belki Avrupaca bizim © hakkımızda tw'na vesile olan şeyler varsa (onları Jlkendimize göre tashih etmeli. Şuracıkta aklıma bir de vezin mesele si geldi. Vaktiyle — çek eskiden “Ha- zinei fünun,, da — vezinler envar hak- kında bir makale yazmıştım. O da “Par- mak hesabı edebiyat ilmi sırasına girer mi imiş,, gibi hayli dedikoduyu mucip ol- İmuştu. Ben orada parmak hesabı adedi- İni on dörde kadar çıkarmıştım galiba, Talât Boyefendinin misallerini eslâfdan bulabildiği de ancak bu derecelerdedir sanırım. Acaba vezinde içtihat caiz mi- dir. Yani istenildiği gibi — meselâ Os- manlı edebiyatın (Babritavil) i misilli — upuzun vezinler de o yapılabilir mi? Yahut — “Müstezat,, kabilinden — u- zunlu kısalı, türlü türlü bir şiir dahilin- ds vezin değiştirmeyi tecviz etmeli ins, Talit o Beyelendi'ile konuştuğumuzda kendilerini ihtiyatkâr gördüm. Bana ka- hırsa eslâf nasıl ki bu (Bahri tavil) ve (Müstezat) ları yapmışsa iblâf da bu- na benzer şeyler yaparlar. Benim (Ya- parlar) dememi kim dinler. Gençler di. lediklerini yapardururlar. Bunlardan han- gisi tularsa edebiyatımız için kârdır. Di- Zer edebi sanatlar da böyledir. Bir edip; ihatalı, pişkin, yüksek filirli olursa şar- kan da, gavbım da türlü sânayiinden hem sitifade eder, he mde Türklüğe mal eylere Gençlere biricik tavsiyem var: , Oku- sebepleri operet ve vodvilin reka- betleridir... Mudhikenin daha ha- fif ve şakrak olan bu iki tarzdaki tecellisidir, Şadan Salih| raalı, çok okumalı, pek çok okumalı; Ez .cimle Talât Beyefendinin bu eserlerini edebi bir ders kitabı olarak küçükler de, büyükler de okumalıdır. Velet Çelebi

Bu sayıdan diğer sayfalar: