16 Mart 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

16 Mart 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İzmirde Sokakta Bir adam genç " karısını öldürdü İzmirde hapishanenin köşesin- de bir cinayet olmuştur. Priştine- | li Hasan oğlu elli Yaşlarında ha- | mal Ramiz isminde birisi, karısı Hüseyin kızı Saadet hanımı büyük bir bıçakla yaralıyarak öldürmüş- tür. o Cinayetin sebebi karı koca arasındaki geşimsizliktir. Cinayet şöyle olmuştur: Amelelik, hamalirk ve boyacr- lik yaparak geçinen Ramiz, Çayır bahçede tabakane karşısında bir barakada oturmaktadır. Bundan iki sene evvel karısı Saadet Hs- nımla aralarında bazı meseleler olmuş ve Saadet Hanım evde bu- Tunan eşya ile 200 kaçmıştır. Ondan sonra kocası- nın yalvarıp yakarması üzerine tekrar evine dönmüş ise de iki buçuk ay evvel tekrar kaçmış ve bu defa memleketi olan Torbalı- ya giderek Çakırbeyli (köyünde bekçi Salih isminde birisiyle ev- lerm'ştir. İzmirdeki kocası Ra» mizden boşanmak için de boşan- ma davası açmıştır. Bu dava he nüz neticelenmemiştir. Saadet Hanimin, dün hukuk İl lirayı, alarak | Giresunda Halkevi Komite intihapları neticelendi Giresun, 15 (A.A) — Halke- vinin şubeler intibabı bitirilmiş ve faaliyete başlanmıştır. Muaveneti içtimaiye şubesinin açtığı muave- İ nethanede doktorlarımız tarafın - dan fakir ve kimsesiz hastalar mu- ayene edilerek ilâçları parasız ve- rilmekte ve ayakta tedavisi müm- kün olmıyanların da memleket has tahanesine yatırılmak suretile te- davileri temin edilmektedir. Müspet çalışmalarla meydana getirilen bu muayenehane halk na- zarında fevkalâde iyi tesir bırak - mıştır. Fakir bir kaç çocuk ve ka- dımların iç ve dış çamaşırları ve yiyecek levazımları temin edilmiş ve bu kadınlarla çocuklar sefalet- ten kurtarılmıştır. Çanakkalede yatı mektebi Çanakkale, 15 (A.A.) — Biga” nın Çan nahiyesi merkezinde açıl- mış olan, yatı mektebinde civar köylerden toplanan 27 çocuğun en temiz bir surette iaşeleri ve oku- tulmalırı temin edilmiştir. Ve na- hiyedeki tam teşekküllü mektep te büyük bir hevesle çalışmıya baş- lamıştır. mahkemesinde boşanma davası - Aydında nüfusa yazılanlar na bakılacaktı. Saadet Hanım Alsancaktaki e- vinde misafir olduğu Ayşe Ha- nmla birlikte dün Memleket has- tahsnesine, Ayşe Hanımın bir komşusuna ziyarete gidiyordu. Hapishanenin önündeki köşeden geçerken tramvayla Karantina- dan gelmekte olan kocası Ramizi karısını görmüş ve tramvaydan inra'ştir. Ramiz, karısma durma- smı söylemiş, o da: — Aramızda ne var ki dura- yım.. Cevabını vermiştir. Ramiz, ka- rışına eve gitmeyi teklif etmişse de kadın bu teklifi reddetmiş, bu- nun üzerine belindeki büyük bir bıçağı çıkaran Ramiz, karısınm iki defa sırtma ve iki defada göğ- süne batırmıştır. Kadm, acı bir o çığlık kopar” rak ve ağzından kan boşanarak yere yuvarlanmıştır. Kadınm yaraları akciğerlerin - Aydin, 15 (A.A.) — Geçen kinci kânun ve şubat aylarında vi- lâyetimizde 2350 doğum, 352 ni - kâhsız evli, 127 mektum nüfus va- Kali töspite Jilmiştir. Vilâyetimizde 20 — 60 yaş arasmda 18851 be- kâr erkek bulunduğu anlaşılmış- tr. Çankırı vilâyet meclisi Çankırı, 15 (A.A.) — Umumi meclis toplantışmı bitirmiştir. Mec lis vilâyetin 1934 bütçesini 350 bin lira olarak tespit etmiştir. Çankırı halkevinde Çankırı, 15 (A.A.) — Halkr yatçı Hasan Bey dün gece sinema binasında halk edebiyatı hakkım- da bir konferans vermiştir. m m ya yakalıyarak gelen polise teslim etmişlerdir. Yaralı kadın memleket hasta - hanesine kaldırılmış, ve onu da hanesine kaldırılmış ve on daki- de ve kalbine yakın & yerlerinde | ka sonra ölmüştür. Saadet Ha- idi. Jandarmalar, bıçağı elinde kanlı tutmakta olan katili | dilmiştir, rini gördün mü? Deh nım, henüz 25 yaşında idi. Tahk'kata adliyece vaz'ı yet e- Yalnız en son inen çeteciden sonra | yukarıda hiç bir iz bakmamak i- | çin ipler aşağıya çekileceği zaman bir tanesi kayalıklardan birisine takılıp kalmış ve o ipi oradan kur- tarmak için yirmi dakika Okadar vakit kaybedilmişti, Çete bu suretle sekiz saat kadar yürüdükten sonra sabahleyin saat aliya doğru (K...) köyünün civa- rma yaklaşmıştı. Halil efendi bu- rada arkadaşlarını köye hâkim o- lan tepede kayalık bir mahalle yerleştirmişti. Bu kayalık icabın » da hem müsademeye ve hem ric'a- te müsait olduğundan, çete gündü- zü orada geçirecekti. (K..) köyü kayalığa yirmi dakika uzak oldu- ğu için Halil efendi köydeki komi te heyetiyle muhabereye ve onlar- dan birisini çetenin gizlendiği ma- malle çağırmıya lüzum görme- mişti. Köydeki komiteden bekleni len vazife, azasından birisinin Dramaya giderek oradaki yeni va- ziyeti öğrenmesi ve Halil efendiye malümat getirmesiydi. Meksadın temini için (K...) köyünde (T..) efendiye haber göndermek lâzım» geliyordu. Halil efendi bu iş için çete efra- dından (H..) efendiyi intihap et- mişti. (H...) efendi diğer çete ef- radına nispetle oldukça tecrübeli ve tahsil görmüş bir gençti. Kendi sine tevdi edilen bu vazifeyi mu- vaffakıyetle başaracağına şüphe yoktu, (H.....) efendi çetecilik har yatında daha evvel vukubulan bir müsademede bacağından yaralan- dığından şimdi topal denecek ka- dar malüldü. Köye kadar gidip ge Erken onun topallıya topallıya yü- rüyüşü nazarı dikkati celbetmiye- cek, mühim bir vazife ile gittiği kimsenin hatırıma gelmiyecekti. (H..) efendi yola çıkmadan ev- vel kendine biraz çeki düzen ver- | miş, tüfeğini ve cephane kuşağmı arkadaşlarma teslim etmiş ve re- volverini de koynunda gizlemişti, Bu suretle kendisini köyüne giden bir köylü kıyafetine sokmıya mu- vaffak olmuştu. Ondan sonra: — “Allaha ısmarladık arkadaş- lar!,, diyerek yavaş yavaş (K...) köyüne doğru gitmeğe başlamıştı. (H..) efendi arkadaşlarından ay- rıldrktan bir saat sonra köyde (T) efendinin evinde (bulunuyordu. (T..) efendi onu evinden içeri al | de kızarıyor. Daha hareket etmene va üstü renkli teneke S5 — VAKIT ——————— ——————— umumun UMUMİ HARPTE du TEŞKİLÂTI MAHSUSA 16 MART 1934 — AK VAKIT'ın Yeni Tefrikası : 131 Hayrola arkadaş ne var ne yok? — Hayrola arkadaş, ne var, ne | kit var.. diyerek onu teskin etmiş yok, nereden bu geliş?. — Halil efendi beni buraya gön derdi. Sen şimdi Dramaya kadar gideceksin, orada Yunanlıların as- keri vaziyetlerini tetkik edeceksin ve topladığın malümatı bana geti- receksin. Ben akşama kadar bura- da seni bekliyeceğim, Sen geldik: | ten sonra karanlıkta çetenin gün- düz gizlendiği mahalle dönece- | ğim.,, “.— Peki, öyleyse hemen hare- ket edeyim ki vaktinde geri dön- müş olayım. Yunanlılar fena hal- de hazırlanıyorlar. Bütün dünya- nın altı üstüne geldi. Tabii Yunan ordusu da Bulgarlara ve Türk hu- duduna karşı tahşit ediliyor. Yu- nanlıların takip müfrezeleri dai - ma bizi sıkıştırıyorlar. Her neyse, sen burada bekle. Ben gelinceye kadar hiçbir yere çıkma. Ben şim- di afıma biner ve Dramaya gide- rım.,, CT...) efendi bunu söyliyerek (H..) efendiden ayrılmış ve he- ten yola çıkmıştı. (H.) efesli de orada mükemmel bir istirahate dalmıştı. (T..) efendi Dramaya| geldiği zaman evvelâ bir hana i- nerek atını oraya teslim etmiş ve ondan sonra tanıdıklarını ziyaret etmeye başlamıştı. Bunların bir- çoğu Yunan askerlerine eşya, er- zak ve ekmek veren mütgahhitler- dendi. Onlarla hasbıhal ederken son günlerdeki Yunan kuvvetleri- nin ne kadar olduğu ve nerelerde götürüldüğünü az zsman zarfında öğrenmeye muvaffak olmuştu. Al dığı malümat o kadar tam ve mü- kemmeldi ki her gün efrada veri- len erzak miktarını ve çıkarılan ekmek adedini bile tesbit etmişti. (F...) efendi ortalık kararırken (K..) köyüne avdet etmişti. Evin- den içeri girdiği zaman ((H.) e fendiyi derin bir uykuda bulmuştu biçare (H.) biraz yorgunluğunu sarmak üzere başını oturduğu minderin yastığına dayamış ve ©- rada saatlerce uyuyup kalmıştı. (T..) efendi onu dürterek uyan | dırdığı zaman (H..) hemen telâş la yerinden fırlamış ve: “.- Ay sen geldin mi? Ben uyu: muşum. İnşallah geç (kalmadım ya!,, diye (T..) efendiye sormuş | tu. (T..) efendi onu teskin ederek: “ Yok canım, ortalrk henüz apk bir Yazan: A, MiL ve sonra Dramada öğrendiği şey leri (H..) ya birer birer şifre ile not ettirmeye başlamıştı. Fakat bu esnada vukua gelen İbir hâdise (H.) efendiyi fena halde telâşa düşürmüştü. Onun için tam köyden çıkmak için ha» zırlahdığı bir sırada köyün Yunan # askerleri tarafından kuşatıldığı görülmüştü. (H..) efendi abluka altında kal dığını görünce müthiş bir endişe i içinde (T..) efendi ile konuşmıya : başlamıştı: “— Şimdi ne yapacağız, ben bu radan nasıl kurtulacağım?,, “.. Vallahi bilmem. Yunan as- kerlerinin böyle birdenbire köyü sarmalırına hiçbir mana vereme» yorum, “. Sakın bizim çetenin köy ci- varına geldiği ve benim de köyün içinde olduğum haber verilmiş ols maşm?.,, di “.- Ben de bunu düşünüyorum. N Fakat, şayet çete kendisini göstere mediyse, birisi tarafından ihbar edilmiş olmasma imkân yoktur. Bizim köyde bunu (yapabilecek hiçbir adam tasavvur edemiyo- rum. dar bu suretle konuşarak vakit geçirdikten sonra (H..) efendinin behemehal köyden kaçması lâzım- geldiğine karar vermişlerdi. Çün » kü o (K..) köyünün ahalisinden değildi. Yunan askerleri bir araş“ tırma yapacak olurlarsa, onu ber İki arkadaş, bir iki dakika kar © halde ele geçireceklerdi. O zaman belki bütün çetenin vaziyeti tehlie keye düşmüş olacaktı. Fakat (H..) efendiyi köyden kaçırmak da bir mesşeleydi. Her geçen dakikanın bir kıymeti vardı. Yunan askerle rinin köy etrafında çevirdikleri ablukanın büsbütün darlaşmasını beklemeden (H...) nm hemen yo- la çıkması lâzımdı. Halbuki o to- pal olduğundan süratle köyden u- zaklaşamazdı. Nihayet (T..) efendinin sklma mak gelmişti. Bunun üzerine ona: İ (H...) yı atına bindirerek yolla — Haydi sen ahıra in. Orada a hayvanı çıkar ve ona binerek git. Nazarı dikkati celbetmemek için (Devamı var) yüksek, gene cevizden çerçiveli en Sarıcalı meşeliklerini di, “Hasan Bey: gözüm hey! Ormanın içinde gömgök dere — Hadi, geliyorum, dedi. akar, kol gibi turnalar atlar mı!... Rakıyı Sonra bna: okkayla içerdik. Koyun südünü akşam- dan sağar, ayaza korlar, iki parmak kay- mak bağlar. Her sabah kömürcü kulübe- sinde taze kül pidesi pişirirler, Bu pide ile çiğ balı, çiğ kaymağı yer, tüfekleri alır, a- va çıkardık. Sizin orada bir Delice sr vardır. Baban orada bir bağ yaptırmıştı. Sen gördün mü, orasmı? — Bilirim. Bağ keleme olmuştu, bakıl- mamış, — Hââ, orası mamur bağdı. Onun #- fasını rahmetli Rıza ile biz sürdük, Ora- lar dili olsaydı da sana söyleseydi. Yıl- lar tez geçti aşnam, işine bak, kocadık giti, — Yemek yemedinse, buyur, yiyelim. Biz, çok akşamlar, İbrahimle burada pi- şirip, yiyoruz, burada içiyoruz, dedi. — Ziyade olsun, ben yedim, dedim, ben de biraz okuyayım. Hasan Bey gitti. IV Ayaşlı benim yanımdaki odada oturu- yor. Kapıdan girince insan kendini Se- mercinin hanında bir odada sanır: Solda yere serilmiş bir yatak. Bu yatak bazı günler dürülüp köşeye kaldırılır, bazı günler de serili kalır, Ayaşlı üstünde otu- rur. Kapı arkasında su testisi, ağzında mavi maşrapa kapalı. Kapı karşısında, sandık, bir eski bavul, kapağını Ayaşlınm kendi, kösele parçalarile mıhladığı bir gaz sandığı. Bunu Ayaşlı çamaşır dolıbi gibi kullanır. Üstünde oturduğu zaman soluk penbe yorgan boydan boya yatağın üstüne serilir, daha üstüne de yerdeki sec- cxdelerden biri yayılır. Yatağın başucun- da, duvarda asılı bir saz. Keyfi yerinde oldu mu, Ayaşlı saz çalar. Evde kalori- fer, elektrik, mutfakta hava gazı varken, Ayaşlı, kahvesini mangalda pişirir. Bu saç mangal Ayaşlının odasile mutf>k a- rasmda gezer durur, bu yüzden sabahları bütün bizim bölükte kömür kokusu duyu- lur, Faika söylenir, herkes söylenirler, Ayaşlı aldırmaz. İlkin gördüğüm zıman Ayaşlının oda- dam aynası, bir de yuvarlak orta masası getirdi, koydu. Bu yüksek konsol ile ay- nası ancak bir çifte merdivenin orta sa hanlığına konulmak için yapılmış olabi lir. Yoksa bir sandalya üstüne çıkmadık» ça insan aynada yüzünü göremez, Ayaşlı bir çok işleri arısmda yukarı çarşıda da bir eski eşya satan dükkânda | ortaktır. Bu karyola ve ayna, konsol o- “ raya kelepir düşmüş. Meraklısma düşer- se bunların tatlı satılacağma inanan As | yaşlı işe tav vermek için eve getirmiş. Sa- tılıncıya kadar dı kendisi üstünde yata» cak, ömründe bir keyif sürmüş olacak! Birini getirip aynanm çerçivesine, kar yolanın tahtasına, masanın Okenırlarma yaldız çektirdi, sonra uzağa çekilip baktı, Hasan Bey bu akşam Ayaşlı ile yemek | pencerelerin önünde yere serili bir yatak | sı bu anlattığım gibiydi. Biraz sonra A. n i - di. Ayaşlının yatağını ş pişirişler, beraber yiyeceklermiş, Hal | deha. Banda, Ayaşlı oğlu yatar. | yaşlı olaya, iki kişilik çok eski çok mü” | be yerglnm geni eman elemi de geldi, yemeğin hazır olduğunu söyle- Yetde Kırşehir örneği üç halı seccade. kellef bir ceviz karyola ile konsolu çok (Devam edecek) ei e ii ği , ita eğ e e e pe İRİ bade mad İn 7 Mg lee ba İLMİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: