16 Mart 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

16 Mart 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Muhtelif Haberler Bot Tara Kazanıyorlar, Fakat... Yıldızlar, Sesleri Plâğa Film yıldızlarının aldıkları pa- ra... Bu, sık sık bahis mevzuu te: iş» kil eder.. Merak olunur, acaba fa- lan yıldız ne kadar nır?. Tabii kazanç miktarı, zamanla değişir. Hele son zamanlarda A- merika film sanayiinin buhranın bir ucu da, geçirdi, göstermiştir. para kaza- nda dolaşmağa başlarsı etajerin üzerinde küçük ği gel görürsünüz. Kafasını di yıldızların | duğunuz zaman, başını bi kazancına dokunmuş, eski vazi- yetteki kazanç miktarı, değişiklik idet sağa sola doğru oynatı kellerden biri. Hemen etraf bakarsmız, kimsenin dikka Yalnız “İlâhi Kadın, nm ka- iediğini görür görmez eliniğ zancı müstesna... (OOnun ald B! (ri ihtiyari o heykelin başını parayı eksiltmeğe cesaret eden gru gider. Parmağmızla o başı yok!., Bununla beraber, yorlar. Eksilmek, eski vaziye! göre bir fark göstermek mahiy tinde kalıyor. Yoksa, aldıkları r raya hiç te az denilemez. Ele geçen en son kazanç list ne göre, Greta Garbo 9000, M Şövalye ve Vil Rocers 7500, K | tans Benet 7.000, Norma “' Con Barimor, Rişard Barteln” An Harding 6000, Valas* 5000, Jaon Krovford ve Ga-â | per 4000, Cenet Gaynor 371“ lar haftalık almaktadırlar, 1 4 gu Gustav Fröliş, şimdi Se: | ritste bulunuyor. Karısı Götür. | par, nisanda doğuracaktır ıkla | Gustl, bir yerde karısı bir derken, fevkalâde canı * d€ bir tavır almış, bu, derhö dilir. ni araştırmağa Yol açmı'""in- bit dedikoducular, mera Kabil ler, artistin karısını dans damdan kıskandığı kani çok raştırmalar yapmışlardı;tin e- mekle karısının rahatsız . bir ve çocuğun düşeceği endi, is- ; kerre salladınız mı, artık m kazançlar: dar keyiflenirsiniz. Bu da bir eksilenler de, gene çok para alı cukluk hevesi değil mi? Ta de: Şarioite Anderle Beraber, Sonra sık sık tesadüf edilen ço-ylaşan Şarkı ,, yı Dinlerken.. sukluk heveslerinden birisi de şu- dur: > vetli Bir kaç arkadaş misafirliğe gi”, £. dersiniz. Apartımanın üçüncü ka- ,.,. tında oturan bir aileyi ziyaret vi tikten sonra vedalaşarak çıkarsı- Yık nız, bakaırsınz ki ilk veda eden arkadaşınız karnımı parmaklık si- ii perine dayamış, bir çocuk yibi i-İ,. kinci kata ve oradan da birinci ka | ta doğru kayıyor. Otuzunu geçmiş olan bir adamın çocuklara mahsus olan bu hareketi hayretinizi mucip olur. Bu hareket te bir çocukluk hevesi değil de nedir? Bunlar gibi daha ne kadar çok çocukluk hevesleri ve çocukluktan kalma itiyatlar vardır. Bunları bi. rer birer saymak kabil değildir. Onların bazıları da hiç tathik edi. lemiyeceği için yalnız bir hevese münhasır kalır. Meselâ bir adamın gazetesini boydan boy, açıp oku: duğunu görürsünüz, E'inizde tut- tuğunuz SİSArAYI gazetenin arka- hu, les are ae w! y- n- l m -| i kaç defa şarkı söylemeleri lâzım Frölişi sinirlendirdiğini öğret!» | sından yaklaştırarak onu tem ar dallandırıp taşından yakmak için sizdeslecek se- dedikodularını daklandıramadıkları için üzül - müşlerdir! Gustav Fröliş, yakında yeni bir film çevirecektir. Bu filmin mevzuu, Stendalin meşhur “Kır mızı ve siyah,, isimli romanından alınmıştır, Güzel sesli Jan (o Kiyepura, bir müddet evvel, Holivudda film çe- virmek teklifile karşılaşmış, oW zun boylu görüşmelerden (sonra, bu teklifi kabul etmiş ve bir mu- kavele imzalanmıştı. Bu mukavele feshedilmiştir. Fa. kat, bu mukavelenin bozulma. | sından dolayı mahkemeye müra - | caat erecek olan yoktur. Mukavele, imzalıyan iki tarafın birleşik arzusiyle ortadan kaldı - rılmıştır. Almanların bu güzel sesli yıl. dızı elden O kaçırmamak için bir hayli uğraştıkları, ötedenberi şa. yidi. Nihayet ellerinde tutmağa muvaffak oldukları anlaşılıyor .. Acaba Lilyan Harveyi Amerikaya gekenler, nasıl oldu da Jan Kiye- purayı ikna edemediler. Ve nasıl oldu da, mukavelenin bozulması- na riza gösterdiler?, Bu cihet, da- ha belli değil!.. “ bir arzu uyanır, fe'jetten istifa- de Jan görülme? filmde dinlenil- di, sonra plâklar dolduruldu. Ve | plâklar, kapış kapış satın alındı. Yıldızlar, kazançlarının artmasın- dan memnun, onları sevenler 8€s- lerini de resimleri gibi odalarma, | evlerine getirebilmelerinden mem- nun,.., Rişard Tavber, Jan Kiyepura, | Jozef Şmit, Morlen Ditrih, Lilyan Harvey, Renate Müller, Şarlotte Suza, Jarmila Novotna, Odet Flo- rel, Pola negri, Gitta Alpar, Mar- ta Eggert, Liyan Hayd, Moris Şö- | wilye, Ramon Novarro, Don Joze | Mojika, Hans Zönker, Villi Forst v.s., sonumu getirebilmek için bü- tün sayfayı isimle doldurmak lâ- zım, hulâsa pek çok yıldız, filmde sarkı söyliyerek, seslerinden kat kat istifade temin ettiler. Gerçe Rişard Tavber, Jan Kiyepura, isim leri sayılın ve sayılmıyanlardan bazıları, filmde şarkı söylemeseler de, sesleriyle şöhret, kazanç temin etmişlerdi ve edeceklerdi. Ancak, bunlar için de filmde şarkı söyle- menin geniş sahada bir reklâm teş- kil ettiği inkâr olunamaz, Film, şöhretlerini ve kanzınçları artır « mıya yaradı. Bu. muhakkak! , Filmde serbestçe hareket eden yıldızlar sesleri plâğa alınırken ay nı vaziyeti muhafaza edebiliyorlar mı?... Ne gezer! Bu iş, kendilerini adamakıllı heyecana uğratmakta, şarkılarını falsosuz, muvaffak bir tarzda tespit edebilmek için o bir gelmektedir. — Dikkat, Her başlıyoruz!. Orkestra şefi, değneğile önün- deki tahtaya üç defa vuruyor. Üç trktıktan sonra, loşlukta kırmızı lâmba yanıyor. Jozef Şmit, güzel sesile, şarkı söylemiye i Fakat, sesin plâğa alınmasını ida- re eden adamın bir işaretile, şarkı yarıda kesiliyor: — Maalesef olmadı. Filmde bu şarkıyı söylerken, sesiniz bu nok- tada daha tatlı, daha tesirli, daha başka türlü aksediyordu. O hu- susiyet kulağında devamlı akis bı- vakan herkes, her seyirci. Ve dinleyici, plâktaki bu uygunsuzlu- ğun farkına varır. Şu halde, tek rar! Tekrar, tekrar!.. Halbuki daha Jozef Şmit, evvel de kıç defa prova yapılmış- | tr. Olur şey değil doğrusu... Şarkı söyliyen, sıkıntıdan bunalmış, ter içinde kalmıştır. Olmadığından bahsedilerek şarkı söylemesi inkı- taa uğratıldı mı, sinirleniyor. Ni- hayet, bir çok tekrardan sonra, he- ayyy yy yg Haftanın Filmleri Bu hafta “Sümer,, sinemasında “Tali Kuşu,, filmi gösteriliyor. Bu filmin rejisörü Geza fon Bolvari , oynuyanlar Gustav Fröliş, Mari- ya Sörensen... Musiki, Robert Ştoltsun.. “Saray,, da “Çin geceleri, .... Ramon Novarro, Helen Heys, Le- vis Ston taraflarından oynanan bir film.. “Melek,, te “Deniz altında ce - hennem,, .. o Oynıyanlar, Mec E- vans, Robert Montgomeri, Val- ter Hustumn... “İpek,, de gösterilen, “Aşk me- likesi,, isimli film.... Yıldızı, Billi Dov.. İşte bu haftanın yeni filmle- Alınırken Sıkılıvorlar ? rinden dördü, kısaca, bunlardır!. le şükür, iş bitti! Sırası gelmişken, bu bahiste a- lâkadarlardan bazılarının intibala rını notedelim. Villi Forst, şöyle diyor: — Film atelyesinde, bir sahnede nasıl hsreket edildiğini görmek ve nasıl şarkı söylendiğini işitmek i- çin, bir gün beklemek lâzım, bu, insanı sabırsızlık içinde bırakıyor. Halbuki plâğa söyleyişte vaziyet farklı. Şimdi mikrofona şarkımı söyledim, değil mi? Yarım daki- ka sonra hoparlörden sesimi işite- biliyorum. Bu mükemmel doğru- su. Beklemek yok!. Renate Müller de, şöyle söylü- — Ben, bir gün gelip te plâğa şarkı söyliyeceğime hiç ihtimal ver mezdim. İtiraf edeyim, ki plâğa şarkı söylemek hayli güç. İnsan, tereddüt içinde kıvranıyor. Acaba filmdeki gibi söyliyebildim mi? diye... Sonra, plâğı dinlerken de, kendi sesini işitmekten hoşlanr- yor! baları, hiç değilse çoğunun, aşağı yukarı böyle.. o Önce sıkıntı çe- kiyorlar... Sonra da memnun olu- yorlar Çektikleri cefanım sefasını sürüyorlar! Plâğa Şarkı Söyliyen Yıl- dızlardan Renate Müller Son zamanlarda bu sahada ye- ni bir vaziyet vardır. Oda şarkı söyliyebilenlerin seslerini tespitle iktifa etmeyip, şarkı söyliyebile - cek derecede müsait sesi olmıyan yıldızların seslerini de plâğa al- maktır. Bu nasıl oluyor?... Şarkı i söyliyebilecek derecede sesi olmı- yanların şarkı söylemiye (o kalkış- Bu plâklar maları çekilir mi?... İ rağbet görür mü? Yeni vaziyet, böyle değildir.. İ olmıyan yıldızlar, yalnız söz söy- İ Şarkı söylemiye müsait ses sahibi liyecekler.... Çevirdikleri filmlerin her hangi bir safhasmda söyledik- lerini tekrar edecekler! Film yıl dızlarma karşı dünyanın her tara- fından duyulan kuvvetli alâkanın ifadesi olarak, onların resimleri a- randığına, şarkıları alâka uyandır- Plâğa şarkı söyliyenlerin inti- | Viyanada Holivut! GAR Evvelce Viyanada çalışan ve bir kaç senedenberi Holivudda bulu» nın tanmmış film rejisörlerinden Pavl Ludvig Ştayn, son günlerde Viyanaya dönmüştür. Bu rejisörün Viyanaya gelmesi, yakında baş rolünde kudretli tenor Rişard Tavber bulunduğu halde çevrilmesine başlanacak olan “Şu- bert,, filminin çevrilmesiyle alâka» dardır. Bu filmin rejisörlüğünü P. L. Ştayn yapacaktır. Büyük bestekâr Frants Şubertin hayatından alınan bir film, geçen» lerde çevrilmiş, bunda genç film yıldızlarından Hans Jıray Şubert rolünü, Marta Eggert de Kontes Esterhazi rolünü yapmışlardır. Ay nı mevzudaki güzel besteli meş- hur öperette o Şubert rolü» nü (OOyniyan Tavberin bu rolü bilhassa benimseyişle oynama | si, aynı mevzuun üstüste filme a» i İımmasmdaki mahzuru düşündür » memiştir bile.... .Tavberin çevire- ceği “Şubert,, filminin, daha evvel çevrileni gölgede bırakacığı şüp- hesiz görülmektedir. Bu filmin rejisörlüğünü yap « mak için Viyanaya dönen P, L, Ştayn, kendisile görüşen bir gaze- teciye şunları söylemiştir: — Amerikada film sanayii, ikti, sadi buhran dolayisile son zaman» larda hayli şiddetli bir sarsmtı ge- çirdi. Fakat, bu vaziyet şimdi far» kedilecek derecede (o düzelmiştir.. Bu itibarla, eski üstün © vaziyetin devam edeceği tahmin olunabilir, Ben, Viyanada neler yapmak is- tiyorum?, Viyanıda uzun müddet- tenberi Alman filmeiliğinin tesi - | İ rinden kurtulmak ve orijinal Avus turya filmleri vücuda getirmek im- kânmı bulmak için çalışıldığını bu | hususta çare arandığını biliyorum. Bu işle esaslı surette uğraşaca » ğım. İşi başarmak için fazla güçlük çekilmiyeceğinden eminim. Yeter | ki resmi makamların projeye kar- şı alâkaları artsın. Şimdiki halde uzun boylu izahat veremiyeceğim. Ancak, Amerikan sermayesini Vi» yanaya getirmek mümkün olacak- tır. Bu suretle Avusturya filmcili- ği, mali cihetten kuvvetlenince, fevkalâde yükselecektir, Hulâsa, Viyanada Holivud te- sisi, uzak bir hayal değildir. Ha- kikat olmak üzeredir, diyebilirim. Büyük bir Amerikan sermayedar grupu ile etraflı olarak görüştüm. Tekrar Amerikaya gittiğim - za - man bir Avusturya — Amerika bir leşik film şirketi kurmıya muvaf « fak olabileceğimi kuvvetle umuyo- rum. gg dığma göre, yalnız söz söylemele- lerinin de alâka ile karşılanacağın dan ve bu plâkların bol bol satıla- cağından şüphe edilmiyor. Eh, bundan şüphe edilmek için de or- tada sebep var mı?.. o Yıldızlara karşı duyulan alâkanın ne derece- de kuvvetli olduğunu hepimiz bi- liyoruz!

Bu sayıdan diğer sayfalar: