21 Temmuz 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

21 Temmuz 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- a : “ 7 VAYVTT S'TEMMUZ 3mm KavuklusAli Rey merakli amplarda ve her yerde kullanılabilir bir ahize Yaz mevsiminde sayfiyelere em) İanolarda istirahat eden karilerime Yet 8 - 10 Tirayn mal'olan teknik İk, , Alarından iktibas ettiğim pratik ' Mhize takdim ediyorum. kaç aydır sütunlarımızda devam Mdyo reslerini takip etmiş — olan| ili, iz bu makineden pek kolay is edebilirler, i | , Bsimde görüldüğü üzere, her yer.| hay“ bir antenle işliyen © bu radyo) AMİ radyo fenninin terakkiyatını “İN Şümüliyle göstermektedir. İ sargı yapmak makineyi reaksiyona sok- A ile çalışan bu makinenin ç bobinini değiştirmek © suretiyle İk “9k istasyonları dinlemek kabildir. Ni sında görüldüğü üzere bu makine- ontajı hiç te zor bir iş değildir. simdiye kadar © görmediğimiz lerde lüzumsuz ve modası geçmiş için Reaksionlu makinelerden memiştim, b Pakat: bu: makinede kullanacağımız birbirine yaklaşıp © uzaklaşmak ki yele Reaksion yaptığı için karileri- iz, hususta kissen malümat gördüm. 4 mun için de makinenin şemasını » etmek lâzemder: enden gelen tekrar 250 santim- ifeden geçerek bobine © ve ds göçetek toprağa gitti; ve Matenin. bobinle birleştiği uçtan min birinci grişine doğra saptı ve üzerinde © rasladığı 150 simlik ' ile 3 Megomluk bir mukave - Beçerek griye girdi. Dört volt- | Pİİ ilâ yanan Flermaiın neşret- iy “gri, gili açılıp kapanan Üniter m sevkile plâğa atladı. Plâk < toplanan atom gayet tabiidir Ki ii bir yer aradı, ve derhal yo- Ka de bulduğu Reaksion bobinine “yy Sm (nihayet kulaklık vasıta» i,,, Sereyana bağlı olduğu için) | iğ il Yalnız, burada ap - gi » Üzere, evveldenberi bildiğimiz haz, ön kondansatörü yoktur. | Meni makine Reaksionunu | iiier ş Yelmilel kadın- reirliği kongresi “nay ar birliği, 18 Nisan 1935 Vay de İstanb, beyne unbulda toplanacak | | İmilel kadınlar kongre-! İdi. Ke ise meşgul omakta- ve miş yenin Programı tesbit Nea, tün kadın teşekkülle - BR... erilmiştir. 25 nisana kadar nereye Avustural:; Belçika, Brezil-| yi sarintan, Seylân,! a Amerika, Tansa, İngilte ) N Hingi, Holanda, Macariş; Bile İrlanda, İtalya, amaika, Japonya, Lük. Norveç, Y Le ii <ni Zeland, ! | pak üzerinde bulunan Reaksion ve kutu İ adedi hakkında bir şey söylemek imkân bek PEPPER PPPRRRPPERRRERPRTREEEL REK EL RL ELER RRERPREE başka bir vasıta ile yapiyor (o demektir. İşte bu makine de dikkat edilmesi lâzım gelen en mühim noktalardan biri de budur. Makinenin cepheden görülen resmi. ! ne dikkat ederseniz kapak üzerinde bir bobin ve makine içerisinde ayrıca o bir bobin vardır. İşte bu bobinlerden kâ- içinde bulunanı da anten bobinidir. An- ten bobini daima değişeceği için sargı sızdır. Yalnız Reaksion bobinini 60/70 mak için kâfidir. Çalışma kolaylığını veren en mü - him şeylerden biri de makinenin dört voltluk bir cep pili ile işlemesidir. Se - masında görüldüğü üzere evvelâ Fle - manlar ve sonra limbanın ikinci grisi ile plâk ve kulaklık devrelerine bağla - nan dört voltluk bir pil makineyi çalış - tırmak için kâfidir. Yalnız sontaj yapılır iken pilin -- ve — uçlarına çok dikkat lâzımdır. Makine monte edilir iken Fleman - lara cereyan veren mütehavvil muka - vemetin yerli yerine bağlanması lâztm » dır. Anten ile toprak arasına, ayni bobin üzerine bağlanan mütehavvil kondansa- törün 500 simlik olması ve anten tulü - nün de nihayet kırk metreyi (o tecavüz etmemesi lâzımdır. Makine içinde gö- rülen petek bobinlerin hazırları mağaza larda vardır. Bu bobinlerden 200 lüğü ile İstanbul © ve 35, 50, 75 Tikleriyle de Avrupa istasyonlarını dinlemek kabil - dir, Resmin kapağında görülen Reaksi- kineyi Reaksiyona sokmak ve (aldığı istasyonları bu suretle kuvvetlendirmek kabildir. Makineyi çalıştırmak için iki bobini birbirine yaklaştırmak ve 500 santimet- relik kondansatörü çevirerek (İstasyon düdüklerini bulduktan sonra içinden en kuvvetlisini intihap edip yavaş yavaş kapağı açarak bobinlerini yekdiğerin - den uzaklaştırmak kâfidir. N.V, Su meselesi halledilecek mi? Belediye sular idaresi İstanbu- İun su ihtiyacını bir an evvel temi- ne - çalışmaktadır. Topkapı ile Koca Mustafapaşa arasında yeni» den 1900 metre terkos borusu dö- şenmiştir. Bundan başka Nuros - maniye civarında bazı yerlerdeki apartımanların üst katlarına su çıkamıyordu. Bu civarda evvelce 1 metrelik olan tazyik 28 metre -| ye çıkarılmıştır. Kumkapı civarındaki çeşmele - rin suları da kesilmiş, halk şikâ- yette bulunmuştur. Bu çeşmelere su verilmesi de temin edilecektir. ————— ———— Yugoslavyadaki kadın teşekkülle- ri murahhas göndereceklerdir. Kongrede dünya kadınlığını a - lâkadar eden mühim meseleler Orogvay| görüşülecektir hayatını anlatıyor Manakyanın oyunlarına müthiş merak salmıştım. ilk Orta oyunu kumpanyasını 28 yıl önce kurdum Bir zamanlar yüzlerce seyirciyi yazım mesire yerlerinde, su kenar- larında, kışın kapalı yerlerde etra- fına çevreliyen orta oyunu da ölü- yor... Kavuklu Hamdi, Küçük İs- mail Efendiler zamanında orta o yunu ne kadar rağbet bulur, ne ka- dar muvaffakıyet © kazanırmış!. Bunu - yaşlılardan işidiyorum.. Şimdi ise orta oyunundan ortada eser bile yok! Küçük İsmail Efendinin yetiş- tirdiği yegâne san'atkâr Kavuklu Ali Beyin ve © arkadaşlarının ara sıra bazı cemiyetlerin menfaatine ! verdikleri oyunlar da olmasa orta oyununun öldüğünü, mezar taşımin dikilmesi zamanı geldiğini yaza - caktım!.. Allah hepsine uzün ömür ver - sin.. Fakat onlar da insan!, Bu bir kaç san'atkârr (oda himaye et - mezsek, bu sahada (heveskârla; yetişmezse ince, zarif, nükteli ve milli olan bu oyun da ortadan kal- kacak, tarihe karışacak.. Baz: za manlâr ceplerinden vapur parası vererek orta oyununu —yaşatmıya çalışan bir kaç san'atkârla görüş - meyi, yazılmamış olan hatıralarmı tesbit etmeyi düşündüm. İlk ola - rak ta tabiatiyle yegâne Kavuklu- muz Ali Beyle görüştüm. Şen, kibar ve konuşurken —. dili alışmış olacak— nükte & yapan san'atkâr hayatını şöyle anlattı: -7“— 16 yaşındaydım. Manaky nın oyunlarına müthiş merak sar -; mıştım.. Hiç bir öyununu kaçır- mazdım. Şehzadebaşında küçük tiyatroda Hamdi merhum orta o- yunu oynardı. Bir gece arkadaşla” rm zorile Hamdi merhumun oyunu na gittim. Bir müddet ( oturdum. Faka ne yalan söyliyeyim hiç bir şey anlayamadım.. Oyunun yarı - sında çıkıp gittim. Ben gene Ma- nakyana devam ediyordum.. Ara- dan bir kaç sene geçti.. Beni ge - ne bir akşam arkadaşlar zorla or- ta oyununa götürdüler.. — Yahu bu akşam şu (oyunu şöyle candan seyredeyim, bari de- dim.. Garip değil mi? Bu sefer o- yun hoşuma (gitti. Ondan sonra Manakyanı bıraktım, o başladım Hamdi merhumun oyunlarma de- vama. Örücü Sabık diye bir arka” daşım vardı. Can ciğerdik onun - la... Beraberce Hamdinin oyununa gider, bir kelime bile kaçırmamıya dikkat ederdik.. Âdeta kelimeleri zihnimize nakşetmeğe çalışırdık. oyundan dönünce evde o pişekâr olur, ben'de kavuklu.. Biribirimize seyrettiğimiz oyunları anlatırdık . Tekrar ederdik. Bir akşam kahve arkadaşlarımızda (Eşref Bey var- dı, gümrükte kâtip. — Yahu gelin bizim eve de oy-| nayın dedi.. Hususi elbiseler, ka - vuklar külâhlar yaptık, başladık efendim kendi kendimize (o temsil vermiye... Yine gümrükte kâtip Cemal B.| vardı.. O zenneye Enderuni Refik Bey de taklide çıkardı. Bu suretle arkadaşları merak sardı.. Şöyle böyle bir kumpanya kurduk,. Meş- rutiyetin bidayetinde o Donanmal Cemiyeti menfaatine bir oyun oy - namıya karar verdik.. Aksarayda bizim evin karşısında büyük bir ar| Mg Et Kavuklu Ali Bey Küçük Ismail Bey ve diğer arkadaşlariyle bir arada... sa vardı. İlk oyunu orada oynama! yı kararlaştırdım.. Şeyhislâm Kâ- zım efendinin evinden koltuklar, sandalyeler getirdik. Arsanm et - rafına çuvallar, yerlere (halılar serdik.. Hazırlığı tamamladık ve | ilk oyunu verdik ve hayli para da topladık.. Burada kazandığım muvaffakı- yet beni ümitlendirdi.. Küçük İs- mail efendiye mektup yazdım: — Üstat dedim, ben heveskâr bir gencim. Sizden ders almak, sayenizde yetişmek (o istiyorum.. Maruzatımı is'af etmek isterseniz Beyazıt camiinin önünde buluşa - lum. Üstat merhum benim bu rica- mı kabul etmiş, ertesi günü Beya - zıtta tayin ettiğim yerde buluşuk.. Ricamı kabul etti. Tecrübe etti ve! ve başladık beraber © oynamıya.. İlk oyunü Çubukluda verdik.. On- dan sonra merhumla ölünciye ka- dar oynadım ve hâlâ da oynüyo - rum.. — Ali Bey, dedim. Kaç senedir orta oyunu oynuyorsun?. — Yirmi sekiz seneyi buldu o - yun oynıyalr.. Heveskârlık zama - nını besaba katmıyorum hani. — Hatıralarınız © kıymetlidir. Bir kaçını dinlesem? Çenesi yukarı kalktı. Handiyse| burnuna yapışacak gibi oldu. Bu suretle hatıralarını O yoklıyordu. Güldüm.. — Gülme, dedi, artık ihtiyarlı - yoruz. Hatıraları bulup çıkarmak şimdi güçleşti artık!.. Maamafih, | unutmadığım bir hatıramı anlata - yım: İlk oyunu evimizin karşısındaki arsada verdik dedim ya! O gün ko ca kavuğu giydim başıma, ayağım- da şıpıtık terlikler, üstümde enta- Fr, Çıktım meydana, şöyle başla - drm dolaşmaya... Fakat kadınların hemen hersi beni mahalleden ta- Önlerinden geçtiğim nıyorlardı. kadınlar: :— Ana... Ali beymiş! — Hu... Ali beye de bak! diye fısıldaşiyor, gülüşüyorlardı. Ka - dınların bu sözleri ilk adımımı at - tığım meydanda beni şaşırttı. Diz-| lerim titriyor, ayağımdan terlik -| ler fırlıyor, başımdaki külâh ileri, geri'gidip geliyordu. Kanter için-! de kalmıştım... Heyecandan kal -| bim çarpıyordu. Kadmlar ise 2 nim bu halimi oyun icabı zannedi-| yor, kahkahadan kırılıyorlardı. Ben ise... Bitmiştim, elim ayağım boşanmıştı. Eğer kadmlarn bu sözleri biraz daha devam etmiş ol- saydı, meydandan kaçacak, ilk adımda muvaffakiyetsizlik göste- recektim. Fakat kendimi güçlükle topladım. Oyuna devam (ettim. Gece gene oynadım. Bu sefer bi- raz daha açılmıştım.. — Başka hatıralarınız? — Anlatırken hatırıma o gelei: Küçük İsmail efendiyle tanışaca - ğrmı, hattâ beraber oyuna çıkaca » ğımı arkadaşlara söylemiştim. Ba- zıları: — Canm Ali be; vazgeç,» bu sevdadan.. Sen kim, küçüle İsmail efendi kim? Karşısına ilk çıktığın dakikadan itibaren seninle eğle - nir, oyununu beğenmez, canımı sr « kar, dediler. Fakat ben bu lâflara aldırış etmedim. Tanıştım.. Çubukluya ilk oyu - na gidiyordum. Bana vapurda hangi oyunları bilirsin diye sordu. Cevap verdim.. Beğendi.. Oyuna başladık.. Meydanda bir iki dola - şıyorum. İsmail efendi peşekâra, ben Kavukluya çıkmıştım. Birden İsmail efendinin yüzü ekşidi. Bana vapurda güler yüz gösteren üsta- dın bu haline şaştım (doğrusu... Bildiğim nükteleri söylüyor, mey * danda dolaşıyordum. İsmail e - fendiyse savurduğum mazmunla » ra, nüktelere sert bir ( hareketle, yüz ekşitmekle cevap © veriyordu. Arkadaşların söyledikleri | sözler aklıma geldi. İradem kayboldu. Eyvah, dedim, mahvoldum.. İsmail efendi benimle alay e - diyor, halka kepaze oldum, de - dim. Ben kacıyor, İsmail efendi de peşimden geliyordu. Bu vaziyet - te gene meydandan kaçacaktım. Ne ise İsmail efendi yetişti: — Aman Ali bey.. Kasık bağım çözüldü.. Sancı geldi, idare et., Bi- tiyorum, dedi.. Bu sözler üzerine İsmail efendi- nin neden yüzünü buruşturduğu * nu anladım da ikinci muvaffaki - yetsizlikten kurtuldum: — Oyunlarınız nelerdir? 45 - 50 türlü oyunumuz vardır. Yalnız bunlar yazılı de - ğildir. Etrafımızı çevreliyen hal - kın seviyesine göre oyun oynarız. Bakarız ki kadın çoktur. Ona gö- Yekta Ragıp ———— GLütfen sayıfayı çeviriniz) 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: