October 8, 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

October 8, 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mai YE NA “ kunu İstanbul kumandanı Halis - Türk milleti bir ordudur. ve ordu Türk milletidir (Baş tarab 1 taci sayfada) Insan vardır, söylediği sözle mev) zuunu canlandırıp (büyütür, bunlar innatının erleridir. Fakat gene insan Sözünün kuvvetini mevzuun - Bizler söyleten © mevzu ile vardır. dan alır, söleyeniz. TÜRK ORDUSU! Sen öyle bir mevzusun ki en basit müfekkire bile se- ni düşündüğü zaman derhal kanatlanıp yukarıya çıkar, en peltek dil bile seni söylerken açılıverir. Ordumuz kuvve! tin o kadar kendisidir ki işte ön zayıf. lara bile tecelli edince onu derhal kuv - Her millette ordu meslek- vatanın bekçisi ve Fakat bizim vetlendirir, lerin en şereflisidir, esirgeyicisi olduğu için. ordu yalnız vatanı bekliyen değil, va-| tanı diriltendir, diri diri gömülür vaz) tanı çelik bileği ile çikaran ordumuz ol- du. İ Beş asır evelki ordu İstanbulu Bi- zansın çürüklüğünden kurtardığı za - mân İnsanlık tarihinde bir zaman ka.| panıp diğer bir saman açılmıştı. Hal- buki beş asm sonra bu günkü Türk or- dusu ayni İstanbulu çürümüş bir dev- letten değil, yarı dünyayı yere seren dünya galiplerinin elinden aldı. O zaman üç ahşap geminin limana girmesine mani olamamıştık, halbuki Gazi devrinin Türk ordusu O İştanbul sularındaki zırhlı dağları kovdu. BÜYÜK 'TÜRK ORDUSU! Sana nasıl imrenmiyelim ki oOGAZPYI bize veren sensin, vakıa o hepimizindir. Bü- tün dünyaca valanimızın o diğer adı (GAZI TÜRKİYESİ) dir. O yalnız valanımızın da değil, bütün mazlüm- luk dünyası onun adını bir bayrak gi- bi hürmetle taşıyor. O yalnız mazlum- luk dünyaşının da değil, bütün insan- ığındır: Yalnız © yaşadığı asrı değil, asırları kaplıyan adam. Onu bize önder, vatana güneş, in- sanlığa şeref diye sen verdin Türk or» dusu; sana naştl imrenmiyelim ve seni| nasıl tebrik etmiyelim ki sana (— yalnız biz değil, yalnız vatan değil, sana bü- tün asırlar hayranlıkla önüne yığılarak tebrilderini sunuyor! Halis Paşanın nutku Muhittin Bey, sözlerini o bitirirken kadehini kaldırıp sofrada bulunanları Gazi Hazretlerinin şerefine içmeğe da - vet etmiş, şiddetli alkışlanmıştır. Vali ve belediye reisi Beyin” nut Paşa şu nutukla mukabele etmiştir: İstanbul valisi ve şehir meclisi reisi Beyefendi Büyük Millet Meclisinin bü- yük reisi Paşa hazretleri! Bu (kadar güzide ve muhterem zevat huzurunda, | yüksek bir mevzua dair söz söyliyebil mek benim için (çok güç olacaktır. Bahusus bu kadar beliğ bir nutka ce vap olarak... Fakat şehir meclisi reisi beyefendinin ordumuz hakkında bu ka- dar samimi ve iltifatir ifadelerine karşı şükranlarımızı arzedebilmek de kaçınıl-! maz bir vazife oldu. Efendiler, güzel muhterem halkı adına muz hakkında söylenen bu ifadelere karşı rim. Yüksek iradelerine candan bağlı olduğumuz Ulu Gazinin şerefli izi üze- rinde tam bir feragat ve faziletle yürü- mekte bulunan ordumuzun da (o büyük ulusumuzun sevgi © ve illifatınr daima kazanmağa ve arttırmağa çalıştığını! tekrar etmek isterim. i Efendiler, İstanbulla ordumuz sında dünyanın hiç bir tarafmda gö- rülmiyen çok sıkı ve ülvi bağlantılar ol.| duğunu asla unutmayınız. Tarihte hiç bir şehir gösterilemez ki asırları doldü-! ran bütün hayatınca bile, bu güzel İs. İstanbulumuzun olarak ordur| teveccühlü şükranlarımızı arzede - ara! tanbulumuz için yirmi sene içinde ha - yatların feda etmiş kahramanlar mev- cudunun, hatta yüzde biri kadar O bir fedakârlığın şahidi olsun. Gene iftihar“ la söyliyebiliriz ki bu kahramanların büyük bir kısmı da İstanbul kendi degerli evlâtlarındandı. Efendiler; hepimiz biliriz ki istiklâl cenginin de hareket hedefi İzmir ol - şehrinin müşsa da gayresini gene kurtarılmak istenen bütün vatan içinde Gazinin pır» İanta dedigi bu güzel İstanbul ve onun! çok kıymetli hinterlandını Trakya töğ”' kil ediyordu. Efendilâr; milletlerin yaşamalarnda| öyle korkunç ve öldürüeü devreler o « lur ki bundan kurtulabilmek ancak özü| sağlam, diriliği kuvvetli, ulu budun - İara nasip olabilir ve o zeman bu bü - yük uluslardan — milli tehlike ve ihti-! yaçlarn çokluğu ve büyüklüğü nisbe “ tihde büyük dahiler'de yetişerek mille» tin başma geçer, perişan ve © ümitsiz kütleleri toplryarak mutlaka (o valanı| kurtarır ve içinden yetiştikleri mille.| te cihan içinde yeni bir ün ve tarihlerde altın destanlar vücude getirirler. Muhterem efendiler, söylemeğe ha- cet yok ki büyük harpten yorgün çı - kan milletimiz henüz kanayan yarala- rını sağaltmadan dört turaftan kuvvet- Vi düşmanlarım taarruzlarına Uğramış ve vazifesi milleti siyanet - ölan insan ve teşkillerim bile hiyanetlerine maruz kalmıştı... Ordumuzun silâh ve cepha- nesi düşmanlarına verilmiş, majzeme- si aldırılmış, yolları kapanarak, kud - ret kaynakları yok edilerek çeşit çeşit saldırışlarla vahundaki azim ve imanı da kırmağa uğraşıliyordu. il vatanımızı paylaşan ve ir etmek istiyen bu küv - vetli düşmüânların bir avuç insan halin- de kalmış olan ordudan neden bu ka - dar çok ürkmeleri sebepsiz değildi. E- vet Gazi Hazretleri işte (o böyle kuvvet menbaları çalınmış, fikirler O dağınık, teşebbüsler tereddütlü, ümitler zayıf olduğu bir günde kahraman milletimi - | Tin başıma geçmiş; “büyük ve muhterem arkadaşlariyle hepimizin bilgi şanlı ta: rihini ibda ve intaç ederek o bugünkü| mesut neticeye: varmıştı. Efendiler, Gazinin bu büyük eseri - nin herhangi bir kısmına ve herhangi, bir safhasma bakılsa ancak minnet ve! şükranlarımızı teyit eden ululuklar gö- rülür. Harp işlerine gelince: Kuüvetli ar - kalayıcılarının takviye ve. teşviklerine kapılarak Sakaryaya kadar — ilerliyen düşman ordusu, Türk sinelerine çar- pa çarpa ezilmiş ve atılmıştı. Türk ör- düsünün khişımlı taarruzu, © düşmanın mağrur orduşunu tek bir savağta bitir - miş ve Büyük Gazinin gösterdiği Ak - deniz hedefine : dokuz günde varmışı.t Şimdi Gazinin heybetli bakışı boğazla- ra çevrilmiş, ikinci hedefin milli hu- hutlar olacağı Artık dha nı saran büyük hadise ve Ulu” Gâzinin eşsiz ve amansız kudreti - duyulmuştu. Önüne durulmaz bir savletle (o karşıla” mağı çok tehlikeli bulan düşmanlarımız| da derhal mütarekeye koştu ve kahra - manlığı kadar siyasi varlığı da yüksek olan bugünkü Başvekil (o Hazretlerinin kudretli mesaisi ile de artık sevgili is - tanbulumuz kurtulmuş O bulunuyordu. Efendir; şunu da © söylemeliyim ki Gazi Türkiyesinde ordu ancak hazerin iş bölümü bakımından ayrıdır. Seferde) bütün millet, ordu ve ordu, bütün mil! ettir. Atalarımızdan kalmış olan ve istiklâl cenginde bizim de yaptığımız. gibi, yediden yetmişe kadar vatan mü- dafasına koşmuak kahraman ulusumuz için alışıkmış pek tabii bir © vazifedir. Bu yaşanıldı ve icabında gene yaşanıla- caktır. Efendiler, sözlerimi bitirmeden ön. ce gerek bütün yurdu ve gerekse sev.| sezilmişti. i gili İstanbulumuzu kurtaran Başbuğu- muz Gazi Hazretlerine engin minnet ve şükranlarımızı tekrar ve teyit © eyler!) manevi huzurlarında derin saygılarla eğilirim.,, Halis Paşanm nutku da ayni şiddete! le alkışlanmış ve Gazi Hazretlerinin şe- refine içilmiştir. Hasbihal © arasmda genç bir tayyareci zabiti müsaade ala - rak hava kuvvetlerimizin o mazisi ve hizmeti hakkında malümat edinmek is» teğini ileri sürmüş, evelce Milli Müda- faa vekâleti hava müsteşarılığını yap - mış olan Muzaffer Paşa izahatta bulun- müş, alkışlanmıştır. Ziyafet saat yirmi dörtte bitmiştir. 8 1ei Teştin) 9 fel Teşrin 28 C, Ahir | 49 C. Abir 404 008 .2 400 20 1 74! 02 . v4 Yılın kalan günleri 91 Lo) » Gis doğuşu Gün batısı Sabah namazi Öğle namazı İkindi Bamazı Akşam n4mazı Yatsi namaz ISTANBUL: 18,30 — Fransızca ders, 19 — Kon-| ferans, 19,30 — Türk musiki neşriyatı “Ekrem, Ruşen, Cevdet, Kemani Cev « det, Seref, İbrahim Beyler ve Vecihe, Belma Hanımları, 21,20 — Ajanı ve borsa haberleri, 21,20 — Bedriye Rasim Hanimin iştirakiyle tango ve caz orkes- trası, 184 Khz. İSTANBDIŞ 1681. 18.40: Fransızca ders, 1): Konferans, 19, 30: Türke musikisi. (Ekrem Ruşen, Cevdet, Keman Cevdet, Şeref, İbrahim beyler, Va - cihe, Belma, hanımlar.) 21,30; Ajans ve ber. sa haberleri, 21.50: Bedriye Rasim hanrmn iştirakiyle tango ve CAZ orkestrası, 837 Kh. BÜKREŞ, 364 m. 18-15 Gündür meşrİyatı. TA: çay konseri, 19: Saat ayarı ve #aire. 10.153 Radyo or - kesi rası. 20: Konferans, 20:20: PIAk, 20.45: Konlerdii. 21: Rüs oda menlikia, 2140: Taganni. 22.05; Viyana mu .53: Kahvehane mwusikisi, 225 Khz. VARŞOVA, Is45 m. . 18: Keman konseri, 18,25: Munahabe, IR. 35: Tagannl, 19,10: Musahabe. 19.15: Hafif musiki, 1940: PAK ve masahabe. 20: Hdebi, ? Müusahabe. 21: HENfIP tmuslki. Si. : Haberler, 71.55: Musahabo, 28: Viyana konseri. Konferans. 23: Keklâmlı konser, 28. 155 Dana vesilesi, 515 Khz. BUDAPEŞTE, 560 m. 18; Radye konseri, — Musahahe, 1920: Binnko dans orkestrası, 2030: Musahnbe, 2120: Rajterim idaresinde opera orkestrası. 2240: Haberle, Sigan musikisi, 24: Mi- İ rol trostü olan Asneft'in sahi almanca naşı 4 74.15: Piyano konse- “. #41 Khz, BERLİN 356 m. 19.05: Spor sahasında Alman kızları, 19. 30: Plâk. 20,20: Aktümlite. 20.40: Musahaba, 11453 BEM meşriymt, 24; Vafif vereli, EE: Mnberler. 23.80: Oda #iüajkini 092 Khz. VİYANA, 507 m, 18,10: Plâk, musababe, 18,40: Filharmo- nik konsere dair sözler, 1930: Musahabe, ders, 20 Haberler, 20.20: Teknik, 70.45: Ne geli neşriyat, 21,40: Neşeli müsikinin devamı, 12. Pirane musikisi, 25 Danş musikisi, 13.20: Haberler, 20,50: Dansi” devami, T plak. go aranan İAKBA Ankarada AKBA kitap evinin birinci şubesi modern bir şekilde Maarif Vekâleti karşısında açılrıştır. AKBA kitap evleri her dilde kitap, mecmua, gazete ibtiyaçlarına cevap vermektedirler. Gerek kitaplarınızı gerek kırtasiye- nizi en ucuz olarak AKBA kitap evlerinden tedarik ede- bilirsiniz. o Devlet Matbaaisı kitapları ve VAKIT' ım neşri- yatmın Ankarada satış yeri AKBA kitapevleridir. - AKBA Merkezi, Telefon 3197 Birinci Şube 1261 HzniŞube > Saman Pazar AAA YAVUZ Kadın ve erkek terzisi Bütün şıklar hep orada giyi- nirler, Her keseye ve her arzu- Ya uygun elbisenizi ancak ora- da yaptırabilirsiniz. İstanbul Yenipostahane kar- şısında İstafet Han. Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Babrili, Ankara caddesi No. 60 Telefön 92566 | sup iki tayyareciye İ Bunlar, bir Mongolla paazrlık e- RM Yazı Nu.sı: 14 Söylüyordu. Bars bu hali gö- rünce rüyayı andıran bir tebessüm ila barakadan çıkıp gitmişti. Dışarıya çıktığı zaman otomo- bilini getirtmişti. Şehre (Okadar gitmek istiyordu. Orada bir mey- hanenin köşesine çekilmek ve bir asker, hele bir tayyareciye hiç ya- kışmıyan gevşekliği bir kaç kadeh votka ile temizleyip atmak niyez tindeydi. Şehre yaklaştığı zaman otomo- bili önden göndererek kendisi ya” ya olarak yürümeğe başlamıştı. Mongolor namındaki altın made- ni şirketinin büyük binası Rus pet bütün kütlesi, elektrik şirketi evi ve ora” daki Rus konsoloshanesine mer * but olan diğer Rus binaları önün- den başımı kaldırmadan geçmiş » ti. Şehrin içerisi her zaman iğne alsan yere düşmiyecek kadar ka - Vabalık iken şimdi her taraf derin bir sükünet içinde . bulunuyordu. Askerlerin büyük bir kısmı şehir haricine yerleştirildi. in şehrin asker ve zabit te çok görülmiyor » du. Arada sırada büyük bir süratle geçen askeri bir otomobil yumu - şıyan kar tabakasının altından çı- kan çamurları etrafa sıçratıyordu. Kaçıp gitmiyen fakir şehir halkı da evlerine gizlenmişti. o Yalnız şurada burada Mongolların o ölü gömücüleri olan Mongol köpekle» rine tesadüf ediliyordu. p Bu köpekler de ogün. mahalli ||“ mahsuslarına atılan ölülerin karın larını deşmekle meşguldüler, Ma- lüm olduğu üzere Mongollar ölü- lerini hiç gömmezler, onları. bir tarafa atârak köpeklere yedirir * ler, Bu âdet eskideh ne idiyse, şim- di de öyleydi. Ruş işgal ordusu - |. nun şiddetli emirlerine © rağmen Mongolları bu âdetlerinden vaz * g€çirtmek kabil olamamıştı. Bars hiddetinden kendisini tutamamış ve rovelverini çekerek ölüleri ye- mekle meşgul olan bu köpek sürü- lerinden birisine atöş etmişti. Bu- nu yaparken de kendikendisine dü şünüyordu. © Garip şey, diyordu. Çinliler ölülerine lüzumundan faz la ehemmiyet verdikleri halde on- lara kari bu kâdar (yakın olan Mongollar ölülerini köpeklere yediriyorlar, Bars bunları düşünürken bakiyelerinin mütemadiyen yağ * makta olan kar sayesinde örtülüp kapandığına memnun oluyordu. Çünkü Bars farkma varmadan ölülerin atıldığı tarlaya sapmıştı.. Burası Onborzitenin o arkasına düşüyordu. Mongollar ölülerini bu tarlaya kadar getirip bırakırlardı, o Fa - kat bunu yapmayıp sokak ortası » na bırakanlar da çok oluyordu. Bars yoluna devamla o garip boyalı, tuhaf şekilli zafer kemer - | leri, mabetler ve kapılar önünden | geçmeğe başlamıştı. Esen rüzgür | madetlerin içinde" dua edenlerin | İ seslerini uzaklara kadar aksettiri» " yordu. Tayyare filoları kumandanı ge- ri dönerken yolda filosuna men- ras gelmişti, gf diyorlardı. Bu Mongol he di kibar amıfına menşsuptu- f saçları diğerleri gibi uzun di. Mongolca anlıyan lerden birisi o Mongola z diyen bir şeyler söylüyordü" halde ona zorla bir şey tirmeğe çalışıyordu. Bars onlara yaklaşarak #9 tu, , Kendisine verilen i — “Biraz sabret, denilmişti. Meğerse tay? o havalide çok şöhret kaza İlan o falcıya fal baktırmi yorlarmış. Barsı da beraber meğe davet etmişlerdi. di kendine: dd — “Ha şehirde içip sari N muşum, ha burada falcıyr mişim, ikisi de bir. Falcı! dikten sonra içki içmek için kit kalır!,, diye düşünmüş" dan sonra demişti ki: — “Pek âlâ, falcıyı dinli ama nerede? Burada 801 la bakılamaz ya?,, O vakte kadar hiç sesini mamış olan faler birdenbi!& nı çevirerek Bası görünce sf dönerek yürümeğe başlam!f” tayyareci onu takip ediyo! Falcı Mongolların “ dikleri küçük çadırlardan nin önünde durmuştu. nündeki asılı duran halıyr rafa çekerek tayyarecileri' sokmuştu. Yuvarlak çadırın ortâs çük bir ateş yanıyordu: E bir sürü kirli yastıklar, ve Mİ postekileri duruyordu. Nihayete doğru bir Monf tağı görünüyordu. Çadırıy © larında garip şekillerde devat asılı duruyordu. Ç deki pisliğe ve kokuya tayyareciler görülen mif den birisinin üstüne otu! Şimdi Mongolun fal bi bekliyorlardı. Mongol bir köşeye gid da bir şeyler arıştırmağa da anlaşılmaz bazı lâflar meğe başlamıştı, Ondan kaç defa ateşin etrafında miş ve tâm ateşin önüne kurarak oturmuştu. — S kolunun içinden © bir ko! muz:kemiğini çıkarmış *€ miği alnına gölürmüşlü. zun müddet bu vaziyette ve bu esnada bir takım maz dualar okumuştu. Yavaş yavaş karanlığa * alışan Bars falcının ha: büyük bir dikkatle takip du. Falcı tarafından söy sözlerin düz lâflardan ib cağma kani bulunduğunda” kullandığı desiseleri mey& karmağa çalışıyordu. gi” kirleri nasıl Avrupalılara kurlarsa bu Mongol ; f8£ kendilerine o tarzda ma latmasını bekliyordu. Şimdi falcı koyun tesin külü üzerine koymüt" ni-bir maşa ile evvelâ yle müş ve ondân sonra leştirmişti.. Ondan sonf# kollarının icine sokarak beklemeğe başlamıştı. pu da b'r takım Mualar meşgul oluyordu. pe

Bu sayıdan diğer sayfalar: