1 Kasım 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

1 Kasım 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Si GAT &NURİCİHANS Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ EUK Şeyh Baba Baştan Çıkıyor «5 &i Silimenin ağzından çıkan her G Seyh Baba için bir kanundu. * «Beklel> demişti, Şeyh bundan başka yapılacak iğına inanmıştı. Ruki- llkanlıyı ikna etmişti ki Man Bai, Mihrünnisanın tığı yere z taşlar sarayın köşesinde se- hatırından geçirmez- isayı bulsa beraberce içinde at koşturacak- lerle süslenmiş kayık- kilde ft yada LE 4 İ ine geldiklerini ve yük- | hocaları - kendisine | işti, — Peri kızı bunu i, tabiatin bütün sırla- için aşikâr bir hale Beraber — olunca kuş- lerin dilimi anlıyacak- Çüllerin nefesini beraberce ardı! kızının bilgisi hakkında bunu T ÜR l ğ fi_ B Z Babanın şüphesi yoktu. daba evvel tecrübe fi SAKARYA toplanan açılıyordu. Bunları, çeklere gıdalarını hazırlıyan bir anne halinde görüyordu. Mihrün- h |nisaya olan yanmıyordu. Bütün dünyayı gü- zel gösteren, sevdiren, bütün kâ- inatın sırlarını ona sezdiren bir |kuvvetti. Man Buiyi de seviyordu. Ya- kında ondan bir çocuğu olacaktı. Bütün saray heyecan içinde idi, Şeyh Baba da beral bu büsbütün başka türlü bir sev- gi idi. Günler, aylar hep ayni ye- rünce kendisine şu his geliyordu | £ ki sevgi ve sanat sayesinde ölü canlanıyor. — Yeryüzünde bulutları “görünce içi yerdeki çi- bir arzuya da- Fakat biribirini - takip — ettikçe Mihrünnisanın Peri kızı olduğu kanaati Şeyh Babada kuvvetle- niyordu. Etrafında hiç ona ben- zer bir kız. bir mahlâk göremi İyordu, böyle birşey bütün dün- Şeyb Babanın yavrusu dünya- liği zaman sarayda şenlik- ya geldi ler yapıldı. Delikanlı yavru için |kalbinde tatlı bir seyler kabardı- İğmi duydü, fakat şeniliklere sıkı- hyordu. Bunlardan başka herşey ona — Mihrünnisanın — vaktile çöl ortasında nasıl doğduğunu haya- linde canlandırmıştı. Şeyh Baba doğduğu Akber Şah fakirlere çuval dolu- su altın dağıtmıştı. - Fakat Mih- Tünnisa çölde doğduğu zaman ne kundak, ne de yatak bulmamış- t Şeyh Baba, yeni doğan küçü- cök, cliz yavrusuna ne ihtimam- lar gösterildiğini gördükçe Mih- rünnisanın, çölde çektiği mahru- miyetleri düşünüyor ve üzülüyor- du. zaman (Sonu var) Sinemasında Bayram münasebetiyle fevkalâde bir program: İ — istanbulda birinci defa olarak güzel bir Fransız filmi Söre D A Esrarengiz Kardeşlerin Köşkü BRULE - SYLVİA BATAİLLE - MARGUERİTE MORENO oynanmış Aşk... Rarar... ve gülünçlü vakalar filmi AŞK FIRTINASI DOROTHY LAMOUR - LEW AYRES tarafından Pransızca sözlü cazip _'"Doı.rn ve hisal bir Film 8 — Yine İstanbulda ilk dofa olarak VALENTİNO'nun hayatı, ülümü ve cenaze merasimi Bu hafta; Bayram şerefine: Neş'eli şen ve hareketli PARA BERABER GİTMEZ 'e JEAN ARTHUR - JAMES STEVARD - LİONEL BARRYMOR Bayramda hergün saat 11 de tenzilâtir matine — Hiçbir kahramanın tarihint yazılmıyan bir şeref.. — Hiçbir yiğitin fedakârleğina benzemiyen bir ataş.. — EHiçbir insan kudretinin yarulamıyacağı bir harika... TÜRKCE Gönüllü Kahraman GARY COOPER RAY MİLLAND ROBERT PRESTON p“gün LAL E Sinemasında en mühim hâdisazi: Sön Akdeniz harbi Türkçe PARA. < x*'.lu: Hergün 11 11 230 — 6,80 S Geceleri Lüks balkon numaralıdır. Tel: 43506 gb lıı—ısı-ıııı—uıpu— RİO ARGENTİNA İMPE MUNT Jurnal de tenzilâtlı halk matineleri da Tarafından Yaratılan İspanyolca Sözlü ve Şarkılı Ü lerin Şarkısı Teyanni Edilecektir. Pek Yakında SUMER Sinemasında Çek Milli Bayramı “Kurtuluş Gününe Kadar Eğlenmemeğe | Ahdettik, Memleketlerini terkediğ — buraya geler Çekler, milli bayramlarırır velki akşam Parkotelinde canlı, fa- kat hazin bir şeki)de kutlulamışlar. Aylardanberi memleketlerinden u- |zak kalmış her türiü meslek ve sa- DAt erbabı insanlar, aynl düygü ve his birliği ile İki uzun maza başına geçtiler, içtimal smıf ve mevki fi KI güzetmeden beraberce yemek diler. İçlerinde büyük rütbeli zabit der, mütehaasıs mühendis ve kimya- Berler, diplomatlar okluğu gibi kü- Çük fen Ve BanaK erbabı hattâ müca- senelerinde çalışan küçük memur ve bademe bile vardı. Çekoslovakyanın birkaç Türk dostu da bu sade toplan- tıya çağırılmıştı. Uzun zamandanberi Kübalr geçi- zen Parkotel çalgıcılarının da Çek mültecileri olduğu dün akşam ba Müli bayram dolayısile ortaya çıktı. İçlerinde iyi aile çocukları, konserva. tuvar mezunları varmış. Bütün akşam dana başlayıncıya kadar Çek musikisi çaldılar. Çekleri | coşturup bir ağızdan milli memleket havalarını söylettiler. «Bu parça bir derenin akışını tasvir eder.> derkan güzleri dolanları, «Bu, ormanda bir gezintidir>. diyerek gözleri uzaklara dalanları gördük. Çekoslovukyanm Ankara — sefare- tinde vazife gördüğü sırada — neşesi ve eğlenmeyi Severliği ile — tasıman Bir Çek subayının Sadadeki kadehi uzaklaştırdığını — görünce —merakla sordum: —U bayramınızda niçin yorsunuz? — Hür Prağa dönebilinciye kadar içmemiye ve dans etmemiye yemin ettim. Röyle yapan yalnız o değildi. Bir- çokları bekledikleri ve ümit ottideri kurtuluş gününe kadar içki içmemiye Gans ötmemiye, eğlenmemiye ahdet- mişler. Ve bunu bir fedakârlık say- madan gayet tabit bir hareketmiş Bibi yapıyorlar. Vatan hasreti ve gur bet acasile içleri yanan bu bir avuç kadın ve erkeğin gözlerinde öyle bir Ümit ve azim vazdı ki, mutlaka gü | | içmi- ğ | nün birinde memleketlerine dönccek- kerine ve hürriyetlerine kavuşacak- larına inandım. R.EY. nlar için dört mevsimin omlnl ve mahiyeti, çiçek- lerin değişmesinden jbaretti geli. gulanıp tüttüğü, sonbaharın, sol- gün ve matemli rüzgârının esti- hele kışın fırtınalı, nn dışarıya bakmaktan korktü- Şu tabiatin o alçak ve zalim gün- lerinde bile onlar, yine dört mev- farkı yokmuş gibi vazifele- ni ayni Btizlik ve kudsiyetle ya- | parlar, Kar porçaları yaprağını döken veya dökmiyen ağaçları örttüğü yağmurun, seylâbelerle sokakları Pistilâ & T, kızın elinde şemsiye, ayaklarında lâstik çiz- eler, başında Astrağan bir kal- pak; babasının da elinde koca- man bir gemsiye, ayaklarında ka- loşlar ve her ikisinin kucağındı çiçekler yine zelirlerdi.. Çi. gekler, mevsime, aya göre d. we ne kadar çiçek varsa, hepsin- den yapılmış demetlerle servile. rin altından yürürler, ve kimbilir onlarca ne kadar aziz ve sevgili olan o insanın donuk mermer ikametgâhının kenarına yaklaşa- rak önce, saygı ile biraz dururlar. Gün olur, genç kız kendini tu- tamaz hıçkırir; baba, onuü teselli eder; gün olur, baba buruşmıya başlamış yanaklarına, acı yaşla- zın dökülmesine mâni olamaz; Ko vakit kızı bağrına sokulur, ve öylece, iki sevgili mahlük, en sevdikleri insan yanlarında imiş bir müddet kalırlar. Onları. benden başka kimse görmezdi. lığin yüksek du- varları, kendilerini başka gözler- den saklıyordu. Bana gelince, gö- rülmekten korkar gibi, oturdu- ğum — evin Üçüncü — katında, bir pencerenin arkasına gizlenir; kâh gözüm —dolarak ve kâh mezar yerini bile artık bulmama imkân kelmamış olan ve benim - sanların en azizi, en müşfiki, e€ faziletkârı annemi düşünerek du- Turum. Eğer bir pazar her ikisinin has- sasiyeti sertleşmişse, hemen ku- caklarındaki demetleri çözerler ve ayırmıya koyulurlar; ve can- sız mermer mezarın ucunda tağın sıcaktan bu- | girdi; sünbül, leylâk, krizantem | VATAN Kehanete İnanı |Eski Bir Ren Efsanesine Göre Bu Harbin Son Muha- rebesi Almanyanın İçinde Vestfalyada Olacakmış | G azeteler, radyolar istedikle- vi kadar havadis versinler, dünya halkının bugünkü havadis |merakını doyuramazlar. Çünkü |bu merak bugün ne olup bittiğine |ait değildir. ileride ne olacağına. |harbin nasıl biteceğine aittir. Diyeceksiniz ki — istikbale ait haberler ancak tahmin yolile ve- rilebilir. Fakat bugünün hâdise- leri mantığa gayet aykırı şekiller- de cereyan ediyor. Bu sebeple |tahminlere kulak veren pek yok- tuür. İstikbal hakkındaki bilgi ihti- yacı müsbet surette temin edile- meyince kehanet yolunda eski veya yeni, söylenmiş ve duyul- muş herşey para ediyor, Bunlara kimi inanıyor, — kimi inanmıyor, Fakat yapılan - kehanet istediği- niz ve beklediğiniz neticelere uygunca keyifle ve lezzetle dinli- yorsunuz. Aklınızın böyle birşey kabul etmemesine rağmen yarı yanya inanıyorsunuz. Herşey mo- daya tâbi olduğu gibi kehanete inanmak da aklı başında adamlar arasında bile moda oluyor. Kehanete ait ne duyuluyorsa bugün dünyanın her yerinde ağızdan ağıza me- rakla tekrar ediliyor. Muhiddini Arabinin biraderine kütüphancsinde bulunduğu riv: yet edilen bir kitabından istinsah edildiği söylenen manzum şekil- de bir kehanet son zamanlarda İstanbulda elden ele dolaştı. On üçüncü asırda yazılmış olması lâzımgelen bu kehanet hakikatı yazma kitapta mı bulunmuş, şimdi mi uydurulmuş, bunu kes- tirmek yoktur. Manzum kehanet şu mealde- dir: Nemse (yani Almanya) ip- tidada Fransayı mağlüp ediyor. t iki senc sonra kendisi mağ- lâp oluyor. Mısırda bizim taraf İbüyük bir zafer kazanıyor. Har- bin neticesinde İngiliz deniz kuv- vetine dayanarak biz mavaffakı- yetler elde ediyoruz ve büyük nüfuz, kuvvet ve itibar kazanı kehanetin on üçünci YAZAN: Faik BERCMEN mermer saksıların suyunu değiş- tirip dakikalarca, — titiz bir itina ile ayırdıkları çiçekleri, saksıla- ra yerleşt mezarın baş ve ayak uçlarındaki saksılar doldu mu, artan çiçekleri, gevşek bir buket halinde, annesinin bağrına kayarlar. Artık o aziz insanın her yanı, tertemiz kokulu çiçeklerden ya- pilmiş bir kefenle sarılmıştır. Ba- zan genç kız arkaya çekilerek çi- çeklerin duruşunu gözden geçi- İr; ve imlizaçsız gördüğü çiçek- lerin yerlerini değiştirir; bazan da baba, bu vazileyi, büyük bir te- vekkülle üzerine alır, Ne dun — ettiklerini duymam. 'akat herhalde annelerile uzun boylu konuştukları, onsuz geçen günlerin acılığını, annesiz hiçbir yuvanın sıcaklığını muhafaza ede- miyeceğini anlattıkları belli idi. insanların bu derece — ölülerine bağlı olabileceklerini görerek, ha. İyatla ölüm arasında | yürütmiye katkışırdım. İOlsiluğün “yerla 'çe malarlk |duvarı arasında ancak on adım vardı. Bu on adımdan s0: la bu derece yakın olan bir ölüm hiç de korkunç değildi. Yaşanıp yaşanmadığının farkına varılımı |yan bugünkü —âlem için, böy İsevgili bir ölü olmak mezarı ve yeri belli bir hatıra kalmak bana Pek o kadar hüzünlü gelmiyordu. Onlarla beraber ben de, zamı ni ölçmenin imkânız olduğu o anlarda, kendimce &ziz ve sev- gili olanları anarak — kalmakta içimde pek derin, tahlilini bece- remediğim birşeyler duyardım. * Bu anlattığım hâdise, beş se- nedenberi sürüp geliyordu. Yalnız geçen ilkbaharda, bir gün, ansı- zın annenin mezarı yanında çe- lenklerin altına gömülmüş taze bir mezar gördüm. Çiçekler pem- be, eflâtun ve beyazdı böyle zamanlarda | Jasırda — yazılmış — olamıyacağına | başlıca delil, o zamanlar İngiliz | deniz kuvveti diye birşey mev- cut olmamasıdır. Fakat kehane- te tasllük eden böyle şeylerde İzaten aklınızı kullanmıya mahal yoktur. Buna ya ezberden oldu- Hu gibi inanırsınız, ya omuz sil- kersiniz. Mütareke zamanında yarılmıt bir almanca kitapta da ikinci bir cihan harbinin neticesi hakkında çok eski bir efsaneye tesadüf et- tik. Buna. bakılırsa büyük harp- ten sonra ikinci bir harp olacak ve kati neticesi Almanya içinde ve Vesifalyada cereyan edecek bir muharebede — belli olacaklır. Cenuptun gelecek — kuvvetler şi mallileri kati bir mağlübiyete uğ- efsanesi cski eser- | lerde bir lâtince, bir de almanca şekilde zikredilmiştir. Lâtince şe- kil şudur: «Büyük muharebeden — sonra dünya korkunç zamanlar geçire- cektir. Babanın oğluna, kardeşin kardeşe emniyeti kalmıyacaktır. Doğruluk ve söz tutmak dünya İyüzünden kalkacaktır. Ayrı ayıı milletler arasında muharebe bir | müddet devam — ettikten — sonra bütün cenup şimale karşı ayakla- nacaktir. İnsanlar vatan için de- İ&il, dil ve din için değil, dünya- ya hâkim olmak için dövüşecek.- lerdir. En son olarak Almanya- min ortasına üşüşecekler, yehirle- vi ve köyleri yıkacaklardır. Ahali dağlara ve ormanlara kaçacak. tır. Son kati muharebe Vestfal- yada çereyan edecek, nehir gibi kanlar akacaktır. Uzaklardan ge- |lenler neticede galip gelecekler- |dir.> Almanca olarak mahfuz olan bir nüshada şöyle deniyor: «Öyle bir zaman gelecektir ki insanlar Allahı ve doğruluğu unutacaklar. dır. Baba aoğula, oğul babaya düşman olacaktır. Katolik kilise- si büyük tazyika uğrryacaktır. sanlar oyun, eğlence, sefahetten üye — tanımıyacaklardır. len korkunç bir harp taşlarını aşıyordu. - Bu manzai hâlâ tesiri kaybolmiyan bir tit reme ile beni ürpertti | Pazarı bir humma içinde bek- | ledim. | İçimden hep kızın gelişini isti yordum; lâkin kalbin arzusunu, mantık ve hâdiseler daima aksi: ne tecelli ettirir. | / Baba boyu bükülmüş bir elin- | de baston, bir elinde menekşe, | |leylâk, ve fulyadan yapılmış tap: | taze bir demet tutuyordu. Şimdi | ben de babayım; ve onun duygu. | larına yabancı değilim. HBAZIM — VASFİ SAİD . PERİHAN - NECDET ELEFTERİYA - REFİ r mismiz ? | kopacak, kati muharebe Vestfal- yada cereyan edecektir. Muhare- beyi cenuptan beyaz at üzerinde gelecek bir kumandan kazanacak- tr. Bu kumandanın bir ayağı biraz topalladığı için ata sol de- Gi sağ taraftan binecektir.» Diğer bir eski kitapta ayni ke- hanet hakkında şu tafsilât vardır: «O korkunç zamanlar yakla- şınca kadınlar erkek gibi şapka ve kıyafet giyeceklerdir. Dünya korkunç bir kış geçirecek, a kış- tan sonra cenuptan Almanyaya gelen asker, ellerinde kiraz ba- harları getireceklerdir. Celecek insanların kimi beyaz, kimi kızıl renkte olacaktır. Muhareböyi ce- suptan gelen büyük bir”kuman- dan kazanacaktır.» Eski Vestfalya hakkındaki ke- banet bu kadar... İster inanın, | ter inanmayın, zaten biz de anın diye yazmadık. Hiç ol- mazsa hayali bir küçük hikâye kadar merakla okursunuz ve bay- ram günleri hoş vakit geçirirsi- niz diye yazdık. Bagünkü Program 8 Program, 803 Hafi£ müzik (PL), B15 Ajans haberleri, 8.30 Hafif mü- zik devamı (PL), 840 Ev kadını - Yemek listesi. 12,30 Program ve saat ayarı, 12,38 Muhtelif şarkmlar, 13,06 Müuhtelif şar | kılar, 13,20 Karışık program. 18 Program, saat ayarı, 1808 Mü- Zik, 18.30 Fastf beyeti, 19 Şarkılar, 1930 Ağana haberleri, 19,8 Radyo ince saz heyeti, 2018 Radyn gazete- Bi, 2045 Temeii, T1,M9 Konuşma, 21,45 Radyo salon orkestrası, 7280 Ajans haberleri, 2245 Radyo sslon orkaa- trast, 23 Dans müziği, 29,90 Kapanız. Haa aN VEFAT Tefeyyüz Kitaphanesi mücssişi ve sahibi Bay PARSİH KEŞİŞYAN I kısa'bir hastalıktan sonra vefat #tmiş olduğunu teetstirle — Zğrendik. Cenaze merasimi yarınki Cumartesi Bünü 2/11/M40 aat 14 de Beyoğlun- da, Balıkpazarında, Ermeci — kitine. sinde tera edilecektir. Ayrıca davetname gönderilmemiş olduğundan bumun ayni makama Kalmi rica otunur. gl:[,lîh Başsızlar... Yazan: B. FELEK ir sadık kadın okuyucum vardır. Meslek ve meşrep icabi gazete değiştirdikçe beni arar bulur, Geçende — kendisinden — bir mektup aldım. Beni kaybetti- ğinden şikâyet ediyordu. İki üç aylık bir süküttan sonra bana mektup yazması hoşuma gitti. Bu, bizde eksilmiye başlıyan vefa ve sadakatin bir nümüne- sidir ki yavaş yavaş müze eşya- S1 arasına girecektir. Ba okuyucum ütizdir, belki de sinirlidir. Bence bol olmak- tan titiz olmak evlâdır. Çünkü bir adama ne gelirsee vurdum duymazlıktan gelir, iz hayli mese- sırada bir t ediyor. Doğrusunu söylemek lâzım- gelirse ben tütün içmedi;im iç kibrit kutularının içindek bitenlerden haberdar değ Yalnız arasıra kibrite beş on para zam yapıldığını öğrenerek iftihar ediyorum. Kibri kıymetleniyor. diye ram. İçerisinde neler oldu dan haberim olmıyan kibri kutularında meğer bir takım başsız kibritler peyda olmuş. Hanım okuyucum bundan şi- kâüyetçidir. «Bir kutuda beş altı tane ba sız kibrit çıkıyor. Nedir bu) diyor. Hakkı söze ne diyelim! Başlı- dir diye pata — verip aldığımız kibritler — başsız çıkınca lâ paradan zarar eder, 3a niyen başuz ve işe yaramıyan nesnelere umud. bağladığı için münkesir olur. Lâkin aziz ve titirz akuyucu. ma şunu arzetmek isterim. Bes kibritin başsız olması bir kutu kibrit için bir kusur olsa da bir ayıp, bahusus bir tehlike teşkil etmez. Halbuki Avrupada nice başsızlar peyda oldu ki; başsaz kibritlerin yanmamalarına mu- kabil onlar bütüün dünyayı ateşe yaktılar, Bunu görüp, bizim ateş almı- yan başsız kibritlerimizi hattâ bize beş on paralık zarara mal olea bile hoş görmeliyiz. Ya maazallah bu başsız kibritler yerine kutumuzda öteki başuz- lardan çıksa idi, halimiz nice olurdu. Bereket ki onlar kutu- ya sığar şeyler değildir. Sevgili okuyucular; 'ker bayramınızın, tatlı, bah- y ve uğurlu olmasım ve nice uğurlu, mesud ve tatlı bayram- lar yaşamamızı Haktan dilerim, insazı Haflanın değil, mevsimin en büyük muvaffakıyeti * — genenin en güzel filmi buğün MELEK Sinemasında BALALAYKA NELSON EDDY - İLONA MASSEY Seanslar: 11 — 1 — 2,0 — 480 — 6,30 ve 9 da Si M SİNEMASI Bayram programı olarak hiçbir filme nesip olmuyan bir muvaffakıyet kazanan TÜRKÇE SÖZLÜ ve ŞARKİLI Çanakkale GEÇİLMEZ Filmi devam edecektir. On Beş gündür alkışlar arasmnda yüz binden fazla seyirci tara- fından görülen bu filmin son günlerinden istifade ediniz. Oyun şaatleri: 11 — 1 — 2,00 — 4,80 — 6,30 suarç 9 da Bayramda görülecek en güzel füm — CAHİDE * KARAL - K KADRI İDayanılmaz derecede komik sahnelerle harikulâde bir komodi Akasya Palas PEK ve SARAY RASİMİ bütün teferrüatile Bayramda sesnslar: 12 —— 2 — 415 — 630 ve © da İDİKKAT: Bugün ve Pazar günü İPEK'le yarın SARAY'da Babah saat 10 da tenzilâtlı matine ; ve mezar | vardır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: