1 Haziran 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 21

1 Haziran 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Başı 5 inci sayfada — yeti içerisinde ise, fikir ve sanat te imiz de aynı inkişai içe rişindedir. ük k YTikki i © Kerpiçten betona geçiş, yalnız binala- bade yıka mızda değil ruhi ırımızdadır. Bu itibarla e “dünkü manzara ile bu manzara yapı veri, tat çevirdi nüz inşaatı bitmemiş yapı veri manza- dir. — Bugün edebiyat yok, diyenlere ne errim, başk gevip verirsiniz? Bir cemiyei ve insanlar i. Sözle Kvş ia vardır. Ancak anl ırlattı. İçini ına göre kiymet al ei man başlangıçta ok iki ölü kin veliyiz, şanlısı mı! Biz, on altıncı asra kadar üstün bir miyor, sörj İkili irün sahibiydik. anlıyordul Eserlerimiz vE hareketlerimiz bunun n bir inseli misalidir. İstanbuldan Viyanaya dar ordu sevkeden bir camia kültür ve in iş ona okağ senlik seviyesi bakımından aşağı bir ayatta he mertebede olamazdı. Teknik televvuku m, babam, olm a vi bu. büyük idareyi kuramazdı. çim herşefi. ari eserleri, ilim sahasındaki ol- Mir İn ik kültürsüz bir cemiyetin ba- Ancak, on altıncı cağı işler değildir. şındaydı.. rdan sonra bu kültür tefevvuku gittikçe ukta soğuk ıra düşmüşlür. A Ikadar uğ.l İnsanı ve tabiatı ve bunların melicesi rtaramadık olarak hür telekkür ve ilim hareketi on pe Bü aki asırdanberi geri kaldı. Bana Kalır iii a bizim karanlık Örta çağ on altım sırdan yirminci asra kadar geldi. Şimi- bize on altıncı asırda iştirak etmediği- İM YAPIıyOrUz. İnsan ve tabiat güne MS Biz bu ya: akıyor ki. nde neler amaniınızda an Berrin, D Sini görüyoruz. Bu şartlar carl bir in bir derdi sahibi olmuş ve bununla dünya- jinalite a ei Ah, şimdiki hal- N. bu işin yap y © başlangıcında- ir. Fakat bu başlangıcın inkişaflını ge- cikdirmemek mümkündür. İlk hücre insan # olabilmeli için, tekâmülünü milyonlarca se- > nede yaptı; fakat, insan dokuz ayda do- — Kalabalık olur orası Bay Fuat Boğazın tenha köylerinden birinde du- — ralım, Küçük bir kıyı kahvesinde otu- i TUFUZ i mr ” Nasıl isterseniz... © Veartık başka birşey konuşmadılar. © Asfaltın. üstünde kayan otomobilde © birbirlerinden uzak, kendi düşüncele- rinin sinırlarına varmışlardı. Zaman za- an Boğazın mavi Le kurdeli gibi dere dah ra bağlam i anlıyacı »k çektim. alnımdaki iş bir öm” ,İ | . Zayan suları görünü ağaçların üs- yorsunuz? tünde Sakin 5 yeğin son kazığı titreşiyordu. varmı? Boğazın hayal dolu sularının üstüne biraz da çakılmış birkaç tahta palzani ile yapı” iniz Trab lan küşük kıyı kahvesi we 8 SADRİ ERTEM ,, den NELER ÖĞRENDİM gabilmekledir. (İlk şey güçtür) amma, bu gün en orjinal eserleri yaratmaktadır. Türk klâsik edebiyatı bundan sonra doğacaktır. Türk klâsik edebiyatı da bü şarilara haiz olanlar tesis edeceklerdir. Yani; edebiyatımızın merkezisikleti ir: san ve tabiatı nakletmekle olacaktır. Sizce edebiyat ne dereceye kadar realist ve ne dereceye kadar romantik ol- malıdır ? Edebiyat romantik te olur, reâlis te. Devir olur ki sanat'kârı reâlisi yapar, de- vir olur ki sanafkârı romantik yapar. Bir cemiyet kendi varlığına bakmaya cesaret ettiği zaman ve tabiatle vüzde yüz meş gul olan - tabiatı istismar elmek insanla- rın eline geçtiği zaman - reâlist olur. Ne zartan ki kendisinden korkarsa. cemiyetin, tabiatın ve hakikatın şuuru insanı ürkü- türse o zaman romantizm canlanır. — Biz bu devrin hi e T — Ben reâlist devrindey - Bizde garbin hangi kiltrü hâkim- dir? Fransız kültürü diyorlar. Yanlış. Fransız gazetelerinin gündelik veya hafta- lık hikâyelerinden başka birşey bilen yok tur. Fransız kültürünü iyice bilenler olmuş alsaydı, orjinal eserler yapmağa kalkardı. Kültür esaslı olunca insanı Avrupai ya- par. Avrupalı adamın yegâne vastı orji- nal olmaktır. Cihan edebiyatı bugün diyor mu? — Her rejimin severleri olduğu > onu da ideğlize edebilen ve kuvvetle e benimseyenler bulunabilecek ölü si, içtimai zararlarına rağmen gü- Sü eser çıkabilir. (Sarhoşluk için yapılan edebiyat kadar güzel bir edebiyat var mi- dır) Bu sözümden sarhoşluğun müdafaası kastı anlaşılmasın. İş sanat'kârını bulmak tadır. Biri ilmi teşci eder, diğeri sulhu. terakki &- Birkaç hasır iskemle, küçük tahta masalar. Güzelliği burnunun üstünde, gazete başında uyuklayan yaşlı bir adamla, balıkçı oldukları hallerinden belli iki delikanlıdan başka kimse yok. Kahveci temiz bir adam. Çabucak iyi demlediği iki fincan çayı ööleğime sürdü. — San'at umumiyet itibarile inkişaflar bigi mi, göstermez mi? Emirber haline konan san'at her- şeyden önce iz kaybeder ve ili zevksizliği aşı yediğiniz m kimlerdi DE itim eli kalemi tutan herkesi se verim, Okuduğum kitaplar: Mopasan'ın, Emil Zola'nın, Gorgü'nin... Unutuyordum; bizim edibleri severim, de miştim, Onlar, kendilerini yazmıya vere çeklerine başka birşeye verselerdi ml hakkak zengin olurlardı. Onların hepsini feragat timsali olarak severim. Tabii bun- ların içerisinde estetik kiymetlerine hây- ran olduklarım da ayrıca bir yekün tutar. — Tiyatromuzun inkişafı il evvelâ aktör mü, muharrir mi lâzımdı — Bunlardan maada üçüncü birşey lâzımdır; o da, memlekette tiyatro kültürü Seyirginin seviyesini yükseltmek birinci vazifedir Bunun için hangi çareye başvurulursa yerindedir. Çünkü, tiyatro, aktör, muhar- rir. kütleden ki bir varlıktır. Bir tarafı eksik oldumu 1 iş sakat olur. Sadri Er r hayli ahret sualle- rine benler ni sormakla, zanne- derim ona birşeyler söyletebildim. Şim- dide biraz hayali birşey sormalıydım ki işin ciddiyetinden uzaklaşalım. Bu sualim ne olabilirdi. Aklıma gelen şu ilk suali sordum : — Büyük, yani milyonlar kadar bir servetiniz olsaydı ne yapardınız ? Düşünmeden cevap verdi: — Rahat rahat lara roman yazal- dım. — Ya aşka inanır mısınız ? Gülerek; — Aşk olmayınca meşk olmaz. Sö- natkâr olacak adam mutlaka birşeye tutkun olmalıdır ki.. Orjinal eser versin. — Bir kadın sevmiştim Bayan Ber- rin. Bir kadın sevmiştim. Bu sevgiyle okadar hırpalandım ki.. kalbimdeki ye- rini çekip kopardığım gün, çok sevdi- mesleğimi de kaybetmek mecbu- riyetinde kaldım. — Niçin leimeaiiz m yenir ki Be Çünkü evliydi ve bir vardi. Berrinin yüzü s soldu; ince kumral kaşları alnının üstünde üzüntüyle tit- redi. çocuğu (Arkası var) 19.

Bu sayıdan diğer sayfalar: