18 Ocak 1930 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5

18 Ocak 1930 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a d K Tnti e ——— tup aldı, ne bir şey. .. İnkisarın acısını mahzun kalbine indirerek mes'ut olmağa çalıştı. O, artik yirmi yaşmın şiir ve hulyalı sene- sinde, gün görmüş bir kadın gibi, bedbin, kırıktı. Cevadı hatırla- Miyor, önü annıyordu. — Dalgin başında bir şey varsa, © da inki- sar ve kederi idi. O kadar. Bir akşam Şebep, deli gibi koşarak geldi ve dedi ki: — Abla, şimdi Cevat ağabe- 7.::— mektup aldık, Geliyor- Bu havadis onu sevindirmedi. Bilâkis ... omuzlarını talladı ve ydane Pekalâ dedi. Unutul- Muş bir aşk .. . ve onun silik ha- tırası. . . genç kızı ağlatmadı bile. Pençereden baktı. Sokak ka- pisinden uzun boylu, şik bir erkek giriyordu. Başında, yüzünü ka- "î“.ı' kasket, elinde bir ba- vul vi ** * genç kız, perdeleri kapadı. Çekildi. Odasının bir kö- yesinde, tekrar kitaba daldı. A- radan uzun dakikalar geçti. Ka- pisına vurulan muhteriz bir par- mak, onu uyandırdı. Kuçağına yuvarlanan bol, uzun, kumral saçlarını kaldırarak : Şimdi gözleri açılmış, biç te- laş göstermeden ayağa kalkarak içeri girene bakıyordu... Dalgalı siyah saçları daima bir Kulya &ibi bakan, iri gözlerile Cevat mi idi 9. ı....".'.,'î.'î:.“" Genç erkek hayretle durakla- di. Karşısında titremeden lâkay- * dane gülümsiyen bu'olgun güzel kıza baktı... Sonra ne olduğunu bilmiyerek: — Neclâ, beni tanımadınmı? Gene kız, kadınlığının bötün ::.Mı bütün sıhriyle #ülümse- — Sizi mi? dedi, Hiç tanımaz- Cevat ağabey... eW a e miyen akşamı hatırlamıyormu- D LA Genç kız, mazıyı hatırlamak l ister gibi bir müddet düşündü. Sonra lâkaydane beşını döndüre- rek : — Hayır, hiç bir şey, hiç bir hatıra beni meşgul etmiyor, Ce- | yat, dedi. Genç adamın, karan- hk gözlerinden, nihayetsiz damla lar belirdi. İstirhamkârane kol- larını uzattı,, : Neclâ. dedi,.-Aşkımızı. o sön- miyen akşamı unutlun mu ? Neclânın kalbi derin derin çarp | tı, yüzü sarardı, simasının deği- şikliğini belli etmemek için,birdalı siper alarak, hızlı, hızlıbir nefes- BN dal - ledi, daima nisyana mahkümdur ... ve Onun h:ııu— ları da bir Tuyadan, bir hayâl- den başka bir #ey değildir. Artık aralarında h: mişti, Cevat ,, ğ şey bit- * sevildiğini K vE nederek, ümit ve G | emelin peşinde :ııyıı bulmuş yaşamıştı! şimdi bir ©Z gibi silkinmiş bütün hakikati öğü _':"f'.'e_k. Perişan, münkesir kal- B Z :,lıı konuşmadılar,, Cevat — Demek h ü Nedüi düle Hürtey bit tarip tebessümü.. Cevat, genç kızın her ki lâkayıt, müstehzi lıbın"ü:i:: etti. ü | * | Issız, takin bir gece... söğüdün arkasında durmu,; tabın serinliklerini $, meh- seyrediyor, u- *« hazin, inliyen | Susuz, kiınıııılx Çöllerde, ya- Yaş yavaş sızan su katreleri gibi Cevadın uğuldıyan lmlıklm-ııııı | damla damla akı bebeyiati | ŞN akier. Oç u ve » Axhkııı ne | Hün pencerasi altında, onun ha- » ve aşkından | Ylaini görmek için yanıyor.... Zaten genç kızda Mumlar, bu kumral başı yal- -. Neclâ kafasını iğmi belfhıvıniu bedbin hıuçkınklu:! :l.u"!ld ediyor... Siyah göz be- bir şe- 'eri dalğın kirpiklerinden irri Aradan günler geçti. Biribiri- ne nebir tek söz söylediler, ve ne de biribirine maziyi hatırlattı- lar. Yekdiğerine yabancı iki uzak insan gibi durdular. Neclâ.. mağ- rür, Bütün kadınlık azametile ! karşısında parladı. Cevat,. güna- hanın cezasına Cevat ... muhteriz, ürkek ... karşısında duruyordu, Yavaş,ya- vaş yaklaştı. Onun yanına. çime- nlerin üzerine çöktü. Neclâ, dedi. benimle biraz görüsmek istemez- misin? ... Genç kız lâkaydane güldü. —Bu söğüt, busakin ağaç :dl. sana hiç bir şeyler hatır- tmıyor mu? ,,, ve sen, onu göl- yaşarken mazıyı, sön- yaşlar ağlıyor... Yüala, kana ıık-...ğı BÜ ve gnp , bu kuvvetin bkinbdi . Cevat | yor.. karanlıkta iki gölge.. Cevat | odasında, pencerenin önünde, ilerlemiş, genç kızın, piyanonun tüşları üzerinde titriyen ince el- lerini yakalamış göğsünde sıkıyor- du... Neclâ, diyor Aşkımıza hür- 'Mmet et, geçen günlerin balırala- rını canlandır. Beni, inkisarın ıstırabın, pençesindan kurtar... bana yeniden tandet hayat ver. Neclâ ellerini çekti. Mehtap- la parlıyan, bu güzel, siyab başa g#özlerini yamdu ve bütün kuvve- tini toplıyarak : — Heyhat Cevat... dedi. Her şey artık ölmüştür. ve sen artık benim bir kardeşimden başka bir tey değilsin dedi, Cevat b..".,, onun dizlerine koymuş, bir çocuk gibi hıçk- rıyordu. Düşün, diyordu düşün. Biribi- rimiz! nasıl seviyorduk ve biribi- rimizi mes'ut etmek için nasil çırpınıyorduk.., Neclâ inledi. Rica ederim, kalk Cevat de- di. Ben kimsenin ağlamasını is- temem. Ben ağlattırmağa İâyık bir insan değilim, Bşnim için bu kadar göz yaşı dökme, Aşk, zan- nettiğin bu his çabuk sönecektir. Şimdi çektiğin bu isdırabı sonra unutacaksın Cevat, haydi kalk-.- Cevat el'a: rinde, sözünü lıoıu': ai Unutmak...seni unutmak...-. oh...Neclâ, bunun bence imkânı yok... belki ölünce, belki mezar” da... fakat şimdi hayır... ilelebet înı #eveceğim. Seni son nefese adar seveceğim... Neclâ.... Yerinden kalktı. Nasıl bir göl- ge gibi geldise, yine bir gölge gibi çıkıp gitti. Genç kız karan- lıkta onun sesinin aksini bir mü- ddet dinledi. sonra ne yaptığını ne yapacağını bilmeden şezlon- guün üzerine yuvarlandı. O sene etrafta dehşetli tifo salğını vardı. Bir gün Cevat evi- ne halsiz olarak avdet etti. Ba- şının ağırdığını, kırginlik hisset- tiğini söyliyerek yatağa yattı. İki gün geçti. Müthiç uöbetler için- de kendini kaybetti. Neclâ hergün başının ucuna gelerek onu okşadı... onu en teh- likeli anlarında kollarında tuttu. Fakat hayhat.-- o, bunlardan bi- haberdi. Arada sırada açılan du- dakları, Neclâyı, maziyi, eşön- miyen akşami sayıklıyordu. h....., fecir, dağların Bir sabah.-.- ;rkın, -4 - ket bir kımıldı İl'!'lıııııııl_r diye ka ei LA Gi hüyel değiliz. O ancak yel aDIŞ görürlerse zavallı melekbaslet efendimize leniyorum, tİmdi. Şimdi Sultan Mustafa zamanında >'İşleken &, ':nll Sene evvel olabilirdi. TAyacağı zamandan ko; herşeyi yapmaktan çef Kleanti SÖzünü ke — Azalarım, yanaşıyo. Eğer kayıkçı ihtar e lerinin muradın sultan şelimit Akibetine u- rkuyorum, Vallah birader Abdülhamit kinmez, ser kesmez, kayıkçının seti işidildi. vüZ, l“"l'ln:u.. ..u,vm tmemiş olsaydı, Ali Söavi efendi diz- » Hakikat tutluğu Fanusu yakma; Üa yaklaşmışlardı. Sahi. eylgegeki Tüklar. gittikçe Ali Süa: n D layonki, ç ü Vi efendi hemen bizi üzerindeki İkirmızı camlı Ci yakarak beş tarafa sıçramıştı. Kayık Sahibi. içinden acaba bu adam delimi oldu? D*"'u Ali Süavi efendi fe- nerle işaret verdikten sonra ışığı söndürmüş, tekrar yerine, Kleantinin yanına dönmüştü, Kleanti Ali Süavi ve dürttü, yavaşça : dıdı:. Bak hazret, kıyıdan çakmak çakıyor. Hasköylü ora- Diye fısıldadı, Kleanti iyi seçmişti. Cidden Kuzguncük is- kelesi üzerinde bir çakmak cakılıyordu. Ali Süavi eşendi de LA M _'ı RİKASIS ALIİ $ derin göz yaşlarile Allaha yalva- rıyordu. Arkasından dadısı onu kaldırarak : Neclâ yavrum dedi, hasta ağırlaştı, seni sayıklıyor... Genç kız biran yerinde sendeledi, son- ra fırladı, siyah bir tüle sarıla- rak doğru Cevadın odasına koş- tu, güzel adam, yatağında yarı | mütemail, kekeliyor : j — Noçlâ yavrum, neredesin diye inliyordu.... Neclâ, odadakileri koğu. Has- tanın yanına gitti. Ellerini avuç- |? larına aldı. Dudaklarını alnına ğ kondurdu. Bu temas, bu novaziş, |5 onun daha açtı. Karşısında duran bu kumral kaza bir müddet baktı, Sonra oru kendisine çekerek: Neclâ, dedi. Sen benim ya- nımda, benim kollarimda..... 5 Getiç kazın gözlerinden yuvar- lanan iki büyük damla yaş, Ceva dın yüzüneaktı. O, bu manzarayı, hayretle seyretti...,. ve : — Neclâ, ölüyorum. Son defa söyle, beni seviyormusu! « Genç iız, bir deli gibi, bütün şuurunu kaybederek, ona bütün |? hakikatı bötün kalbini inledi..... ğ Onun göğsü üzerinde hıçkırdı : İn — Cevat...., kolları onun be- İŞ linde, dudakları onun dudakla- (3 r'nda, aşka gülerken bw2..5 son 'îş ruyaya ebediyen gözlerini yumı'!u. 8 Samiha Manstır (Gasprenski) — |5 * !ıııııııııııııııııııııııııı ; " 'Tiyatro ve Sinemalar £: p FERAH TİYATROSUNDA b Pazar günü akşamı gahir Opereti tarafından KUMRULAR Ayrıca Sinema ve Wi Variyete hesabı cari suretile avanslar, emirnameleri irsalatı. LOKANTA, GAZİNO sönmemiş gözlerini (* :_'"nııııııııııııııııııııııı F; "îmemıu-u matbaamızdadır. “OSMANLİ BANKASI - - SERMAYESİ : 10,000,000 ingiliz lirası İstanbul açenteliği — Telefon: Istanbul 1948 Beyoğlu dairesi — Telefon Beyoğlu 1303 Senedat ve poliça mukabilinde muayyen ve vadeli veya Poliça' ve iskontosu. Türkiye “cümhuriyetinin başlıca şehirlerine ve memaliki' ecnebiyeye senedat, çek, — itibar mektupları ve telgraf HOADA be ğ ecooauauuncnaLı SUAVİ Hâdisesi & Muharriri: AYHAN ve DANS SALONU Hergün müzik, dans, eğlence Cuma günleri ayrıca variyete numaraları Hergün 18den 24 ve cuma gün- leri 19 dan 24 RDAURUŞAR EAAT Romanımız “ALİ SUAVİ,, hadisesi KT AM A Karilerimiz tarihl tefrikamızın takip edemedikleri kısmını o RAİR ÜB AĞA ĞASA AD NM SÜD AUAĞ AİRAASİR AEA ĞA A, matbaenuzdan tedarik edebilirler “ÇIRAĞAN SARAYI BASKINI,, ve“ALİ SUAVİ HADİSESİ,, romanımız bir haylı ilerlemiş bulunıyor. Her gün karilerim zden bir kısmı Bu meyanda tefrikamız için Anadoludan da mektup almak- layız. Bundan dolayı tefrika- q' mızin baş kısımlarını takip ; etmek istiyenlere başlangıcı ğ matbaamızda bulunduğunu söy- lemek isteriz. Romanımızı ayrı ayrı takip eden ve eksikleri bulunan ka- rilerimize ayrı ayrı mektup Yazamadığımız için aflerini rica 3 ederiz. Eksik romanlarınız için her % gün 2 den 4 e kadar müracaat SERATUARD ASA GR AAA SAĞAD Diş tabibi , MEHMET KÂMİL HY.:ııi Postane karşısında Velora 18-14 - id4l — Haydi yokarıya çıkalım. Bizim hizmetciye yardım edelim ondan sonra kayık ve.. — Arabani demek fstiyorsunuz? Yok efendim. Benim arabalarım kâfidir. Arabalığında iki var onları koştururum! yüsî,:l::?::a kleantiyi daha ziyade dinlemeğe lüzum görme- mişli mahzenden çıkmıştı. Arkasından kleanti de yetişti. Kle- antinin hizmekârma haber verdiler. Sadık uşağı alıp aşağıya mahzene indiler. Sandıkları birer birer yukayıya çıkardılar Bu iş de kolaylıkla bitmişil. Arlık kleanti ile aşağıya Beşiktaşa inerek gece için bir ka- yık kiralamak kleanti çünkü kayık bulmak meselesi de ayri bir işti. Beşiktaş civatındaki kayıklar hep ufak tefek zarif şeylerdi asıl halledilmesi lâzimigelen mesele de bu idi, kayık bulmak meselesi. En doğru kabataş iskelesinden bir kayık tedarik edebilmek- te idi Kleanti ile süavi efendi ( Kabataş iskelesine gittiler, Bu iskelede büyükçe Pazar kayıkları filan vardı. Zaten ortalıkta eyiden iyiye h":':d:" [::H'“ gemilerin fenerleri sallanı- süavi €| iskeleye 'anaşık y yoskü îl:rinln sahibine ınlıııı'lky gea F Iıyıklı — Hey babalık dedi. Bizim kuzguncuga geçirecek birkaç senelik eşyamiz var. Ne istersin? Kayikçf gece vakti müşteri bulduğuna memnun olmuş — gevinmişti: T reği

Bu sayıdan diğer sayfalar: