8 Haziran 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

8 Haziran 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BİR İl —2 günkü kısmın hülâsası — F'*lııı Mahallelerin arasına sıkış- Lın dökük bir kahvede bir kaç 'Oturmuş esrar çekiyorlar. Dört e ka- çıkıyor, i söylene girdi. Yaf yul, diyerek yanlarına e ile gelen bu © Maruf dalgacılar şairi Ali idi. Hemen kahveci: 'e keskin ve sert bir eda ile: garibanı, dedi. idebir ande şimşek fırlayarak: abeyciğim, toka d" kabağı hazırla- M Hindistan cevizin. | Yapılmış, ayni bildiğimiz biçimindedir. b he bezene bu nargile- lülesine kahveci bir kat d, bir katta esrar ak ateşledi ve, bir iki ktikten sonra: lem gelir, güle ser üstü gümüş İüle. vanlarım, bunu güle | ) bu beş kişinin . » — Halk — fırkasının, sebepler dolayısile nihayet — verilmiş a mütemedi. Salih | 24 yaşındaki oğlu Ne- Beçen sene - (İkiçeş Leman isminde bir çırarak bikrini izale 1 kız o zaman dava ika- | müddeiumumilik cati Beyin tevkifine ka- vermişti. Necati B. hak- teaddit defalar tevkif eresi İstar edilmiş ol- rağmen yakalanamadı, f zaman saklandı. aran- fi zaman da kollarını vrak gezdi, | nla beraber bir ara- I yı ele verdi ve cürüm No: 21 a u hali ile, sanki “ne yapa: >?, diyordu. Sonra, oda- | doğru yürüdü. Yarı açık kapıdan çekmecelerin kapandığı, kâğıtların ti iğı İşitiliyordu. /— Hicran, elinde bir kâğıtla salona geldi: ç -;-AI bakalım, yavrum. Diyerek miras — kâğıdını B ge Enis, saat onbirden — ikiye E Bülküyüz defa' pence- | p, karısının yolunu i kadının gecik- | arkeşler arasında Yazan: Ahmet Süleyman hur dalgacılar şairi %iz düdu siyahı, duyarız acısını.. Bizi 'enlerin,döveriz bacısını, yaf,yufff!. na sebep nenir? eman Hanım şimdi memleket hastanesinde tedavi altındadır EM:: . Bu beş kişi, maruf ve malüm e«rarkeşlerden Cin Alı, Japon Mehmet, — Fiyakalı — Tahsin, Cüce —Ahmet ile dalgaci Hasan idi, İşte bu kafadaşlar, önle rine yeni gelen — kabağı gö- rünce içlerinden dalgacı Hasan, hemen marpuca — yapışarak süzülen gözlerini bir açış ve kendilerine mah- sus bir tavurla: — Gelen nargilemizin, altı can ile kardeş. Erenler yaf, yof, yuf, diyerek kamışa sarıldı. Uzun ve derin bir nefesle çekti. Çektikten sonra da göz- lerini zarif bir şekilde sü- zülterek ağzından hafif ve iace dumanları çıkarmağa başladı. Bunu müteakip, sağında oturan cüce Ahmet kamışa sarılarak: —Çekeriz dudü siyahı. Du- yarız acısını. Bizi zemmedenlerin döveriz bacısını. Yafta yuf, Yezi- de yuf, dedi ve oda çekti. Çektikten sonra yanındaki Fiyakalı Tahsine verdi. (Devamı var) mahalli olan Kasabaya gönde- rildi, fakat yolda jandarmala: rın ellerinden kurtularak kaç- mıya muvaffak oldu. Necati bey tarafından iğfal edilen Leman hanım bu zatın bir. türlü — tutulmamasından müteessirdi ve arasıra müddei- umumiliğe müracaatta bulu- narak şikâyet ediyordu. Muhakemesi bitmeden 80- kağa çıkmamıya da ahtetmişti. Fakat anlaşılan teessürü son derecesine gelmiş olacak ki dün gece intihara karar ver- miş ve bir şişe tentürdiyot içmiştir. Leman — Hanım. — Şimdi memleket hastanesinde tedavi altındadır. Hayatı tehlikede- dir. Müddeiumumilik — tahki- zoraki | derya üstü ateş. Bunu içen | dada bir müdde ahbanlık et- z t_îhar : Namuslu bir çırakmış Çarşı kapıda İskender bo- Şazında kasap Aptullah efen- dinin çıragı 17 yaşlarında O man dün, dükânım hasılâtın- dan 6 lira açık verdiğinden müteessir olarak bıçakla ken- disini solmemesi, üstünden ya- ralamıştır. Akrep etmez Kumkapıda — Tavşan taşı mahallesinde oturan Ferruh B. | namında birisi evvelki gün Bayazıtta havuz başına gide- rek oturmuştur. Bu sırada yanına 55 yaş> larında biri gelerek: Maşallah efendim, inşallah afiyettesiniz gibi — iltifatlarda bulunarak yanına oturmuş ve kendisini ahpap diye tanıtlır- mıstır. Bir müddet — oturmuş- lar ve birlikte Ferruh efendinin henesine gelmişlerdir. Bura- tikten sonra meçhul şahıs ve- da ederek gitmiştir. Fakat, giderkende bir şap: ka ile bir pardesüyüde gö- Yaş Xeş Azaldıkça azalır yor. Sebebi gümrük Bu günlerde, memleketi- mize yaş yemiş ithali faaliyeti canlanmıştır. Maamafih, bu seneki ithalât yekünu, geçen senelere nazaran azdır. Bu noksanlık, — bilhassa — pahalı meyvelerde kendini göster- mektedir. Meselâ, Muz, şimdiye ka- dar, bu mevsimde ayda (1000) sandık gelirdi. Şimdi ise, Kanarya adala- rından yapılan muz ithalâtı mıktarı (300) sandıktır. Yaş yemiş ithalinin azal- masında — başlıcası iki âmil vardır. 1 — Gümrük resminin faz- Talığı. yet fiatının fazla olması. İzmirde de fırtına yaptı İzmir, — Fırtına ve son yağmurların Kemal Paşa bağ- türmüştür. Zabıta bu meçhul ahbabı aramaktadı-. İ Merkezdeki memurlara yar: | dım ve kredi temini gayesile uçılmış bir kooperatifimiz var- dır. (Ankara memurin koope- ratif) şirketi unvanını taşıyan | bu şirketin maksadı teşekkülü isminden de anlaşılacağı veç- hile maaşlı kimselere yardım ve halka daha ucuz emtea temin etmektedir. Maksa- dim ne girket memurlarının maaş ve ne de satılığa çıka- rılmış emvalin fiatlarına mü tedair — olmayıp yardımdan mütevellit netayici kaydi izah edebilmektedir. | Merkez memurlarının ya- rıya yakın bir. kısmı her ay | 70 lira bir para almaktadır- lar. Hesapsızlıkları değil va- | ziyetleri dolayısile maruz kal- dıkları mecburiyetler onları gelecek maaşı sarfa lüzum gösteriyor ve bu da koopera- tiften 70 liralık bir kredi se- Fakat bu kredi bakınız nasıl oluyor?: 70 liralık senede 14 ku- ruşluk bir pul ilsakile götürü- yor, Şirket ilk müracaatında beş diğerlerinde iki lira hisse bedeli ve 70 liranın bir aylık faizi olan 140 kurusla 5 k. pul bedeli keserek 63.50 liralık fiş vesiyor. Memur daha © saat içinde hariçte bu fişi yüzde 12 aşağı kırdırdığından 70 lirası 57 ye tenezzül edi- kata başlamıştır. Muharriri: Hüseyin Zeki mesine karşı, evvelâ hiddetle karışan hayreti, yayaş yavaş korkuya tahavvül ediyordu. Artık: “Suzan geldiği zaman iyice bir çıkışayım da görsün! Bu zamana kadar geç kalınır: da, herkesi merakta bırakılır: mı?, demiyor, “acaba gele- cek mi?, diye düşünüyordu. Hiç bir zaman, karısının, bir Aşıkının evinde kaldığı için geciktiği, aklına gelmedi. Ondan emindi. Lâkin bir kaza. ya da kurban gitmek ihtimali yok mıydı? Meselâ, devrilen bir otomobil, yoldan çıkan bir tramvay, yolun köşesinde, bir- yor. Müteakip aylarda ise ma- denbire karşısına çıkan bir araba... Derhal — gözlerinin önünde bir hayal perdesi açıl- dı, Biribirine çarpan, bağıran, haykıran, ağlıyan, bıyık altın- dan gülen bir insan kümesi ve orta yerde, — beygirlerin ayakları altında ezilen zavallı bir kadın vücudu gördü. Onu ihtiyatla kaldırıyorlar ve korku ile götürüyorlardı. Bu hayal, Enisi o kadar müteessir etti ki, daralan kal- bini göğsünün içinde bir taş gibi sert sandı. Deli oluyordu. Gözlerinde biriken, fakat aka- | mıyan yaşlar, gözlerini yakı- | yor. Boğazını şişiren — hıçkı- rıklar, boğulup kalıyordu. Zile bastı, ümitsizlikle oda hizmetçisini çağırdı. Şadiye, ürkek bir çehre ile göründü, | Enis, haykırdı: nedi yapılmasile vaki oluyor. | larında yüzde 60 zurar yaptığı tesbit edildi. 2 — Yaş yemişlerin mali- | Maksat mahvoluyor! Ankaradaki memurin kooperatifi menfi neticeler veriyor? aşı kooperatife mahcuz bu- | lunduğundan idaresini ikinci bir 57 lira ile temin etmekte ve mahiye 13 liraya yaklaşan bu zarardan kurtulmak imkâ- nını bulmamaktadır. Ne yazık ki iyi bir maksa- dın menfi neticeler verdiğini görmekle üzülüyoruz. Kendi- lerince de malümdur ki hisse- darlarının hemen hiç biri satış mağazalarında alış veriş için de- #il nakti bir muavenet temini için bu —zarara tahammül etmektedirler. Mütedavil paraya sahip küçük esnaftan hemen hiçbiri | kooperatifle muameleyi tercih etmiyor, bu hal maksadın zıd- dı değil midir? Bu hususta bir şey ilâve etmeyerek teşekkülü eskileşen bir şirketin edindiği sermayeyi veren kudretlere neden nakten mukabele etme- yipte zararını bildiği şekle | devam ediyor demekle iktifa edeceğim. benzir vesilelerle mahveden bir memurun hayatındaki in- tizamı düşünelim... — Ne acı değil mi? Bunun için iki çare var- dr: 1 — Şirket Fiş yerine Para vermelidir. 2 — Yahut caireler me- murlarının kooperatifle olar alâkasına mâ i olmalıdır. Ali Enver getir... Otomobille git... Haydi çabuk... Haydi çabuk!... Kızcağız odadan — çıkar çıkmaz, genç adam, kendini bir kanepeye fırlattı, başını yastıklara gömdü; öylece, ha- reketsiz kaldı. Mecalsizdi. Es- rarengiz ve korkunç bir felâ: ketin kahir bir darbesile ezil- mişti. Anlamıyordu. Öyle hi | | menedilmesi imkânı olmıyan hir hâdise olmuştu. Böylece bir saat daha geçli. Kapının gürültüsüne başını kal- dirdi. Katısı gelmiş sanıyor- du. Lâkin nevmidane — bir feryat kopardı. Lelen karısı deği!, Adnan Salimdi. Müellif, kederli ve düşünceli görünü- yordu. Hiç şüphe yok ki, Şa- diye vak'ayı ona anlatmıştı, Muharrir, arkadaşının yanına Hemen, Salim beyin evine koş.. Evinde bulamazsan, ne: reye gittiğini sor, bul, buraya doğru yürüdü, elini tuttu, bir çok sualler sordu: — Haydıi, anlat bakayım, * a y tt Aldığı maaşı bu ve buna | sediyordu ki, * beklenilmiyen, | Şahsi muzun muhatriri, müdürü hepsi bizzat halktır. barleinde gördüğü fenalıkları her vatandaş Bu gazeteye tirzat bir muhabir gibi yazıp bildirebilir. Askerden dönen memur ne istiyor? Hilmi Bey isminde asker liğini bitirmiş bir memurdan gelen mektupta deniyorki: “ Ben bir memurdum, Ar- kerlik gibi mukaddes bir va- zifeyi ifa için bir buçuk sene | evvel askerliğe alındım. Gi- derken vazifeme nihayet ve- rildi. Şimdi askerlikten dön- düm. Devairde bir yer bulmak imkânsız,olmakla beraber mün- | halât dahi olsa hariçten memur- | tayin edilmemesini her vekâ- let tamim ediyor. Aceba biz memuriyetten nereye gittik? Yaptığımız hiz- | met bu vatana ait değil midir? Eğer askerlik - bizi böyle endişeli bir akibete dü- şürecekse memur olmamak- lık mı lâzımdır? İşte ben Gdevairde kapı kapı sürünüyorum. Ne yapa- yım, şaşırdım. Başka bir iş tutmak için hiçbir servet ve sâmana malik değilim, H. Hilmi Suriyeden feryat! Birkaç imza ile aldığımız | | bir mektup: İ şeke nn Suriye hükümeti dahilinde sakin bilâmum Türk tebaası biz: ler daima tahkir ve tehdit altım da hayatımızı geçirmekteyiz.Bu komşu —hükümet — bizlerden gayet cüz'i bir mesele gördük- lerinde ağırcezalara mahküm etmekte ve şehir hariçlerine çıkararak ellerimize zencir ve kilit vurarak başımızda müsel- lâh jandarma kuvvetleri sopa ile tahkir ve tehdit ile bu kız- gin güneş sıcağı altında sabah- lardan akşama kadar kazma ve kürekle — çalıştırmaktadırlar. | Türkiye Cümhuriyeti tebaasına karşı yapılmakta olan gayrika- nuni ve tahammülü gayrıka- bil muamelelerden dolayı def- atla Türkiye Cümhuriyeti kon- solosluğuna ve — Türkiyedeki gazetelere yazdıksa da maattee- ssüf bunlardan hiç birisinin vâsıl olmadığına eminiz ve bütün Türkiye Cümhuriyeti hükümetinden — felâketie ve esarette kalmiş olan bu zavalli evlâtlarının tablisini rica ede- riz. HreesaseeaRA A AAA AAA s AĞA RAs e AA AA AAa AA AAsAcALAAA Üsküdar tramvay vatman- | larından biri diyor ki: Efendim biz Üsküdar tram- waylarında çalışıyoruz. 23 Ma- yısta yevmiyelerimizin - kesil- yevmiye ile efradı ailemizi geçindirmek imkânı olmadığı halde bir de yevmiyelerimizin kesilmesi bizi bedbin ediyor. Bir kadın Beş haydutla boğazlaştı “Çay, ın Karamık köyün- den beş kişi, gece bir dul kadının evine girmişler ve arzına — tasallüt etmek iste- mişlerdir. Kadıncağız, büyük bir fedakârlık ve metanetle kendisini müdafaa etmiş, mü- tecavizlerden birinin şapkası- nı ve birinin mendilini almış şiddetli bir kavga neticesinde beş kişiyi de kaçırmıştır. Mersinde yeni tapu müdürlüğü Mersin tapu müdürü Salih Bey vekâlet emrine alınmış, yerine İzmir tapu başkâtibi Bekir Sıtkı Bey tayin edilmiş tir. ne yaptın? Enis, hayret eder gibi gö- ründü. Hiç birisini yapmamıştı. Bir ande, öğrenmeği, herkese haber vermeği, karısını aratıp sordurmak lüzumunu hatırladı: — Deli gibi olmuştum... Dedi, hakkın var... Amcama birisini göndermeli. Buraya çağırtmalı.. Anneme de haber vermeli.. — Polise de haber verme- li belki onlar bilirler... Enis, arkadaşına korku ile bakti — Neye ihtimal veriyorsun? — Hiçbir şeye. Yalnız tah- min ediyorum. Âni bir rahat- sızlık, Bir baygın'ık tasavvur et... Olabilir a... Karının çan- tasında belki kart viziti de yoktu... Kim? Kimin nesidir? Âlem ne bilsin? Bakarlar, ederler, nihayet beklerler ve civar ezlerden sorarlar... diği tebliğ ediliyor bizim bu | Işçi mebuslardan Neler istiyorsunuz? İşciler: Bu sütunlarımıza açıkça istediklerinizi bildiriniz. Üsküdar vatmanı ne istiyor ? | | öyle sorma... şimdiye kadar | 23 gündeliğimizi yeni he sap üzerinden yapıyorlar ke- silen cezalar 11 ilâ 12 lira kadar bir paradır. Biz efradı ailemizi geçindirmek için ça- Tışmağa mı gidelim yoksa bu para için aylarca muhake- mede mi uğraşalım? Acaba bizim bu feryadımızı kim işi- decek? İşçi mebuslarımıza bil- diriniz. Bir katil Taarruz ettiği kızı öldürdü Afyonun Karacalar köyün- den Ahmet çavuş, nikâhsız olarak yaşadığı bir kadının kızını da dağa kaldırmış ve bikrini izale etmiştir. Ana kız yanlarına akrabalarından bir erkek ve bir. kadın alarak Afyona gidip Ahmet çavuş aleyhine dava etmişlerdir. Avdette — yollarını - bekliyen Ahmet çavuş, dördünü de ya- ralamış, genç kızı öldürmüş- tür. Erkek te hastanede — öl- müştür. Azılı katil Afyonda yakalanmıştır. Lâkin senin haberin olmaz... Binaenaleyh, öteye beriye ha- ber salalım... — Evet, doğru, aklım ne- rede idi, bilmem ki? Hiç birini düşünemedim... Haydi öyle ise! — Ne işe yarar bizim git- memiz? Telefon bizden daha çabuk gider... Dur hele! Biraz faaliyete geçeyim... — Ah! Salimciğim, sen olmasan ben ne yapardım? Bana biraz teselli ve ümit ve- riyorsun... Genç müellif, arkadaşının mesai odasına geçmişti; telefo- na sarıldı. Firuze Hanımefen. diye, kaymakam Hayri Ef. ye Polis ve Belediye merkezlerine herkese haber verdi. Henüz telefonu bırakmıştı kı, ihtiyar asker, imdada yetişiyordu. Suzan hakkında ilk malü- malı veren, o oldu. Genç ka- dına, kaynanasının evinde ras- gelmişti. Suzan beş on dakika (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: