27 Haziran 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

27 Haziran 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 4 g— LABITA MUHARRİRİM (ZİN MÜŞAHADELERİ: ÂLEMLER... Esrarkeşler arasında | 'Yazan: Ahmet Süleyman Meşhur dalgalar... Dede sultan 10, 000 papeli cebe bastırdıktan sonra... İçeriye girmiş, memurlar: dan birine hitabeni — Azizim, şu benim man- gizleri uçlansa, demiştir. Memur efendi de Dede sul- tana: — Ne istiyorsun? Mangiz demek ne demektir, demişti. Bu söz üzerine Dede sul- tan, suratı. asmış, kaşlarını çatmış, öfkeli bir tavurla: — Mangiz demek para de- mektir anam babam para pa- ra, demiştir. Bunun — üzerine memur efendi, Dede sultanın elinden bileti almış, lâzımgelen mua- melenin ifasından Dede sulta- nın hissesine isabet eden 10000 lirayı vermiştir. Beş paketi binlik, müteba- kisi de tek tek liralardan pa- ket yapılmış tam on bin İlrayı alan Dede sultan kaşla göz arasında bu paraları cebine yerleştirdi efen- diye kuru bir. “eyvallah abi- elm, kelimesini teşekkür ma- kamında dedi ve hemen yıl- dırım süratile dışarıya çıktı. İlk işi kendisine güzel bir kostüm ile iç çamaşır vet almak olmuştur. ve memur Parasının kuvveti sayesin- de bu ihtiyaçlarını temin et- mek onun için İşten sayılmaz- duHemen iki üç saat zarfında hamama gitmiş, traşını olmuş yeni çamaşır ile yeni ve son moda kostümünü giyinmişti. Dede sultan için artık, ne | karada ve ne de denizde ölüm | yardı. İşte bu darbı meseli eda bildiği için bir an düşün- dü, taşındı; ve hemen kendi kendine: — Ulan be Dede sultan, mademki şu yalancı dünyaya geldin ye, iç, zevku sefa ile ,ömrünü geçir, diye karar ver- di. Bu; kararını müteakip he- men, karşısına çıkan bir oto- mobile atlıyarak “Kasımpa- şaya, diye emrini| verdi. Şoför de, yağlı bir müşte- riye) düştüğünü görünce: — Emredersiniz beyefendi dedij ve — son sür'atle otoyu sürmeğe başladı. Otonun — içinde — bulunan Dede sultan hayatında, değil kendisini — izmaritini — dahi görmeyip, aymı zamanda da bir nefes dahi olsun çekipte lezzetini bilmediği “ Bosfor , sigarasından bir tane ateşle- miş, malüm ve mahut harp Tefrika No : 39 kafasını cama dayadı; yolda, çâlâk adımcıklarla ilerleyen bu sevimli metresi gözlerile olsun takip etli. Ne yapacağını bilemiyordu! Hicranının bu dürüşt ha- reketi, haydutu altüst etmişti. Hiddetinden küfürler savuru- yor, için için kuduz bir cana- var gibi töyleniyordu. — Vay kaltak vay, beni Amerikaya kadar sürüklemeğe kalktı be. Ne numara oruspu. Göyada zengin edecekmiş! On- bin papeli cebe yallahi lortluğun Y“l“ıu%î | “zengirleri gibi bu da otomo- bilin — içerisine — kurulmuş, etrafını seyrediyordu. Çok sürmeden altındaki oto, Kasımpaşada tenekeden derme ve çatma olan evi- nin önünde durmuştur. Şoför kapıyı açmış, şapkasını çıkararak Dede sultanı selâmla- mıştı. Şoförün bol ve hesapsız iltifatları karşısında aşağı inen Dede sultan, şoföre hitaben : — İmanım beni bırakıp sakın ha voltanı alma, diye- rek evinden içeri girdi ve: «- Bana bak ulan ölüsü kınah karı, para para, parada parada diyerek allahın günü başımın etini yiyip dururdun. Al bakalım şimdi mangizleri: de sayemde yaşa. Diyerek bir deste tek liraları verdi. Hayatında deği!, rüyasında bile böyle para karısı da: — Herif bunları görmeyen nereden çaldın, doğru söyle nereden aldın?Diye söylenmeğe başladı. Bu söz Dede sultanın fena canını sıkmış, ayni zamanda şerefine dokunmuştu. — Ulan be dinini imanını, mezhebini kitabını Allah ya- rattı karışıyor. Bu söz na- sl söz? Ha söyle bakayım. Diyerek çıkışmağa başladı. Çok sürmeden karı koca an- laşmış, çabucaktan barışmışlar- dı. İşte bu barışmadan sonra Dede sultan tekrar karısına : — Voltamı alıyorum, bir şeyler söyleyeceğin var mı ? Demişti. Karısı da sonsuz cil- ve ve nağmelerile : — Yok, yok, benim rarkeş kocacığım yok. Demişti. | Bu söz üzerine Dede sultan evinden çıkmış, iki üç ev ileri- de bulunan kardaşı Efe Ali- nin evine gelerek: — Efe, efe, ulan efe. Diye- rek seslenmeğe başlamıştır. es- Bu feryat üzerine dışariya cıkan Efe, Dede Sultamı göre- reki — Ulan, ulan Dede bu ne- hal bu, diyerek taaccüp etmeğe başlamıştır. Dede Sultan, Efenin bu ta- accübüne ehemiyet vermiyerek: (Devamı var) Şehrimizde bulunan Başve- kil İsmet Pş. Ankaraya dün git- memiştir. Bugün gitmesi muh- temeldir. Muharriri: Hüseyin Zeki Yusuf, o kadar şiddetli bir toflal hissediyordu ki, Hicranı şimdi elinde bulsa gık dedir- merz, tepelerdi. Hattâ pişman oluyordu bile: — Ne halt ettin de yaka: anı biraktın. kaltağı gebert- mek, tavuk boğazlamaktan kolay olacaktı burada! da elime düşmüştü! Fakat, Yusuf, bir. ara hiddet ve zaaf, hicrana karşı Tam | dirmiştir." | iken Şükrünün) idaresindeki YAR! Bir katil | Vandan kaçmış, burada tutuldu Bir müddet evvel Vanda birisiri öldürüp gehrimize kaçan Osman isminde bir katil dün, | polis 2inci şube memurları | tarafından Azapkapıda — bir eve saklanmış olduğu balde yakalanmış, evrakile birlikte adliyeye verilmiştir. Komşu düşmanı Karagümrükte Zeynelağa sokağında 6 numaralı hanede sakin Hayri, ayni hane sakin- lerinden Ahmedi ailevi bir mesele yüzünden darp ve bı- çakla cerhetmiştir. Dayak Beyoğlunda tarlabaşı & kağında oturan madam N vert dün, zabıtaya müracaatla ameleden Halil ile Mehmet tarafından dövüldüğünü bil- Araba kazası Gedikpaşada oturan Harit- yon isminde, 8 yaşlarında bir çocuk — sokakta — oynamakta arabanın altında kalmış, başın- dan yaralanmıştır. Pencereden düştü Metcanda Muradiye soka- ğında oturan sandıkçı Ohane- sin 4 yaşlarında ki torunu ka- | deşini nasıl Adananın Kartaşın Hacı Hasan köyünde iki gün evvel çok feci bir cinayet olmuş ve Memili oğlu İsmail isminde ki köylü hemgireleri Şefika ve Mürşideyi av tüfeği ve bıçakla muhtelif yerlerinden yaralayıp öldürmüştür. Vak'anın tafsilâtı şudur: Bu iki kız kardaşten Şefika ismindeki — evlidir ve köyde kocası da vardır. Her iki kız kardeş bir kaç gün evvel gezmek için köyden Adanaya gelerek bir takım erkeklerle münasebette bulunnuya başlı- yorlar. Hattâ ismi henüz ma- lüm olmıyan bir berber tara. fından her ikisi - otomobille | Yeniceye kadar götürülüyor. | Fakat orada yağmurlu havalar | dolayısile tekrar Adanaya nülerek Yortan mahallesinde bir eve kapatılıyor. Ve bu ev- de bir takım |(erkeklerin zevk ve eylence hislerini tatmin edi- yorlar. Bütün bunlardan baber al- mış olan kardeşleri İsmail de dar ilik, tatlı bir hissi yabilecegine hayret ediyordu! Bu dağlı adamı, hayata karşı bir. buğa gözile bakan bu dağlı adam, neden çekiniyor, niçin bir ande Hicrana karşı | beslediği kini, aşkı, öldürmek, | zevkini vo kararsızlığı ta beynin- | ordu. Yusufun | yaşa. de kaynaşır gö dimağı, dinamosu bozulmuş bir motöre dönmüştü. Bir vurmak, kırmak, ge- bertmek bir ande de kendisinden geçerek bu ande istiyor, yaşına kadar tutmadığı, içine yuvarlandığı gayri vözih bir karartızlığa, avareliğe düşü- yordu. Oh, Hicranı ne kadar — se- viyordu bu haydut! Fakat bu- na rağmen Yusufun kıskançlık duyduğu zaaf içinde kendisini yokladı. Hayır, yapamıyacaktı ! damarlarına girmiyiyor değildi. (MMEMALERETT Adana'da feci bir cinayet ! Hacı Hasan köyünde İsmail isminde biri iki kız kar- | leri hakikaten her şeye rağmen | ran ve âşıkı. Sonra da kendi: | gazeteler, zabıta Hicrana ne de demişti? Göz- Ü " lli IN Ziraat âlemimizde: Havalar Ekinlerimiz için meş'um oldu! Ankara, 26 (H.M.) — Me- teoroloji Bürosu raporunda gonları bildirmektedir : Hazi- ran birinci on beş günlük dev- resi zarfında Türkiyenin hemen | her tarafında fırtına ve yağ- mur hüküm sürmüş, ziraat bundan oldukça basar gör- Müştür. Bu ay zarfında düşen | yağmurların miktarı geçen se- | nelerin haziranı zarfında düşen yağmurların miktarından fazla | olduğu anlaşılmıştır. Mücavir — memleketlerde dahi aynı hâüdiseler olmuş, bu hâdisat - bazı neticelerin, meselâ Meriç ve Tunca nehir- lerinin tuğyanına sebebiyet vermiştir. Seller ve tuğyanla- tın çok mühim tahribatı mu- cp — oldukları Bir çok mezru arazi ve mah- sulât suların tesirile sürüklen- miş va harap olmuştur. anlaşılmıştır. rabet dün, evin ikinci kat taraçasında oynamakta iken yere düşmüş, kafası parçala- narak ölmüştür. Ansızın ölüm Kumkapı Nişancasında otu- ran sabık Maliye memurların- dan Yusuf Ef., evvelki gece Beyazıt Cümhuriyet caddesin- den geçerken sektei kalplen düşmüş, ölmüştür. öldürdü ? kızlara kargı bir nefret ve ikrah hissi başlıyor ve bu his gittikçe taşkın bir hale gele- rek Intikam şeklini alıyor. İki gün evvel Adanadan Hacı Hasan köyüne dönmüş olan iki hemşire evde kim- senin bulunmadığı bir sırada İsmallin hücumuna uğramış- lardır. İsmail cinayeti yapma- dan evvel bir de gusül aptes- ti almış ondan sonra tüfek ve bıçakla hemşirelerine saldırıp ikisini de yaraladıktan sonra atına binerek savuşmuştur. Kızlardan birisi yarayı alır almaz cansız düşmüş, diğeri ise iki t kadar yaşayabil- miştir. Cinayetten Nahiye müdürü haberdar — edilerek — vak'a- yi tesbit etmiş olup ilk tahki- | kat ise müddeiumumi muavi- ni Ahmet Remzi B. taralın- dan yapılmış ve hükümet ta- bibi Nasır B. cinayet kurban: larını muayene ederek defni- ne ruhsat vermiştir. İsmail, henüz yakalanmış değildir. kan görüyordu! Kan kan! Hic- | sini döşünüyordu. | Birden karar verdi ve bu mülhişti. — Üçümüzden biri fazla la, diye haykırdı Yusuf! Bir kaç gün s#onra yevmi ütunlarında tişire şişire gu vak'ayı yazdı- lar: * Sabıkai habından Yusuf namında bir şahis — ötedenberi — sevmekte olduğu Hicran hanımı beş el ateş etmek süretile katletmiş- tir. Katilin bu cinayeti kıs- kançlık saikasile yaptığı ve . ilh » mükerrere e- | öbürgünkü nesillerini de kur- ISON) MÜSAHABELER i Çocukları Yazan : Ahmet Fürkân' İşçi Fırkaları Avusturyada başarılan iş, gelecek nesli bile sefaletten kurtarmıştır Avusturya işçi fırkalarının son aldığı tedbirler sayesinde Avusturyadaki işçilik hayatı bugün vartalara rağmen ken- dini kurtarmış addolunabilir. Geçen müsahabelerimizde de bahsettiğimiz gibi Avustu hükümeti İşçi fırkalarının gö terdiği yolda yürümekle işçi hayatını her türlü tehlike ve tehditlerden kurtarmış, işçiye bihakkin nefes almak fırsatı- nı vermiştir. Avüsturya cümhuriyeti da- hilinde işçi fırkalarının teşeb- büsü ile şehremanetinin gö terdiği yardım, Avusturya İş- çisinin bu günkü değil, yarın, tarmış addoluna bilir. Avusturya şehremanetinin tuttuğu bu rehakâr yolun ne- den ibaret bulunduğunu biraz izah edelim: Avusturya'dan bugün şeh- remanetinin himayesinde, yani Avusturya milletinin visayeti altında bulunan nev'i ikidi. 1 — Anası, babası çalışan- lar, çocukların — Gayri meşru dünyaya gelenler. Şehremaneti, aldığı tedbirlerle meşru ve gayri meşru suüretinde tanılan fark- ları ortadan — kaldırılmıştır. Her çocuğu vatan evlâdı ad« detmiştir. İşçi ana ve baba çocukları doğunca, emanetin çocuk ba- | son kımı müessesesine giderek ço- cuğu oraya tevdi eder, Bundan başka gayri meşru surette dogupta, kilise kapı- larında terk edilen nevzatlar zabıta memurları tarafından Çaocuk bakım evine getirilirler. Çocuk bakım evleri Viya- na'nın ve sair Avuslturya şe- hirlerinin en güzel, en sıhhi ve en modern binalarını teş- kil ederler. Buralarda emanet tarafın- dan tayin edilmiş sütanalar, çocuk bakıcılar, doktorlar, ilk mektep muallimleri çocukları daima teftiş ve nezaret altın- da bulundururlar. İrst hastalıklar, bu yaştan itibaren tedaviye başlandığı için nesli âtinin daha gürbüz, mhbatli yetişeceğinde şüpbe yoktur. Çocuk okuma çağına ge- lince muallimler Çocuklara en asri şekilde tedrisata baş- latmaktadırlar. Tedris vasıta- larının en mühimmi sesli, renkli filimler teşkil etmek- tedirler. Bunda da hayat bilgisine en çok ehemmiyet verilmekte- dir. Meselâ beş yaşındaki bir çocuk ezbere hiç bir şey öğ- renmez. O, her şeyi görerek anlıyarak öğrenir ve onu bir daha unutmaz. Çocuklar muhteşem apar- tımanların park haline geti- rilmiş bahçelerinde ders alırlar. Sınıflar biraz — yükselince tatbikat desleri başlamaktadır Kunduracılık, dokumacılık,ter- zilik, marangozluk, demir ve teneke İşleri, çinkografi, oy- macılık resim ve desen gibi şeyler... — Çocüklar — tatbikat derslerinde güle, eğlene vazi- fe görürler. , gibi hasılâtlarını ilk zaman- danberi tayin etmişlerdir. Bunların içinde okumaya büyük kabiliyet — gösterenler olursa, onlar — için, İiselerin, darülfünunların kapısı| açıktır. Vebu talebe buralarda, Şehremaneti hesabına - tahsil- lerine devam ederler. Viyana şehremaneti binası Yanında papılan ve 20,000 ço; cuğun asri bir şehilde ikame- tine elverişli olan bir apart- manın taksimatı hakkında bir kaç satır yazartak karilerimi- zin bunu mazur göreceklerine emniyet edebiliriz. Arzettiğimiz büyük apart- man arsanın dört köşesine yapılmış, ortası açık birakık mıştır. Burası mükemmel bir bahçedir. — Zemin — katında 2000 kişiyi alacak bir kütüp- hana, bir cimnastik salonu, bir yemek salonu vardır: Bunlardan başka çamaşır, ütühane gibi yerter de bu kat- Asri mutvak dabi bu katta olupen asri şekilde yas pılmıştır. Yukarı katlar yatak salon- ları, atelyeler vesaireye tahsis edilmiştir. binanın dam kıs- mı dahi bir behçedir. Buradaki kumlarla küçük oyun oynarlar ve öğle uyku- suna yatarlar. Sinema filim- lerile' tedrisat dahi bu bahı çelerde yapılır. Emanet, küçüklerin yeme- içmesi ile yakından alâka- ardır. Sabah kahvaltısı : Franca- la, reçel, peynir, çay. Öğle: et sebze İkindi: Francala tereyağ, sütlü kahve veya çay. Akşam: yumurta, süt, mey. ve, Bu satırları naklettiğim!z me'haz, çok batın evvelle- rinde —çocuklara — gösterilen şu tekayüdata hayret izhar ederek diyor ki: “İnsan bu dikkatle çocu- ğunu büyütmek için mutlak milyoner olmalıdır!, Ahmet Fürkân Zıyat müessif Üsküdar fıkara babası doktor Hüsnübey vefat etti Kırk beş seneden fazla bir zaman Üzsküdarın — bilhassa yoksul halkının ıstırap ve göz yaşına feragatle şitap etmiş ve dillerde fıkara babası diye şöhret almış olan doktor Hacı Hüsnü bey vefat etmiştir. Na- mazı — Yenicamide kılınarak Tunusbağındaki medfeni mah- susuna nakledilmiştir. Allah Tahmet eyleye * Doktor Hacı Hüseyin Bey 1299 tarihinde mektepten neş' et etmiş hâzik (ve emektar Etibbamızdandı. Memlekete güzlde evlâtlar yelişlirmiştir. Geceli gündüzlü lâşey mesa- besinde bir ücret mukabilinde ve ekseriya bunu da almıya- rak dertlerine derman olmıya çalıştığı Üsküdar halkının bu zıyadan çok mütessir olacağı muhakkaktır. Ailesine ve Üs- küdar halkına beyanı taziyet eyleriz. —.. Gaip aranıyor O günden itibaran çocuğun kabiliyetine göre mesleği ta- yin edilmiş; addolunmaktadır. Çünkü mektebin — doktorları çocuğu akıl, zekâ ve kabiliyet Aydinli İbrahim Atalayı arıyorum. İstanbul Alay 4 Sıhhiye ge- #i Mitat zadelerden Semsi Atalas

Bu sayıdan diğer sayfalar: