6 Ağustos 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5

6 Ağustos 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Günün Meselesi Akşamın gençliğe hakareti- amiz makalesi (Birirci sahifeden devam) le tablil edelim de bizgibi siz de bu mekalenin kıymetini anla- yıp parmak isırınız. Necmet- tin Sadık Bey içtimaiyatçı geçinmiş biridir. Nasıl geçin- , ne zamanlara kalmışız şimdi unlıyacağız: Makalenin ismi (Fen kuv- veti, Insan küdreti) olmak lâzım gelirdi. Çünkü madde ve insan diye bu ikl aynı manada şeyi bir tasnife tabi tutan olmamıştır. Makalenin iç — yüzünden böyle bir hülâsada çıkarmak imkânı yoktur. Orijinalite ya- pmaksa meselâ bir kediye (Ahmet) ismini vermek kadar garip bir yemlik olur. Elifinden yesine kadar böy- le garabetlerle ve hatalarla dolu baş makale ne yazık ki gençli- ği istihdaf ediyor. Bunlar imamşalar vay ce- maatın haline! *Fende nihayet insan zekâ- sının mahsulü olduğu için, bu asırda akıllara hayret veren bütün büyük işler insan kudre- tinin yarattığı eserlerdir. diye- biliriz., diyen hazret bu diye- bildiği — kudretler — aratında lokomotifi, telefonu, telgraf, elektriği velhasil yalnız beşeri- yetin eseri olan şeyleri zikre- gliyor. Aceba bunlar insan kudre- tinin mahselü — değil mi ki *“diyebiliriz, diye meşkük bir ifade kullanıyor. Ve fen, niha- yet, değil, temamen insan zekâsının malıdır, eveli, nihâ- yeti yoktur* “Fen yüksek ilim sahipleri mucitler, muhtleriler, yetiştirme- miş — milletlerin de — istifade eltikleri müşterek bir malikâ. nedir, diyen muharrir bu Ffenüi de yine lokomotif, ra- diyo ile ifade —etmektedir. Feo başka, fennin icabatın- dan olan keşif ve ihtiralır başkadır. Muharririn burada (Fen) diye anlatmak istediği (keşif)lerdir. Yoksa fen elbet- te bütün milletlerin malıdır ve ihtira ile, icat ile tev'em değildir. Ayaı lâfı kırk kerre tekrar eden muharrir demek istiyor ki, “her keşif bütün be- şeriyetin müşterek malı olduğuna göre,bugün milletler için en fazla kiymeti olan şey fen kuvveti değil, insan kıymetidir. Ve temcit plâvı gibi ma- kalenin yarısına kadar bir lâ. fi aynı kelimlerle tekrar eden Necmettin Sadık Beye bilmem haber vermeğe lüzum varmı ki keşiflerden beynelmileliyet olan- lar vardır birde husust mahi: yette olanlar vardır. Bunlar: dan birçokları yalnız kendi milletleri içindir. Bu itibarla (Her keşif) tabiri yanlıştır. Necmiettin Sadık Bey di- yor ki : İtanbuldan Amerikaya bir İ hamlede uçacak Türk tayyarecisi dünyanın enmükemmel tayyare- sine malik olduğumuz gün zuhur etmiyecektir,Bufikir bir keramet ve tefeüldür. Türkü yanlış ta- nımış olmak Necmettin Sadık Bey iç'n çirkindir. Memleket için ayıplır. Amerikalı tayya- recilecin Fatihte çelenk taktık- ları Türk tayyarecileri Fethi ve Sadik Beylerin birer tahta parçası ile Torosu geçmek te- şebbüsüne fik kalkışan kahra- manlar olduğunu unutmamak yakışırdı. En mükemmel değil €n mülevves alet — üzerinde kendisine lâyık cesareli, azmı gösterecek Türk yetişmiştir. Türkten bedbin olan, Türk gençliğinde başka milletlerin hasletlerini bulamayan, ve ni- hayet Türk tayyarelerini istih- faf eden kalem, çok şükür kü Necmettin Sadık Beyin kale- midir. İlmi mahiyeti itibarile sfır olan yazış itibarile tekrarla dolu olan ve nihayet fikir iti- barile gülünç bulunan ve üze- rine gençliği taarruz - taşıyan bu makale çok şükür ki hüvi- yeti gibi bilgileri de bir sa- bun - köpüğü kadar çelimsiz yaşamış ve sönmüş Necmettin Beyindir. İşte makalenin içinde belli başlı cümleler “Pazası olan her insan her millet ve devlet, parayı — verince bu tayyarenin eşini tedarik ede- bilir. *Tayyarenin en mükem- melini her — millet, — istediği snda alabilir., “Maddeyi, aleti — istediği- niz dakikada satın alabilirsi- niz., “Bunları istediğiniz anda tedarik edebilirsiniz, *Böyle bir tayyareyi şim- dide satın alabiliriz., Diğer taraflarında bariz bir surette görünen şey bir kaç kelimenin gevelenmesin- den ibarettir. Tekerrürlere bundan nefis bir misal az bulunur. Ve ni- hayet makale “Evvelâ insan, sonra alet gelir, vecizesi (!) ile bitiyor. Doğtudur .İşte matbuat de- nenilen elimizde yarım yama- lak bir âlet var. Fakat insan yok insan, Olan da Necmeddin Sadık Bey gibi. Dünyanın en mükemmel kalemi ve gazetesine de malik olsak Necmeitin Sadik Bey- den fazlası zuhur etmiyecektir. Gençlik, bu kalemlerimür- şit olarak telâkki edip kendin- den bedbin olma! Bunlar kalem- lerinini ve benliklerini eleyipli eleklerini asmış mütekatt âlim müsveddeleridir. Thtilâf devam ediyor (Birinci sahifeden devam) imza — topluyorlar. — Şimdi- ye kadar 800 — kunduracı- mevcut cemiyetin feshi için imza almıştır. İkinci bir cemiyet kurmak istiyenlerin başlarında Sami ve Bekir Beyler vardır. Bu iki zat, bilhassa otuz bin mev- cutlu bir esnaf kitlesinin yüz kırk kişinin kayitli bulundu. ğu bir cemiyetile temsil edi- lemeyeceğini ileri sürüyorlar. Aynizamanda, Tyimdiki relis Salih Beyin geçenlerde yaz- dığımız lâflarına da — şiddetle cevap veriyorlar. İşte Sami Beyin beyanatı: Kunduracılar cemiyeti reisl Salih Beyin sözleri hakikat. tan çok uzaktır. Biz. hakkı- mızi arıyoruz. Şimdiki cemi- yete mukayyit kundutacılar 140 kişiden ibarettir. Bu cemiyetin kaydı bulun" miyan ve imzaları mahfuz bulunan binlerce kunduracı- ları temsil ederek söylerim ki Salih Bey bizi gendileri ve ar- kadaşları gibi kavgaya davet ediyorlar ama biz kabadayılık için değil hakkımızı çıkar- mak için çalışacağız. Ben bugün bütün arkadaşla-| rım pamına söylüyorum ki bu cemiyet payldar olamaz ve kalamaz. Biz, esnafı aldatan imsanları ortadan kaldırarak vatana, hükümete, canafa, menfaati dokunacak — millete | faldeler temin edecek bir cemi- yet meydana çıkmasını istiyo- ruz. Yalan yanlış söylenilen kelimelerle kendilerini aldat- mış oluyorlar. Yaşadığımız toprağın yük- sek kanuünlerinim — bahşettiği kuvvetlerine — istinat ederek ortaya çıkıyoruz. Biz sizi ten kit ederek diyoruz ki: Bu ma- kama lâyık değilsiniz, vazife- niz çekilmektir. | mokrasi iade edilebilsin ! Dünyanın Dostları Ve Yeni Düşmanları (Başmakaleden devam ) mayesini iflâstan kurltararak bu sermayeye istinat eden sınal ve zirai teşkilâtın — inhi: tatına meydan vermemek Ç — Fertlerin sermaye: lerini devlet parasile ödeye. rek bugünkü mevduatı de- vam ettirmek mümkün olabilirdi. Fakat, bu sistemin tatbiki içtn de cihandaki devlet sis- temlerinin tabii birer şekil almaları da şurt olsa gerek, Avglo - Cermen Projesi, ne kollektivizimdir, ne de otokra- sidir. Belki, içtimal fertçiliğe dayanan domokrasidir ve fert, daima bir İlâh gibi bu demok- raside yaşamaktadır. Şimdi ise, siyasi hudutlar dahilinde- ki hakların hariçte de devamı- nı istiyor. Bu haklar, terki teslihat fikri ve demokraği idaresidir! Halbuki, cihanın bugünkü vaziyetinde terki teslihat fikrine düşmanı olarak Fransa ve müt- telikleri ve Demokrasiye düş- man da — İtalya, — Rusya, Yugoslâvya, Macarstan, — Le histan gibi façist, komünist ve | askeri Diktatüra hükümelleri vadır. Bunlar, bugünkü gayri tabüliği doğurmuşlardır. Çünkü, hem dünya vergi- s#inin yarısını tope, tüfeğe verdir- mişlerdir, hem de insan fikri- nin tabii bir şekilde iakişafına mani olarak geri ve ileri teşki- lâtlı milletlerin meydana çık- malarına sebep olmuşlardır. Dünyada yeni bir muva- zene temin etmek için, ik- tısadi birlik —gibi devlet şe- killeri birliğini de tesis etmek şarttır. Çünkü, ayrı ayrı dev- let şekillerinde ayrı ayrı ikti- sadi sistemler bulunur. Şüp- hesiz ki, müttehit bir sistemin tatbikine imkânhveremez. Bu- nun içindir ki, demokrası #i> temini kabul etmeyen bolşe-. ; vik Rusyâ gibi Faşlat İtalya ve Yoguslavya — Mecaristan ve Lehistan gibi askeri diktatura hükümetleri de yeni sistem haricinde kalacaklardır. Me- ğger, bu hükümetlerde de de- Avrupa hükümetleri, ayni iktisadi — sisteme tabidirler. "Derhal, yeni inkılâbı kavrıya- caklar, müşterek hareket eyli- yeceklerdir. Şüphesizki, façist. lik ile Avrupa diktatoraları de nihayet — bulacaktır. Yalnız, Rusya ve Asya ne olacaktır? Veyl o milletlereki, bu in- kılâbın siyasi ve iktisadi zih- niyeti haricinde kalmak bed. bahtlığındadırlar!? İSMAİL Naj seanm ee neresaRELEaRenE eserAnAANE A AEeRAcRcE Ticaret ve senayi bankası vaziyeti (Birinci sayfadan devam) kılmakta ve piyasada mevcut ve mütevatir haberlerin doğru luğuna şüphe uyandırmakta- dır. 'Tüccar bu hususta şikâyet çidir. Ezcümle bir zat diyorki: “Bu vaziyetin mânâsi ne. dir? Banka açılacak veya açıl mıyacak bizi bu kadar müp. | hemiyet içinde bırakmak doğ ru değildir. Biz bu haberleri | | Elbişleriz çok az olduğundan yem borusu gibi telâkki ediyo ruz. Bu vaziyetin anlaşılması | lâzımdır” Bununla hiç kimseyi | meşgul görmüyorum. Banka | dle ticari münasebeti olan ta- cirlerin vaziyetleri üzerinde bu çok şayam dikkat bir netice verir. Açılacak veya açılmayacak biz de bilelim !, Filhakika bütün tacirlerin bu nokta etrafındaki fikirleri aynıdır. Banka idaresi henüz kat'i bir netice bildirmemek- tedir. Zaten bu vaziyette her gazetede başka bir tarzda ha ber verilmesine zemin olan Banka için resmi bir tebliğe ihtiyaç vardır. Tacirlerin telâş ve heyeca- v “Bülün aarın coldilarima " Harikalı ve azametli bir uçuş! Amerikalı muzaffer kartallar harıkalı uçuşlarının söy- medikleri taraflarını (Nevyork Taymis)e anlatıyorlar Nevyork - İstanbul harıkalı | seferini yapan kahramen tay- yareciler seyyahat intıbalarını evvelce ( Nevyork Teymis) e sattıkları için soylememişlerdi. (Nevyork Taymis) bu intiba- ları neşretmiştir. Pek şayanı merak olan bu intibaları ay- nen neşrediyoruz. Tayyareci vak'ayı şöyle anlatıyor : — Haftalarca hazırlandık, tetrübelerimizi yaptık; bu ara- da mümkün olan en mükem- mel vesaitı topladık, gece uçu- gu için lâzım olan bu yeni aletleri de aldık, Pazartesi akşamm uçuş sa- haszına giderek — tayyaremi- ze 718 — galon —benzin 21 galon yağ kayduk. Gıdamızda kızarmış piliç birez ekmek ve tereyağından ibaretti. Yiyecek- lerimizi mumlı kâğıda sarmıs- tık. Bundan başka kahve ile dolu bir termos şişesi, iki ga- lon su, çukulata ve sakız da aldık. Salı günü sabahleyin saat beşte hareket ettik. Tayyare- miz, letinin iki misli yük taşı- masına ragmen irtifaini muha- faza ediyordu. Sahili takiben Providene doğru - ilerliyoruz. Sahili takip ederek Portlant ve Penobşkot körfezini tuttuk. İskoçyaya geldiğimiz zaman sisle karşılaştık, fakat biz yük- seldik, sisin üzerinden üçtuk Çok geçmeden Sedneyi gör- dük ve Niyokavundland'a doğru ilerledik. Büraya kadar 177 mil katetmiştik. Şimdi ilk de- fa olarak Okyanus üzerinde uçuyorduk. Etrafa bakıyoruz. bir yük gemisi gördük. Alçaldık. Mak- sadımız, onun etrafa malâmat vermesini temin etmekti. Niyokavundland. sahili. bo- yundaki fenerci aileler bizi selâmlıyorlardı. Atlas Okyanu: sına girerken Koh burnundaki fenerin 1000 kadem irtifamdan geçtik. Hedefimiz İstanbuldu. Burada yağmur sağnağına tutulduk. Fakat bir kaç daki- ka devam etti. Dağnık sislere, bulutlara rağmen denizi göre- biliyoruz. Fakat bir saat sonra kesif sis başladı. — Onun için Koh Bastan Irlandaya kadar bir iki gemi gördük. Çarşamba sabahı saat 1,57 de güneşi sisler arasında gör dük. Şarka doğru yolumuza de buz tutmağa baladığı zaman alçalmağa macbur olduk. Hesabımıza göre İngiltere üözerinde bulunuyorduk. Tam bu sırada sisler arasından açe lan bir noktâya tesadüf etmek bizi ron derecede sevindirdi, Buradan süzüldük ve puslamı- zın gösterdiği istikamette ileri- ledik. Yolumuz — bizi Londra üzerine götüreceğine kani idik. Nitekim öyle de oldu. Saat bir buçukta Londranın üzerinden geçtik. Irlanda üzerinde bir parça- cık kara gördüğümüz andan itibaren kesif sis ve yağmurlu bulutlar içinde kör gibi uçuyor . Yarınki maç (Birinci sayfeden devam) yapılacaktır. Yeni yetişen Türk boksörlerinden Melih evvelki hafta Selâmiyi mağlüp eden meşhur Romanyalı boksörden arkadaşının intikamını almağa çalısacaktır. Genç bokssrümüz Melih bu güne kadar spor şerefimizi istidat olmasına rağmen bu sefer çok tehlikeli bir hasımla karşılaşacağından tehlikeli bir mevkide bulunuyor. Romanya şampiynu Banya bizim boksorumuze nazaran daha tecrübeli daha olgun bir boksordur. Melihin fevkalde yaradılışı aralarındaki şu fark. ları izale edecek nisbetinde midirğ.. Cuema günü Taksim stadyo- munun ringina saaat beşle çı- kacak olan bu iki hasmın ma- gı için akla gelen şu suale ce- vap verebilmek için elde kati ölçüler bulunmak lâzım dır. Bu ölçüler bizde mevcut değil dir. Çünkü Romanyalı boksor Selâmiyi mağlüp ederken hiç müşkilâta uğramadı. Melihte Romanyalı kadar çetin bir boksörle bugüne kadar döğüşmedi. Bu itibarla Cuma günkü maçta karşılacak iki boksörün çok müşkü! mevkilerde ne ya- pacaklarını kestiremiyoruz Her balde maç hangi ta- rafın lehine neticelenirse neti- celensin, çok sert - olmalıdır. Genç boksörümüz — Melihin döğüşlerini görenler onun ne kadar atılgan ve cesur döğüş- tüğünü bilirler Romanyalı da devam ediyor, sislertarasında yüksek bir irtifada uçuyoruz. Saaf dokuzda, bulutlar ara- sında açılan bir delikten ye- şillik gördüğümüz Zaman son derecede sevinmiştik. Çünkü Irlandanın üzerinde olduğumu- zı anladık. Bu suretle ilk hedefimiz tahakuk etmişti. Fakat buna rağmen asıl müşkülâtımız bap layordu. Bulutlar ve sizler bizi 14,500 kadem yükskten uçmağa mecbur ediyordu. Bu irtifada soğuk çok şidetli idi. soğuğu bütün şiddetile hisse- diyorduk: Tayyarenin kanatları ve rüzgâr muhafazaları üzerin- nı böyle devam edemeyeceği- ne göre Ticaret müdiriyeti şir- ketler komiserinin bu banka- mın hakiki " vaziyetini banka müşterilerine ve piyasaya bildir. mesi lâzımdır. Dün telefonla mesdut ban- ka ile münasebette bulundu- gunu söyleyen bir tüccar da diyor ki : y “— Nihayet bütün malü- malımız gazetalerde gördüğü- müz mütenakız haberlere mün- hasırdır. Bu böyle devam ede- mez. Ticaret Müdiriyetinin Tica- ret ve Sanayi bankasının va- ziyetini piyasaya bildirmesi Jâzımdır. Vaziyeli ticariyemiz üzerinde bunu ne derece amil olduğunu izaha lüzum yoktur. açık döğüşmesine rağmen has- mın hücumlarından vaktinde güzel kaçınan tecrübeli (meslek tabirince) kurd bir böksör ol- duğunu Selâmiyi mağlup eder- ken isbat etti. Bu şerait içinde sekiz dev- re çarpışacak olan bu iki bok- tör de Romanyalının şansını bir| az daha fazla götüyoruz. İlk devrelerde Melihin Romanya- hyı sıkıştıracağı muhakkaktır. O devrelerde Kat'i neticeyi temin edemezse, ondan tonra Romanyalı ağır basacaktır. Cuma günkü maçın başlıca ehemmiyeti şudur: Eğer Melih gayıp ederse Romanyalının — memleketine İstanbuldan mağlüp olmadan avdet etmesi kolaylaşıyor de- mektir. Çünkü Melihten sonra Romanyalıya çıkaracak bir tek boksorumuz. küçük Kemal kalıyor. Küçük Kemalde sık- let itibarile Romanyalıdan altı kilo hafiltir. Bu mühim maçtan cevvel diğer bir maç daha yapıla- caktır. - Oda museyi boksörle- rının en iyisi Saranga ile vasat Türk boksörlerinin en iyisi olan Kâninin musabakasıdır. Saranga - Kânl maçıda mem- leketimizin en iyi vasat sıkle- tinin hangisi olduğunu belli edecektir. Helecanla beklediğimiz Cu ma günkü maçta her iki bok- sörumuzede — muvaffakiyetler temenni ederiz. ve yalnız önümüzdeki âletlere. güveniyorduk.Bunlar bütün u- Çüş esnasında sonderece mü- kemmel bir surette işlmiş ve bi ze kıvmeti takdir olunmaz hiz- metlerde bulunmuşlardır. İkinci haftamız Paristi.Ora- ya Nevyork,Taymis nüshalarını atacaktır.Ortalığın isbeten daha iyi görüyrduük. Paristen yirmi mil mesafedeLe Borcetnin du- var projektörü ile Eyfel ku- lesinin projektörünü gördük. Çarşamba günü öğleden sonra saat dörtte tayyare İstasyonu üzerinde dawreler çiziyorken ortalığı kaplıyan ışıklar ara- sında diğer bir tayyerenin ye re inmekte olduğunu gördük. Gazetelerimizi attıktad son- ra yolumuza devdm ettik. Kar şılaşacağımız dağları gece ya- rısından sonra geçmekten pek memnun (değildik. Çünkü fa. cialarla karşılaşmak ve orta.» lığı seçememek muhtemeldi. Yarım saat kadar ortalık bulutlu idi. Daha sonra ayın tam olarak çıkması bizi son derece - sevindirdi. Bundan sonra geçirdiğimiz altı saat, bütün seyahatin en müşkül anlarındandı. Çünkü ortalığı iyice seçmiyorduk. Dağ- ları bulutlardan tefrik etmek çok müşküldü. Buradan Salzburge kadar künün yaklaşmasına —mebal ortalığı doha iyi görebiliyor duk. En yüksek şahikalarla karşılaşmamak — için öne dö- ne gidiyorduk. Belgrada yakin bir yerde Tunayı geçtik. Dağ- lar kenarlarındaki — bulutlar yüzünden bir hayli müşkülâta uğradık. Vaziyet fena idi. O kadarki seyahatimize nihayet vermeyi düşündük. Fakat he- def çok yaklaştığı için bundan vaz geçtik ve sebat ettik. Nehrin üzerinde alçaktan uçarak dağlar arasından gi- diyorduk, Bu aralık dar ok duğu için rahat değildik. Se- yahatimizin en müşkül kuma bu idi. Rüzgğr ara smra tayya reyi sallıyor ve onu âdeta dağların kenarına atıyordu Önüm üzde Balkan dağları kalmışlı. Ooları da geçmek lâzımdı. Hava — çok iyi idi. Onun için biz bu dağlara yak- laştığımız zaman hakiki müp küllerin bertaraf olduğunu an ladık ve dağlari müşkülâtsız Seyahatin gerisl hâdises'zdi Karadeniz — solumuzca, Mor- mara sağmızda ve İstanbul muhteşem minarelerile önümüz de gördüğümüz zaman büyük maksadı. tahakkuk — ettirmek üzere olduğumuzu anladık. Yeşilköy tayyare istasiyo- nu üzerinde döndükten sonra mükemmel bir — surette indik ve gölgeliğe doğru gituk. Ame rikan — sefiri Mr. — Grovvo İstanbul — Valisi, Türkiye tay- yere cemiyeti memurları bizi istikbal için bekliyorlardı. Motörümüz durduktan #on- ra ve biz dışarl atladığımız zaman aşağı yukarı sağır ol- duğumuzu — anladık. Bundan ve bacaklarımızın biraz sertlepe mesinden başka bir arızaya uğramadık., heyetinden : 1 — 23 Nisan 931 tarihin- de keşide edilen eşya piyan- komuza iştirak Tütfünde bulu- nan uzak şehirler halkının ik- ramiyelerini tamamen alama- gıkları idare heyetince anlaşı- larak tevziatın Eylül nihaye» tine kadar temdidi takarrür etmiştir. 2 — Evvelce tevzi ve ga. metelerle meşredilen liste mu- cibince ikramiye kazanmış olan zevatın biletlerini Yurt riyasetine göndererek ikrami- yelerini talep etmeleri.

Bu sayıdan diğer sayfalar: