9 Şubat 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

9 Şubat 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BAVRA . Tasfiye yukarıdan aşağıya doğru ya akşam'da Adnan Adıvar, «İnzibat meclisleri ve mu öllimlerle memurlar» — başlıklı makalesinde çalışan memurlara mükâfat vermek kadar vazifele- rini ihmal edenleri de ceşalan- dırmak saruri olduğumuz fakat sen günlerde gazetelerde inti- şar eden bir havadise göre me- murlara ilişilmeyip sadece mu- allimlere ceza verildiğini bakis yevzmu ederek şöyle yazıyor: © Demek ki şu koca İstanbulda woazifelerini yapmıyan memurlar yalnız muallimlerdir. Vâkıa on- Jarın arasında da elbette vazi- felerini ihmal — edenler vardır; fakat yalnız onlar meslekleri hesabına teşhir edi- lecek başka memurlar yok mü- dur? Eğer devlet memurlarının iyetlerini korumak için di- memurlar hakkında inzibat meclisi kararlarından gazetelo. ve-haber verilmiyorsa her gün sahalıtan akşama kadar vatan yavrularını okutup, terbi mek gibl ağır bir vazifey pa> muallimlerin haysiyeti de ' vmemusların - haysiyeti ha bal Yadar yüksektir. Geçim sıkıntısı içinde namı- sanu muhafara ederek çalışan memurların yanında devamsız- Tik, tenbellik, iş sahiplerine fena mzamele eden memurların ceza görebileceklerini bilmeleri pek ya, bu kadar güç maişet şartla- Tı içinde memurlardan bundan ziyade iş beklenir mi?» fikrin- de bulunan &mirler de nadir de- ğildir. Bu tarrda düşünüşün doğra -olmadığı âşikârdır. Binaenaleyh yalaız devamsız hkleri müstakil vazife sahipleri olmalarından dol: tesbit edilen mualli de değil biraz"dâ tiklım tiklım memurları olduğu halde vatac- daşların kapıda bekli sip bir Hmfta, on beş gün tek- Tar gelmesi emrini ularak veya- Hut mamuru yerinde bulamıya- rak elleri boş döndükleri dalre- 1de, mükellef masalar başında söksen Iralık bir dolma devlet kalemi / önlerinde bir tanasi de) ceplerinde azametle oturan yük, seklerden başlayarak aşağıya doğru, vazifeye kulak asmayan- lara karşı bu inzibat meclisle- tizin fasiyete geçmesi pek ye-; zinde olacaktır. goras'a yapılar üstikbal merasimlerimin insana, — vaktile Loğvettiğimiz « Zaviye » leri hatırlatlığıma işaretle diyor Ortodoks cemaatinin rütbet- 10 fâzlı ranhleremi Bay Atke- nagoras Efendi hazretlerinin Ankara ziyareti her tarafta bü- yük bir memnuniyet ve hoşnut-) lukla karşılandı! Gazeteler, rütbetlü Hazretle- rinin muhtelif zevat ile beraber alınmış fotoğrafilerini dercetti. ler! Bunlar arasında bazıları var ki, Haydarpaşa gatında bazı is- tikbal merasimlerindeki zaviy>-i leri hatırlatıyor! “Amma, siz istediğiniz. kadar (zaviyeler) lâğvedildi, diye ba- ğırıp durunuz! TAKVİMDEN UA Bilt YAPRAK Yine çocuk da'yası (Baş tarafı 1 incide) 'tısi da öldü. Birini bile güç yaşatı- yarur, Kimini yaşasın diye evliya- YA Satarız, adını (Saldanış) kaya-, Tiz. Kimisine de ömürlü olması çin (Yaşar) adını veririz. Köylerde sıhhi teşkilât yok; nı—ı Kim yok; eve yak... Doğan — çocukların — yaşaması, büyümesi yalnız Allaha kalmış. Yaşıyanları da İçtimai belâlardan keruyamıyoruz. — Başımızda — bir «Berseri çocuklar» düvası vardır ki bir türlü hahteditememiytir, editece-' Bi do yoktur. Geçenlerde Kartalda bir. <Çostk' Esirceme Kurumu> mun konerecine düvet edildim. Bu içtimai yara a-) gıldı, deşiidi... Anlatılan vaziyste' Böre dâva esasından hafteditmiyer ; teforrüat üzerinde iştenmede çalışı yorlar, Çocuk Esirgeme Kurumu bilmem kaç Kişiyi atacak bir bina kurmuş. Burası Bir barınma yori- dir, Serseri — çocuklar, — akşamları buraya geliyorlar. Bitti pırtıtarımı Çıktrıp yekanıyorlar. Birer gömlek Biyip yatağa Biriyorlar. Fakat va- Jbahleyin yino sersaritik ümiformata rını Biyip şehrin içine dağdıyorlar. Bununla — çocuku — kurtarıyor mü- yüz? Tevekkeliz Ey kimsesiz vüre çocuktar... Hola sizler. Hele sizler! Dememişler. Babasırları bir tür- Yü Babalıları bir türlür mı? Ataba ceralarına ilâveten bir de böyle| 'e ot ya- e- pılmalıdır Bu dünyada dünyalığını ya- panlar, yarın âhiretto do hem İslâm âleminde, hem Ortodoks #leminde âhiretlerini — zaranti etmektedirler * | | Yaya kalan bir biz varız ürriyet'de Hikmet Feri- yasdığı bir fık- pada, İngilizlerin bizden şarap almağa başladıklarını müjdeli- yerek şöyle diyor: İşte bizi şaşırtan havadis!. ir müjde ve geniş bir ferahlık vaadeder gibl bu habe- Ti verenler galiba «harita» deni den bir şey olduğunu bilmiyor- lar. Haritalarda Akdeniz mınlaka sı diye bi r vardır. Bu mın- takada bulunan bütün memle- ketler dünyanın en İleri gelen sarapçılarıdır. Bü işten de mil- yonlar kazanırlar, İşte sırasiyle İspanya ve şarapları. İşte Pran- sa ve şarapları, İşte İtalyüin sa- rapları ve garapçılığı. Harpten önce Yunanlılar da bu sahada büyük faaliyete geçmişlerdi. Karşı sahillere bakınız. Yine Bıra ile alalım: Cezayir, Tunus şarapları Ak- denizin en meşhur şarapları ola Tak tanılıyor. Gelen haberlere göre İsrailiye hükümeti bile dünyaya — şarap satmak için hazırlıklarını ta- mamlamıştır. Haritada dünyaya şarap sa- tamıyan bu işten para kazana- mıyan Akdeniz memleketi ola- rak neresi kaldı? Bizim memle- ki ünün en nefis ü Basına götüremiyen tek yer bi * 'Türkiye Sakatların muhacereli ou Saat'de Bacit Yumerin Dir fıkrasında şu satırla- Ti oküyorüz. Sağır, Dilsiz ve Körler Cemi- yeti kongresinde Ankaralı tem- Sildler: — Cemiyet merkezi Ankara- ya makledilsin!. Diyorlar... —Hayır! Takkaimdki - nöyüdleki mütalâası yerindedir: “Ankara, en fazla vurdum duy maz, dilini yutmuş ve gözü ka- palmın yaşadığı şehir değil mi- dir? KüR Bir orman memuru kaçakçiların tecavüzüne uğradı Adapazarı 8 (Telefonla) — Devlet Orman İşletmesi Sapan- ca bölge çiftliği bakım memuz- larından İbrahim Tarım, birkaç gin evvel, Sapanca bucağının Şükrüye köyünde kereste ka- çakçılarının tecavüzüne —uğra- mıştır. İbrahim at üstünde ike: Nizamettin Bakır ve Niyazi Ce- beci isimli şahısların tecavüzi 'ne uğramış, attan düşürülerek çubuk ve bıçaklarla yaralanmış- far. Etraftan yetişen köylüler, hakım memurunu kurtarmışlar- &ır, Bunda ancak sevk-i- - tabli İf Ökarar verecektir. — İhti- 'yarlık gençliği yenilenmek için arar; gençlik, ihtiyarlığlı bendi- ni bulmak için arar. Yf T'va- zâyetin tek yakışığı, tenlerin u- yuşması... Yalnız bir temyiz ça vesi: Taksim edilen zevk! Karşı karğıya yemek - yedik, bu canlı teravet, bu nazardaki sarih renk, bu tıllane sada... Heyecandan — ağlıyacaktım Bunların hepsi benimdi. — Tren? — Evet. — Ah! Muazrer tesadüf! Se- ni selümlarım. Geniş bir hareketle bardağı dikti, ve ben altın renkli şarabın boğazından geçişini takib edi- yordum... — Beni kendi kötü meyilleri- me bırakılmış bir halde bulun- dırmağa nasıl cesaret ediyorsu- nuz? Baştan çıkabilirim. — Pek hazin olurdu! iç merhametiniz Yo — Bu bende ırsi bir halı — Amma ben, ıztırab çeki rüm. — Aksilik olsun deme - İnadcılıklan başka bir şey Ne olursa olsun sizi sevi- yorüm. Siz hayallerinizi seviyorsu uz... Benim mukavemetimi se- viyorsunuz. — Yalnız sizi düşündüm. bit fikrin tahribatı. — Öyle olsun, Siz benim şa'- imar plânları münakaşa Din dersleri için hazirlik Ka0 00 d KK Ş. Meciisinde Istinye ve Emirgânın edildi hir Genel Meclisi dün eaxt 1 do Atıf Ödül'ün başktanlığinda tor. lanmıştır, Geçen toplantıya aid tabit hülâr sası okunduktan sonra gündem” ge çilmeden evvel takrirler” müzal: ve makama havale edilmişt stinyo ve Emirgünın imar plân | darı şiddetli münakaşalara yol aç maş; İstinyo doklarının başka yöre makledilip edilmiyoooği husumu ta> karrür etmoden İstinyo imâr plâ- zanin müzakeresi uygun olamıya- cağı ileri sürülmüştür. Neticede her'iki imâr ( glâm da kabul edilmiştir. Domabahço Gazlanesinin Haskö- ye nakli könusunda göçici komü yonca hazırlanan totanak — kabnl edilmemiş, itirazlara uğramıştır. Üyeler, Hasköye naklin nleyl de bulunmuşlar, yeni Aaşaasının *dahn makul teklif etmişlerdir Uzun müzakerclerden sonra t kil edilan bir komisyonun bu konu- yu yeniden incelemesini karar veri lerek toj Mült Eğitim memurları dün saat 15 de Milli Eğitim Müdür- Tüğünde bir toplantı yapmışlar- dır. Toplantıda, eğitim ve öğretir meseleleri ile din dersleri mes; lesi üzerinde görüşülmüştür. Din derslerini 4 ve 5 İnci sı- mf öğretmenleri vereceklerdir. Din dersi okutacak öğretmen- lere ayrıca bir İcret verilip ve- l henüz belli olma- Bir Yunan ticaret hey'eti geliyor Önümüzdeki günlerde bir Yu- nan ticaret heyeti Türkiye ile bir ticaret anlaşması akdetmek | üzere Ankaraya gidecektir. Bu heyet Marshall plânında derpiş edilen iki taraflı anlaş- mayı da müzakere edecektir, Üsküdarda büyük bir köşk yandı Fenerde Yıldızim — caddesind 1 No. da terzi Abdurrahmana mid 8 katlı binada yangın çıkmış bina ta- mamen yanmıştır. Gene dün öğleden sonra Üskü- darda Şemsi paşada Talumba soka- ianda Tevfik ve kandeşlerine nid 4 katlı 14 odalı bir konak üst katla- ki sobadan tatuşarak yanmıştır, Konağın 90 bin lira satış fistı we 5 bin liraya sigortalı olduğu an- Taşılmıştır. Beynelmilel yankesiciyi öldürenlerin muhakemesi Bir müddet evvel Fatih camii av Jusunda beynelmilel “yankesici Ali Riyası — öldürmeklen — ve — yan- kesici “olduğu — söylenen — Balıri- ye adında bir kadını da - yara- Tamaktan sanık Abbas, Beyaz Nuri we İbrahimin 1 inci ağır cezadaki mahkemelerinde verilen ka: mıştır. Bu keşle ünir lanzim rapor mahkemenin önümündeki eta rumunda okunacaktır Memleketimize gelen teciler Dün sal bi Trak Yakında İst Yazan ; CLAUDE CHAUVIERE govve FARr N AAA , . eZ Fo|k|or ve Milli Kültür Bahisleri 55» lıPE Düdisledi 3: Klâzığ Gençlerile Bir Hasbihal © stanbulda — Yüksek Tah- sil gençliği arasında, ev- velâ talebo yurdlarında başlayıp genişlemek İstidadını göstermeğo başlamış olan (Bels decilik) gayretinin iyi vo fena meticelerini mütalca etmek ayrı bir konu teşkil eder. Ben sadec şu noktaya işaret etmek isterim Ki, tarihte ayni soydan toplulüuk ların birleşip bir büyük devlet teşkil etmesi dururken * feodal teşekküiller kurfğu gibi bu İşte de birlik aleyhine kültürel bir feşevvüşün hayalinden endişeli- yim, 11949 akşamı kuüvvetli Ü- midlerle iştirâk ettiğim Elâzığ lisesinden — Yetişenler Derneği-, tertiblediği folklor gecesin- bulundum rk folklorunun uçsuz caksız hazinesinden bizlere yal- nız oyun ve türküler konuları- na temas eder bazı numaralar vermekle iktifa eden - gençliğin Uluovalılar veya diğer tarifile Türk tarihinde Sümerlere ka- dar maziye sahib Selçukilerin Artuk Oğullarının. ve nihayet Yavuz Sultan Selimden beri Oz- man Oğullarının tarihi ve kül- türel menkıbelerini bağrına yaz mış olan Harput (1) çocukları- nın bu eğlence gecesine folklor gecesi adı vermiş olmalarını çok gördüm. Daha doğrusu bu na- ma dayanılarak tertiblenmiş şeyleri eksik, yanlış ve zayıf bul dum., Elâzığ oyunları Tanzara- sına kadar tahrif edilmiş vo gü 'ya moderize edilerek ona san'at ve teknik bakımından dü- zen(l!) verilmek istenmiştir. No davul, ne zurna vardı; no de milli kıyafetlerde bir realite var| di Halbuki folklor gecesinde E- lâzığ kadınlarının alınlarında dizili ve kâhküllerinden sarkan altınlı feslerinin, kolye gibi bo- yunlarından göğüslerine asılı kat kat altın dizilerinin, (Sıkma bel üstünde) altın kemer veya şal kuşaklarının, üç etekli uzun entarilerin yenlerinden — fışkır- mış ipek şalvarlarının ve bu en tarilerin düz ve yakasız önlerin den börümcek görülekler kıvram! ları arasında, kabarmış göğüs- kerile hakiki şahsiyetinl ifade eden Elâzığ - Harput kadın kis yelerinin nümunelerini, kültürel bir taklidle temsil edilmiş gör- mek isterdik, ugünkü idari teşkilâtı göz önüne almadan Elâzığ deyince orası öyle bir bölgedir ki Eğin, Arabkir, Divriği, Kemah, Ma- latya ve aaire gibi şehir ve ka-) sablarımızı çevreliyen bir kül- dür. Bu çevrede örf, âdet, folk- lor birliği tam mânasile vardır.; Yazın kadınlar harem evlerin de kışın da harem #ofalarında def, darbuka ve ince sazla söy- lerler ve oynarlardı. Erkekler i- se yazın ulu ağaçlar gölgesin- de, başlarındaki puşuları, sırtla rında sırmalı saltaları, bellerin- de şal kuşük ve bu kuşaklara sokulu silâhları ile tamamlar- mış kıyafetle oynarlardı. Fakat hiç bir zamıan kadın erkek karı- sık ve hele el ele halaylar o he- valide yoktur. Bunları ayrı ay- rı ve şartlarına uygun ekipler halinde oynatmak lâzımdır. Te- menni olunur Ki bir dahaki şen liklerde burişleri an'aneye ve'ha kikate uygun bir zihniyetle dü- zenlenmiş ve hele moderize (! edilmek gayretile tahrif ve taj yir müdahalelerinden Ââzâde kal mış saffetile seyredelim, , gaadar realitem oluyorsunuz. — Bugün öğleden sonra ne- reye gidiyoruz? — Hiç bir yere,. Bu yeşillik ve gök kubbesi, menekşe gi li düzlük, evim ve etrafı: Dağ- lar, köyler, sahiller size kâfi gel miyor mu? Elbette geliyor... zaketen söylemiştim. — Budala! Uzun müddet Jak'ı ne tutmak ne de ahkoymak İstedim. Derhal benim — hükimiy kabul etti ve her gün biraz daha yakınlaşmı: hüviyetime sokulmuş buluyor- dum. Kendisinin yaşayışına alâ ka gösterilmesini seviyordu. Sa de ve ilimatkâr doğmuştu: Bir trapez idmanı, bir kadın tebes- Sümü onu memnun etmiye kâfi geiyordu — Jak siz sporcu, yalnız cusunuz. — Bazularıma bir bakın! Güneş doğarken - kayboluyor kan ter içinde çamurlu, şevk ve neş'eden ağıı bir karış açık dö- nüyordu, — Futbol oynamış, bir Bunu ne- spor ekip pi... töşkil etmişti . Kendi eki- - Şiridi ne yap- İşte böyle 'O kadar mı mahâtlü düşün celisiniz? Yalvarıyordu: — No vakit? — Bilmem, — Artık dayanamıyorum. Evin kurulmuş intizamını bo zuyor. Cevvaliyeti biraz yoruyordu. lişlere, bu beni ge- gidişlere, bu. coş Bu — çamurlu vakitsiz birden acıkışlara, hayatiyetine alışmaklığım lâzım dı; acele etmek istemiyordum; vaktim vardı, - No vakit? Onun bu ısrarı azar azar te rübemin mukavemetini kırıy benliğime süzülüyordu, Masanın üzerinde açık bırakılmış Auto gazetesi,.. Yeni bir tütün: Hal- buki ben Kaporal içerim Muşambanın Üstüne — âlitlmış klinde — hâlâ — çıplak bir vücud muhafaza ediyor sa- nılan banyo bornuzu... Bunlar bugün derd olan hâtıralar, unu Tefrika No, 13 Folklor gecesinin istekler sa- atindo misafirlerden birisi bir Eğin havası istedi. Fakat maa- lesef bu türküyü bilen birisini do (3) kalmaması, bir mesleğe gahib pişkin bir adam olması için mutlaka gurbete çıkarırlar dı. Gurbet diyo gideceği yer ek bulamadılar. Bu gecede Türk| seriya İstanbul olduğu için bu- folklor hayatında pek önemli| na: «Osmanlılık» da derlerdi. Yaşanı —— —N | Yüksek Mimar Sedad ÇETİNTAŞ | vvasından bir yeri olan Eğin ha rinde biraz durmuk lü * Türk folklöründa erkek oyun ları: (Tomak, cirid gibi spor o-| yunlarını değil rakaları kasdedi yorum) daima erlik, yiğitlik ve kahramanlığı ifade eder, savaş- larda düşmanı tepelemeden ev- vel ve sonra ordugâhda da bu oyunlar oynanırdı. Kadın — oyunlarımızda — ise, 'Türk kadımının şehevi figürler- den tamamile uzak yaşıyan ka- dın nezahatinin, kadın incelik ve zeraletinin, analık gefkati- nin bâriz ifadeleri vardır. Türkülerimize gelince: Bun- ların hiç birisi — san'at payım gayretile, masa üstünde yazılmış ve nota ile bestelenmiş geyler değildir. Bunlar, Türk sosyal hayatında trajedik vaka-) ların veya hisse ve aşka daya- nan olayların — ifadesi olarak halk şairleri tarafından tertib- lenmiş ve yine halk tarafından bestelenmiş ve bu suretle Türk Tuhunun en saf ve bâkir ka) naklarından fışkırmış şeylerdir. Halk türkülerimizden Bebek vo Kızılırmak türküleri ve da- yandığı trajedik hâdiseler bir çoklarımızca malümdur (2) İş- te bu gibi türkülerimiz arasında Eğin türküsü pek mühim bir yer alır. Şimdi bu türkünün kaynağım, dayandığı sosyal ha yatımızı araştıralım: Otuz kırk yıil evveline kadar devam eden hayatımıza döne- lim. O vakite kadar Eğinde, A- Tabkir ve havalisinde 18 yaşına gelmiş bir delikanlıyı Köken- Osmanlılığa çıkartılı 'ak di dişe umumi idi: Ç yollamazlar bu ketini ve ailesini unutur. Buna çare olmak üzere çocuğun başı- ni bağlamak yâni evlendirerek onu memleketine ve evine çeke cek bir cazibe kuvveti yaratmak yegâne tedbir sayılırdı. İşte bu zihni Za bir kız bulur. henüz a- 'na baba ekmeğine muhtac bir kız verirler. Ondan sonra da se- nesine varmadan — Osmanlıl: 'Yollar, yuvasına dönecek güver cin gibi ucururlardı. Muhakkak ki maksad uğcun- da bu en kuüvvetli ve verimli bir çare idi. Gurbette iken onun ha yalinde yaşıyan Aygşeciği daima iyetini sarar hattü ge inin doğurdu- ğu mektubla haber vetilen yav e ikinci bir kuv daima evine, ! onun be bıraktığı Ayşesii Tusunun hayali vet halinde onu yuvasına çekerdi. Fakat çok defa bütün bunla- ra rağmen ailenin korktuğu ba İstanbulda evlenir yıllarca sılaya dönmez- di. Bu durum karşısında ana ba ba nasıl isterse düşünsün fakat, zehirlenen şına gelirdi; oğlan baştan başa hayatı tek insan zavallı A Genç kizlık ç hülyaları içinde tında birdenbir: olmuş, er göğ idi penbe bir değişiklik ç ay erkek kolunda, ünde cinsi tini sezmiş, aşkın fazileti hakkın da, bir fikre sahib olmuş, fakat Emeklilik kanunu e Cn ı 15 bin eski emekliyi tatmin etmiyor Yapılan gikâyetleri özleyici mahi yelte hazırlanan ve halen Meclist> müzakere olmman yeni emektilik kn mununun da tatminkür olmadığı vi sürülmektedir. Kanumin geçici — maddeleri eski; emeklilere bir hak tanımamakta ve anların aldıkları tekaüdiyelerde bir deği amak Bu anaddeden istifado edemeye- cek olanlar arasında 5000 kadar belediyo emeklisi ile 10.000 kadar Ofis etlerine lo kuruş zam yapıldı Vilâyet Et Komitesi dün V de Ticaret Ofisinde Mustafa Yi Anılın başkanlığında oplantı sonunda Ticaret ofisi Komül kararla, ofisin besili koyun D e fiyatı 240 kuraşa çılarılı t Yeni fiyat önümüzdeki çarşamlıa clikan hların ailelerinde göyle bir en- cuğun gide- ceği yerlerde rastlıyacağı aşif- te kızlar onu ayartırlar, sılaya yüzden memle- iyetledir Ki çocu- yaşta olduğu halde evlendirir- di ler, davullu zurnalı toplar ya- ölen Alaya sağdan. yedi oldı parlar, koynuna elleri kınalı bir| — vyez gel ağam fez gel geç aşarken haya toplaamcız-| Sadına dayanmaktadır. bagün alınan aken| bütün bu mes'ud günler birden bire bir rüya oluvermiş: Sevgi- lisinin sılaya dönüş gününü he- yecanla-beklerken hayal sukutu Da uğramış ve bu hayal sukutu yıllarca tekerrür ederek Zavallı Aygecik sonu gelmez bir hasret ve ıztırab dünyasında kalmıştır. Gençlik çağının - kamçıladığı aşkı, onu uzviyet leminden ma neviyat sahasına intikal ettir- mi Süs hasleti, bulutlara kartşacak, gibi yükselmiş, okumamış Üm mi Ayge, adeta aşk terennüm eder-bir dirik şair hali — almiığ- tır. İşte bütün bu sürekli ıztırab, yıllarında Ayşenin ağzında onun. aşkını ve aşka hasretini teren- nüm eden bir türkü vardır: E- ğin türküsü... Seher vakti bah- çesinde güllerini dererken, çiçek Terini sular, gergefini işlerken, yavrusunu kucaklar, ona ninni söylerken dilindeki hep odur: Diktiğin ağaçlar meyvaya çağlınız Bozulmada bostanımız. bağı- miz Diye inliyen genç kadın, par lak kara gözlerin uzun kirpik Tine birikmiş ateşli yaşlarını si lerken vecde gelir, kendi ruhu- nun ıztırabına tercüman — olan bu türküye kendiliğinden de a- yaklar ekler. (4). Kurban olam kurban ekin bi- çene, Yazık olmuş yarsız ömrü ge- çene Vasiyetim olsun kelfen biçene Ben ölürsem yarin çevresiac sarsınlar, Bu türkünün ayaklarında ve- ranamaz, Çünkü ümmi âşıkların düzmele- Fakat ifadedeki samim âgat herkese baş cğ- direcek kuvvettedir. İşte Türk folklorundaki Eğin türküsünün hüviyeti kısaca bun »| dan ibarettir ki Blâzığ foldlor gecesinde bu kıymetin meçhul kalışı mühim bir eksiklik otmuş tur. Şu noktayı da unutmuyorum ki, Türk gençliğinin milli folklo Yumuza yönelişi henüz pek ye- nidir. Asırlarca unutulmuş bir sosyal ilim düvasını yeniden ele falmak ve onu ilmi kanallardan realize etmek, sürekli çalışma- vun sıralıyacağı yıllara muhtar- tır. Binaenaleyh bu yazım Elâ-i zığlı gençleri knama mahiyetin de değil, onları ikaz etme mak- Onlara eksikleri ve kusurları ile bera- ber böyle bir folklor gecesi ter, tiblemiş oldukları için teşekkür, eder ve bir dahakiler için başa- rılar dilerim, () Harput on dokuzuncu asırda bağ vo bahıçe inmiş buraya da özel idaredon mütekati Gulun- | “Etamına kadar — ceridir, Ofis cti » adi verilmiş, sunra maktadır. yine piyasanın en iyi ve ayni za-| Elâmi olmuştar. Harput ise yehir $ ..| "anda en ucuz eti olmukta vo di 0 asilmış Bir şahin yu- Perakendeci tüller “Tesis| , enerin fiyalım frenlemeki görünür bir nahiyo kal- edilecek Si gibi devam edecek k D Elimizdo kâfi miktarda stok m L dS S DA Şelirin muhtetif somtlerinde peai — Elmize B f lar Avrupa mülletlerinden kendeci hâller kurulması yolund: cuttur. Tevri mekanizmasında lor tarihinde — olsaydı. belediyoce alınan Kkararım tatbilüne | bangi bir aksaklık bakis — konusu yeslerini vo beyaz per, başlanmıştır değildir dedo filmlerini defalarla seyretmiş Bavarada dün belediye” iktiadi — Ofs etlerinin değiştirildiği tadista | — Yulaburduk. müdürlüğü, belediyo fen işleri mü- ) ofin v belediye teftiş| — (3) Memleketinden çıkmamış toy dürlüğü ile temaslara geçerek ya-| © ÜREENDŞ CA V v adam. yalması düşi bâl - binalaımu — Ve mürükabo hoyelleri ehsmmiye (4) Ayak, dört msrâlı parçalar keşif bedellerini sormuştur. le meşgul olmaktadır. demekti Çeviren : REFP CEVAD ULUNAY tulamıyan gşeylerdir. Bu, hare- ketsiz duran varlığınızın etra- fındâ tepinen” gençliktir. Beni nasıl kavradığının farkı- na varınca, mağlüb olmuştam. Hazırdım, Elime dokunsa bütün vücudüme dokunmuş olacaktı. Bütün arzularımız bir haki- kat olabilirdi! Böyle olsaydı bu her zaman görülen adi bir ma- ceradan baret kalırdı. Birbirlri arzu etme! daha iyi e olabilirdi Muhabletimizde daima bu şe- hevi intiardan bir sav kalmış- bundan yor... Biraz erkek kokuyor. — İyi uyudunuz mu? Bazen uykunuz ağırdır. — Şişt! Evet uyudum. — Allaha şükredin. — Bu o kadar övünülecek bir şey değil... Sizin lâkaydiniz. Nankör! Mes'udsunuz da farkında değilsiniz, Kahkahası bir şelâle gibi çağ ladı.., Ensemde ürpertiler, içim de gerilmeler hissettim. — Jak! Pencereden sarktı. — Merhaba Geren! (Kan» (Boks) maçı var. Seni götür Ben ise yüzümün cildini ger- ginleştirmek için bir buhar ban yosu alacaktım. Merdiven parmaklığına dayanı miş, onü ters görüyordum. — Gabriyel! Mevcudiyeti bana yapışıyor. — Geliyorum. Kapıların altından gâr geçtiği için sarıp sarmalan- mış olduğumuz hakle südlü kah venin buharı buz kesilmiş bu- runlarımızı nemliyordu. Isınmak için top oynuyordurm.| Jak da benimle oynuyorün. Koşuşunda bir tazının yumuşak, hareketleri vardı. Ben ip atlıyor| dum, 0'ün' toz kasırgasında be-| nimle beraber atlıyordu, ata bi-| niyordum, o da beraber geliyor- du. — Karnmı aç! Daima yemek istiyen bir aç- lıkla karnı acıkıyordu. Dizgini kırıyor, sür'atli gel- mek için havayı yarıyorduk. Sofraya! Sofraya! J fıtratındaki kuvvetli mhaızı 9 ŞURAT 1819 Amerikan lokomotifleri işe yaramıyor mu? nadolumun orla yerine deki okurlarımdan birl bana yazdığı mektubda acı acı derd yanıyor ve diyor ki: «Devlet Demiryollarının A- merikadan satın aldığı 88 loko- motif iki ay evvel faaliyete kon du. Fakat ne yazık, hiç birinin bizim yollarımıza elverişli olma görülmüştür. — Bunlar "pek Ççabuk bozuluyorlar; — İattâ üç fanesi hiç sefer yapmadam du- Tuyormuş. Ba lokomoliflerin her biri yarıtı milyon 'Türk lira- sına mal olmuştur. Bunlar düz sahra makineleri imiş, halbuki bizim yollarımız kısa münlasi li, yokuşlu ve inişlidir; bu- üti- barla yollarımıza uymuyor. Eşin fahafı şudur ki Devlet Demir- yolları genel müdürlüğü bütün demiryolu müfettişlerine n neleri durumu hakkında ifşa- da bulunmamalarını emretn tir. Böylece nct hakikati millet. ten gizliyorlar.» Bu memleket, zeki fakat sa- Mmimiyetsiz adamlardan çok <a- rar görmüştür; namaslu lakat beceriksiz ve cahil kimselerden gördüğü zararlar daha az de; dir. Eğer bu fakir milletin di- şinden — tarnağından, — sırtından ve ciğerinden söküp, yavrulerı- nn yiyeceğinden kısıp ver paraları heba edenler sür'atle ceza görselerdi;. herkesten he- sab sorulsaydı yirmi beş sene- do ancak bir çuvaldız boyu yol almış olmazdık; lokomotifleri. mizi kendimiz yapardık. Vilâyetler arası asfalt yolla- Tımız yok; şeselerimiz dar ve bozuk; keçi yollarımız işe yaz mıyor ve taşıt dâvamızın bütüm yükü demiryollarımıza yüklen- miştir. Şirketlerin ellerinde za- yet kârlı bir iş olan «Demiryot- ları» devlet idaresi altında acae ba kendi kondini idare edebili- yor mu? Yirmi sekiz milyon a- k veren Denizyolları idazesi gibi Demiryolları idareşi de vi- yandadır sanırım, Okuyucumuu yazdıkları aca. rı doğradur ve yanlış olan tara fı neresidir? Bunları tahkik e- demedim, emeğg de mukaüder sey varsa tınalma he Mak üzere oraya kadar mek ihtiyacının bile duyulmuş olmasıdır. Kadircan KAFLI Cihad Babanın Son Telgraf ve Gece Postası aleyhine açtığı düya Bağımsız İstanbul Mületvekili Cibad Baban tarafından Tasvir gnzetesinde yazılan bir makatl ye karşılık olarak Son Telgref No Hkit? yyorum, Hey (Tobiy) koca arka — Beygire yarım çarh ettirerek, sıl anndıran bir eda ile daş... Isır şunu, ısır, (Korali) hahçe yolunda bir devir yapıyor! grar ediyrdu. ekmek kızart. 4 öküd Uyanır uyanmaz bölmenin — Gidiyor, geliyor, banyoda su —— — sofraya... Sofraya... apkasında! . fışkırtıyor. vüsili ğ P Gi ç— Bonjr! Kendimde âni hafiflikler his- mekten sonra bir siyesi Diye gülemesi duvarları sar- — sediyorum. yapmağa karar veriyordum. O- sıyordu. Su parçalanıyor, kalçaları 1- YA dudaklarını elimin üstüne ko İşte sarjın cildi, kadilfe göz- Je sanki onu ayırıyor, kaldır- YUP uyuyordu. leri, öpülreğe hazır dudakları, — yor, ufalıyor. a — Bahçede çalışalım. nemli dişlri, pütürek dili, sarıl Ve şimdiden tebligat: — Ben kötü otları ayıklıya- mak içinyaradılmış elleri, ge- — Hazırım... Yarın (Juan - Yım. rinen inecmevzua bacakları i- — le - Peu) da (tenis), yakında le güzel #cuk kazşımda durü- — yelken yarışları başl aN öRİ aşlıyacak, j Bgazetesinde çıkan «Etem İzzt Benicenin Demokrat Partiye ge- çeceği yalan» başlıklı yazıdan dolayı bu gazetenin sahibi Siirt Milletvekili Etem İzzet Benice ile yazı işleri müdürü Nurettin Oryan ve bu yazıyı Gece Posta- açılmış olan 4 üncü cezada baş- man aleyhlerine davaya dü lanmıştır. Duruşmada, dâvacı yerinde Cihad Baban, dâvalı yerinde Son Telgraf ve Gece Postaları gazetelerinin yazı işleri mil- dürleri ve avukatları Mahmut Even bulunuyordu. Dâvalılar savcılık iddianam: Bini 'henüz kendilerine tebliğ <- Çihnemiş olduğunu, iddianama tebliğatı yapılmaksızın mahke- meoye sevkedilmenin kanuni ol- Tandığını söylemişlerdir. Mahkeme, iddianame tebliğı- fanın yapılması için talik olan- mauştur. Şehir kömürsüz kalma tehlikesinde Karadenizde —hüküm — süren giâdetli Karayel fırtınası din- mediği takdirde şehrin kömi işl yine güç bir duruma girecek- tir. Kömür satış ve tevzi müesse- gesinin depolarımın bir kısmın da kömür bitmiş, diğerlerinde UBAT 1919 Hicsi K.sâ R. Ahin 1364 1368 27 10 Çarşamba Kasımı: 91 - Ay: 2- Gün; 40

Bu sayıdan diğer sayfalar: