10 Kasım 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

10 Kasım 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS, İNSANLARA Pirzolaların başlıca iki hususiyeti mevcuttur. Birincisi parası yeri- lip çarşıdan satın alınırlar. Ucuzla— rı vardır, pahalıları vardır. Ama i- şin sonunda, bedelleri " Odendıkten sonra bunları yemeye hiç bir mani bulunmaz. Bütün mesele, pirzolanan fiyatını vermektedir. Pirzola yemek isteyen kimse ise, kesesinin ağzını açmalıdır. Şu kadar paraya olmadı mı, bu kadar paraya.. Bu kadar pa- raya olmadı mı, şu kadar paraya.. Parayla alınmayacak pirzola mı bu- lunur? Pirzolaların ikinci hususiyeti, ü- zerlerine vuruldukça yumuşamaları- dır. Bunun için muhtelif ağırlıkta demir parçaları kullanılır. Evvelâ biri denenir. Pirzola yumuşamışsa ne âlâ. Yamuşamamışsa, darbe şid- detlendirilir. Pirzolanın üzerine inen, daha ağır bir demir parçasıdır. O da kâfi yumuşaklık temin etmezse tek- rar" vurulur, tekrar vurulur. Bazı pirzolalar inatçıdırlar, kolay kolay yumuşamazlar. Ancak her şey sa- tar ve azim meselesidir. Ameliyeye devam olunur. Evde yoksa, daha a- ğır demir parçaları dışardan temin edilir. Vurula vurula yumuşamayan pirzola henüz görülmemiştir. Ne var ki insanlar, pirzolalarla karıştamalıdır. Pirzolalara tat- bik edilen usullerin bazı insanlar ü- zerinde muvaffakiyetli neticeler ver- diği bilinen hakikatlerdendir. Ama bunu -tıpkı pirzolalarda olduğu gibi- bir umumi kaide sananlar, eninde sonunda yanılmaya mahkümdurlar. ö * I nsanlara pirzola muamelesi ya- pan rejimler, totaliter rejimlerdir. Bir rejimlerin sadece iki silâhı var- dır: Menfaat ve kuvvet. İşe birin- cisiyle başlanılır. Para!. Para ki- min gözünü kamaştırmaz ki? Pa- ranın adı bazen banknot, bazen al- tın, bazen döviz, bazen İisans, ba— zen kredidir. Yırmıncı asır Cem lerinde menfaatler çeşitli şekıllere bürünmek hassasına sahiptirler. Bu menfaatlerle insanlar pek âlâ sa- tın alınabilirler. Hem ©o usulün tatbiki, tatbikatçılar için de rahat- tır ve üzüntüsüzdür. Muamele, ka- saba girip pirzola ısmarlamak ka- dar basittir, ezıyetsızdır Kesenizi acarsınız, -üstelik kese de sizin de- ğil, devletındır— faturanın bedelmı Ödersiniz, — göz koyd ınsan paket edılmış halde elınızdedır rihin bütün diktatörleri ilk once bunu denemişlerdir, zira tarih bo- yunca ortaya çıkmıştır ki paranın yüzü tatlıdır ve pek çok tereddüt kalesi attın mermilerle kolayca yı- kılmıştır. Para demek refah de- mektir, para demek konfor demek- tir, para demek maddi rahatlık de- mektir, para demek bir .muayyen 10 KASIM 1956 VE PİRZOLALARA DAİR zümrenin iltifatı, demektir. Bunla- ra kavuşacak yerde, — diktatör için bir rahatsızlık mevzuu olarak kal- makta ısrar etmenin manası mı vardırır. ? Ama bu ilk silâhın tesir sahası, ilk bakışta sanılacağından çok da- ha mahduttur. Zira o sahada, in- sanları pirzola yerine koyanların karşısına pirzolalarda mevcut bu- lunmayan bir nesne çıkar: Vicdan. Diktatörler için bu, son derece mü- nasebetsiz bir nesnedır İlerleme, yükselme noktasından vicdan sa- dece ayak bağıdır. Hedefin asaleti- nin yanında vasıtanın lâfı mı olur? Niçin verilen menfaati " kabul et- mezler, niçin diktatörü yapmak istemediği, fakat kendisini yapma- a mecbur addettiği zulme — baş vurmak zorunda bırakılırlar? — Üs- telik istenilen de nedir? — Bazen tasvip, bazen alkış; ama çok Za- man sadece süküt Diktatör mem- leketinin hayrına geceyi — gündüze katmaktadır, onu tenkidlerle meş- gul etmenin âlemi var mıdır? Hem süküt etmek, — dili yutmak da de- ğildir. Dünyada bahsedilecek neler ve neler vardır. Niçin onların üstü- ne eğilinmez, niçin illâ politikaya karışılır? Birinci silâh tesirsiz kalınca, ya- pılacak şey yumuşatma amelıyesıne girişmektir. — Vuru u madı mı, demirin agırl_ıgını arttı- rıp bir daha vurursun. İnatçılık mı etti, yeniden yürürsün. Totaliter rejimlerde aklı pek âlâ başında bir sürü yardakçı vardır ki pirzolalar üzerlerine vurulduğu zaman yu- muşadığı halde, aynı muameleye tâbi tutulan insanların yumuşama- ması karşısında samimi bir hayrete ar olurlar. Bunların bir kısmı, silâhların tatbik — sahası lardır. Diktatör kimini göstererek, kimini korkutarak yola getirmiştir. Tarihte öyle "Per lar vardır ki, — sopanın kalınlıgını iyi seçme sayesınde kendisine yıl- lar yılı en amansız hücumları yap- mış olan münevver — muhaliflerini kuzuya çevirmişler, — onları adeta Gandhi'nin müridi haline getirmiş- lerdir. Bu onlara cesaret de ver- miştir. Düşününüz, bir pirzola te- pesine demir inince yumuşuyor, bir ateşli politikacı gözü korkutulun- ca çark ediyor. Bir diktatöre böy- le misaller bütün pirzolalar gi- i bütün insanların da ya parası ve- rılıp satın alınabileceği, ya cefaya sokulup uslandırılabileceği kanaati- ni vermez de, ne verir? Ondan sonra, millet bu silâhların tatbikatı- nı seyretsin.. Yirminci asır cemiyetlerinde men- faatin adı banknot, altın, döviz, li- sans, kredi olduğu gibi kaba kuv- vetınkı de hapis, sürgün, para ceza- Metin TOKER sı, haklardan mahrumiyet, aile fertlerine eziyet, nihayet idamdır. Diktatörün sükünete ihtiyacı var- dır; dilini tutmayan mutlaka başını dovmelıdır Zira bunlar, üstelik, ü- zerlerinde henüz pırzola muamelesı tatbik edilmemiş — kimselere kötü örnek de olurlar. Buna mukabil böy- le biri iki silâhtan biriyle yola ge- tirildi mi, sindirme hareketi muaz- zam bir başarı kazanır. O bakım- dan menfaatten sonra kaba kuv- Vetle de yenilecek hale sokulama- Şefin bir değil, —iki defa hıddetını celbederler ve Şef, orada burada — "onu hapsettireyim — de görsün", “"kurtulacağı ümidi var- sa, o umıdını bıraksın", "hapisha- nenin ne olduğunu bılmıyor küçük bey, — girince gorurum ben onun kahramanlığını" — nevinden — tatlı sözler sarfetmeye başlar. Ama gene de, üzerlerine tonla senelerce tâbi kılınan, kendilerine ve ailelerine çin 1şkencesı yapılan Öyle kimseler bulunur ki ne satın alınıp paket olunurlar, ne de yı muşak hale gelirler. Buna rağmen, diktatör onları gene çiğ çiğ yermiş. Varsın yesin! Onlar da üstadın mi- desine otururlar ya... Bu neden böyledir? — Birincisi, pirzolalarla insanlar ayrı ayrı şeylerdir. İkincisi, yapılan şeyin kahramanlıkla uzaktan yakından alâkası yoktur. Böyle — davranan kahraman değildir. Böyle davran- mayan alçaktır. Hepsi o kadar. Kahraman diye, zor olan işi ya- pana derler. İnsan için zor olan, pirzola muamelesi görmeye taham— mül etmektir. Diktatörlerin hatası, bunu görüp anlayamamaktır Bir kaç misalden, umumi kaide çıkar- maktır. Üzerine vurulunca yumu- şamayan pirzola yoktur ama, ü- zerine vurulunca — sertleşen insan Menfaati vicdan geri çevir- bi, samimi —kanaatler de kaba kuvveti gülünç hale sokar. Al- tın, döviz, kredi.. Bunların, vicdan rahatlıgı yanında lâfı mı olur? Ve hapis, sürgün Hür yaşa- yabilmeye, haksız da olsa düşün- düğünü söylemeye, yanlış da ol- sa ınandıgını yazabilmeye kıyasen nedir Ustelık tarih şahiddir ki, —müca- delenin sonunda zafer daima pirzo- lalığı kabul etmeyenlerde ve böylelerinin sayısının duğu — memleketlerde gün mutlaka doğmuştur. olsa, geç de olsa, güç de Yukarıdan beri anlatmak istedi- ğimiz, elbette ki Macaristanda ce- reyan eden hadiselerin şahsi görüş zaviyemizden bir izahıdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: