3 Ağustos 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

3 Ağustos 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Topkâpı Sarayında çalışan tezlıipçile Eskiden çıkarılan yemi Müzelerimizde şaheser örnekleri bu- lunan kâğıttan ovyma işinin bir vabış- tırma usulüü vardı ki bunu bilmek el- bette şarttı. Meselâ deri Üzerine de motifler yapılabilirdi; ama bunun da hususi bır muamelesi vardı. Yapabilmenin bir şartı da bakmak ve bakmasını bilmekti. Süheyl Ünver çızgilerini talebelerine ameliyat ma- sasındak; operatörün gösterdiği titiz- Jikle gösteriyordu. İnsan nasıl nazari derslerle operatör olamazsa nazalt derslerle de elbette resim yâpamazdı İşin en zevkli tarafı birşeyler keş- fetmekti. Anadolunun çok eski evle- ri kıymeth ka motifleri ile sülslü i- di.. Dr. Süheyi Tİnver bu münasebet- le Bur.ua_uı _vaptıgı bir sevahatten bahsetti. Çok eskı bir evın, ocak tezyi- natında Sultan Murat devrine ait va- ni 180 senelik motifler görmiüştü. Bir meyva sepeti. müuhtelıif bukefler du- lardan bir tanesini ayna usulü çalış- ma ile gösteriyordu. Dr. Süheyl Ünverin Topkapı Sara- yındaki çalışma odasında kendi kompozisyonları, birçok eski örnek- Jer, camilerden alınınış yazılar, çini ti. zerine çalışmalar vardı. Talebelerin tabaklar ve vazolar itzerine işledikleri motifler hu züzel Ünver hakiki sanatın ancak kâğıt ü- zerinde yaşıyacağına inanıyordu. Dr. Süheyl Ünver bugünkü silsle- sadeleşmişti ve günün şartlarına gö- ir görme seviyesi vardı; bunun haricine çıkamazdık. Ancak esxkiyi in- celemek, bunlardan dera almak, tak- lide kaçmadan bugünün zevk ve ihti- yacına göre yeni birşeyler yapmak lâzımdı. Esasen “kreasyon” denilen şey de bu değil miydi? Ne taklit ne de uydurma “kreasayon” izmini ala- mazdı. Dr. Süheyl Ünver yavaş yava:: çi- ziyor, yavaş yavaş konuşuyordu. Ha- pı mütemadiyen Aaçılıp kapanıyor, Türk ve ecnebi birçok dostları sanat- kârı çalışma odasında talebelerinin Dr. Süheyl Ünver talebeleri arasında Göz nuru, el emeği arasında görmeğe geliyorlardı. Bır dostu ona eski bir mezar taşında bul- duğu güzel bir yazıyı Rgetirmişti. MüÜslüman olmuş beynelmilel bir pi- yaniat, Gilles Guilbert, tâ İrandan r simler toplamıştı ve sanatkârın fıkrıııi lan pulunun mevzuu hakkında iza- hat alıyordu. Bu Süleymaniye Camı- inin tarama bir resmi idi. Seneye ba- sılacak olan “Koca Sinan"ın portresi- ne gelince bilttüin alâkayı topluyordu. Dr. Süheyl Ünver yalnız talebelerine değil bütün dostlarına Türk aanatınrı. yi lerce sene Banki onu beklemişlerdi. Talebeler hem dinliyor. hem ça- lışıyorlardı. Bir tanesi tam üç saattir eliyle gümüş eziyordu. Bir başkası Yavuz Sultan Selimin minyatürünti yapmaya çalışırken bır diğeri oyma işi ile meşgul oluyor. birçokları tez- hib yapıyorlardı. Arada sırada yortu- lan bir baş, pencerelere doğru uzanıyor du. Masınavi denizi, narin minarele- riyle İstanbul ne kadar dinlendiriciy- bilmek. tutunmak, yaşamak için de kendi kendimizi tanımamız şarttı A- ma yepyeni bir Zzaviyeden, yepyeni gözlerle, yepyeni bir dünya anlayışı ile bakarak.. Çarşı- Pazar Ucuzlayan şey : Nükte! f stanbul deyince eskiden gözümtü- İ ziin önüne p Beyoğlu vitrinleri gelırdl Ama bu yaz İstanbulun göz AKİS, $ AĞUSTOS 1952

Bu sayıdan diğer sayfalar: