22 Şubat 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

22 Şubat 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

hoşlanacaktı. Saçlarını evlerine sü- pürge ettikleri halde terkedildikleri- ve her kadının vazıfesı en başta evi- ne sadık olmak vası için çalış- maktı. Fakat bunu karşı tarafın mi- zacına, karakterine göre ayarlamak, ölçüyü buna göre kurmak ta şarttı. ra mühim bir dava be lırmek i. Ya iki tarafın karakteri, ğerdi. hoşa gitmeyen şeylerin neden dığını anlıyabılmektı Meselâ sa, arada bir ıçkı sofrası hazırlarsa İdeal çift yapan dişi kuştur Yuvayı veya oyun oynayan arkadaşları evi- ne davet eder, kocasına herzamandan cazip görünmesini bilirse acaba er- kek gene sık sık dışarda kalmak ar- zusunu duyacak mıydı? Komşusunun güzel elbiselerine gıpta eden kadına, basma elbise giyindiği, zaman komp- lıman yapan koca, belki de onu tat- edip huzura kavuşturduğunu gö- rebılecektı Birçok tatminsizliklerimi- zin bizi dışarda meşgaleler aramaya sevkettiği bir hakikatti. Bu meşgale- ler bazen iyi, bazen fena meşgaleler- di. İyi meşgalelere iştirak etmek, kö- tülerine duyulan alâkayı da başka yollara çekmeğe gayret etmek lâ- zımdı. "Saadeti evinde ara,, onu fena biten birçok izdivaçlarda cinst meselelere lâyıkı ile ehem- miyet verilmediği —meydana çıkmış- 28 Bir Suçlu eçenlerde Türk Kadınlar Bir- liğinde, Ev Ekonomisi Birlik Kulübünün üyeleri hararetli — bir münakaşaya girişmişlerdi. "Geçin- menin sırrı" isimli konuşmasında üyelerden biri gelin . kaynana me- selesine şöyle bir dokunuvermişti ve kıyamette bundan kopmuştu Bu çok seviyeli cidden faydalı bır münakaşa idi. Her iki tarafa da hak vermemek mümkün değildi. Bazı davalarda, suçluyu bulmak hakikaten güç ve — imkânsızdır. Bunlardan bir tanesi de muhak- kak "ev sahibi - kiracı" davası- dır. Ben iki aydır bu mevzuda bir suçlu arıyorum, iki aydır mevzuun tam içinde olmakla beraber -ev arı- yordum, hâlâ da suçluyu bulmuş değilim. Ev aramak ne demektir malüm. Bu adeta muayyen seyri- ni, muayyen krizlerini geçiren bir hastalık gibidir. Her kiracı namzedi gibi önce bütçemize, ihtiyacımıza göre bir ev tasarladık, oturmak istediği- miz muhitin hudutlarını çizdik, ko- misyonculara baş vurduk, eşe dos- ta rica ettik, gazete ilânlarını ta- kip ederek beklemeye başladık. Bu devre uzun sürdü. Komisyoncular bize hemen daima ıstedıgımızden başka evsafta evleri ho öster- meye çalışıyorlar kıralık ararken sa tılıklardan bahsediyorlardı. Çok geçmeden anladık ki "satılık kat" Ankarayı saran bir modadır ve dondurulmuş fiatlara karşı alın- mış bir tedbirdir. Ev sahibi, sene- ler senesi evinde yok pahasına 0- turan üstelik evi tahrib etmekten sakınmayan kiracılarından kurtul- mak için apartmanını kat — kat satmak çaresme baş vurmaktadır. Bunu yeni ve serbest kiralı bir gelir sahibi olmak maksadıyla yapanlar bulunduğu gibi, sırf ki- racılardan kurtulmak için yapan- ar da mevcuttur. Yeni mal sahi- bi kiracıyı — çıkartabilmektedir. Böylece eski mal sahibinin kiracı- ya düşmanlığı, kiracıyı yeni mal- sahibine düşman etmektedir. - ma bu meselede haklıyı haksızı a- yırd etmek pek güçtür. — Herkes kendisini kurtarmaya bakmakta- dır Ev ararken anladık ki, "bütçe- ye göre ev" nazariyatta kalmaya mahküm bir güzel karardır. Ba- kamların üzerinde oynamak, tek- rar tekrar oynamak zorunda kal- dık. Hele ilk çizdiğimiz hudutla- rın çok uzaklarıan gittik. Gene de kimse kapımızı çalıp, "şurada ev tı. Karıkocanın bu hususta bilgili davranmaları, birbirlerini tatmin et- meleri ve ihmalden sakınmaları şart- tı. Sadakatsizlik ve ihanetler ya bu tatminsizliklerden ,ya da ddi se- beplerden veyahut da yanlış bir ter- Arıyorum Jale CANDAN var" demedi. O zaman başka bir hakikati anladık. Ankarada ev bul- mak için ava çıkmak lâzımdı. Sa- bahları erkenden kapıyı kapayıp, hislerimize uyarak gelişi güzel a- ranmaya başladık. Karşılaştığımız her yeni inşaat yüreğimizi hopla- tıyordu. Perdesiz pencereler içimi- ze tatlı ürpertiler veriyordu, hele Ur kiralık levhası, -nadiren de ol- sa görülüyordu, bizi huzura kavuş- turuyordu. Fakat bütün bu ümit- ler çabuk sönüyordu. Her ne hik- metse, talip olduğumuz her daire bir gün evvel tutulmuştu. Çok geç- meden anladık ki hiçbir ev sahibi, tanımadığı kimseye ev kiralamı- yordu. Eski kiraya tâbi olanlar i- çin tehlike vardı. Yeniler ise fiat tespitinden korkuyorlardı. Rivaye- te göre, bu fiat tespiti meselesi çok sürprizli oluyordu. Bu karışık me- selede de suçluyu bulamadık ama nasıl oldu bilmem mucize kabilin- den aradığımız evi buluverdik. Yor- gun argın eve dönüyorduk. çok uzaklara gıtmıştık Tam ilk çizdiğimiz hudut vur ettiğimiz gbı bir apartmanın önünden geçiyorduk. Kapıda bir yük arabası gördük. Bir daire bo- şalıyordu. Kısa bir — tereddütten sonra içeriye girdik. Hayret! Ka- pıcı bizi bir imparator edası ile karşılamadı, hattâ bize daireyi . Ev sahibi yuk arı katta o- ı Evınız kiralık “"Evet" — dedi, verir mısınız"" dedık ge- ne “Evet" cevabını verdi. B" lenmiş gibiydik. Bu kadar kolay- lıkla halledilebilecek bir mevzuun bizi bu kadar çok yormuş olduğu- nu hâlâ kabul edemiyorduk.. Öyle zannediyorum ki — 1939 dan itibaren dondurulan kiralar mesken derdini hiçbir zaman hal- letmemiştir, ucuz ev bulmak nasıl mümkün değilse, ev bulmak da o derece zorlaşmıştır. Hava parala- rı, iltimas, kaçamak yolları almış yürümüş ve bunların çeşitleri icat edilmiştir. Fiat tesbitine — gelince bunun adilâne tatbiki pek zordur, hele bu, taraflardan birinin arzu. suna bırakıldıkça, ev sahiplerini bu usule pek başvurmayan ecnebi kiracılar aramaya sevketmekte- dir ki bu da yerli halk için çok za- rarlıdır. Mal sahibi - kiracı dava- sında suçluyu aramadan evvel bu meseleyi yeni bir görüşle ele al- mak, belki serbest rekabet siste- mini kabul etmek daha faydalı olacaktır. turuyordu mı?" diye sorduk, “Bize biye sisteminin neticesi olarak mey- dana çıkmaktaydı Birbirini tanımak mevzuunun, cinsi meselel de ya- kından ılgısı vardı. hususta yakın bir mazide büyük de- ğişiklikler geçirdiğini unutmamamız AKİS, 22 ŞUBAT 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: