31 Mayıs 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

31 Mayıs 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M USİKİ Konserler Rusyadan bir ziyaretçi Geçen hafta Ankara ve İstanbul- da konserler veren Rus piyani3- ti Pavel Serebryakov, geçen yıl bu- raya gele avid Oystrah'tan beri Türkiyeyi ilk zıyaret eden Sovyet usıkışı d B , daha ünlü iki S cısının Türkiye- ye geleceklerı bıldırılmıştı Hatta bu iki musikişinasın mleri — İstanbul Filarmoni Dernegının lıstesınde ilân edilmiş, konser günü, listedeki di- -er sanatçılar için olduğu gibi kesin- likle bildirilmemekle — beraber, — hiç olmazsa konserin Mart ayında verile- ceği açıklanmıştı. Bu iki icracı, pi- yanist Emil Gilels ile kemanc Leonid Kogan'dı. İkisi etlerin kül- tür pro gandası sılahlarınııı en te sırlılerındendı Fakat Gilels de, Ko- gan da, izah edilmiyen sebeplerle, bu mevsim Türkiyeye gelemediler, Sovyetlerın, dış dünya en bü- ük isim yapmış iki pıyanıstı Gilels ite Svyatoslav Rilıter' dır Serebryakov bentte duyulmuş bir isim — değildir. Gerçi o d dış memleketlerde kon- ünya Savaşın- yada, Avusturyada, Belçikada, Fran- sada, hattâ İrlanda ve — Brezilyada çalmıştır. Fakat bir — musikişinasın dünya çapında şöhret kazanması bir yandan bu ziyaretleri sık sık tekrar- lamıya, öte yandan da Birleşik Ame- rikayı fethetmiye bağlıdır. Bildirildi- ğine göre Serebrykov Türkiyeden onra Amerikaya gidecektir. Bu piya- nistin Rusyada yapılmış plakları var- dır, ama bunlar henüz dünya piyasa- sında yayınlanmamıştır. Cisimleşmiş duygu avel Serebryakov'un gecen hafta- ki konserlerinde dinleyiciler üze- rine yaptığı tesir, ilerlemiş yaşından sonra, artık dünya çapında,bir şöh- rete namzet okluğunu göstermektedir. cak başka memleketlerdeki Sov- yet kültür ateşelikleri de Turkıye deki -bılh assa İstani uldaki- hareket ettiği takdirde, bu şöhret hiçbir sa- kleşemez. Serebryakov, An. ra İstanbul a gitti; orada iki gün ar- darda iki konser verdi; sonra Ankara- ya dönüp ikinci konserini sundu. An- kara konserleri, dinleyici alâkası ba- kımından, başarılıydı Halbuki İstan- bul ko erleri bu bakımdan, bir or- ganizasyon ve tanıtma fiyaskosunu temsil ediyordu. an sinemasında verilen konserin ilân ve afişleri ancak konser günü gazetelerde yayınlandı, — duvarlarda göründü. Sov: vyet kültür ataşeliği bu nserin düzenlenmesi — işini önemli kon: tecrübeli bir manacere değil, sinema müdüriyetine bırakmıştı. Konserden tesadüfen haberi olan tenkitçiler si- nema müdüriyetine, teamül gereğince 30 kendilerine gönderilmesi gereken -ve gönderilmeyen- basın biletini temin için başvurduklarında, Sovyet Kon- solosluğunun kendi mensuplarım bile gişeden bilet almıya zorladığı ceva- bıyla karşılaştılar. Bu kargaşalığın ve herşeyi son dakikaya bırakmanın neticesi olarak ilk konserde salonun altıda biri an- cak doluydu ve ikinci konserde olsa olsa bunun bir misli dinleyici vardı. Basın mensupları ve tenkitliler -keza İstanbulun musıkışınaslarının ve kon- ser devamlılarının- çoğu konserde yoktu İlk gece piyanist sahneye çıkma- dan once, hoparlörden bir ses duyul- du: "Sovyı t Sosyalıst Cumhurıyetle- ri Birliği..." "Sovyet k Sanatkâ- r..." gibi kelımelerı gereksızce tek- rarlıyarak, "Serebryakovun büyük Serebryakov Şostakoviç "Geçmişte bugün!" eserlerini takdim ederiz... kendileri aynı konserlerine yarın akş da devam edeceklerdir" gibi gülünç de- yimlerle piyanisti takdim etti. Sonr: kısaca boylu, tıknaz, 60 yaşında ka- dar görünen piyanist sahneye çıktı. Kısa parmaklı, yumuk elleri vardı. Bu ellerle -değil virtüöz olmak- nasıl piyano çalınabileceği bile akla gelir- di. Fakat Schumann'ın Arabesk'inin ilk notalarında, yumuşak dokunuşlu, tekniğine hakim, fakat bilhassa duy- gu bakımından sivrilen bir icracıyla karşı karşıya lunulduğu — anlaşıl- dı. Antraktta birçok dinleyici — "bir dâhi" dinlemiş olduğu kanaatindey- di. Romantik davranış uygululuk ve duyguyu dinleyiciye aktarma kaabiliyeti, Serebrya- kov'un başlıca vasfıdır. Bu uğurda çok kere herşey -tempolar, eserin ya- pisp> teferruatı- hiçe sayılmaktadır. Fakat yaptığı herşeyi içten, candan, samimiyetle yapması en büyük tah- riflerin bile, bir-duygu akımının bü- yüsü içinde, dinleyici tarafından hoş karşılanmasını hattâ farkına varıl- mama, sağlamaktadır. Serebrya- kov, adeta, cisimleşmiş dııygııdur Bu bakımdan bilhassa romantik e- serlerin ve ondokuzuncu yuzyıl Rus musikisinin icrasında büyük — başarı göstermektedir. Liszt'in Sonatı ve Musorgski'nin Sergıden Tablolar"ı iki programın, en büyük tesir kudre- tiyle icra edilen eserlerı oldu. Piya- nistin en hafiften en kuvvetliye ka- dar bütün nüans derecelerine hakimi- yeti, bir nüans plânından ant olarak bir başkasına geçebilmesi, tuşesinin yer yer tüy hafifliğinde oluşu, buna karşı gerektiğinde hacimli, kudretli, yoğun sonoriteler elde edişi, lerin karakterinin' bütün gerçekli- ğiyle canlanmasına yardım ediyor- du. Fakat buna karşı- musikinin akı- mına kendini kapıp koyuveren, ses- lerın ıçınde sarhoş olan bu piyanistin, - sini kaybettıgı mediği ve arasıra aşırı hızlı çaldıgı, ikinci plânda kalması gereken figür- leri ana malzemeyi gölgeliyecek şekil- de öna aldığı, detayları bulandırdıgı oluyordu. Romantik mizaçlı mantik eserleri kendi şahsiyetiyle birleştirerek icra eden bu piyanistin. klâsik ve modern eserleri aynı ikna kaabılıyetıyte veremiyeceği tabiidir. Nitekim Mozartın Re Minör Fan- pin'e yakışabilecek bir duygulukla ça- lndı; çağdaş iki Sovyet bestecisinin eserleri Prokofiyef'in "Romeo ile Juli- et" balesinden bir süit ile Şostakoviç'- in "Çocuk ları"- hafifmeşrep ve mizahi havaları aksettırılmeden ça- lındı. Zaten bu iki eser ancak, modern bestecilerin usluplarını yakından ve derinine tanıyan icracılar tarafından sunulduğunda dinlenebilir hale gelen, bayağı ve sathi klişelerden meydana gelmiş, basit şeylerdir. Nikolayef ve Glazunofun öğren- cisi Pavel Serebryakov'un konserleri' maziden'gelen 'bir ses gibidir. Artık unutulmıya başlanan bir tavrın, on- dokuzuncu yüzyılın romantık pi ano çalış üslübunun bir Örneğini hakımından -bır rin gerekleri içinde ve — çağımızın davranışlarım genellikle hiçe saya- rak yapıldığı göstermesi bakımın- Alfred Brendel ile birlikte- en iyisi ol- uğudur. AKİS, 31 MAYIS 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: