25 Ekim 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 4

25 Ekim 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden VEHİM! irden gözlerimin yandığım hissettim. Sanki binler- B ce el binlerce iğne batırıyordu. Sonra, yanaklarımdan aşagı bir kaç damla yaş süzüldü. Ne olduğunun farkı- a dahi madım. Yaşları elimin tersiyle sildim, onum- de doguşenlerı yenıden seyre koyuldum. Fakat gözle- rim yanmakta devam ediyor! e uguşturdum ordu. Hafifç Bu sırada, içinde bulunduğum otomobilin yanında, par- maklarının birinden kanlar akan arkadaşım Turgut Göle belirdi. Heyecanlı bir sesle "Ne yapıyorsun ? Uğuşturma gözlerini.. Gaz bombası attılar" diye ses- lendi. "Ne gaz bombası canım?. Senin eline ne oldu?" Turgut Göle, o esnada bir dipçik yiyerek yuvarlanan, en aşağı yetmışlık bir ihtiyarın yanına seğirtirken hay- kırdı: "Pencereleri aya dolmasın. Şım- di Paşa gelecek!." Kapıyı açarak dışarı çıktım. Etra- fımda halk, jandarma, polis ve mılletvekıllerı bırbırı- ne mişti. Bir jandarma yuzbaş sı Intıhar edeceğim, ıntıhar edeceğim... Bunlar da T rk'" dıye yanımdan geçtı "Aldırma yu b aşım.. Üzme canını!" Duy- du duymadı farkında bıle değilim. "Paşa de- dıklerı Ismet Inonuydu ve hâdise geçen haftanın sonun- da cuma günü, saatin akşamın beşine yaklaştığı bir sı- rada Tokatın Zile ilçesinde cereyan ediyordu. "Zile vakası"nın tafsilâtını yandaki şayialarda okuyacaksı- nız. Benim asıl anlatmak istediğim bu değildir. Gözlerime iğneler hatırdır gibi olduğundan sadece onbeş saat sonra, Amasyada, Ankara radyosunun sabah neşrıyatından İçişleri Bakanı sayın Dr Namık Gedıkm hâdiseyi izah tarzını öğrendim. Dr. Namık Gedikin hâ- diseyi ızah tarzını öğrendim ve inanınız, İktidarın sa- ka d ir me hamet hıssıyle doldu. Sayın İçişleri Bakanı, mutadı veçhıle maksa "tertiplerden, "tahrik"lerden, teşrık"lerden, muhatara"dan, <«vahim suculardan, «lâyık oldukları cezalar"dan bahsedıyordu Bir kaç gün sonra, korkum tahakkuk etti, İktidarın başının bir Afyon ılçesınde Ziledeki ıdare âmirlerini tebrik ettiğini okudum. yapayım, radyoyu, Somuncuoglu radyosunu dınlemeye her zaman takatim yetmiyor. Eğer o gün o saatte Zilede bnlunmasaydım kay- makamın kasabayı işgal altında bir şehre — çevirmiş olduğunu görmeseydim, arazözün kaldırımlarda birik- miş masum insanlar üzerine su sıktığına şahit olmasay- dım ve gaz bombalarının tesirini kendi gözlerimde, his- setmeseydim belki tereddüt ederdim: Acaba, hâdise ha- kikaten sayın Başbakana nakledildiği şekilde mi cere- yan etti, başta İnönü, Zilede bulunan herkes yalan mı söylüyor ma şimdi, memleketin büyük talihsiz- lıklerınden birinin ne olduğunu biliyorum ve tekrar ediyorum, yüreğim, İktidarın sayınbaşına karşı derin bir merhametle doluyor. Aldatılan insanlara, kendi ka- bahatleri yuzunden aldansalar da, acımamak elde de- ğildir. Bir hâdise oluyor, hâdise İçişleri Bakanına İntikal ettiriliyor. Hâdisenin vukuundan sadece bir kaç saat sonra, hiç bir tarafsız tahkikat yapmadan, mağdurları dinlemeden, hatta Adaletin kararını beklemeden cid- dıyetsız tehdıtler ihtiva eden bir beyanatla hadısenın müsebbibinin yanında Içışlerı Bakanı mev- ki aldı mı butun bir İktidar "angaje olmuş" demektır İçişleri Bakanı kaymakamı yalnız bırakmamak için ka- nunsuz fiili tasvip eder, Başbakan İçişleri Bakanının üzerine kendi himaye kanadım gerer, ne olursa iktidar* AKİS, 25 EKİM 1958 Metin TOKER da bulunan partinin prestijine olur. Böyle hareketler eski iktidar devrinde ve vuku bulurdu. Ama o zamanlar bu hareketlerin ne kadar zarar verdiğini herkesten çok Muhalefet lideri Adnan Menderes bilirdi. Şimdi, aynı dnan Menderesin aynı yolda yürüdüğünü görmek ni- sanı hakikaten şaşırtıyor. İktidar makamının bir dikenli koltuk olduğu çok söylenmiştir. Bunun sebebi o makamda oturanların bâr diseleri vasıtalı seklide öğrenmek sorunda bulunmala- Bir insan istediği kadar basıretlı, istediği kadar İste dg k dar ız anlı olsun. Kusurlu temel inde kus bina yükseltmek mümkün değildir. Yanlış bılgıye dayanılarak salim neticelere elbette ki va- rılamıyacaktır. Hâdiseler hatalı aksettirildi, hâdiselere evhamın boyası vuruldu, her köşede katiller, caniler, melunlar, İhtilâlciler, asiler gören bir ruh haleti İktidar sahili ıle hakıkatler arasına girdi mı, yalnız o şahsın değil, bütün bir iktidarın zarar görmemesine imkân kalmaz. Devlet adamlarında hakiki basiret, etrafları- nı seçerken gösterecekleri basirettir. Devlet adamları sadece o an hareket kabiliyetine sahiptirler. Bir defa adım atıldı mı, artık devlet adamı etrafının esiridir. rıdır. akıllı İşte, Zile hâdisesi.. Eğer sayın Adnan Menderes gözlerine iğneler batırıldığını bizzat hissetseydi ve ka- pılarında Jandarmalar bekletilen dükkânlara, kahvele- re insanların koyunlar gibi kapatıldığını, hürriyetlerin- den alakonduğunu gorseydı, nihayet C. H.P. lilerin ya- ında bulunsa, ydı da her şeyhi nasıl masumane sakıl ereyan ettiğini, sayın Inonun Zileye - lıp vatandaşlarını selâmlamak için gittigini bilseydi çok partili hayatımızın bir lekesini ebedıyen teşkil ede- cek Zile faciasının müdafii rolüne çıkmazdı. Ancak, etraf mı devlet adamının aynasıdır, yoksa devlet adamı mı etrafın, işin o yumurtanın mı tavuktan, yoksa tavuğun mu yumurtadan çıktığını tes- bit etmek kadar muşkuldur Elbette ki devlet adamının uzerınde etrafm tesiri olur. Ama etraf, çok zaman dev- adam nın nabzına göre, şerbet vermeyi her vazife- mn üstünde tutar. Son herkes kendi etrafım bizzat seçer. Gerçı bırı gıder, bırı gelir, Ama gelenle gıdenın hep aynı cins insanlar olması, bunların mevkilerini sa- dece ve sadece bir takım harem entrikalarıyla kaybet- meleri, yoksa bir fikrin, bir prensibin bu gidişe, gelişe, bu kesif trafiğe vesile teşkil etmemesi devlet, adamının pek kusursuz bulunmadığının açık delilidir. Tenkid edil- meye tahammülü olduğunu gösteren bir kudret sahibi- nin etrafında tenkidçiler mantar gibi biter. Buna mu- kabil "hatalısınız" dendi mi o sözün sahibi derhal ci- vardan uzaklaştırılırca, devlet adamı kendisim övücü- lerin çemberi içinde burar. Her halde etraf ile devlet adamı bırbırlerıne karşılıklı tesir icra eden İki kuvvet- tir ve bırı aleyhine ötekini s imkân yo! k ur. Bunlar öylesine girift — olmuşlardır ki birinin vehmini öteki paylaşır, otekının endışelerını beriki körükler, biri ortaya şüphe tohumu attı mı hepsi bi lkte onu meye çalışırlar, en basıt hadıseler keramet sezme zamanı gelince metihte herkes birbiriy- le yarışa kalkışır. Aklı selim, bir daha avdet etmemek üzere kapıyı çekmiş ve çıkıp gitmiştir. yle olunca, hayatiyeti bulunan iktidarlar hatalı yoldakı devlet adamını etrafıy birlikte değiştirirler ve mesuliyet mevkiine daha salim düşünebilmek im- kânına sahip olanı getirirler.

Bu sayıdan diğer sayfalar: