3 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

3 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Politikacılar Bir yolculuk hikâyesi Sıcağın gölgede 41 dereceyi aştığı, olmamasına rağmen her dakika insanların vücudunu yeni bir ter dalgasının sardığı meydanda bin- lerce kişi bir adama dikkatle bakı- yordu. Adam babayani tavırlı şap- kası hafifçe yana eğik, kaşları sevim- li bir şekilde çatık, ekseri ellerini ha- fif göbeğinin üzerine baglıyan bir Orgeneraldi. Badem bıyıkları .tama- men aklaşmıştı. İkide bir cebinden çıkardığı yeşil, kahverengi karışımı ucuz bir mendille terleyen yüzünü ve saçları dökülmüş başını siliyördu, Bir ara yanındaki ak saçlı, koyu gri el- biseli sivil zata eğildi Ve şunları söy- ledi: — Yahu burası Fin hamamından beter... İnsan bir gün burada kalsa birkaç kilo verecek.." Sonra keyifli keyifli gülümsedi ve devam Hatay meselesini telâkki etmemek lâzım. Fazla taş- kınlığa lüzum yok. o Söyliyeceğimizi söyledik. Maamâfih dikkatli olmak da lâzım tabii.." Kar saçlı zat Orgenerale hürmet- Söylediklerini tasvip den belli oluyordu. Badem bıyıkları aklaşmış ve mütemadiyen terleyen, sevimli çatık kaşlı Orgeneral Devlet ve Hükümet Balkanı Cemal Gürsel- di. Yanında bulunan sivil zat, ise Ha- Saatçigil. Hâdise sonlarında bir gün saat |l sıralarında İskenderunda ce- reyan ediyordu Akdenizin şirin, ve şirin olduğu kadar cephesi modern limanı İsken- derun o gün Devlet ve Hükümet Baş- kanını karşılamağa sabahın çok er- ken saatlerinden, hattâ ve hattâ bir- kaç gün evvelinden itibaren hazırlan- mıştı. Gürsel oKıbrısa gidecek olan Türk Birliğine İskenderunda Alay Sancağını verecek ve kısa bir tören- le birliği ouğurlayacaktı. e Başkanın pek erkenci olduğunu, her gün en geç saat beşte yataktan kalktığını bilen İskenderundaki askeri teşkilâtla Gür- selin bu hasletini gazetelerden Oku- yup öğrenen sivil idare adamları ha' zırlıkları erkenden ikmâl etmişlerdi. Bir kere, şehirde emniyet tedbirleri- nin son derece iyi alınması gerek- mekteydi. Bu işi İskenderun Askeri Emniyet Amiri olan Binbaşı hakika- ten mükemmel başardı. General Gür- sel Hava Alanından alınacak ve bir İhtilâl Başkumandanına yakışır şe- kilde şehre getirilecekti. Orduevinde misafir edilecek olan Devlet Başka- nının gene emniyeti cümlesinden ola- rak Orduevi binasının bulunduğu ana cadde binaya ellişer metre kala iki . taraftan kesilecekti. Ne var ki idare- 14 Yassıadanın Sihri Uzun zamandan beri beklenen bir karar alınmış bulunuyor: Gazete- lerin Yassıadaya alt haber yazmaları yasak edilmiştir. Gösterilen sebep bu mevzuda yapılan neşriyatın hatalarla dolu bulunması, bunun da zararlı olmasıdır. Sebep diye gösterilen vakıalar doğrudur. Her gaze- te kendi imkânlarıyla istihbarat yapmak zorunda bırakıldığından ve fısıltı gazetesi bin tane havadis uçurduğundan haber peşindeki gaze- teci kulağına gelen rivayetleri gerektiği şekilde tahkik edemeden umu- mi efkâra zaman zaman duyurmuştur. Bu yüzden, elde e bir takım yanlışlıklar yapılmış, bunlar da hakikaten zarar vermişti Ama, kabahat kimdedir? Düşüklerin tevkifi üzerinden iki aydan fazla zaman geçmiş bulunduğu halde onların durumlarıyla alâkalı açık- lamaların sayısı bir elin parmaklarının sayısını bulmamıştır. Emniyet mülahazasıyla kalın bir gizlilik perdesinin muhafaza edilmesini kabul etmek kaabildir. Kabulü caiz olmayan bu perdenin bizzat askeri kuv- vetler tarafından dahi aralanmaması ve Yassıada sakinleri hakkında bilgi verilmemesidir. Bu tutumun temelinde ise daha ziyade bir hatalı teşhis yatmaktadır. Nitekim en selâhiyetli bir ağız Yasşıadada da mera- kı mucip bir şey olmadığını, memlekette daha mühim hâdiselerin cere- yan ettiğini söylemiş, gazetelerden o mevzular üzerine eğilmelerini is- temiştir. Memlekette mühim bir çok hâdise cereyan edebilir. Ama umumi efkârın merak ettiği mevzularda bilgi vermek gazetecinin vazifelerin- den biridir ve hiç kimse şüphe etmesin Yassıada bugün Türkiyenin | numaralı merak kaynağıdır. Orada hayat nasıl geçiyor, Sayarlar, Mİ Koraltanlar -Allah selâmet versin, onunla pek ilgilenen ya..-, Zorlular ne yapıyorlar, durumları, tutumları nadir,' kaçta kalkıyorlar, kaçta yatıyorlar, nasıl bir rejime tâbi tutuluyorlar? Bun- lar umumi efkârın öğrenmekten hoşlanacağı hususlardır ve doğrusu istenilirse o noktalara ışık tutmakta ne gibi bir mahzur olabileceğini anlamak zordur. Silâhlı Kuvvetlerin etinde imkânlar vardır. Kendi va- sıtalarıyla resimler çekebiliri röportaj tarzında yazılar hazırlayabilir. Bunlar bütün basına verilir ve aynen neşri istenilir. Böylece hem at- latma gayretiyle yalan imâlinin önü alınır, hem de lüzumlu bir iş ya- pılmış olur. Zira basın hürriyetine yürekten inanmış ve onun ayakta kalması için her gayreti az gören bugünkü iktidarın kütleleri böyle bir mevzu- da aydınlatmanın faydasını sezmesi gerekir. Haberlerin gazetelere in- tikali menedilir edilmez zaten faal halde bulunan kulak gazetesinin ti- rajını arttırması son derece normaldir. Nasıl basın hürriyetinin suiis- timaline karşı en tesirli silâh gene basın hürriyetiyse yalan haberin başlıca düşmanı da doğru haberdir ve iktisattaki kaidenin aksine, doğ- ru haber yalan haberi dalma kovar. Duruşmaların başlamasına kadar Silâhlı Kuvvetler Yassındadaki hayat hakkında renkli, resimli, tafsi- lâtlı, alâka Uyandırıcı yazılar hazırlar ve bunu muntazam servis haline süratla sokarsa hem şikâyet mevzuu asılsız neşriyat ortadan kalkar, hem de umumi efkâr tatmin eter. Buna yaparken de gazeteciliğin bir ana prensibi hatırdan çıkarıl- mamalı, bugünün işi yarına bırakılmamalıdır. eller bir şeyi hesaba katmamışlardı: Halkın sevgisini! Nitekim Gürsel şehre girdiğinde toplanan kalabalığın sevgisi karşısın- da silâhlı Mehmetçikler dayanama- dılar ve Generali karşılamağa gelen vatandaşlara silâhlarının, uçlarıyla yol gösterdiler. Toplanan kalabalık Orduevinin önünü tamamen doldurdu. İşin alâka çekici tarafı toplananların arasında İskenderundaki lüks villâla- rın sakinleriyle bir zamanın cakalı e bulunmayışıydı. Dur amacasına tezahürat yapanlar eski elbiseli nasırlı, elli, yanık yüzlü, saç- ları umumiyetle kısa kesilmiş ve İs- kenderunun bu caddesine seyrek ine- bilen fakir halk tabakasıydı. Bir de İskenderunlu öğretmenler ve aydın- lar. Sessiz Ayrılış. gürselin ( ikinci yurtiçi seyahati bi- rincisi kadar sessiz sedasız başla- dı, General sureti kafiyede uğurlama AKİS, 3 AĞUSTOS 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: