3 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

3 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden Biz Bunlarla Başa Çıkabiliriz Bir gazete on gün için kapatılmış bulunuyor. Bir ya- zarın elinden kalemi alınmış, daha doğrusu bir ya- zar sütunlarından o uzaklaştırılmıştır. e Gazete tahrik yapmıştır, gazete kütleleri birbirleri aleyhine kışkırt- mıştır, gazete,bir belirli maksat uğrunda selâmetimizi sağlayan İnkılâp hareketini soysuzlaştırmaya hesaplı, plânlı, programlı şekilde (o çalışmıştır. Yazara gelince, "mâlüm"dur ki halikında tek söz söylemeye lüzum yoktur. Buna rağmen, cereyan eden hadiselerin mim bir eziklik doğurduğunu inkâr edecek deği- lim Evvelâ, bir noktayı belirtmem lâzımdır. Tasvibi asla caiz olmayan bir manevraya girişmiş bulunan ga- zetenin Örfi İdare tarafından cezalandırılmış olması son derece tabiidir. Bunun basın hürriyetiyle bir alâ- kası elbette ki yoktur. Gazetelerin dokunulmazlıkları mevcut değildir ve her hürriyet gibi basın hürriyeti de bir hududun ötesine taşmamakla mükelleftir. Taşdı mı, li anarşi başlamış demektir. Buna göz yum- mak o cemiyetin idaresiyle vazifeli kimseler için SEAS ve doğrusu istenilirse işbaşındakilerin zihniyetine hatalı teşhis koymamış- sam, bir ceza bile değil, ancak bir akılı başa toplama mühletidir. Eğer gazete Milli Birlik Komitesinin aley- hinde vaziyet almış bulunsaydı ve Milli Birlik Komi- tesi buna tahammül edemeyip gazeteyi kapatsaydı söyleyecek çok söz bulunurdu. Madem ki 27 Mayıs fik- re zincir vurmaya kalkışanlara karşı bir ayaklanma- dır, böyle bir ayaklanmayı doğru bulmayanlara dahi söz hakkı tanımak O İnkılâba ancak kuvvet (verirdi. Ama, hayır! Gazete, Milli Birlik Komitesinin aleyhin- de değil lehinde vaziyet aldığı ve kendisini bu Komite- nin sözcüsü diye satmaya kalkıştığından dolayı kapa- tılmıştır. Cürmün, T. Ceza Kanunundaki maddesi gali- ba sahtekârlıktır. Bu bakımdan gazetenin yayınlan- masının resmi makamlar tarafından men'inde üzüle- cek hiç bir cihet yoktur. Yüreğimdeki eziklik bu men karârının gecikmiş ve bir takım tadsız hâdiselerin vu- kuunu beklemiş olması yüzündendir. Ben gençlerin Havadis önünde ve Peyami Safa aleyhinde gösteri yapmalarından hoşlanmadım. Sanı- rım ki bu hissimi olduğu gibi ifadede başkalarından biraz fazla bile hakkım vardır. Zira “suyun altındaki oyun"un tehlikesine alenen ilk dikkat bu mecmua olmuştur ve bu mecmua e oyuna karşı en sert şekilde cephe almıştır. Ama bize düşen bir vazife- nin başkaları tarafından ifasına kalkışılması yersiz olmuştur, aslında suçlu bulunanları bir takım kimseler nezdinde fikir hürriyetinin şampiyonu yapmıştır. Çün- kü hâdiseler, öyle bir veçhe almıştır ki ister istemez fikirle kuvvet karşı karşı;,a gelmiş ve Peyami Safa ile ideal arkadaşları sanki fikre değil kuvvete çarptıkla- rından batmış görünmüşlerdir. Bunun çeşitli yürekler- de, hiç hakları bulunmadığı halde, Peyami Safa ile ide- al arkadaşlarına neredeyse merhamet topladığım gör- memezlikten gelmek başı kuma sokmaktan farksızdır. Halbuki biz, bunların hakkından pek âlâ gelebilir, bun- larla pek âlâ başa çıkabilirdik. Eğer bu memleketin AKİS, 3 AĞUSTOS 1969. Metin TOKER inkılâplara bağlı, demokrasiye inanmış kalemleri bir Cingöz Recainin foyasını az gelişmiş kütleler nezdinde bile ortaya çıkaramazlarsa her şeyden ümidi kesip ka- buğa çekilmek en akıllıca hal çâresidir. Allahtan ki va- ziyet bu değildir ve bırakınız biri, bin Peyami Safanın ağzının payını vermek işten bile sayılamaz. İnkılâpların korunması mevzuunda gençlere ödev düştüğünü ben kabul edenlerdenim. n nerede başladığı hususunda, tir. Suç işler, savcılar harekete geçmez. Kâğıdıymış, mürekkebiymiş, çinkosuymuş akar. Hiç bir şeyden fü- turu yoktur. Astığı astık, kestiği kestiktir. İşi o kadar azıtır ki kendisi gibi düşünmeyenlere diye haykırır. Buna karşı gençler galeyana gelirse ve gider matbaayı şımarık iktidarzâdelerin başına geçirirse hiç kimsenin söz hakkı bulunmaz. Devletin âdil olmadığı cemiyetlerde herkesin kendi kendine adalet dağıtması kadar tabii ve mantıki ne bulunur ki.. O bakımdan eğer bugün işbaşında bulunanlar Peyami Safanın veya Or- han Seyfinin, Ali Fuat Başgilin veya bilmem ne Evli- yaoğlunun desteğiyse 27 Mayısı yaratan gençlerin bir defa daha vazife başına koşmaları An borcu- dur. Ama vaziyet bunun tam tersidir Eğer hülâsa etmek gerekirse derim ki resmi ma- kamlar bozguncu faaliyet karşısında vaziyet almakta gecikmişler, tarafsızlık iddialarında mübalâğaya kaç- tıklarından su altına cesaret vermişlerdir. Bu yüzden Atatürk inkılâplarının hakiki ve güvenilir gençler seslerini yükseltmişler, ihtarda bulunmuşlar- dır. Halbuki bu tutum takınılırken bütün ciddi Türk basını Havadisi ve onun perişan ateşi altına almış, yazdıklarını mıştı. Bunda zaferin Peyami Safa ve ideal arkadaşla- rında değil ilericilerde kalacağım tahinin etmek hiç zor değildi. Bu yüzdendir ki müdahale fazla kaçmıştır. Hükümet sinsi faaliyeti tasvip etmezken ve hürriyeti- ne kavuşmuş basın herkesin ağzının payını vermek üzereyken yn hareket Allahtan ki teşebbüs saf- hasında kalm am anl Safa konuşsun, Orhan Seyfi Or- onların hepsinin ipliğini pazara çıkarabilecek kuvvet- tedir. Zira şimdiye kadar doğramın, doğru olmayan karşısında yenildiği işitilmiş bir husus değildir. Tahri- kat suç haline geldi mi vaziyet almak resmi makamla- rın, gelmedi mi Peyami Safanın ve ideal arkadaşları- nın çanına ot tıkamak o "Bir kısım Basın'ın işidir. Genç- lere düşen her namuslu aydın gibi yüksek hakemlik yap- maktır. Eğer işbaşındakilerin vazifelerini ihmal ettiği veya atalete düştüğü sabit olursa o zaman "Demokrasi nesli" harekete geçmekle sâdece hakkını kullanmaz, vazifesini da yapmış olur. 8 Nisan günü Menderesin topuna, tüfeğine karşı göğüs açıp 27 Mayısın gerçekleşmesinde baş rolü oy- nayanlar için Cingöz Recai ve arkadaşları öylesine ha- fi' bir meşgaledir ki...

Bu sayıdan diğer sayfalar: