3 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

3 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER tay Türkiyenin bir parçasıydı. Gerçi talepleri pek ciddiye almamak lâzım- dı. Ama bir karış toprak için bir mil- let ortadan kaldırabilirdi. Hataya el uzanırsa bu el Türk milleti tarafın- dan kırılırdı. Başkan dinliyenlere te- minat verdi. Artık rahat uyuyabilir- lerdi. Yanık yüzlü Güneylileri bir sevinç kapladı. Belki beş dakika Devlet Başkanını alkışladılar. Bağırdılar, çağırdılar, "Yaşa Paşa!" dediler. Gürsel ellerini arkasına neyli sevgisinin tezahürlerini seyre- diyordu. Başım hafifçe sağa eğmişti. Şapkası da aynı yönde hafifçe eğikti. Tezahüratın dinmesini bekledi. Sonra iki elini havaya kaldırarak uzun uzun İskenderunluları selâmladı Terasın sağ tarafından küçük bir odaya geçiliyordu. Odada büyük bir vantilatör havayı serinletmeğe çalış- maktaydı. Ama gene de oda bir fin hamamı kadar sıcaktı. Mendiliyle te- rini silen Devlet Başkanı sıcaktan Şi- kâyet etti. Yan odaya geçilmesi söy- lendi. Yan odada soğuk hava terti- batı, vardı. Gürsel, Milli Savunma Ba- kanı ve Hatay Valisi yan odaya geç- tiler. Odada açık yeşil zemin Üzerine koyu renk çiçekler işli goblen kaplı üç koltuk bulunuyordu. Sade döşen- miş bir odaydı. Ortada küçük bir masa vardı. Başkan Gürsel su istedi. Bu arada meşhur Samsun sigarala- rından birini daha yakmış, keyifli ke- yifli tüttürmeğe başlamıştı. Getiri- len suyu yarısına kadar içti. Odada birkaç dakika oturuldu. Kıbrıs Türk Birliğine Alay Sancağı verilecekti. Siz oraya sulh götürüyorsunuz.. Kıbrıs Türk Birliği caddenin sağın- da yer almıştı. General Gürsel Orduevinin kapısından çıktı ve hal- kın arasında yaya yürümeğe başladı. a selâmlıyor ve gülümsüyor- Arada bir askerlerin arasından kaçanlar Gürselin eline atılıyorlardı. Gürsel her defasında elinin öpülme- sine mâni olmaya çalışıyordu. El öp- mek için atılanların ekserisi kadın- lardı. Bu minval üzere merasim için hazırlanan ve bir mikrofon yerleşti- rilmiş bulunan mahalle gelindi. Gür- selin etrafım foto muhabirleri sar- mış, mütemadiyen resim çekmektey- diler. Devlet Başkanı babacan tav- rıyla foto muhabirlerine takıldı: — Yahu ne kadar çok çekiyorsu- nuz! Bıktım sizden.." Bu arada Alay Sancağı getirilmiş ve Gürsele verilmişti. General, Alay Kumandanını çağırdı ve kendisini tebrik ederek sancağı kumandana teslim etti. Sonra iki elini göbeğinin üstünde kavuşturarak bir çelik du- var sertliğiyle dimdik duran Kıbrıs 18 Türk Alayına uzun uzun baktı. Gür- sel o anda bir Devlet Başkam değil, bir Başkumandandı. Askerdi. Alaya asker gözüyle bakıyordu. Mikrofona eğildi ve Kıbrıs Türk Alayına kısa bir hitabede bulundu. Alay Kıbrısa sulh götürüyordu. Silâh dövüşmek için yapılmıştı. Ama Türk Alayının silâhı sulhun muhafazası içindi. Böy- le'bir vazife pek az kimseye nasip olmaktaydı. Gürsel Alayın geçit resmini ifa etmesi için, ellerine atılanların ara- sından güçlükle karşıya geçti. Men- diliyle terleyen yüzünü ve başım sili- yor, etrafındakilere takılıyordu, Bir ara gözleri gene Alaya ilişti. Daha iyi görebilmek için eliyle, mâni olan- lara çekilmelerini işaret etti. Başım yordu. Geçit resmi bitince Alay Kuman- dam koşarak General Gürselin önüne geldi. Topukların sertçe birbirine vurarak Generali selâmladı. o Devlet Başkam, Kumandanı tebrik ederek elini sıktı ve beraberindekilerle yürü- meğe başladı. Bu sırada bando Har- biye Marşını çalıyor ve toplanan bin- lerce kişi hep bir ağızdan bu marşı söylüyordu. Asker işi olsun canım.. Gürsel Orduevinden içeri terden' SI- rılsıklam şekilde girdi. nunu geçti Salondaki caz bu sırada rbiye Marşını çalmaktaydı. Mer- divenlerden çikarken yorgunluğunu Gürsel İskenderun Orduevi balkonunda Halk için, sağ tarafa eğerek kaşlarını bu defa daha askerce çattı ve bir ordu ku- mandanı gözüyle Kıbrıs Türk Alayı- nı profilden uzun usun seyretti. Be- genmiş olacakki gülümsedi. Geçit resmi başlamıştı. Alay Sancağının arkasından sert ve dinç adımlarla kara yağız Meh- metçikler Başkumandanlarını selâm- ladılar. Gürsel bütün geçit resmi bo- yunca şeklini değiştirmedi. Başı ha- fifçe yana eğikti. Gözleri kısılmıştı. Askeri seyrederken bakışlarında, bir başka anlam vardı. Bunlar sert, kar- tal gibi bakışlardı. Bazen yumuşuyor ve askeri çocuğunu okşayan baba şefkatiyle seyrediyordu. Bazen yüzü geriliyor, kaşlarını çatıyordu. Ama yerinden bir santimi bile kımıldamı- halk arasında unutmuştu. Dar koridorun sonunda- ki, biraz evvel oturduğu odaya girdi. Ceketini çıkardı. Gömleğinin hâki rengi terden koyu kahverengi olmuş- tu. Vücudu sırılsıklamdı. Ellerini, yü- zünü yıkamak istediğini söyledi. Be- raberindekiler havlu aramağa koşar- ken General gülümsedi; — Yahu telâş etmeyin, asker işi olsun bu da.. Bir, Şey yaparız, her- halde""dedi. Bu sırada kendisine üşüyeceğini söyliyenlere: — Haklısınız ama, ne yapalım? Hemen döneceğiz diye yanımıza ufak bir çanta bile almamıştık" diye ce- vap verdi. Sonra banyoya girerek el- lerini yıkamaya koyuldu Telâş arasında AKİS, 3 AĞUSTOS 1960 Generalin yaveri

Bu sayıdan diğer sayfalar: