15 Mayıs 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 36

15 Mayıs 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 36
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSİKİ Konserler Suna Kan resitali u mevsim Kontiya'nın Saray sine- masında düzenlediği (o resitallerin hiçbiri gişe başarısına ulaşamadı. Su- na Kanın resitali de, Saray sineması konserleri devamlılarının bu yıl mu- sikiye karşı gösterdikleri isteksizliği gideremedi. Gene salonda pekçok boş yer vardı. Üstelik bu kere dinleyicilerin ço- gunluğu, program yunca memnu- niyetsizliklerini o -nezaketsizliğe ka- çarak olmasa bile- belli etmekten ge- ri kalmadılar. Bu memnuniyetsizli- ğin sebebi, Suna Kanın kusurlarıyla değil, aksine, Oo vasıflarından biriyle alâkalıdır. Suna Kan, Türk bestecile- rine kargı bir mesuliyet ( taşıdığını İdrak etmiş seyrek icracılarımızdan - dır. Programına iki tane Türk eseri koymuştu: İlhan Usmanbaşın ke- man ve piyano için Beş Çalışmasıyla, Adnan Saygunun sonatı. Bunlardan Usmanbaşın eseri çağımız musikisi- nin dil yeniliklerinden birini aksetti- ren bir musikidir. Suna Kan bununla da kalmamış, programına iki modern besteci daha almıştı: Bartok ile Henk Badings.. Gerçi oBartok'un Rumen Danslarında olsun, Badings'in Cap- riccio'sunda olsun, modern musikiye kulağı alışmamış bir dinleyicinin ya- dırgayacağı hiçbir şey yoktu ama, bu İki ismi programda görmek bile uyu- şuk zevkli dinleyicileri rahatsız et- yeterdi. Bunu önceden sezip tedbirli davranan Konur firması, dinleyicileri gişeden daha da uzak- laştırmamak için programı önceden ilân etmemeyi tercih etmişti. Ama gene de, Suna Kanın Türk besteci- lerine ve modern sanata karşı tutu- lanmıştı. Resitalde dinleyici azlığının bu yüzden olduğu da düşünülebilir. Konserin ilk bölümünün son par- çası olan Saygun sonatı bitip de din- leyiciler antrakta çıkarken' etrafa kulak verenler birçok O dinleyicinin “rezalet"- kelimesini duy- Türk halk musikisi tında tembel kulakları okşamıyacak hiçbir şey yoktu. Aslında dinleyici- lerin tepkisi eseri İlk defa duymuş olmaları sebebiyleydi. o Beethoven'in tanınmamış bir eseri, bir Türk bes- tecisinin adıyla sunulsaydı tepkinin başka türlü olmıyacağı kestirilebilir- di. Hele sıra. İlhan Usmanbaşın, Say- gununkinden elli yıl daha ilerde bir üslüpta yazmış olduğu parçalara gel- diğinde, icra sırasında dinleyici ço- 32 gunluğunun omemnuniyetsizliği dik- katli kulakların işitebileceği kadar yükselmiye başladı. böyle bir programla böyle bir dinleyici topluluğu karşısı- na çıkmakla büyük bir risk göze al- mış, fakat sanata karsı, hele yaşadı- ğı memleketin sanat idealine karşı mesuliyetini tanıdığım ispat etmiş- tir. Peki onu destekliyen yok muy- du? Vardı: Galerideki gerçek sanat- severler— Hele İlhan Usmanbaşın e- serinin çalınması bittiğinde eseri ve Suna Kam candan alkışlıyanlar on- lar oldular. Kolejdeki konser | gün Suna Kan, Arnavutköy Kız Kolejinde, daha anlayışlı bir dinleyici topluluğu önünde, bir resi- tal daha verdi. serine, bir gün önce çaldığı Pergolesi sonatıyla baş, ladı. Mozart'ın si bemol sonatıyla ve Jean Martinon'un solo sonatıyla de- vam etti. İkinci bölümde eşlik piya- nisti Ferhunde Erkin, Ulvi Cemal Erkinin piyano için o"Duyuşlar'ını çaldı ve program Adnan Saygunun keman ve piyano için süitiyle bitti. Her Od konserde de Suna Kan, yalnız yurdumuzun . değil, günümü- zün en büyük tefsircilerinden biri ol- duğunu, hele klasik, klâsik öncesi ve modern repertuarda eşine seyrek rastlanır başarıda bir kemancı oldu- gunu bir kere daha ispat etti. İki konserden birincisi, programda Türk sanat musikisinin şaheserlerinden birini, İlhan Usmanbaşın Beş Çalış- masını taşıması bakımından daha da büyük bir Önem taşıyordu. İcra, yorum ve program bakımın- dan Suna Kan konserleri, 1960 - 61 İstanbul konser mevsiminin en başa- rılı resitalleri sayılabilir. Tanınmamış eserler konseri Bitirdiğimiz hafta İstanbulda, At- las sinemasında, mevsimin en seç- kin konserlerinden birini veren "Gruppo Musiche Rare" adlı İtalyan kuarteti, adından da anlaşılabileceği tanıtmak vazifesini yüklenmiş bir topluluktu. Kuartetin iki programındaki eserler- den en az ikisi şunu ortaya koydu ki, bir eserin halk çoğunluğu tara- fından ve zaman geçmesiyle, musibet ya da menfi bir hüküm giymesi, o e- serin gerçek değerim ortaya koyma- ya yetmemektedir. £ Böyle bir eser. yüklüce ansiklopedilerde bile adına rastlanmıyan bir İtalyan o bestecisi- nin kuartetiydi. Gambini adlı ve Be- ethoven çağdaşı bu bestecinin, sol minör kuartetine bakılırsa, XIX. yüz- Suna Kan Sihirli parmaklar yılın ilk yarısının en güçlü yaratıcı- larından biri sayılmamak için hiçbir eksiği yoktu. Programdaki bir baş- ka "bilinmez" eser, Mozart'ın Mila- no kuarteti adını taşıyan bir do ma- jör kuartetiydi. XVII. yüzyılın ünlü İtalyan oratoryocularından Carissi- mi'nin bir aryası, XX. yüzyıldan Piz- zetti'nin iki şarkısından sonra, bü- tün bunlara kıyasla çok daha ünlü iki eserle, Hugo Wolf'un İtalyan Se- renadı ve Malipiero'nun ispetti e Strambotti" adlı okuartetiyle prog- ram kapandı. Malipiero'nun kuarteti özellikle, bir yandan tekrarlanan fi- gürlerin -ostinato'ların-, öte yandan bu figürlerin üzerinde beliren melo- dilerin yarattığı kaçınılmaz etki ile dinleyiciyi bağlıyordu. İkinci programın şaheseri, Mo- zart'ın çağdaşı Avusturyalı besteci Dittersdorfun, hayal luş zenginliği ve neği mi bemol majör kuartetiydi. Ça- gının en ünlü o bestecilerinden olan Dittersdorf'un bugün yeniden tanın- ası bir yandan musiki bilginlerinin fildişi kulelerinden çıkıp halka doğ- ru uzanmalarına, öte yandan da "Mu- siche Rare" gibi toplulukların teşeb- büslerine obağlıydı. e Programı açan dörtlü konserto, bestecisi Galuppi'- nin kontrapunta ustalığını ortaya koymaktan daha ötede önem taşıyan bir eser değildi Paganini'nin mi mi-, nör kuarteti, üç çalgı eşliğiyle bir keman konsertosu sayılabilecek, eğ- lenceli bir gösteriş musikisiydi. Çağ- daş İngiliz Benjamin Britten'in, sop- rano ve yaylılar için düzenlenmiş "A Charm of Lullabies" bu bestecinin AKİS, 15 MAYIS 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: