24 Mart 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

24 Mart 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir muhtelitini B Sdan mün ekkep kuv- | | vetli bir muhtelitin şeh- rimize gelmesi üzerine ü . İlk oyun A. - kaleci Osman olmak üzre Ay-Göztepe muhtelitiyle yapıldı. izmir takımı: Nehmet, Kebil Nazmi yi İhsaa - Hakkı BlRs Naci Müzaffer Namik Tafat İstanbul mkımı ise | I affer göle hci ılukilm— | X N hullahr uzerınde feım bıı sir bıirakmıştı. Buna “yağmen büyük bir ceht âllşdn mısafıı lerimiz tâh izmirin hakimiyeti “altında cereyan ediyordu. / Birinci haftayimin ni — yetlerine doğru Muzalfer inci golu kaydetti. i haftayımda oyun pek — heyecansız cereyan etti. “Oyun bu şekilde beraber- | Tikle bitam buldu. Altay K. S. K ile maç ir takımı bu maça daha kuüvvetli şekilde çıkmıştı. Vahi İsmmil Tlalil Salahı Ylayali Bu oyuna İstanbul oyun- “cuları da daha kuvvetli Mösyö Sover şu sözleri de ilâ- ve eti — Bu puslayı “nereden buldu- ğumu soracaksınız, değil mi? an- O İatayımı siz - yukarda - tahkikat. — şaparken salonun kapısı şiddetle açıldı ve içeriye maskeli adam girdi. Ben korktum ve bir. köşe- ye gizlenmek istedim. Maskeli — adam üzerime doğru yürüdü.Ba- ğiracaktım, O vakit: Sus ve kork- mal,, dedi. Yanıma yaklaştı, avucunum için- de buruşturduğu şu kâat parçası- ni bana uzatarak dedi ki: Allah aşkına mösyö, şu kısa mektubumu Daxâ bir şekilde çıkmıştı. terdi. geldi. ve ya daha zi | neticelenmemesine başta ve Sakarı yapılan üçücü Altınordunun şekli şı mini | izmir siporcuları üzerinde | | fena bir tesir braktı. tanbul; muhtelitini sim stadyomunda mağlup galibiyet yi 24 Mart 1929 zmir takımları Istanbulun kuvvetli mağlup etti Bu- nunla beraber İzmir ta- kımı hakim bir oyun gös- sıfır - bir — galip Bu neticenin beş ade farkla Şekip ve Sami beylerin atak oyunlarıdır. takımından Halit beyi fak oldular. izmir Vehap - ve r çok muvaf- Üçüncü maç Altınordu a muhteliti ile maçta Sabaladdin Zeki Ltf B het kasının [ı.ırelxetı is- Tak- ci dakıdıı m;ıkahe[e eden izmir muhtelitinin ler. daveti reddedilmemeli O yün bu şekilde | Bilhassa gelen muhtelitin görmeden gidişi oldukça tuhaf tefsir | edilebilir. A Adnan Dikilide yağmurların mahsulâta zararı Dikilide yağmurların - yaptığı hasara dair şu malümat gelmiştir. Yağmurlar yüzünden - zer'i yüzde 25 noksan olmuştur. Y murun yaplığı hasar mikdarı yüzde 50 dir. Seferihisarda 400 dönüm bi day, 650 dö yulaf, 100 dönüm çavdar mahvol- muştur. Edremitte kış zer'iyatı mikdarı şu süretledi 17840 dönüm arpa, 4306 çax dar, 4263 bakla ekih CASUS MEKTEBi Mis NORA nAvis in sergüzeştleri Madam közberge gizli olarak ver ve bu muhaveremiz mahrem kalsın!,, Puslayı elime sıkıştırdı, ve ben korku ve tereddüt içinde ayakta dürürken, " meçhuül / adam telâşla ötelden çıkıp git — Böyle şüpheli bir adam ya- nınıza kadar gelmeğe cür'et ediyor da derdesti için neden derhal ihbaratta bulumı ur.nımu" dan okudum ve cinayeti o'mas- keli adamin irtikâp ettiğine kail | oldum. gittikten sonra ne yapa- bilirdim..? |Bir cami avlısında ra- sat merkezi yapılacak Malagadaki cami Bu sene Mayısın dokuzunda güneş tutulacaktır. Küsuf en ziyade Asıyanın — müntehayi — cenubunde görülecektir. Bunun için Dünyanın en meşhur. hey'etşnasları küsufu layikiyle tetkik için Malaka şibih ceziresinin cenubuna gidiyorlar Lâakın bu memleket gayet arı- oldugundan — heyatşinaslar hassas ve nazik aletlerini yerleş- tirmek için bir camiden başka | münasip bir yer bulamamışlardır. | Avlisinda alâti rasadiye konulacak | (Alorstar)daki camidi | Büyük bir merkez Bütün iııîiîieîf tenvir edecek fabrika Bütün İngiltere kıt'asını lenvir edecek muazzam bir elektrik fab- rikası Birmingam civarında Huns Hiltte inşa olunuyor. Bu fabrika- nın iki büyük tebrit kulesinin i şaalı şimdiden - çok. ilerlemişi Bu kuleler dünyanın en muazzam asarındandır. Her kul. 1 215 kadem- dir. Her kulenin eskiletinin telleri için 250 ton çelik sarfolunmuştur. Her iki kule saatta dört milyon galon su tebrit edecektir. Her kulenin altında gayet büyük birer havuz bulunacaktır. Bu. fabrika edildikten sonra bütün İngilterenin elektrik ihtiyacı buradan temin olunacak- tır. Meselâ — Londra, — İngilterenin cenubunda bulunan Sonthampton ve şimalinde bulüman Cisgov ve Edinburg muhtaç oldukları elek- trik — kuvvetini — Birmingamdan alacakları ikmal -over salonda yanlız oturürken birdenbire salo- nun kapısı açılmış ve maskeli bir adam ona bir kâat parçası vere- rek kaçıp git Tabur kumandanı : kat, 'dedi, bunu deminden niçin söylemediniz de, şimdi inü görünce, bana böyle bir hadise- den bahsediyorsunuz ? Ben memleketinizde nihayet bir misafirim. Bu cinayet bilhassa cephei harpte ve benim oturdu- gum otelde vuku bulursa elbette fazla düşünmeğe mecburum, Size derhal böyle bir meseleden bah- benden şüphelenmez mi ayağa kalktı ve İsviçreli gazeteciyi sert bir asker bakışiyle süzerek: — Mösyö / Soverl! | Kumandan dedi, | dinleyen arar; Genç sanatkâr biraz sonra sah- | neye çıkacak; localarda, koltuk- larda kendis yüzlerce halk 'on beş dakika var, locanın köşe- sinde konuşuyoruz, ona ihtısasla- toplanmış; rını. soruyurum: — Mesotsunuz niz, genç, yaşlı, yüzlerce musiki ” meftunun, sizi dinlemek için ne derin iştiyakla bekleyorlar! Biraz sonra kemanı- mızın tellerinden uçacak nağme- lerile onları kendilerinden ayıra- cak, hülya ve rüya dolo bir âleme ikleyeceksiniz. Onları renk ve ziya dolu, mar bir göge yükselteceksiniz.. Kasır- gaların çarpıştığı bulutları morar- dığı şâbikalara fırlatacak; karan- lıkların sığındığı derin uçurumlara yuvarlıyacaksınız.. Kolunuzun bir iki hareketiyle onları ( yaşı, korku, sükün, çiçek, ziya caksınız; bir Bu yüzlerce bekliyenin kalbini | çartırmaya muvaffak olacaksınız.. | Şu dakikada ruhunuzdaki seadetin derecesini bilmek isterdim. Sanatkâr beni rüyale, dalgın bakışlarla dinledi, sonra gözlerinin , yanıldığımı anlatan bir mâ- iki saniye baktı, — başını, i şeyin doğruluğuna eyice kanaat etmiş gibi ağır ağır iki tarafa çevirdi, uzun kumral saçları şakaklarına /döküldü, - toplandı. Cevap bekleyen gözlerime dudak- larım da karıştı: — Dinliyorum. — Hanım efendi, yanılıyorsunuz şu kalabalık bir seadet, en am bile veremez! zanne-, natkâr, karşısında kendisini) dinleyen kalabalıktan heyecanlmıştır; hayır, sanatkâr © yüzlerce dinli- yenin arasından yalnız. tek bir anatkâr hakikatta, yalnız tek bir dinleyen için çalar, onun — varlığıdır. ki — sanatkâra kuvvet sanatkâra verir, sanatkârı” yaşatı kârın muhayyelesinde, sanatkârın karşısında o tek dinleyenin göz- leri parlamaz, kalbi çarpmazsa, biliniz ki sanatkâr ölmüştür.. Biraz sonra genç sanatkâr, kollarında inleyen kemanla kar- şısındaki — kalpleri / altüstederken düşundüm : Veet içinde uzaklara dalan hülyalı gözleri o bir çift gözü mü anyor, yalnız onun gözlerinden mi ilham, kuvvet alabiliyor? Karşısında çar- pan kalpler ona hiç mi beyecan veremiyor, acaba?. / Çok Geçmedi, sanatkâr, şöhre- günlerinde birden değil mi? Bakı çocuk, erkek, ilham Sanat- ceye kadar zan altına alıyorum. Vazifemi ifaya mecburum. Bu pusu- layı meydana çıkarmamış olsaydınız| size karşı olan şüphelerim bu derece artmış olmayacaktı. Şimdi siz, benim nazarımda bir maznun- sunuz! Her Velleri öldürdünüz ve kendinizi — şüpheden — kurtarmak için - icabında — istimal edilmek üzere - böyle bir mektup da uy- durup - cebinize yerleştirdiniz ... Fakat, unutmayın ki, buraşı bin bir vak'anın cereyan ettiği çok mühim bir huduttur. Biz böyle desiseleri çok gördük azizim, hay- di yürüyünüz kışlayal Gazetecinin rengi sarardı: — Bu emri, biraz daha düşün- dükten sonra verseniz... — Ben kararımı verirken ki derecede düşündüm ; — ihtarınıza hacet yok. oldu. kimse bunun farkında değill | kere etmenir ire yoruldu, ııs.ım" h..ı.ıl ne Onun gittikçe zaıflayan kudreti karşısında dinleyenler hâlâ eski itiyat ve eski kanaatla kendisini alkışlarken aralarında fısıldaşıyor- lardı: — Neden, eski aşk, yecanından eser yok? Bu sualin cevabını yalnız ben verebilirdim. Sahneden her defasında şimdi bitkin, — yorgun —ayrılan genç sanatkârın derdini - öyle deriden anlamıştım kil.. eski he- Şüküfe Nihal Eski dost İsmini unuttuğu dostunu nasil bulmuş Belçikada M. Zoral isminde biri garip bir usule müracaat ederek görüşmek istediği bir arkadaşını bulmuştur. M. Zoral bir kaç sene evel Hindistanda bulunurken M. Dur- si isminde biri ile dost olur. İki arkadaş birlikte - çok iyi vakitayg, geçirirler. M. Dursi Hindistandan avdet edereken, arkasından memleketa geldiği zaman kendisine misafir placağına dair vant alır, vapura Aradan seneler geçer, nihayet bir gün M. Zoral bir iş için Belçikaya gelir. Bir kaç sene evel kendisine misafir olan adama verdiği sözü hatırlar. Kendisini görmek ister. Fakat bir — türlü — ta- hattur edemez. Arkadaşının Ver- vir şehrinde — oturduğu aklında kalmış. Derhal şöyle bir mektup yazar: |Grand oteldeyim. Muhakkak gel beni bul ) adres olarak — zarfın zi arkadaşının bir rermini yapar ve: |Vervirde otururan ve ismini unuttuğum — resimdeki — arkada- şima bu mektubu lutfen tevdi idiniz) diye yazar. Ertesi günü M. Dursi ötele gelerek M. Zorali bulur. ve kene disine zarfi gösterir. Zarfın üzerine posta memuru | Leopolt caddesinde yün ta: M. Dursi| diye yazmış. İnsan, bu meselede resmi görerek M. Du- rsiyi tanıyan posta memuruna mı yoksa M. Dursiyi o kadar güzel benzeterek resmini yapan M. Zo- mi hayran olmak lâzım gel ticeden mahçup olacak ve bana taraıye vermeğe mecbur kalacak- sınız. — Ziyanı yok... Mes'ul olmak- tansa, Omahçup olmayı - tercih ederim. Mösyö Lover fazla bir şey söy- lemedi, paltosunu giydi. kuman- danın emrine itaatle otelden s0- kağa çıktı. Kumandan , otelin kapısında duran nöbetçi askerlerden iki si- lâhlı nefere gazeteciyi teslim eder rzek tabur. karargâhina sevketti ve kendisi tekrar otelden içeriye girdi. Otelci kadın, kumandanın göz- cüsü idi, ona çok itimadı vardı meseleyi onunla bir daha müza- faydalı / olacağını tahmin etmişt Otelci Akadını ruyorlardı. odasında otu- (Mabadi var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: