5 Mayıs 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

5 Mayıs 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MA'I.'A —2 Mayıs 1929 1929 HARİ Hayatının ve ölümünün esrarı Her şeyinde bir başkalık vardı, gğm ayrı Bakıldığı zaman güzel denemiyecek olan yüzünün hatları birleşince avrupa salonlarını alt üst eden bir canlı manyatür hu- Süle getiriyordu. Daha onun yanına - yaklaşırken / düydüğünüz Zarip koku sizi teshir ederdi. Esasen Matanın kendisi bile zahiri güzelliği ile değil batıni güzelli; ar eder. ve muü> vaffakiyetini buna medyun bulun- duğunu açıkça söylerdi. kadınlara yaptıkları gibi kapısının önünü gözleyen kadın gardiyan- ların haline gülerdim. Çünkü ona mücavir bulunan mahpüslar bu 'kadının değişik güzelliğinden an- Tamayacakları gibi, oda ruhunu talmin etmeyecek bu insanlarla konuşmazdı bile... idamı Doktor Braleze sordum: — Binbaşı - Massardın — Mata Hari hakkında yazdığı kitabında *ölümün arefesinde dans diye bir İün.. vendir, vuk, katlliyor ü sunuz? — Hayır, Massardın yazdığını — katırlamıyorum. — Binbaşı bu bahiste diyor ki *“Herkes gibi dansöz de - vekili klünenin Reisicümhur nezdinde şon bir teşebbüste bulunmak üzere yımıı kabulünü rica ettiğini ve M. Puankarenin de huzura kabule müsaade ettiğini biliyordu. / Hayat ve mematı bu son leşeb-, büse bağlı bulunuyordu. Bu mü- lâkat saatimin üzerinden 24 saat bir zaman geçtiği halde - vekili zörünmeyince dansözü fena halde bir telâş ve korku aldı, hapis- Kane de hizmet - gören - sözleri Avallerile taciz etmeğe başladı: v Klinet- gelmedi, çünkü Pu- beni affetmedi ve yarın E:q..... dizileceğimi söylemeğede ihtiyarda cesaret yoktur." Dansözün bu sualleri ve kor- kulu hali rahiplerinin merhametini celbetmişti. Mari isminde, kısa boylu akıllı bir rahibe dansözü bu korkulu fikirlerden uzaklaştırmak için bir çare düşündü. — Madam, böyle korkulu şey- lerden bahsetmeyiniz, Fransızlar sizin gibi san'atı dünyayı tutmuş bir kadını kurşuna - dizmezler, dedi. Esasen Reisicümhurun veki- li kabul etmesi si affinize delâlet etmez mi? Affe niyeti ydı buzuruna hiç de kabul ika numerosu:80 Nakleden: M: Şevki etmezdi. Bence mesele muhakkak böyledir. ve vekiliniz. temamen kurtulmanız için çalışıyor, belki de tahliye emrini beraber getirir. | Bu sözler — bilhassa san'atı magrur. kadın üzerinde tesirini gösterdi. Sör Mari bu vadide 'onu bir defada kendisine göster- mek üzere ve sırf kendisi / içi dansetmesini rica etti. Mata H eski danslarında — olduğu soyundu. ve taş hücrenini ge 'saatlerce döndü. Tekrar güldü ve ümitlendi. , Bu hikâye karşısında doktor Bralez başını salladı ve : — Belki olmuştur, fakat benim haberim yok, dedi, sonra da ilâve — Çükü bu macera kahrama- aunın tabiatına uyğundur, onda bir çocuk safiyetiyle bi netini yanyana görel de bu sözlere kandı ve yahut belliki - eski günlerini yaşatmak için dansetti. — İdama nasıl göt ve kurşuna nasıl dizil baliseder misiniz? — Gördüklerimi anlatayım, fa- kat €en eyisi Mahpushane baş Doktoru Bizardın. bu hususdaki resmi raporunu ele geçirmekt Onda her türlü tafsilât vardı kendisinden isterseniz belki verir. — Teşekkür ederim, siz gör- düğünüzü lütfedinde, — Bizardın Raporunu da ele geçirmeğe çalı- | şırm, — 1917 senesi birinci teşrininin 15 inci günü sabahı 12 numaralı hücreye girdiğimiz vakıt dansözü uyuyor - buldük. Bu - gil vaktı ziyaretleri biz müstahdimleri için tabii bir haldir. Çünkü bir iki günde böyle bir “ziyaret baş gösterir. Fakat bun- ların mahkümlar üzerinde yaptığı tesirler çok muhteliftir. Bir kısmı sakin kalır, çıkarmaz, akibetine Diğer bir kısım ise köpürür, bağırır, insanlara ve - insanlıga karşı / dehşetli kinini — izhardan çekinmez. Cinnet alâimi gösteren, içeri girenlerin üstüne hücuma kalkanlar da eksik değildir. Gül- menin her nevini bu idam mah- kümlarının - dudakları gürebilirsiniz. Korku, halecan alâmeti, bir iskeletin sırıtmasını andıran gü- sesini izar eder. üzerinde lüşler, hudutsuz gürüra delâlet | eden dudak bükülmeri, hulâsa her nevini müşahede edebilirsi- Bizir bir heyet halinde içeri CASUS MEKTEBİ Mis NORA DAVİS in sergüzeştleri in, ölmez bir aşkın fırtınaları arasında bocalı- yarak ber türlü deliliği yapmağa azmetmiş olan Mülâım KORBEY- in oynadığı bu feci roldan haberi olmayan Madam Hüzberg kendi kendine bin türlü muhakemeler 've mütalâalarla vakit geçiriyor.. Hadisede kimin parmağı olduğu- B eres Mahkeme Iıuzıırııııdı “Yüzbaşı Hartmanın tavsiyesi Binbaşı Vellerin Berlin zındanı- aa atıldığınn onbeşinci gü Madam Hüzberg, — nışanlısının çok iyi arkadaşı olan yüzbaşı Hartmanı görmeğe gitmişti. Genç kadın, nişanlısının / arka- daşı olan bu Alman zabitile has- tahânde — tanışmıştır. O, çok temiz kalbi ve arkadaşına sadık bir erkekti. Yüzbaşı Hartman genç kadının telâşım görünce onu nasıl teselli edeceğini düşündü.. Yüzündeki hatlardan belliydi ki, alman zabiti arkadaşının ölümden kurtulmasını zannetmiyordu. Madam Hüzberg, genç zabitin ellerine sarılarak yalvardı ; — Vellerden haber almak için Halk sütunu Bir davet İstanbul müddelimümiliğinden : aat etmesi Tüzümü- nun gazetenizle ilânı dememni - olucur eföndim, Bir teblig İstanbül müdütumumüliğinden * Demirci Hakimliğine tayin kılınan ve mozünen - İstanbulda — olduğu — gnlaşılanı | Gazlayıntap sulh hakimi Necmçttin beyin Vazift cetidesine heman bareket etmesi Tüzumunün - Gazetenizele - ilânı temonni olunur- efendim. İş arıyorum Üzün “müddet gümrük işlerile iştial ettim. Her nevi gümrük mmamelesine vakıfın. Uzun müddet maraf bir şirke- tin nezdinde çalıştır. gümrüklerde mu- am içi yardır, Adreslın A) ha Zayi nesinde - Ortaköyde ktün Gazi paşa yatı mektebinden a'dığım şahadet yamo ile nüfus tezkeremi zayi ettim ye 81 nilerini çıkar kilerinin bükmü yoktar. Zahide Bir eczacıya ihtiyacı olanlar Diplomah bir cezacıya ihtiyacı olan- Jarın şu adrese müracaatları Beşiktaş tramvay deposu Doktoru Şevket girişinizden uyanan dansöz bida- yette bunlardan hiç birisini izhar etmedi. Evelâ yatakta oturdu. Sonra ayağa kalktı, vekili yanına yak- laşt, kulağına bir şeyler fısıldadı ve işte o vakıt müthiş, tamamen adetinin bilâfında bir kahkaha hücrenin taş sakfını çınlattı. * Bu kahkaha herkesi dondurdu, en firaklı ağlamalar bile onun dar feci bir tesir yapamazdı. İçimizden birisi — Kadıncağız çıldırdı. galiba dedi. Hâlâ üstündeki - gecelikle duran Mata ona doğru yü — Hayır. efendi. çıldırmadım, vallı ihtiyarın söylediklerine orum. Klünet bana he diyor iyormusunuz? Bilmem hangi kanunun 27 inci maddesinc — nazaran — mecnunlar idam edilmeyeceği cinnet alâmeti göstermekliğimi tavsiye ediyor. Halbuki ben son demimi böyle gülünç bir şekilde hitama erdirmek istemem, Bu gülme bir müddet daha devam etti. — Zavallı klünet sen beni hiç anlamadın. Sonra siması ” gene ciddileşti ve hücreden gir miş memur ve zabitlere döne- rek: (Mabadı var ) size geldim.. Herkeste onun hak- kında tahaf bir ümitsizlik var.. Hattâ sizde bile. Alman zabiti gülünç bir tavurla başını salladı: — Hayır.. Hayır.. Veller vatan haini olamaz. O masumdur.. Ve emin olunuz ki, hakikat her halde tezahur edecektir! Madam Hüzberg - bu müşkilâtla dinliyordu. — Rica ederim, dedi, ikattan — bahsı gündür kiminle gö bana onun vaziyı gunu ima ettiler. bulunduğu zından: Ve beni, onun | Pöyle kahraman bir dan da anlıyorum bir ceza görecektir Hartman ağlamağa başladı. —Ah Vellcecer! O ne büyük bir vatanperverdir... kim inanırki zabit kendi Her akşam Bir hikâye | Sanatkâr kadın: — Doktor, usandım bu bitmi- yen heyecandan! Biraz beni sa- kinleştirecek bir şey ver de din- leneyim. Edebi, güzel bi başımı döndürüyor; dürecek kadar kalbimi çaptırıyor; öyle yoruluyorum kil Biraz daha sakin okusam biraz daha sakin yazsam, ne iyi olacak! Doktor: — Hanım efendi, kaç dafa söyledim, çalışmayınız, okumayı- maz, hele hiç yazmayınız. Di mzharekette, kalbiniz heyecanda oldukça siz bu sinirden kurtula- mıyacaksınız ! Uyuyamazsınız, ra- hat edemezsiniz, sıhhatiniz bozu- hur, taravetiniz kaybolur; daha ne söyleyim, biraz her hanım gibi olunuz efendim, sabahları güneşli havada gezmeye çıkınız, öğle uy- kusuna yatınız, akşamları, çaylara gidiniz, sinemaya gidiniz, gülünüz, eyleniniz biraz! Geceleri vaktinde yatıniz, yatmadan evel katiyyen okumayınız ki heyecan uykunuzu kaçırmasın, — sözlerimi dinle, bakınız nasıl asaiyetibmiz sükünet bulur, sıhhatiniz yerine ge — İstiyorum da yapamıyorum, İçimdeki heyecan nerde olsa beni buluyor. Bir gurup parçası, bir mısra, bir sefil çocuk beni hara- betmiye kâfi! Sonra, bir heyecan- lar huylarıma de tesir ediyor, olur olmaz her şeye sinirleniyo- rum, tabii sıhhatum de bozuluyor.. içimden bir. heyecan hamlesi, deniz kenarında, uçurum tepesinde nerede olursam - olayım, beni iki metre ileriye fırlatacak kuvvetle geliyor. Bir gün kendime hâkim olmadığım bir dakika. — Aman hanım efendil — Vallahi böyle doktor! belki duyğularımı biraz sakinleştirebi- lirsiniz... — Ben size bir şey yazayım, olmaz amma —muntazaman alınız nasıl sakinleşir, rahat edersiniz. Doktor : — Nasılsınız hanım efendimiz , sizi toplamış, renginiz yerine gelk miş, sakin görüyorum, ilâçlar her halde tesir etti . Tabit uykunuz çok yazinıyor, çok okum- yorsunuz, şensiniz gülmiye, eylen- miye alışdınız.... — Hastayım doktor, ben öyle hastayım ki! — Aman efendim, ben Sizi öyle görmiyorum. İki ay evelki haliniz neydi? keşki o zaman bir fotuğrafınız çekseydim de şimdi görseydiniz. — Doktor, ben vaz geçtim sükunetten — filan. bet kendimi kaybettim, bu ben değili etsin? Siz merak etmeyiniz, ma- dam, hakikat her balde anlaşıla- cak ve Binbaşı ” Veller bu. iftira ve musibetten kurtulacaktır. — Bu kanaatinizi hangi esasa istinaden söyliyorsunuz? Hartman kekeledi: — Şey.. ben.. — Bana hakikatı söyle Hartman! Bir şey biliyordun bana di den ve korkmadan açıkca söyle! — Hayır... bir şey bilmiyorum.. — Niçin korkuyorsun? — Bildiklerimi ve düşündük- lerimi söyledim madam! — Hayır, bütün bunların beni teslli için söylenmiş manasız sözler olduğunu biliyorum... Sen yalan söyliyorsun! — Doğruyu söyledim.. Yalan diyorsunuz! sizi nasıl inandırayım ki, Veller masumdur?! larımı geri al da beni yine bana Beni niye bu kadar değiş- tirdiniz? Sinirsizlikten, heyecan- sızlıktan - çıldıracağım şimdide 1.. Hiç bir şey kalbime çarpıntı veremiyor — İyi ya, efendim siz kendinizi harabediyordunuz, daha ne isti- yorsunuz? — Aman doktor, heyecansız- hk adamı bayağılaştırıyor. Her- seye sakin sakin gülen, neşele- nen, başımı yastığa koyar koymaz uyuyan; — sabahleyin — gözlerini açar açmaz kahvaltısını, — süsü- nü, gezmesini düşünen hanımlara benzedim; yapamam doktor, de- ğiştir beni Aylar var ki” elime kâğdı alıyorum da yazmak için rubum kımıldamıyor. Okuduğum her şey bana, hep, öyle sıcağın- da, yemekten sonra okunan şey- lerin tesirini bırakıyor ne neşe ne sükun, ne taravet ne de sihhat istiyorum, bana kaybettiğim heye- canlarımı iade ediniz, yeter. Göklere fırlayışlarımı, uçurum- lara yovarlanışlarımı, ruhum yük- sele yüksele ağlayışlarımı, başım dönerek şiir okuyuşlarımı kayb- ettim. Şimdi de heyecan hasre- tinden hastayım. Şaşalayrak san'atkâr hastasını dinliyen doktor — Korkma, yavrum, dedi, seni değiştirmek için tedaviye filân Tüzum yok, değişmek kendi ken- dine — başlamış bilel. — yakında heyecanlarına — kavuşursun, — düa edelim ki heyecan geldiği zaman uçurum kenarında filân bulunmal.. Şüküfe Nihal Esperanto?. Bu lisan gittikçe umumileşiyormuş,. “Esperanto, — cemi Yorkta yapılan senelik içtimainda, bu lisanın son senelerde ne kadar çok teamüm ettiği azalara bildi- ril ŞBT OK dan 30 şehrinde esperanto ecnebi lisanı olarak mekteplerde tedris ettirmektedir. Esperanto d hafta / zarfında öğrenilebildiği için çocuklar az za- /manda bir lisan elde etmektedirler. Avrupada 33 telsiz merkezi esperanto Jisaniyle konferanslar vermektedir. Geçen sene Japon- yada esperanto lisanında 60,000 kitap köylere tevzi edilmiştir. Bir kaç sene zarfında lisanının umumileşecegi tahmin edilmek- | tedir. milletine ve memleketine hiyanet Onun masum ve bigünah olduğunu ben de senin kadar biliyorum .. Fakat, onun bizce masum olmasının bir kıymeti yok- tur. Divanı harp nediyor, ne dü- şüniyor, ne karar verecek? işte ben bunları öğrenmek istiyorum. e bu hbususta bir iyilik yapabilirim. — Nasıl? — Sizi, Velleri muhakeme ede- cek olan divanı harp azasından bir tanıdığım ile tanıştırabilirim. — kimdir bu adam? — Kolonel Ştanke... — İyi dostunuz mudur? — Yalnız dostum. değil.. az da akrabalık var. — Peki, bunu deminden beri niçin söylemediniz? — Hatırıma gelmemişti. Bir — Bu miralayın bize bir fay- dası dokunacağını tahmin ediyor- musunuz? (Mabadı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: