30 Temmuz 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

30 Temmuz 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 Temmuz 1929 Sokak Oyunu e Refik (9) yaşında Şefik (10) yaşında ... Acımusluk sokağının arka sokağında birdirbi — Alması güç .. — Vay canına! — Ne oldu? — Düştüm be. — Ulan © ayağının altındakiler nedir? — Ne bileyim ben? — Kağıt bunlar . — Kâğıt amma kocaman kâğıt, Üstunde de resimler var.. İki çocuk bir müddet kâğıtlara bakarlar, sonra - kâğıtları alıp giderler Akşam geç vakıt evde. Refik — Baba komiser bizi Baba — Vay külhaniler!.. Gene mi karakola gittiniz?.. Cene kim- keri taşladımız?.. Gene-ne klefte- cilik yaptınız?.. ( Refikle şeliğe birer tokat atar. ) Şefik — Ne vuruyorsun be!. Bizi kimse - karakola 'götürmedi kimseyi — taşlamadık, — kleftecilik yapmadık, karakola kendimiz gü- tik... Yerde, üstlerinde “ İstikrazı dahili tahvilatı , Yazılı kâğıt- lar buldük. Gidip komsere teslim ettik . Komiser bizi takdir etti... On bin Hiralk tahvilât yarmış. Baba — On bin mi?.. Verdiniz ha!. Ulan eşek kadar oğlan ol- dunuzda, hâlâ paranın kıymetini öğrenmediniz mi?... Çucukları tokatlar. “Anneleri müdahale eder : — Kızma efendim... Çocuktur- lar, ne yaptıklarının farkma / var- mamışlar... İkâ genç, evlenmişlerdi. Kız evlenirken, — sevgilisine — kaçmış, annesine haber bile vermemişti... Bir kaç zaman sanra ı,nı..ıı istediler. Adam kayın vı buldu. Kadın dedi ki: — İyi amma, evlenmeden evel bir kere bana müracaat edeydin. Şimdi neden baş vuruyorsun ?. Adam, ihtiyar kadının yüzüne baktı ve safiyetle : — Baş vürmüyorum, dedi. Gene 'ne olsa kızınını size tercih ederim! | zir Hizmetçi Genç kız, iki gün evel, sonra- | — Yarım saatır «« Kabahat mahfi. Fizsadesli tir Ydi 'a | ga a e ge S istedi. Kız bardağı doldurup geti- zince, hanım kızı — Kızım, su verilirken barda- ğan altına tabak konur, sen bunu bilmiyor musun ? — Ben bunu bilirim amma si- —'Nihayet Mehmet göründü. KF — Nerdesin bel.. Yarım saattır. | zil çalıyorum duymuyor musun? L a Tlyoyarem Hölallir vanii | HER L eğleniyor, zil çalarak vakit geçi- riyorsunuz — zannettim, keyfinizi | — — İmeği iskemleye - oturtamı bozmak istemedim. Çiflikte beyefendi zili | dan görmüş, havadan zengin ol | çalıyor. hademesi Mehmedi çağ- | bilir misin? —— —| a bi ailenin yanıma kizmetçi | "yor, fakat Mehmet görür | — — Bilirim efendim. Eyil elti | Düyordu.. — © halde biz gidiyoruz, Sen — Peki efendim. İki saat sonra le oğraşıyor. 'Ne yapıyorsun kız? yorum efendim! — Kırm sen inek sağmasını ineği Kolay olsun diye, | ııılmgikh::;mkçeky Filadelfiya — şehrinin bir kaç gazetesinde şöyle bir ilân intişar | etü * Dün, öyleden sonra Şetmit caddesinde altın bir saat bulune - | muştur. Sahibinin Tent caddesinde mösyö Şimide müracaat etmesi.,, Ertesi gün müsyö Şimid yazır hanesinin önüne kurulmuş oturu- yordu. Biraz sonra içeriye yaşlıca, Pejmürde layafetli bir adam. girdi: — Saat için geldim efendim. M. Şimit hemen çekmecesinden bir aat ;.ı_.:, Bu saat filvaki a li aa elim dep olan çama, alım olup olmadığı Bu mu? 'vet bu: — Ön dolar verirseniz saatı alırsınız. Adamın yüzü ekşidi — Evet. İlân ücreti. Bir kaç gazetede çıktı. Adam bir müddet daha tered- düt etti. Sonra parayı verdi, saatı alıp gitti. M. Şimit, ikinci zairi kabule hazırlandı. " Masasımın — altındaki büyükçe bir sandıktan bir sarı saat daha çıkardı, çekmecesine yerleştirdi... Beklemeğe başladı. inek hikâyesi Hüsmen ağa masanm üstüne bir yumruk vurdu. Kırk beş senedir, ayni, çah altında yaşar Tnış ülduğu kardeşi Ali e dank maıştı. Snyl: anlatıyordu: ineğimiz vardı. İnek ikimizindi. Müşterekce alımıştık. Bir gün bir ziyafet veriyorduk. Kardeşim, yemeğin ortasıda: S — Bana bak Hüsmen, dedi. — Ne var? dedim. — Evleneceğim. — Amma yaptın ha. — Evleneceğimi diyorum sana. — Kiminle. — Komşunun — Hayırlı etsin. Herkes hayır tememni etti. Biraz sonra Âli — Öyle ya, artık ayrılacağız. İnek de ya senin ve ya benim olmalı. Ben sana hissemi satayım. Ne verirsin. — Sen me istersin? — Sen ne verirsin? bi Bi urduğunu ne Z ek ihtiyar ” dedim, sana 'on lira vereyim, etse etse 20 lira eder. — Şu hbalde, - dedi, mademki İnek 20 lira eder, al şu 10 lirayı; İnek benim olsun. On papele koca İnek gitti. Dalgaların eli olsaydı? — Caba Ayşe hanım pek hesap bilmez fakat hesabım bilirdi Birgün çarşıya çıklı, “salatalık alacaktı. — Kaça bunlar? bir. çeyrek, — Pahalı — Peki, n kuruşa altı tane Vah şu salatalığı cabadan vereyim. — Cabadan ha? Ayşe hanım © salatalığı tuttu: — Yalnız bunu ahıyorum. Pariste Kadının, 4 çocüğiyle kocasını birakıp, bir dansöze kaçması, hayli dedi koduyu mucip olmuştu Kadının kocası, dansör aleyhi de ikameyi dava etmiş: — Yüz-bin frank zararı ziyan isterim, demişti. Dansör, sureti hususiyede, ka- dının kocasile görüştü. Bu tazmi- natı fazla buluyor, itiraz ediyor. — Anlaşalım, uyuşalım! diyordu. Kadının kocası uyuşmağa ya- maşmıyordu: — On beş senelik karımdı, bana dört tanede çocuk verdi. — İyi ya a birader. Müstamel mala, yeni fiyatı istenir mi hiç ? | çalış Çok | Maksimde şampanya lardı. Bey bir aralık kadına eğildi — Seni öyle seviyorum ki... Nasıl söyleyim... Söyleyemiyorum Kadm, beyin cüzdanmı aldı, çek defterini çıkardı: — Kolayı var, dedi, söyleye- miyorsan yazl | Piyaııo — Kızım, baydi git piyanona Kızı piyanoya oturdu, — bitmez tükenmez gamlara başladı : Do... ge. Mi fa, Söle, Simm d0 Bir buçuk — saat sonra / kalktı. Fakat babası müsaade etinedi: — Bir saat daha çalış | Bunun üzerine annesi müdahale — Çocuğun canını - sıkıyorsun. Böyle yaparsan piyanodan iğrene- cek, bir daha hiç çalmayacak, — Ben de bunu istiyorumya.. saadet Bey — İstesen, yeryüzünün en bahtiyar kadin olurdum. Hanım — Evet... Amma seninle değil, başka bir erkekle .. Suların gözü olsaydı !

Bu sayıdan diğer sayfalar: