4 Ekim 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

4 Ekim 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mahkemede. Maznun mevkiinde, Badi namiyle maruf Âdem. Müd- dei mevkünde de kasap Havva | kadın. Recis — Maznuna - adın ne? Maznun — Âdem. — Neyle geçinirsin.. — Amıforla, — Demek itiraf ediyorsun? — Doğruyu - söylüyorum efen- dim, havayla geçinirim. — Terbiyeni muhafaza et. Neyle geçinirsin? — Kanaatkârım efendim. Elime| ne geçirebilirsem onunla geçini- — Kasap Havva kadının dük- kanından Ja çalarken yaka- lanmışsın. — Bana borcu vardı efendim. Havva kadın — Gördüğüm, bildiğim adam değil. Ahmet — Aman reis. bey, hepimiz Âdemle Havva ahfadın- dan degil miyiz. — Havvanın da Âdemin - budundan — yaradıldığı malum. Bu kadınn, benim budumdan yaratıldığını kimse in kâr edemez. Bana bir but borçlu demektir. Buna mukabil bir parça pirzolasını aldım. Çok mu bu..? Âdemin mahküm olduğunu ilâ- veye hacet yok sanırım? Reçete Doktor hastayı muayene etti. Hasta sordu : — Neyim var ve ne yapma- hiyım ? — Reçeteye yazdım. Hasta kâğıdı okudı “Hasta cezaneye gilmeli, ec- zacıya nesi olduğunu söylemeli, 've ondan lâzım gelen ilâcı alma- İldır.,, Doktor şifahen ilâve etti: — Vizitam beş liradır | Kurtuluş Amuca ihtiyar, fakat zengindi Yeğen bey genç, amma zügürttü. Bir gün, amuca, yeğenini, met- resinin evinde yakaladı. Eyvahl.. Yeğen dedi ki: — Vallahi amuca kabahatım yok. Ne vakit buraya gelsem, bana hep senden, sana karşı olan muhabbetinden - bahseder. Ben de bunun için geliyorum... Affetmemenin imkânı var mı? — Hanmefendi, bi yaz yanımızdaa ayırmadığinız beyi neden atlattınız? — Ben modaya düşkünüm, yazlıkla kışı geçiremem . 5 Şen... , «« Bözler — Benim bir Karilerimin papağanım var, iki dil konuşu- yör. — Hangilerini? - Bir türkçeyi, bir de — kendi dilini. * — Annem ba- bamın dişlerini yaptırmak - için dişçiye gitti. — Öyleyse ya- rın gelirim... — Amma ba- bam evde. * — İzmir zel. zelesinde korku- dan titremişsi dir. — Benim tit- zemem bir şey değil, sen yerin titremesini gör. meliydin. — Sizde aşki memnu var — Sizi bir kaç kere daha görürsem olacak, adedi iki misli oldu. — Ya.. demek evlendin? * Dansederken, hanım kavalye. — Dansı se- | viyor musunuz? Fevkalüde. — Öyleyse ne- den - öğrenmiyor- * Trende: — Beyefendi , bu dördücü söy- deyişim: İskar- pininizin — bağı çözülmüş. ize ne Bir çeyrektir caketi. niz yaniyor, ben ağız açıyor mu- yüm? Fıkralar ihtiyat Ankaraya gidecekti. Haydarpa- şada bir otelde yattı. Ertesi gün kalktı çıktı. Biraz sonra telâşla otele döndü. Otel kâtibi sordu: — Bir şey mi unuttunuz? — Hayır, yüz lira düşürmüşüm, — Bendeniz buldum. efendim, vereyim. Kâtip cüzdanını aldı içinden bir ellilik dört tane onluk iki tane de beşlik çıkardı. — Beyurun — Amma benim kaybettiğim para bir yüzzlüktü — Balışiş vermenizi kolaylaş- tırmak için, bendeniz bozdurdum efendim. Mubarrirlerimizden — biri, — bir berber dükkânına girdi, traş ol mak üzere iskemleye oturdu. Çı- rak traşa başladı. İşini bitirdikten sonra baktı ki, müşteri uyuyor. Hiç sesini çıkarmadı. Muharrir bey neden sonra göz- lerini açtı ve sordu: — Bitti mi? — Yarım saatten beri, — Yarım saat uyudum demek? — Evet, — Iyi ki uyandırmadın. Bu uy- ku iyi geldi, bana iyilik ettin. — Siz bana her gece iyilik ediyorsunuz efendim. — Ne gibi? — Uyküm . kaçtı mi, uyumak için sizin yazılarınızı okurum. Hasis , Ada vapurundaydık. Babiâlinin emektar Hilâli ile beraberdik. Vapurı Sarayburnunu - dolaşırken arkadaşım, mutadı üzere elini bana dağru uzattı: — Bir sığara ver. Verdim . — Bir de kibrit ver. — Kibritim yok. Bir müddet etrafına bakındı, içen birini aradı. Göreme- e kalktı, butun yolculardan it istedi. Kimsede bulamayınca, yüzünü ekşiterek yanıma geldi, oturdu: — Aksiliğe bak, dedi, kendi yakmak mecburiyetinde Maalesef yoktur İçtihat mecmuasının son nüs- hasında dostumuz büyük şair Salih Zeki beyin maalesef yoktur. Bu sebeple İçtihad'ın sa- Banker — On sene var ki, ayağıı ben di . ,Aktör — Bu bir şey değil, girmiş değilim. tiyatroya atmadım. lum doğalı banka kapısından Çiçeklerin dili Yakasına kırmızı bir. karanfil fakılı olan genç, geçen sabah Taksim bahçesinde bekliyor ve kendi kendine söyleniyordu: — Fatmayı on dakka daha beklerim. Eğer gelmezse bu ka- ranfili çıkarır beyazı takar, Ayşeyi beklemeğe başlarım. Baba oğul Babası, oğlunun oyuncaklariyle oynuyord Çocuk, masanın üstünde tüten sigarayı aldı, ağzına koydu. Annesi görünce darıldı: — Sigara içmeğe utanmıyor | musun? — Babam benim oyuncakla- | rımla oynuyor yal — Öbür iki kardeşiniz çok mu akıllı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: