17 Ekim 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

17 Ekim 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin «Padişahım! Nasıl ferman buyurdunuzsa ylece, bacaklarına demirleri bağladık ve kız kulesi açıklarından denize attık...» Abdülhamit bu kara haberi al ca tütredi.. O gece sarayda, ilk deta Padişahın gözünden iki damla yaş döküldügünü gördüler..! | | | Atrodit... Abdülhamit, Melâhati hiç bir hadiseye sebebiyet vermeden, laylıkla (Kızkulesi)ne götürüldi baberini alınca, çocük- gil vinmişti. Padişah geceyi yalnız geçire cekti. Gündüzden, gece okumak üzre | bir kaç kitap getirtmişti. Afrodit Bu isim, Padişahın zihnini çok işgal etmişti. Masanın üstünde duran kitap- dardan birini aldı ve sahifeleri yavaş yavaş çevirerek göz gezdir- meğe başladı. Sahifelerden birini iki üç defa okudu. Elindeki kitap eski yunan Mabutlarından — bahsederken şu malümatı da kaydetmişti: * .. Afrodit çok uğurlu bir isimdir. Bu ismi taşıyan insanlar >tılsımlı mahluklar gibi - ölüm teklikesinden daima uzak kalır- lar ve ömürleri iztirapsız geçer../. Abdülhamit bir sahifa daha 'e dikkatle okudu: — Afrodit... bu ismi ben © kadar çok severim ki.. Evime ba isimde bir hizmetci almıştım. Yanımda kırk sene kaldı,.. O, evimde bulunduğu müddetce ben 've ailem ne kadar mesut ve bah- tıyardık..| Afredit - Öldükten sonra, ailem, saadetim, hattâ servetim.. hasılı herşeyim mah- volap gitti Ah Afrodit.. uğurlu ve sevimli kadın! — Sen — niçin öldün?. Abdülhamit kitabı yere attı. — Eski yunanistanın bu güzellik mabudu, demek ki, ayni zamanda da uğur tılsımı imiş! Padişah kendi kendine söylene- rek, odanın içinde dolaşmağa başladı. Düşüniyordu: ( Afrodit )in — Yıldıza çünden beri rahat yüzü müydü? Z — Şairler filezotlar niçin uğurlu mabut — demişler ; 'neden ona bu kadar tapınmışlar? Bu suali bir kaç defa tekrar- ladı. Acaba CEVDET bey Hünkâra, yalnız, ( Afrodit) lehinde yazılmış kitapları mı getirmişti? ona Abdülhamit kitapları bir daha | tetkik etti. — Hayır.. bu malümatı veren- Jer. dünyanın en maruf mubarrir- Padişah, kendi — kendine hükmü verince, Cevdet derhal zindandan çıkartlı. Gerçi, Melâhatin saraya gel gündenberi, Yıldızda az mühi vakayi cereyan etmemişti! Bilhassa son cinayetler... NAZAN ve FIK- RET bey hadiseleri sarayı altüst etmeğe kâfi gelmişt Abdülhamit Yıldızda, altı ay içinde cereyan eden bütün ha satı gözünün önüne getirdi. Padişahın tek bir düşüncesi Vardı: Hayatının emniyet altında bulunması ve saltanatınyıkılmaması! Akdülhamitin ikinci endişesi çok daha tehlikeli ve yerinde almakla beraber, hükümet ve saray adamlarının, siyasi teşkilâta karşı şiddetli ve tedbirli davran- maları yüzünden biraz müsterihti. Fakat hayatını daima tehlikede görüyordu. Z Millet mahvolsun.. Bir çok masumlar bi beyi kalelerde, | 51 Arslan öldüren çiftçi Yalnız başına bir sürü arslana karşı durdu Arslan / öldürmek — hususunda cihan rekorunu Goddard. namın- da bir çiftçi kazanmıştır. (Radesia)li Cenubi Afrikada bulunan Radesianın şimalinde bü yük mandıra sahibi olan bu adam ber zaman hayvanlarını civardaki sık ormanlarda yaşıyan'arslanlara karşı a etmek mecburiye- tinde kalmıştır. Daima yalnız başına arslanlarla mücadele eden bu adamın man- dırasına son günlerde arslan sü- rüleri hücum etmiştir. Goddard | bu vahşi hayvanlara karşı üze- rindeki fişeklerin hepsini sarfet- miştir. Nihayet bir arslan ve çif- üzerinde de tek bir kurşun inin üzerine ham- ise de Goddard bu- Tek arslan çil letmek istemi tüfekine sürdüğü son fişenkle 'nu da yere sermiştir. Bu süretle şimdiye kadar öl- dürdüğü arslanlar elli bire baliğ olmuştur. zındanlarda çürüsi Fakat, kızıl sultan, bu müthiş istipdat idaresi altında icrayı sal- tanat etsin. İşte Abdülhamitin - gayesi ve | emelil Müstebit hükümdar, kara bu- lüt gibi beynini kaplayan kor- kunç düşünçelerden kurtulmak istedi., Duvar içinde gömülü olan ufak çelik kapaklı bir dolap açtı ve içinden bir. konyak- şişesi çı- kararak üstüste iki kadeh içti. Koltuga -oturdu. Gözlerinin içi ateş gibi yanıyor... Damarlarının gerildigin yordu. Birden elini başına götürdü — Afrodit. Diye bagırmı Gece yarısı olmuştu. Zevk ve sefahatini de hayatı kadar düşünen müvesvis ve ka- rarsız bükümdarın içine yeni bir vesvese düşmüştü. — Afroditi boğdurmaya gönder- dim, fakat, şu okudugum kitap- lardaki — Felâket — sakın benim başıma da gelmesin.. Hay kör olası Şeytanl Zihnime neler soktu.., Abdülhamit elini vurdu. | — Çabuk, bana şimdi Fehim | paşayı bulup getirsinler... Afrodit... a başladı. Fehim paşa Yıldıza yeni gel- | mişti. Son cinayetinin tafsilâtını | vermek için Başmabeyincinin oda- sında bekliyordu. Huzura çıkınca Padişah yerin- den fırladı ve bir timarhane kaç- kını gibi, gözlerini açarak sordu — Melâhati ne yaptınız? Fehim paşa hünkârın - gözüne girmek ve iAsanışahane ye n olmak emelile gülümsedi. — Nasıl ferman buyurulmuşsa o süretle hareket ettik, padişahım! Bacaklarına — demirleri bağladık ve biraz evvel, Kızkülesi açıkla- rından denize attık... Kızıl sultan elini gözlerine gö- türdü. | — Abdülhamidin — mukarripleri , Hünkârın, bu kara haber karşı: | sında, o geceilk defa olarak titre- diğini ve sakallarının üzerine iki öz yaşı düştüğünü hay- işlerdi! Boccace'ni Aşıklarına cefa eden dllherlomı | hikâyeleri nazarı dikkatine ! İ “Anastaso isminde bir genç, Travensa- | mıyor. Civarda çadır. kurayor.. — 9 ires isminde bir kıza Açık oluyor. | gön ofnanda melül mahzun dolaşırkem — — Anastase, zengin ve yakışıklılır, iyi | 'kodın çığıkları işitiyor. Çınlçılpak bit — — siledendir. Lâkin, Traversaires, daha asil| kadını müthiş köpekler takip etmekter — | 've pek güzel olduğu için azamet göste- | ler. Ötesini heri: parçalamaktalar, | riyor; anlıya yüzvermiyor. —Onü | Arkasından, pür silâh bir suvari geliyor. | "'“C"Wî Bek ban ’f”î balde | kağıni Öldürmek istiyor. Anastase, yar porişan Dünya gösünde zından. fatiharı k Va mında Sillk olmamasına zağmen, eline oşönüyor. meylediyor. Para- | SARE çe ç. | Beçirdiği. bir sopa ile araya girerek kan fanını ena sola. sermeğe başlıyor. NL | ŞEETÜRL D Sole Ve alüye geee G hayet, kendisine, seyahata - çıkmasını | GDi müdasfa etmek istiyor. Suvari, hayek bandebe, Graat GkTraA | anasekefiin menlekalizi oldurunu vöye Fransa'ya diye şehri terkediyorsa da, | liyor; kâdının me fena bir kadın olduğu. hafile, sevgilisinin mühitinden uzaklaşa. | nu şu Süretle anlatıyor: ! — .. Ben se- ı nin çocukluğunu bilirim , Anasta- se, fakat, sen ğ beni hatırlamaz- ğ sın. Şimdi sen, Ğ sevgiline ne de- Ğ rece âşıksan, ben de, vaktile, bu $i gençkıza o dere- y ce şıktım. Bu z kadın, bana, et- | i â " dı. Nihayet, ölü- # müme sebebiyet verdi. Li tiğini bularak o da arkamdan öl- dü. Şimdi, onun ruhu, cehennem azabına mahhüm bulunmaktadır. Ben de, ona işkence etmeğe me- muür zebani — tayin — edildim. İşte Oonun üzerine köpekleri saldırtıyorum. — Arkasından — atla koşuyorum. Kendisine her yakla- şışta şu mızrakla yararak kalbini köpeklere veriyorum. Bu iş bitince, Cenabı Hak, kendisini yeni baştan diriltiyor; ve menhus kadın gene koşmağa - başlıyor. Köpekler ve ben, gene arkasın- dan.... Fır döner dolaşırız. Her cuma günü buraya bir kere . Önü aynı mahalde işte Suvari, mızrağım kadının göğ- süne daldırdı. Kalbini çıkardı; ve, köpeklere attı. Köpekler, kalbi, aralarında hırlaşa hırlaşa yedikten sonra, — Mucize !! Mu- cizel! — çıplak kadın gene dirildi. Köpeklerle suvarı, kadının arka- sından!.. Anastase, hem hayrete “düştü; hem de, içten içe bu işe mem- nun oldu. “Acaba hayal görmiye- yim?,, diye ertesi cumayı beklediki, Aym manzara, Suvariye sordu: — Başkalarını da buraya ge- tirsem onların gözüne de görünür müsünüz ? — Görünürüz . Bunun üzerine , delikanlı , ar- kadaşlarnı araya koydu. Traver- sajres'in babasını , anasını , ken- dini, ve, daha birçok kadınlarla erkekleri, bir kır. eğlencesine davet ettirdi. Cumaya kadar, Anastase, bü- tün tertibatı aldı: Çadırlor, sofra- lar, içkiler, mezeler hep tamam. günü, ziyafet Derken, — cuma esnasında, köpeklerin uluduğu, bir kadının çığlıklar kopardığı duyuldu. Herkeste hayretl Çıplâk kadın ve köpekler gö- rününce hayrelle korku büsbütün arttı. Kadını kurtarmak istediler. Bu esnada, pürsilâh suvari belirdi. Ziyafettekiler, ladı Fakat, Anastase, onlara hakiki vaziyeti anlatınca, hepsi de, ol dukları yerde çivilendi. Bu manzaranın'en büyük tesi Traverasaires'te — göründü. Fena — halde asebileşti. Köpekler kendi — baldırlarını ve oyluklarını isiriyor- lar sandı. Sanki, göğsü yarılmış ve onun kalbi yerinden çıkrılmıştı. — Akşama kadar, derin hülyala- rından uyanamadı. Nihayet, nef- — retini aşka tebdile karar verdi. Ertesi gün, sabah olur olmaz, kız, derhal, Anastase'ye haber — yolladı. Çadırına gelmesini bildirdi. İlk sözü: —İşte seninim ! Bana ne ister- * sen onu yap, Anastase! - demek oldu. Fakat, - delikanlı, evel sergilisine birşey - yapmak istemedi. Ertesi günden tezi yok, hemen nikâhları kıyıldı. yerlerinden fır- evlenmeden Bu hikâyenin asıl hoş cihet Erkeklere azap eden kadınların ahrette pek müthiş eza ve cefa gördüğünü gören bütün Ra- venne'li kadınlar, işve ve nazdan vazgeçip âşıklarını ayrıca memnun ettiler. Bu hal, o yıldan — itibaren âdet haline Diğer şehrirlerdeki dilberlerin kulaklarına küpe olsun diye vak” ayı ehemmiyetle kaleme alıyorum. Ey Havva - kızları! Yarın ahrette: * Boccace söylemediydi!, deme- yin! Benden günah gitti.. Haydi Aşıklarınıza! Müterc Piyanko tehiri Hilâliahmer Istanbul merkezinde Hilâlahmer Sanat evi eş- ya piyankosunun keşidesi 15 Teşrinisani 929 tarihi- ne tehir edilmiştir. ei Söntle e BAD v üselliiden Kdti Ga e RRMĞTE TERS N

Bu sayıdan diğer sayfalar: