11 Şubat 1930 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

11 Şubat 1930 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#1 Şubat 1930 Alışam Tarihi roman tefrikamız: 120 BİZANSIN S[EGİ'INLERİ İKİNCİ KISIM istanbulu nasıl fethettik? Sabahın alaca karanlığında,Sultan Mehmet, Galataya yetişti. İki saat zarfında, (Cineviz) donanması Bizansa yardım edemiyecek —| bir hale getirilmişti! . Gemilerden çıkan siyah dumanlar, Halici baştan başa zulmet içinde brakmış ve ateşi gören ecnebiler ilk dofa Türklerden korkmağa başlamışlardı. Sultan Mehmet, Halice indiği gün, Romanos porlas 'tan da şiddetli bir topcu Ateşi icrasım emret mişti. Ufak ka- yıklar vasıtasile, karşı yakaya geç- mek üzere yapr lan köprü, bir kaç gün “içinde, Galatanın Haliç tarafındaki surun (Ginekiyon) ka- pisına kadar im- tidat edi yordu. Köprünün. sürat ve emniyetle ya- pilabilmesi için, Galata / tarafına batarya yer- leştirilmişti. Türk donanması kimana tamamile hâkimdi. Bizanslıların şaşkınlığı gittikçe artıyordu. Müdafaa kumandam (Jüstinyanos) surlardaki müdafaa hattını takviye ediyor, Katalanları ve Giritlileri silâhlandırarak sur- lara sevkediyordu. İpodrumda yapılan at ve mız- zak oyunlarında — nışancılığı - ile şöhret bulan Giritliler, Romanos kapısını iyice ihata etmişler ve akşam karanlığında kale diplerine yaklaşan Türkleri zehirli oklarla yaralayıp bendeklere devirmeğe başlamışlardı. Bizans surları üzerinde Türklerle — muannidane harbeden Katalanlar da liler gibi, Bizansı bütün mev- müdafaa — ediyorlar ve zehirli okların hedefe — isabı titde büyük muvaffakiyetler gö: teriyorlardı. Türk — donanmasının — Haliçtç kurmz Madiğı köprü ilerle- dikçe, Bizanslıların telaşı artıyor- du. Nihayet, bir gün, buna karşı bir çare düşündüler. Haliçteki Türk gemilerini yaka- caklardı! Bizanslılar bu kararı verdikle- lerinin ertesi günü Cinevizlilerle hafi olarak müzakereye Zağnus paşa, hadiseyi, filiyat | aahasına geçmeden evel, Galatada bir Cinevizliden haber almca, der- bal Sultan Mehmede malümat Genç hükümdar Romanos ka- ısı - karşısındaki — karargâhında yvenüz yeni uykuya dalmıştı. Zağnus paşa tarafından gelen nöbalçi: € — Hünkâr mutlaka görece- ğim... Paşa böyle tenbih etti. Dedi Padişahın muhafızları ve saray erkânı, Sultan Mehmedin yanma girmeğe cesaret edemiyordu. Ça- dırın önünde, karanlıkta cereyan eden münakaşayı Padişah içerden işiderek, derbal dışanı fırladı. iki meşhur sihirbaz kadın, halkın batıl ilikat- Idrını takviye için, yeniden faaliyete geçmişti..! Yazan: iskender Fahreddin Galatadan gelen asker, kuman- danından aldığı talimat üzerine, meseleyi mahrem olarak Padişaha anlattı. Sultan Mehmet, zaten, Cineviz- lilerden şüpheleniyordu. Onların Bizansa yardım etmesi ihtimal daima göz önünde tutuyordu. haber Padişahı hiddetlen- dirı Gece sabaha karşı, atına bine- rek, muhafızlarla birlikte Galataya gitti. Cinevizlilerin - hem — Türkler hem Ramları iltizam eden yüzlü siyasetleri padişahça Tümdu. Bu hadiseden yirmi beş gün evvel 'de, Zagaus paşanın ısrarile Cinevizlilerin gözü korkutulmuş, hafiyelik yapan beş on kişi kur- şuna dizilmişti. 4 Sondanması Halice indikten sonra, Cinevizlilerin, hafiyelikten başka öynayacak rolleri kalma- mıişti. | Sabahın alaca — karanlığında | Padişah — Galataya — yetişti ve ağnus paşa ile müza- Aradan yarım saat bile geç- memişti, Cineviz donanması, türk donanması tarafından şiddetli bir topcu ateşine tutulmuştu. İki saat zarfında Cineviz do- nanması, Bizansa yardım edemi- yecek bir hale getirilmişti. Mamafih, bütün bu tedabir, düşmanın Türk donanmasını ateşe vermesine mani olamamıştı. Deniz üstünde yanan Cineviz gemilerinden çıkan siyah duman- kar Halici baştan başa zülmet içinde — bırakmış, — Bizanslılardan de ecnebilerin gözünü yıldır- mışti İşte ogece, bütün tekayyüldata rağmen, Zürk donanması içinden- de, semaya doğru kırmzı bir alev sütunu yükselmeğe başladı! ( Mabadi var ) Piyasa ne halde? Zeytin, şeker, patates pirinç, peynir fiatleri Zeytin ve zeytin yağı — fiatlerin- deki durgünlük — devam - ediyor. İstanbul — Biyasanında satış az olduğu halde Gemlik, Mudanya- dan şehrimize fazla — miktarda mal geliyor. Zeytinyağı fiatleri de gene dü- şüktür. Birinci mallar 70 kuruş diğer mallarda 61 kuruşa kadar | satılıyor. Birinci- Gemlik — zeytinleri - bir hafta evel 38 kuruştan 36 kuruşa düşmüştür, Erdek malları 18 kuruşa kadar düşmüştür. Şeker fiatlerinde cakisine na- zaran bir fark yoktur. Piyasada 'en ziyade satılan Rus şekerleridir. Diğer taraflan Çekoslovakya şe- kerlerile rekabet halindedir. Bu rekabet neticesinde şeker Hatleri 62 kuruştan yukarı çıkımıyor. Pirinç fiatleri bir az - yükseb- miştir. Piyasada Tosya, Bursa gibi yerli mal yok denecek ka- dar azdır. Bazı tacirler cenebi pirinçlerini yerli diye satıyorlar. indiya pirinçleri 40, Rangon pirinçleri 36, Cava pirinçleri 44 kuruşa satılıyor. Bu sene patates fiatleri diğer senelere nisbetle ucuzdur. Ada- pazarının en eyi malları 13 ku- ruştur. Bolu malları 9 kuruştan 7 kuruşa kadar satılıyor. Piyasada İnebolu malı azdır. Bu sene havalar eyi giti her tarafta hayvan beslenebilmiş- tir. Bu yüzden yağ, peynir istih- salâtının diğer senelere - nisbetle daha ucuz olacağı ümit ediliyor. Bilhassa bu sene Trakya da bol peynir elde edilecektir. Kars “ve Erzurum havalisinden gelen haberlerde yağ. v« peynirin geçen seneye nazaran razla olacağı anlaşılıyor. Balık pazarının peynir şimdiden — trakya ve iparişlere girişmişlerdir. ğ& fiatları 20 kuruş- Kartal ve adalar noterliğinden tanzim olünan 12 mayıs 1929 K ihli ve 486 naralı Heybeliada — değirmen — soka- & aumarah haneda zankim — mü: tekait büyük pederimiz Mehmet efendi nis namımıza müharmg sekiz yoz liralık enedini zayi eylediğimizden yenisini tanzim edeceğimden eskisinin -hükma olmadığı ilân ölünüz. Adres. — Heybeli mukün Küzhet Jale Büyük Fırsat ğ — Ön bin Jiralık, yepyeni, fevkalâde lüks bir otomobil, k ucuz fiatla sahılıktır. Üişli - Osman Beyde Rur : e Çerkeş asker şubesinden almış olduğum askeri vesikamı bir ay mukaddem zayi ettim, bükmü olmadığı ve yenisini alacağımı ilân eylerim. Çerkeş kazasının Akarcalar ka> riyesinden Gök Hüseyin oğulla- rından Osman oğlu Mehmet Tevellüt 314 Dahbili hastalıklar mütahassısı Dr. Mükerrem Emin | Kulak, Boğaz, Burun mütahassısı Dr. Ekrem Emin | Nişan hediyesi almak | ceğim. Gel, bu ismi meydana çıkmasın deye madam Anser deyelim. Arkasında — kivilamlı — bir larındandı. Şiir, hikâye yazardı. Kalbi şairdi, kendisi de fevkalâde güzeldi. Öyle laalettayin kimselerle, görüşmezdi. Salonuna kabul edil- miş olmak bir şeref, zeki olmağa delildi. Kocası, ışıksız. bir peyk rolü oynuyordu. Bir yıldızın kocası olmak kolay iş değildir. Mahaza © da kinci planda bir hayat tanzim etmişti. Karısının misafir kabul ettiği günler, o da ayrıca kendi ahpaplarını davet ederdi. Ziraatla meşguldu; amma oda içi zıraati ile, Saksıda çıçek, yaparak, gül ve sünbül dikim ve bakımı hakkında yedi tula sahibi olmuştu. Sırf - tasarrul karısının günlerinde misafir kabul ederdi. Bir masrafla iki davet çıkmış oluyordu. Yalnız misafirler iki ve tamamile ayrı gruplara ayrılıyor- lardı. © f edilmiyordu. Yab pasta alınıyordu. zamanlarda bu da fazla göründü, bir büyük pasta alınıp ikiye bölünmeğe başlandı... Bu pasta bölümü nihayet nazarı dikkate çarpmağa başladı. Pas- tayı madam Anser kendi kesmi- yordu. Paslayı kesmek - vazifesi meşhur davetlilerden bir erkeğe havale — ediliyor ve bu zat, ancak üç ay bu vazifeyi görüyor, sonra vazife bir başka erkeğe tercih ediliyordu. Pastayı üç aydan fazla keseh erkek yoktu. Pastayı kesene: “Pasta gözdesi,, ismi konuyor ve kulaktan kulağa fısıltılar başlıyor, herkes onu kıs- kanıyordu. Mösyö Amer'e pastayı bir gün bile kesmek nasip ol mamıştı. Bu işi sırasile şairler, ressam- lar, romancılar görüyordu. Bazen pek meşhür olmiyan şik, güzel gençler de bu. vazife ile tavzif v iz | birakan Parisin kuyruklu yıldız- | Bu pasta bölümü uzun zaman- lay devam edip durdu... Sneler geçti. Fakat malümya, yıldızlar mü- temadiyen parlamazlar. Dünyada her şey ihtiyarlar, her ışık söner. Yavaş pastakesimi için namzet bulunmamağa — başladı. Madam Anser gene gülümsüyor, gene herkese iltifatlar yağdırıyor, fakat pastayı kestire miyordu. Yeni inalar : Biz beceremeyiz | İtiza- rile el çekiyorlardı. Bir müddet gene eskiler bu işi yaptılar. Fakat günün birinde, madam — Anser, — güzel madam Anser, pastayı kendi kesti. Pasta kesmesinin mecazı mana- sını herkes için, pasta ortaya gelince misafirlerin hepsi, zıraatçiler grubuna iltihak ediyor- lardi. Bir kaç sene #daha geçti. artık eskiler de pastayı kesmi- yorlardı. Madam Anser, göz ucile pastayı kestirecek birini anıyor , fakat her sefer, meydanda kimse kalmıyordu. Bir akşam eve çok genç bir misafir — getirdiler. O pastanın esrarını bulmıyordu.Madam Anser hemen ona koştü: — Lütfen pastayı ikiye böler misiniz? — Emredersiniz efendim! Etrafta bıyık altından gülüşme- ler oldu. İhtiyar bir şair gencin omuzuna vurdüz. — Aşkolsun! Herkes hayretle bakıyordu. Bu işe mösyö Anser bile şaştı. şey anlamıyordu... ü gün sonra nihayet anladı ve pastayı kesmekten kâf etti. Ve bir akşam pasta ortaya ge- lince, madam Anser kocasına yaklaştı: — Pastayı keser misin? - Kocası kulaklarına kadar kızard: — Zıraat hakkında mühim bir bahıs konuşuyoruz, — pastayı uşak kessin. Dedi. O günden sonra madam Anse- rin pastasını hiç kimse kesmedi. Yeni usul dolandırıcılık.. Bir fransız genci arkadaşlarını dolandırmak için garip bir usul buldu Pariste garip bir dolandırıcılık vakası olmuştur: Jak Tevar ismin- de, Bordolu zengin bir genç Fiste Sanayli nefiseye devam etmekte imiş. Bir gün Bordodan Bordoda — nişanladım. in Parise işanlım - güzel bir inci stedi bugün onu alaca- .. demiştir. Ernest, Jak'a gelmiş bfaza açarak - iri bir incili yüzük göstererek : — Yirmi beş bin franga bu aldım. İki gün sonra ni- şanlımın isim gönüdür. O vaki kendisine <bunu — takacağım . Demiştir. Ertesi gün Ernest has talanmış, Jak'a telefon etmiş v — Ben gripe tutuldum. Doktor katiyen yataktan çıkmamamı men- ediyor. Bordoya gidemiyeceğim. Nişanlımın hediyesini de gününde veremiyeceğim için çok mütecs- sirim. Senden bir şey rica ede- yüzügü kendi Nişanlıma elinle postaya — ver. bir de telgraf yazar meseleyi anlatırım. Jak, gidip yüzüğü almış ve postaya - vermiştir. Bir iki gün sonra Ernest iyileşmiş ve Bordoya gitmiştir. Bir hafta sonra Jak, Ernesten şu mektubu. almıştır: “Mösyö, Size nişanlıma gönderilmek üzre platin Üüzerinde bir inci yüzük vermişt yüzüğü — yollamış, fakat tebdil —etmişsiniz. iğü bir eb masçıya göstermiş, İncinin sahte olduğu anlaşılınıştır. Bu sebeple sizin aleyhinizde bir dolandırıcılık davası açtım. Yakında adalet huzurumda — yaptığınızın besabımı vereceksiniz.., Jak mektuptan bir şey anlama- 'doya gitmiş ve Ernest örüşmüştür. Ernest “söyledi- ğinde ısrar etmiş ve zavallı Jak hiç bir kabahati olmadığı halde, namusunu — kurtarmak ile gi ailesinin için Ernest'e davadan vaz geç- mesi için 50,000 fr. vermiştir. Bir müddet sonra, Ernestin alıştığı müessesenin kasasından da 1S8,000 . aşırması üzerine mahkemesi görülmüş ve mışanlı olmadığı, bu oyunu, şimdiye ka- dar dört beş zengin dostuna, oynadığını, ve hepsinden az çok bir para koparttığı sabit olmuş- tur. Ernestin bu hileleri yapması- na sebep kumara olan ibtilasıdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: