17 Kasım 1931 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

17 Kasım 1931 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ME mi Pa > Beyaz ve siyah krep satenden zarif bir elbise Zarif iki elbise ve bir manto Son zamanlarda çok moda olan brayşvanz bir manto Magi Beyaz ve siyah krep satenden başka bir elbise Odundan tasarruf Kâğıt yuvarlaklar odun ve kömür gibi yanar Kış yaklaştı, her tarafta soba- lar kuruldu. Fakat zaman tasarruf zamanı olduğu için herkes odun ve kömürünü kabil olduğu kadar idareli kullanmak istiyor. Odun ve kömürden tasarruf için bir gok usuller vardır. Bunları Sırası düştükçe anlatacağız. Bugün bir usulü naklediyoruz. Her gün her eve bir veya bir kaç gazete, eşya sarılı kâğıt ve yahut kise kâğıdı girer. ekseriya çöp tenekesine atılır. Halbuki bu kâğıtlarla odun ve kömür kadar kuvvetli ısıtma vasıtası vücuda getirmek kabildir. Bir kovanın yarısına kadar su doldurun. Lüzumsuz kâğıtları bu suyun içine atın, orada en az 24 saat, en çok dört gün bırakın. Kâğıtlar yumuşar ve hamur haline gelir. Bunları alarak 7-8 santi- metro kutrunda yuvarlaklar yapın ve pençere önüne, balkona, yahut iyi hava alan bir yere sıralayın. Bunlar iyice kuruduktan sonra aylarca muhafaza edilebilir. Bu yuvarlakla soba içinde kö- mürün üzerine konursa tatlı bir bararet verir. Bu suretle odundan koktan, maden kömürü ve antra- siltten mühim mıktarda tasarruf edilir. Kâğıtları suya atarken yağlı olmamalarına dikkat etmelidir. Çünki yanarken pis koku çıkarır. Yünden yapılan tüller Yeni çıkan kumaşlar arasında yünden tül, büyük bir rağbet kazanmıştır. Gayet ince ve her renkte olan bu tülle elbiselere kol, yaka, yapılmaktadır. Bilhassa ilkbarda bu tülle yapılan elbise- ler görülecektir. Burunların kızarmaması için Soğuk havada kızaran bir burun kadınların en çok canlarını sıkan geylerden biridir. Her sabah ga- yet sıcak su içerisine bir kaç damla şu ilaçtan atılır ve bu su İle burun yıkanırsa katiyen kı- zarmaz: Kolonya suyu 60 gram Teinture de benjoin 10 , . Aleool campbre & Bunlar. Çıkolatalı “kek Harcı : 6 yumurta, 35 dirhem tere yağı, 25 dirhem çıkoluta, 35 dirhem un, 10 kahve kaşığı ince şeker bir tutam vanilya. Tereyağını iyice ağartmalı, içe- risine toz halindeki çıkolatayı bir çorba kaşığı suda eriterek ilâve etmeli. Diğer bir kap içe- risinde yumurtaların yalnız sarısı ile toz şekeri vanılyayı karıştır- malı, sonra, tere yağın içine dökerek hepsini iyice vurmalı. Unu azar azar ilâve ederek bunlara karıştırmalı. Sonunda ayrıca köpürtülmüş yumurtanın aklarını karıştırarak yağlanmış bir kaba dökmeli, ve orta sıcaklıktaki fırında yarım saat pişirmeli. Yemek odası il Yeni yapılan apartımanların ekseriyetle odaları az ve küçüktür. Bu yüzden oyemek oturmak âdet hükmünü almıştır. Bu küçük odalarda, yemek masası ortada çok yer keplamak- tadır. Yemek yedikten sonra masayı kaldırarak ortalıgı ferah- latmak çok basittir Resimde görüldüğü gibi yemek masası iki kısımdan mürekkep olabilir. Müselles şeklinde yapılan bu iki masa arzu edilen ağaçtan yaptırılır. Aynı ağaçtan iki de zarif etajer (oyaptırılırsa (oda daha zarif olur. Yemek yeneceği zaman masalar resimde görüldüğü gibi odanın ortasına getirilerek birleştirilir. Yemek bittikten sonra, masaların her biri bir köşeye yerleştirilir ve Üzerine bir vazo, bir biblo konur. Masaların konulduğu köşelere masalarla beraber yaptırılan mü- selles etajerler asıl odanın zerafeti bir kat deha odasında | Şekerleme Kestane şekerlemesi evlerde yapılabilir Kestane şekerlemesi, kışın en çok sevilen şeylerden biridir. Fakat bir parça pahalı olduğu için herkes bunu doya doya yiyemez. Halbuki kestanenin fiatı pek ucuzdur ve evde kolayca kestane şekerlemesi (Oyapmak (kabildir. Bunun için bir parça dikkat etmek kâfidir. Kestane şekerlemesi şu suretle yapılır: Elli tane iri ve çürüksüz kestane seçmeli. Üzerlerindeki kalın ka- bukları soyduktan sonra, kayni- yan sıcak su içerisine kestane- leri atmalı. On dakika kaynadık- tan sonra ateşten indirmeli. İnçe kabukları dikkatle soymalı, kes- taneleri soğuk su içerisine koymalı. Yarım okka şekerle suluca bir şurup yapmalı, içine kestaneleri yerleştirdikten sonra kısılmış gaza tencereyi oOkoymalı. Gayet hafif ateşte kestaneleri altı saat bırak- malı. Eğer kestaneler tmaamile şefaflaşmamış ise, (kestaneleri çıkardıktan sönra şekeri kaynat- mali, gene kestaneleri baştan içine koyarak daha iki saat hafif hafif kaynatmalı. Kestaneleri ince bir tel elek Üzerine dizdikten sonra kurutmalı. Şekeri kaynatırken içerisine va- nilya konulursa daha iyi olur. Lezzetli bir salça Soğuk etle yenecek lezzetli ve yapılması kolay bir salça: Taze dövülmüş bir kahve kaşığı kara biberi, dört kahve kaşığı zeytin yağını ve iki kahve kaşığı iyi sirkeyi karıştırmalı. Kâfi mik- tarda tuz ile ince kesilmiş may- danoz da ilâve ederek, hepisini bir şişeye koymalı ve iyice çalka- lamalı, Bu salça soğuk et yenileceği zaman Üzerine konulursa ete gayet hoş bir lezzet verir. Bıçaklardaki lekeler Bıçaklarda husule gelen lekeleri pek kolay temizlemenin usulu | vardır. Bir patatesi ortadan kes- meli, kesik kesik tarafı bikarbo- nata batırarak bıçağı silmeli. Lekeler çıkar, bıçak yeni gibi olur. si ği Vi Bugünkü Türk yemekleri hak- kında bazı eski ve maruf ahçı- larımızın fikirlerini (yazmıştık. Bu fikirlerin obülâsası şu idi: Türk yemekleri ağır değildir, fakat şimdi eski harçlar, yağlar yoktur. Eski mahir ahçılar da kalmamıştır. Binaenaleyh, bu yemekleri yiyen- ler mide rahatsızlıklarına, hazım- sızlığa duçar oluyorlar. Kabahati türk (pişirme usulünde aramak yanlıştır. Biz, bu yazıların sonunda he- kimlerimizin de fikirlerini sorup yazacağımızı kaydetmiştik. Profesör doktor Besim Ömer Paşayı ziyaret ederek mütalâasını rica ettik, Muhterem müderris bize dedi ki: — Yemek meselesi vücudun sarfiyatına mukabil lâzım gelen gıdayi almak demektir. Bugün bepimiz bedenen ve dimağımızla çok çalışıyoruz. Dimağen çok ça- lışan bir adam yemeği kolayca hazmedemez. Bundan başka bu gibi kimseler hayatlarını açık havada geçirenler, köylüler kadar iştihaya malik olamazlar. Bunu küçük bir misalle (anlatayım: Haftanın altı gününü hazımsız- lıkla, iştahsızlıkla geçiren bir adam tatil gününü açık bir havada geçirdikten sonra evine dönünce hem daha iştahlı yemek yer, hem daka kolay hazmeder. Yemeğin hazmı ve gıda nok- tasından kıymeti, kullanılan mad- delerin halis olması ve iyi pişiril- mesile alâkadardır. Bizim yemek- lerimizde nazarı dikkate alınacak yalnız pişirme meselesi ve ahçı- ların mahareti değildir. Yemkle- rimizin en mühim esası yağ mes- elesidir. Biz şarklılar frenklere nazarn çok yağlı yemekler yeriz. Bunun için yağın çok saf olma- sına dikkat etmek lâzımdır. Hal- buki memleketimizde saf tereyağı bulmak çok güçtür. Avrupada tereyağı sabah kahve- altısında, bazı haşlanmış sebzeler de, bazı pastalarda kullanılır. Binaenaleyh sarfiyatı azdır. Hal- buki bizde sade yağ kullanılmı- yan yemek yok gibidir. Avrupada kızartma için hayvan yağı, tereyağı, susam ve zeytin yağı, yumurta sarısı ve saireden mürekkep margarin yağı kullanı- lır. Maamafih bunların sarfiyatı mahduttur. Bizim yemeklerimizde hazımsızlığa sebep olan başlıca kusur çok yağlı, bilhassa karışık ve fena yağlı olmasıdır. Yemek pişirmek usulüne gelince, bu memleketimizde ustadan çırağa intikal ediyor. Halbuki Fransada ve ecnebi memleketlerde ahçılık büyük bir sanat hâlini almıştır. Büyük lokantalarda, gazinolarda çalışan © ahçıların, ahçı başıların kitapları vardır. Bunlar hem ahçı, hem muharrir, hem müelliftir. Vaktile alman imparatoruna kendi ahçı başısının söylediği bir söz şimdi hatırıma geldi, size anlatayım: Imperator, Abdülhamide misafir gelip buradan Suriyeye, Balebeğe gittiği zaman imperatorun izaz ve 'ikramı için her vasıta hazır- landığı halde maiyetine saraydan İ en muktedir birde ahçı verilmiş. Imperator, Türk ahçısının pişirdiği pilavı çok beğendiği için kendi ahçısına da Türk pilavını öğretmeği tavsiye etmiş. Imperator bir müddet sonra kendi ahçısına plâv pişirmesini öğrenip oÖğrenmediğini osormuş ahçı; nargile çekişinin adedile Türk yemekleri ağır mıdır: Yemek pişirmeyi yaşayış tarzına göre Doktor Besim Ömer paşaya göre hazınısızlığın başlıca sebebi nedir? değiştirmeli Dr. profesör Besim Umer paş mikdar ve nisbeti tayin olunan bir yemeğin pişirilmesini öğren- mek pek müşkül olduğunu söy- lemiş. Meğer, Türk ahçı başısı pilâv pişirirken (oOsuyu (o ısıttıkça Oo ve pirinci kaynatıp, nihayet yağı haşlarken yaptığı her harekete bir fasıla veriyor ve nargilesini tokordatıyor, tekrar pilav tence- resine bir kepçe daldırıyormuş. Alman ahçısı bu vaziyete hayret etmiş ve Şaşırmış. İşte bizdeki ahçılık budur. Halbuki Avrupada ahçılık mektepleri vardır. Diğer taraftan kız mekteplerinde de başlıca Oyemeklerin ( pişirilmesi hakkında lâzım gelen malumat verilmektedir. — Bizdeki yemekler ağırmıdır? — Tabii bu sualın cevabı ye- meğin nevine göre değişir. Hiç şüphe yok ki biz, çok yağlı, çok şekerli, çok unlu yemekler yeriz. Demin arzettiğim gibi gerek sade, gerek zeytin yağın evsafı hazm hususunda çok mühimdir. Miktarı fazla, safiyeti omeşkük ve çok defa karişık bir yağın hazma fena tesiri vardır. Biz sebzeyi daima yağlı pişiririz. Halbuki Avrupada sebze haş- landıktan sonra üzerine halis tereyağı konur. Bu halde bir taraftan sebzenin yalnızca haşlan- ması, diğer cihetten üzerine konu- lan yağın safiyeti dolayısile elbette bu yemeğin hazmı bizde pişirilen yemeğin hazmından kolaydır. Bizde hazımsızlığın (o esbabını yalnız yalnız yemeklerin sureti tabhında aramamalıyız. Yemek hazmi çok defa asabın sükünetina insanın kederli olup olmamasına tabidir. Bundan dolayidir ki, frenkler: (Mide musikiyi sever) derler. Bizde bilhassa yemek ara- sında. ve yemeğin akabinde çok su içeriz ve bazende derhal çalış- mağa başlarız. Bu su, midenin alınan gıdayı hazim hususunda mühtaç olduğu usarenin kesafetini giderir, sulandırır. Işte bundan dolayıdır ki bir çok defalar yemekten sonra ek- şilik, geyirme, bazan bulantı mey- dana gelir. Binaenaley yemekle- rimizi bügünkü faâliyetimize, bu günkü yaşâyışımıza göre tanzım ve yemeklerin esasını teşkil eden mevadı asliyenin' safiyet ve halisi- yetini temin etmek lâzımdır. Biz, bugün ecdadimız gibi yaşama- yoruz. Büyük şehirlerde ikamet eden vatandaşların muztarip ol- duğu hastalıkların büyük bir kısmında teğaddi usulünun tesiri inkâr edilmez. Işte bundan'dola- yidirki ecdadımız her hastalık evinin mide olduğunu söylemiştir. Yemek, tabıh, miktar, yaşayış tarzına, yaşa göre değişmelidir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: