20 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

20 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

am a am b — ul Bilmem hangi tünelden 7 LAVRENS iSTANBULD Nakleden: İ. F geçiyorduk. Kompartma- nın kapısı şiddetle açıldı. Bilet ve vesika muaye- nesi (başlamıştı. Vesikamı uzatarak: “ Buyrunuz dedim.. Iki saat sonra Konyadan hare- ket ettik. Artık yollarda fazla kalmadan Istanbula gelecektik. Eskişehirden haylı yolcu bindiği halde benim bulunduğum kom- partimana ancak otuz beş yaşla- rında sivil bir adam binmişti. Birkaç gün evel yollarda vuku bulan bir kaza dolayısile askeri trene yolcu almak mecburiyeti hasıl olduğu söyleniyordu.) Eskişehirden trene binen bu kibar tavurlu adam tam karşıma gelip oturmuştu. Yüzüm gölgede kaldığı için, esasen iyice teşhis edilemiyordum. Arasıra mendilimi yüzüme kapa- yarak uyukluyordum. Bilmem hangi tünelden geçer- sen, o kompartımanımızın kapısı şiddetle açıldı. Bilet ve vesika muayenesi (o başlamıştı. | Kontrol memuru evvelâ yanımızda uyuyan iki yolcunun biletlerini, sonra kar- şımdakinin biletini istedi. Banada: — Vesikanız? Diyerek başile hürmetkârane bir selâm verdi. Halep askeri sevkiyat kuman- danlığından bütün Omuamelemi tamam olarak yaptırdığım için, en ufak bir endişem bile yoktu. Askeri seyabat vesikamı uza- tarak: — Buyurunuz... Dedim. Kontrol memuru vesikaya şöyle bir göz atarak, yüksek sesle okudu: — Yüzbaşı Kres... Ve gene güler yüzle vesikamı uzattı : — Teşekkür ederim... Yanımdaki yolcular vesikala- rını birer birer gösterdikleri halde Eskişehirden binen ve karşımda oturan adam bir türlü vesikasını bulup göstermiyordu. Gözümün ucile bu hüviyeti meçhul adamı tetkik etmek fırsa- tını kaçırmıyordum . Kontrol memuru yükek sesle ismimi söyleyince, (adamcağız bam başka. ve şayanı hayret bir haleti ruhiye içinde kıvranmağa başlamıştı. ; Memurun fazla beklemeğe vaktı yoktu: — Vesikanızı arayınız, sonra tekrar gelirim... Diyerek kompartmanın kapısını kapadı. Herifin dünüyordu. birar gözleri fıldır fıldır! Tefrika numarası; 110 Içimden: — Gene bir yeni belâya çattık galiba! Diye söylenerek mendilimi göz- lerimin üstüne örttüm ve uyur gibi görünerek, mendilin altından ta- rassuda başladım. Yanımızdaki yolcular oyumuşlardı.| Ben yüzümü örtünce, karşım- daki yolcu, derhal cebinden vesi- kasını çıkararak ayağa kalktı ve camın önünde kontrol memuruna yavaşça seslendi. / Bu adamım benden çekinme- sinin sebebini derhal keşfetmiş- tim: Yüzbaşı Kresi (o yakından tanıyan biradam... Mamafih, adam ayağa kalkınca, üstüuü örten siyah paltosunun altımdan gizlenen asker elbisesini gördüm. O vakit daha kat'i bir kanaatle şu kararı verdim: Bu adam yüzbaşı Kresin karar- kâhina mensup bir neferdir: Tahminimde yanılmamıştım. Bir saat sonra mendili kasten yüzümden düşürdüm ve gözlerimi açtığım zaman bu zavallı adam- cağızın karşımda bir mücrim gibi titrediğini gördüm. Güçlükle anlaşılır almancasile dizlerime kapanır gibi bir vaziyet alarak : — Beni affediniz, kumandan! Ben sizi ingilizlere esir oldunuz zannediyordum. Avdetinizde ça- maşırınızı bulamadınız,belki kaba- hati benim üzerime yüklemişlerdir. Ben sizin bir çöpünüzü bile, ak madım... — Pek âlâ, ben şimdi sihha- timle meşgulüm. Eşyada gözüm yok. Müsterih olunuz! (Arkası var) Tebrik telgrafnameleri Milli günlerde, bayramlarda, doğum- larda, evlenmelerde büyüklerinize, dost- larınız zacağınız tebrik telgrafname- lerini Himayei Etfal cemiyetinin bu «Şef kat> telgraf kâatlarile gönderiniz. Bu suretle bem büyüklerinize ve dost- oldukları fazla çoktan larınıza Jâyik hörmeti göstermiş; hem de büyük bir neşe gü- nünde sizin himaye ve Şşefkalinizi bekleyen binlerce yetime yardım etmiş olursunuz. «Şefkat» telgraf nameleri her telgraf hanede vardır. meler muhatabını: Ve ba telgraf'na- dir. Siz telgrfimzi alelâde bir kâada yazınız Üzerine «Lüks veya $ kelimelerini il Muhatıbınız telgrafı itina ile hazırlanmış e renkli bir kâal üzerinde ei Etfal tebrik telgrafna- okur. Hime meleri, Hin i Btfalin y Denizlere dehşet x-———— ——— salan tahtelbahir Bir Alman balhriyelisinin hatıratı Nubarriri : Max Valentiner Öğleden sonra, yollarda, müt- hiş silâhlar atılmağa başladı. Artık, mitralyözler işe girişmişti. Ansızın, limanda, ağır bir güm- bürtü işitildi. Vay! Bu, gayet büyük çapta topun sesi olsa gerekti, bir Bu sırada, emirberim, odama koştu. — Kumandan, topçular, Kiel üzerine yürüyor. “Ob, yarabbi şükür,, diye düşündüm. Yüreğime soğuk su serpildi. Gürültü, sokağıma kadar ge- liyor. Mütercimi : (Vâ - Nü) İ i İ Pencereden dışarı bakıyorum. Tayfalar, sokakta koşuşuyorlar. Sağa sola... Perişan bir halde... Bozguna uğramışlar... Emirberim de benimle beraber bakıyor. — Şunlardan birini gebertsem pek hoşuma gidecek! - diyor. Bizim kapımızı vuruyorlar. Zili, mütemadiyen çalıyorlar. On beş tane kadar genç tayfa, kapının önündeydiler. Kendileride saklamaklığımı benden musırane rica ettiler, Inkilâpçı değilmişler. Lâkin, diğerlerile birlikte kurşuna dizil- mekten korkuyorlarmış. tahkikattan seyahatinin gecikece: Sonra kadını severek zevceliğe kabul etti! Birmingam tacirlerinden | biri, Londradan trene bineceği sırada genç ve güzel bir kadın kendisine yaklaşarak şu sözlerle hitap etmiş: — Affedersiniz ben sizin zev- cenizim. Tacir, bidayette şaka yapıldığını zannetmiş, genç kadı- nın el çantasını açarak kendisine pasaportunu gösterince şüpheye mahal kalmamıştır. Zira genç ka- dının pasaportu altındaki imzalar ve mübürler, kendisi hiç bir za- man evlenmemiş olduğu halde, kadının zövcesi olduğunu göste- riyordu. Bunun üzerine İngiliz taciri polise giderek şikâyette bulun- mak üzere iken, genç kadın ken- disinden daha tetik davranarak karakola gitmiş ve kocasının ken- disini oterketmek istediğinden bahs ile, şikâyette bulunmuştur. Tacir, işin sarpa sardığını ve anlayınca, zevcesi olduğunu iddia eden genç kadınla, yoluna devam etmeğe karar vermiş, ve Sutamp- tondan her ikisi de Amerikaya gitmek üzere vapura binmişlerdir. Amerikaya seyahat esnasında ingiliz taciri, genç kadını sevmiş ve arzusu hilâfında zevcesi oldu- gunu iddia ettiği genç kadını zevceliğe kabul eylemiştir. Filhakika, genç kadın, sabık rus prenseslerinden biri imiş. Kendisi İngiltereden Amerikaya gidebilmek için bu hileye müra- caat etmiştir. Almanyada peirollu arazı Berlin 19 (A. A.) — Briken- ferd o (Palatinat) O mıntıkasında yapılan tasviyei turabiye ameli- yatı esnasında toprağın biraz derinliğinde bir petrol tabakası keşfedilmiştir. Bir Alman Felemenk şirketi burgu ile araştırma ameliyatı yapmak tasavvarundadır. EA AREL EZ YERE Er BANKA KOMERÇİYALE İTALYANA Sermayesi Liret 700,009,009 İhtiyat akçesi Liret 580,090,000 Merkezi İdaree MİLANO İtalyanın başlıca şehirlerinde ŞUBELER sviçre, Avusturya, Maca: Çekoslovakya, Yugoslavya, el n, Romanya, Bulgaristan, Me sır, Amerika Cemahiri ttehidesi, Brezilya, Şili, Uruguay, Arjantin, Peru, Ekvatör ve Kolumbiyada Afilyasyonlar İSTANBI UBE MERKEZİ teler : İstanbulda : Alalemciyan han Telef. 2821. Beyoğlunda: İstiklâ caddesi . 1046. Kambiyo daire; Borsada Teler, 1718. İZMİRDE ŞUBE Kendilerine dedim ki: — Silâhlarınızı burada bırak- manız kâfidir. Onları saklarım. Lâkin, sizieri burada saklamak için, ne yerim müsait var, ne de, bu hususta arzum var... Bu sözlerim üzerine, silâhlarını, tabancalarını, nümayişkâr bir su- retle attılar. Süngülerini ve esla- haya müteallik diğer şeylerini keza... Bunları koridoruma koy- dular. Karım ve hbizmetkârlarım, elle- rinde makaslar ve bıçaklar, müte- madiyen çalışıyorlardı. Tayfaların elbiseleri üzerine dikili olan inkı- lâpçılığa ait kırmızı kurdeleleri ve buna müteallık sair işaretleri sökmekle meşğuldüler. Emirberimi istihbarat kalemine yolladım. Vaziyele dair tafsilât elde etmek istedim. Sokaklarda, birdenbire, cehen- nemi bir gürültü yükseldi. 20 Künunusani 1932... dei EKR, N Bşk Tefrika No: 40 EE. 20 Kânunusani 1932 Haberi olmadan Mi ği —— —— hi b ğ İngiliz Casusu | evlenmiş! bir hikâye j Mürhig ır cınayet.: O akşam, yorgun argın, şehre geldim. Bir taksiye binerek, doğru bir otele indim. Yemeğimi odama getirttim. Yemekdediğim de bir çorba, bir kuru bamye.. midem, bunlardan başka bir şey alacak vaziyette değildi. Hemen, sümmettedarik bunları yedim efendim; yedikten sonra comba döşek... Fakat, uyuya bilirsen uyu... Evet yorğunluğuma rağmen, uyu yamıyordum. Zira yatağım, battal bir kapının yanındaydı; ve bu battal (kapının öte tarafından sesler geliyordu. Bu sesler... Aman yarabbi 1. Bu sesler öyle müthiş sözleri benim odama taşıyordu ki, evvelâ kulaklarıma inanamadım. Rüyamı görüyordum ? Kâbus içinde miy- dim ? Gözlerimi oğuşturarak , yatağımın içinde (o doğruldum... Sesler, perdeleri yükselerek, oda- ma gelmekte: devam ediyor... Bir kadın ve bir erkek sesidi bu... Kadın sesi yalvarıyordu: —Yapma... Allah aşkınayapma.. Ben senin zannettiğin gibi bir kadın değilim... Nahak yere ifti- raye kurban gitmeyeyim. Erkek sesi, homurdanıyordu: — Bu mektup ne?.. Bu mek- tubun ne olduğunu bana anlat bakalım... Alçak kadın... Namus- suz kadın!.. Bunun hesabını bana vereceksin... “iftira, imiş... Nesi iftira bunun... Böyle iftira olurmu? — Iftira... Itira... — İftira değil... Kadın sesi : — Eeeceh... Peki öyleyse... - diye haykırdı. - İftira deği Hakikat... Ben, seni aldattım. Anlıyor musun! Ben seni aldat- tım... Çünkü sen, aldatılmağa lâyık bir erkeksin... Seni, önüme her gelenle aldattım... Hattâ, en yakın arkadaşlarınla... © — Demek, itiraf ediyorsun? — Evet... Ne olacakmış?... | Itiraf ediyorum... Aldatıyorum. | — Öyleyse, aptest al bakalım. — Ne olacak? — Seni keseceğim. — Hayır, hayır... Bukadar vah- şilik yapmazsın... — Yaparım... Ben, şehir uşağı değilim... Benim damarlarımda bedevi kabilelerin yabani kanı dolaşıyor... Atalarım, kadınlarının hiyanetlerini öğrenirlerse, onları, sırt üstü yere yatırırlar, kurban keser gibi, keserlerdi. Bende sana öyle yapacağım... Seni geseceğim.. Namusumu ancak senin kanınla temizliyebilirim... Abdest al... Iki rekat namaz kıl... Sonra, seni keseceği Tüfekler, mitralyozlar... Aman yarabbil.. Aman yarabbil.. Mitralyozun kurşunları, yanr- mızda ki evin dıvarına çarpıyordu. Sonra, birden ortalıkta bir sü- künet hasıl oldu. Tama bir sükün ve sükünet.. Kendi kendime : “ — İnkilâpçılar diye düşüdüm. Lâkin, bilmem niçin, buna kat- iyetle emin olamiyordum. Birdenbire, emirberim geldi. — Ortalıkta kırmızı bayraklar asılı, — Nasıl ?- diye hayrele hay- kırdim. - Inkilâpçılar muzaffer mi oldular ? — Temamile muzaffafer olduk- larını zannetmeyorum; fakat.. — Fakat.. Üzerlerine o hücum topcularda iltihak etmiş.. — Kime? — İnkilâpçılara.. mat oldu!, eden Tüylerim, diken diken olmuştu. Bu ne vahşilik böyle... Aman, yarabbi... Bu cinayetin önüne geçmeliydim.., İşte, kadın da başlamıştı. — Ben ettim, sen etme... Allah rızası için tatlı canıma kıyma... Koyun buğazlar! gibi, beni bu- ğazlamaktan ne bulacaksın... Bir büyüklük. göster... Beni affet. Erkek, bangır bangır bağrıyor: — Hayır, keseceğim! Kesece- im... Seni kıtır kıtır keseceğim. Derhal Telefona sarıldım. Karakol yakındı. Polise, vakayı kısaca anlattım: — Ferahfeza otelinde on yedi numaralı odada cinayet oluyor... Derhal yetişin... Bir erkek, karı- sını boğazlıyor... Kadının yüzünü pıçakla, kıtır kıtır kesiyor... — Şimdi geliyoruz! - dediler. Hakikaten de, üç dakika sonra, bir muavin, üç sivil ve resmi üç polis, otelimizin koridorunda iler- liyorlardı.: Ellerinde tabanca... Arkalarında, pürtelâş otelci... — Telefon eden benim... - de- dim. - İşte cinayet şu odada olu- yor... Dinleyin.. Erkek sesi, koridora, gayet vazıh olarak in'ikâs ediyordu. — İşte, abdestini aldın. Iki rekat namazını kıldın.. hiyanetinin cezasını göreceksin.. Boynunu şu bıçakla gesecekim... Kadın sesi: - — Ab, kocacığım.. Beni affet.. Yarabbil.. Imdat! Imdat! Imdat!.. Can kurtaran yokmu? Tam sırasıydı. Fırsatı fevtetme- meliydik.. Kapuya abandık, Kanat, gömmeden ardına kadar açıldı. Karşı karşıya iki yatak.. Bir kadın, bir erkek, ellerinde kalın defterler,yataklara uzanmış- lar... Bu “defterlere bakarak de- minki sözleri oradan okuyorlar. Otelci ynımızda bulunuyordu. — Ne yapıyorsunuz?.. Bunlar, ramazan için temsil vermeğe gelen kumpanyanın aktörleri.. roilezini yalvarmağa ezberliyorlar.. —rn Nâkili : (Hatice Süreyya) Şişlide Acele satılık ev Şişlinin en mutena bir ye- rinde 10 odalı, bahçeli konforlu güzel kârgir bir ev müsait şeraitle acele satılıktır. Müracaat yeri: Umum Emlâk Acentesi 20-21-22 Bahçekapı, Taş han N 'Tetefon : — Topçularda mı inkilâpçılara Wtihak etmiş? — Evet, Artık beklemeliydi: Deminki yirmi tayfa, nerdeyse sökün ederler; silhlarını ve inki- lâpçı işaretlerini isterlerdi. kü, telâşlarmın nafile olduğunu anlamışlardı. Fakat galiba utandılar. Çünkü elen giden olmadı. vim, halâ bir silâh deposung benzeyordu. Bu eslehayı kullanmanın bellâ mümkün olacağını düşündüm. Inkilâpçıların endişe ve korkak- lığı karşısında, bana kalırsa, otuz kırk tane canını dişine takmış vatanperver imparatorluk taraftarı, bütün Kiel şebrini yeniden zabt etmek tarrakasmı gösterbilirdi. Emirberime dedimki : — Haydı, bülün bu silâhları ve saireyi yukarı tavan arasına götür... İleride belki bunları sa- tarız, yahut başka suretle icabina bakarız. (Arkası var) 3 j İdi ali ar Mh la de iy ağ lk e

Bu sayıdan diğer sayfalar: