13 Nisan 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

13 Nisan 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Manisa mektupları Akşam 13 Nisan 1932 Manisada halk cuma günlerini nasıl geçirir? Pazarda bir köylünün 250 lirasını aşıran 3 manitacı yakalandı Manisanın parkından bir manzara Manisa 10 (Hususi ) — Manisada cu- ma günleri na- sıl vakit geçer? Bu öyle bir sual ki içinden çıkmanın im- kânı yok. Ma- nisada cuma günleri vakit geçirmek cid- den bir mese- ledir. o Haydı diğer günler herkes işile gücüyle meş- guldür. Fakat haftanın altı gününü yor- gunlukla geçi- ren halk, me- mur, esnaf bir cumasını olsun tatlı ve neşeli a 3 manitacı: bir halde ge- Münir, Yusuf, girmekte müş- Eyip kilât çekiyor dersem mübalağa demeyiz. Bu servet kaynağı beldenin topu topu bir İsmet paşa pakiyle bir de sineması vardır. Parka ancak guruba bir kaç saat kala gidilebilir. Sinema ise gündüz - ve kışın.. Belediyenin yalnız ge- ceye mahsus yarım yamalak elek- trik cereyanından istifade etmek- ten başka bir çare olmadığı için sinema akşam sekiz buçukta başlar onbir, onbir buçukta biter. Bunun için cuma günleri ekse- riya civar roesirelere gidilir. Geçen cuma Akmesçit denilen zümrüdin bir yayla bütün Manisalıları sine- sine çekti. Bu cumada Çaybaşı denilen bir dağ eteğinde billür gibi suları akan yerler, taşlar Manisalıları güç hal aldı. Daha sabahtan millet yollara koyuldu. Şehre yarım saat mesa- fede bulunan bu su başına giden- lerin elinde gramofon, keman, ut, sepetlerinde yemekleri zeytin yağlı dolmaları, kuzu (kızartmaları, sepetlerinde rakıları, biraları göz- den kaçmiyordu. Şehirde in cin top attı. Kahvelerde tavla merak- lıları, poker ve altmış altı dökün- lerinden başka kimse görülmü- yordu. Karşıma Manisanın ileri gelen bağcılarından Mutaf zade Hasan bey çıktı. Ver elini çay başına. Aman Allahım sanki mahşerden bir nümune.. Fıstıkçılar, limona- tacılar, kebapçılar, kahveciler mü- temadi alış verişte. Tepeye çıktık, güzide bir kafile PE 7 e e a arak gözümüze çarptı: Çoluklu çocuklu tam 35 nüfus.. in elinde ya- rım okkalık büyüklüğüne bir bardak içinde bira... Diğer biri kasatura kadar büyük bir bıçakla elma keserek bira içene uzatmakta, diğeri gramofon başında bulunan arkadaşına mü- temadiyen “canım fokustrat çal!,, diye emretmekte, göğsüne daya- dığı kemanla “Derdimi ümmana döktüm asumanlar inler,, diye bir şarkı okumakta idi. Buradaki âlemi geç vakte kadar seyrettik. Gruba doğru herkes dağılmağa ve çarşıda," sokakta okkalarca toz yutmak için hazır- lanmağa başladı! 3 manitacı yakalandı Zabita İzmirin meşhur manıta- cılarından üç kişiyi yakaladı. Ma- nisanın pazarı olan perşembe gün- leri civar köylerin bütün ahalisi pazara yağ, yumurta ve saire getirup satarlar... Manitacılar bu günü ganimet bilerek Manisaye gelmişler ve zavallı köylünün adam akılllı canını yakarak savuş- muşlardır. Fakat iki saat sonra yakayı ele vermişlerdir. Bu üç manitacı Eyip, Münir ve Yusuf ismindedir. Perşembe sa- bahı Göreli köyünden Durmuş Ali hayvan almak için hayvan pazarına gitmekte iken karşılarına çıkan bu üç manitacıdan Yusuf “köylü dayı hayvan almağa mı?,, diyerek yanına sokulmuştur. Za- vallı Ali her şeyden bihaber olarak “Evet!,, derdemez,, bende iki hayvan var istersen sana ucuzça vereyim, diyince Ali razı olmuş ve birlikte pazardan uzak- laşmışlardır. Bu sırada Yusufun arkadaşla- rından Münür karşılarına çıkıp elindeki bir paketi yere düşürmüş ve yoluna devam etmiştir. Aradan üç dakika geçer geçmez Ali ile Yusufa “ben bir paket düşürdüm siz almışsınız, diyerek evvelâ arkadaşı Yusufun sonra da Ali ağanın üzerlerini ararken köylünün cebinde bir zarf içinde bulunan 250 lirayı gayet mahirane bir şe- kilde alıp ortadan kaybolmuştur. Ali biraz sonra Yusuftan ayrı- larak hayvan pazarına gelmiş ve beğendiği bir hayvanın parasını vermek üzere elini cebine sal- | dırınca meseleyi anlamış, doğruca polis dairesine koşmuştur. Polis derhal tedbir almış, akşam altıda İzmire geçen Afyon tire- nine Halit efendi isminde açık göz sivil bir memur atlamiştır. Memur tirenin hareketinden sorra kompartimanlera göz gezdir. i haberdar Kanser Tedavi yolunda mühim bir adım atılıyor Kanserin sebebini ve tedavisini öğrenmeğe doğru gayet mühim yeni bir adim atılmıştır. Bu sayede kanserin beşeriyet için artık bir afet olmayacağına dair kuvvetli ümitler peyda olmuştur. Amerikadaki Columbia darülfünu- nu kanser tetkikat labratoarlarında çalışmakta bulunan fen âlimleri kanser höceyrelerini suni surette besliyerek her hangi yaşıyan bir vücutta obüyütmeğe (muvaffak olmuşlardır. Bu âlimlerden keşiften Ingiliz etmek üzere Avrupaya hareket etmiştir. Büyük İngiliz mütehassısların- dan biri bu 'keşiften haberdar Dr. Bloodgood mutahassıslarını derhal | olduğu vakit gazetecilere şu mu- talaayı söylemiştir: Kanserli höceyreyi kimyevi bir madde ile beslemenin kabil olduğu muhakkak ise hastayı bu gibi mühlik Ohüceyreden kurtarmak kabil olacaktır. Perdesiz pencere! Paris sulh mahkemesinde garip bir dava Paris sulh mahkemesinde, bu günlerde gayet garip bir davanın ruiyetine başlanacaktır. Davanın sebebi çok tuhaftır. Bir apartı- manda oturan bir müstecir, pen- cerelerden perdeleri kaldırmış ve mal sahibinin ihtar ve ısrarına rağmen opencereleri (o perdesiz bırakmıştır. Fakat apartman sahibi en belli başlı sebep olarak şunu ileri sürüyor: Perdesiz katı boş zanne- den bir çok kimseler, gece ve gündüz, burasını kiralamak için kendisini iz'aç edip duruyorlar- mışl.. Beynelmilel tediyat bankası yeni krediler açmıyor Bale 11 (A.A.) — Beynelmilel tediyat bankası idare meclisini teşkil eden merkezi bankalar mü- dürleri akdetmiş oldukları nim resmi bir içtimada Avusturya, Macaristan Ove o Yugoslavya'ya açılmış olan kredilerin tecdidini derpiş etmiş ve fakat bütün yeni kredilerin tehirine karar vermiştir. Avusturyada iktisadi kararlar Viyana 11 (A.A.) — Avusturya hükümeti , Avusturya'ya fazla miktarda ithalâtta bulunup Avus- turya'dan az miktarda mal cel- beden memleketler ithalâtının ten- kisine matuf &cil tedbirler ittiha- zma karar vermiştir. Menemen belediye hesaplarını teftiş Menemen, 11 (Hususi) — Mene- men belediyesinin 927 senesinden 930 senesine kadar olan hesaba- tını teftiş etmekte olan mülkiye müfettişi Tevfik Talât bey tefti- şini bitirerek bu sabah İzmire meğe başlayınca Manis beş dakika mesafede Horusköyünden üç şahsın telaşlı bir halde tirene bindiklerini görmüş, bunlar ayrı ayrı mahallere oturmaları Halit efendinin (o büsbütün (şüphesini artırır. Tren karşı yaka istasyonunda durunca bu üç kişi ayrı ayrı in- mişlerdir. Halit efendi bunlardan Yusufu derhal yakalamıştır. Neye uğradığını bilemeyen Yusuf “Ben yalnız değilim arkadaşlarım şun- lardır, diyerek Müniri eyibe gös- terince onlarda taharri memurunun pençesine düşmüşlerdir. Şimdi bu üç manitacı şehirimize getirilmiş ve hepisini de kodese tıkmışlardır. bir ir (Baş tarafı birinci sahifede ) | « — Evet efendim.. Arzunuz?. | — Malümu âliniz beyefendi.. bendeniz: mütekaidim.. Bahçemle meşgulüm... (Fakat Okomşunün keçileri her daim duvarı aşarak!.. Fazlı bey günde 1000 kişiyi dinler. Bu dertler arasında böyle tuhafları, fecileri. komikleri de vardır. Ziyaretçiler azaldıkça arada bir sevimli vali konu- şüyoruz. | — Vallahi idareciliğe taaa ço- cukluğumdan beri heves ettim... Kazamızın kaymakamına imren- miştim... Bende iyi bir idareci olmağı aklıma yeletirdim. Çalış- mağa başladım. Bir aralık “Dok- tor olayım!, dedim. Mülkiyeye o sıralarda imtihanla giriliyordu. babam berim imtihanlardan ka- çındığımı zannetti. Bu benim izzeti nefsime dokundu. Hemen imti- hana girdim, muvaffak oldum. Şimdi meslekimden çok mem- nunum.. Hayatımın zevkli ve neşeli tarafları da vardır. Bakın size anlatayım.. Günde 1000 kişin derdini dinliyorum. Gece yattığım zaman düşünürüm.. Gö- zümün önüne gelir. Köyüne ile- tilmek isteyen köylü, komşusunun keçilerinden yılan ihtiyar bahçe meraklısı daha bir çokları haya- limde resmi geçit yapar. Eğer bunlardan 10 kişiye müsbet cevap vermiş, işlerini yapmışsam derin bir nefes alırım... Bunun zevkini tasavvur edemezsiniz.. Fakat bazı macburiyetler karşısında bu 10 kişi dokuza inerse o zaman üzü- lürüm. On kişiyi memnun etmek as- gari omemnuniyet (oderecemdir. Bazen bu 20, 30, 40, 100 de ola- bilir.. Fakat sınıf geçmek için 10 almak lâzımdır. Tekrar 15 yaşında olsam ve hayatımı yeniden tanzime kalksam yene idareci olurdum. Fakat be- nim için cazip olan başka mes- lekler de vardır. Meselâ iyi bir avukat olmak, yahut bir ilim adamı olabilmek pek isterdim. — Hayatınız nasıl geçer, nasıl eğlenirsiniz?. — Alelekser 11 de yatarım meslek içabı bazan gece yarısına kadar da çalışmak icap eder o vakit birde yattığım da vakidir. Fakat 11 muayyen saatimdir. Altı buçukta kalkarım. daireye erken gelirim. Öğleye kadar ça- lışırım. Günde bir defa yemek yerim.. Yalnız Öğle yemekleri... Akşam yemeği yemem. Akşam üstü memurlar daireden çıktıktan sonra bir buçuk iki saat kadar kalır, kendi işlerimle meşgul olu- Rİ muavinimizle Emlâk sahipleri! üzüntü ve zahmet çekmeden Çok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE tevdi ediniz! Bahçekapı,'Taş har No. 20-21-22 Telefon : 20307 — Posta kutusu: 558 İstanbul — Fazlı beyle bir saat Bir aralık doktor olayım dedim, fakat.. «Perhiz yapıyorum.. Günde yalnız öğün yemek yiyorum» rum. Sonra çıkar doğru eve gide- rir.. Akşam yemeği mevzuubahis olmadığı için heman kitaplarıma sarılım.. Okuduklarım kanun ve tarihtir... Tarihi devirleri tetkik etmeği pek severim.. — Bu devirlerden yaşamak isterdiniz ?, —vVallaki hiç birinde... Bizim devir en enteressanı.. Her halde Mısır- lılar, Yunanlılar, Romalılar kabil olsaydı, bizim devirde yaşamak isterlerdi... Eskiden, yani kadim devirlerde buradan faraza İzmire gideceksiniz.. Günlerce yol.. Hal- buki bugün vapura bindiniz mi yarın oradasınız. Yalnız bu, bu asırda yaşamak istemeniz için kâfi bir sebeptir.. Sonra o vakitler de indel- icap, bilâ lüzum ve bilâ muha- keme kafa uçurulmak tehlikeleri de var. Bunun için bana müsaade ediniz de bu devirde yaşayayım. Hahhbh... Eğlencelerimi soruyor- dunz.. Sinemayi sevmem.. Fakat bir dost ısrar ederse giderim.. Ayak alışıklığı olursa üst üste birkaç günde gittiğim vakidir. Daha ziyade vakit bulursam gezmeği severim. Meselâ bir cuma çıkmalıyım, havada ılık olmalı, kırlarda o dolaşmalıyım.. Yahut şöyle boğaza açılmalıyım.. Adayı daha ziyade severim. Bir kenara çekilip kendi başınıza oturmak, manzarayı seyretmek zevk midir? — Beyefendi.. Böyle az yemek hangisinde yediğiniz halde şişmanlamanız şayanı dikkattir. — Şimdi perhiz yapıyorum.. Evvelce yapmazdım.. Evvelce sev- diğim bir çok yemekler vardı. Şişmanlatıcı o yemekler.. o Börek, baklava.. Şimdi de bunları severim amma kaçınırım.. Hani bazan sevilen fakat muzır şeyler vardır. İşte öyle.. — O halde kahrolsun börekler beyefendi.. Hangi çiçekleri sever- siniz?. : — Karanfilin kokusunu seve- rim.. Gü!, kokulu çiçekler.. -Ko- kulu çiçekler.. Kokusuz, 'sadece manzarası güzel çiçeklerden hoş- lanmam. Renklerden siyah.. Lâci- vert.. Kahve rengini severim. Koyu renkler.. — En sevdiginiz roman.. — Vaktile roman yapraklarını okumuş ve beğenmiştin:.. Ladam Okamelyada hoşuma gitti.. Elimdeki gazetede Falih Rıfkı beyin anketi vardı. Fazlı bey gazeteye baktı. Büyük bir tevazule: — Fakat efendim, dedi, bu zevat arasında büyük münevver- ler içinde ben fikirlerimi nasıl söyleyeyim? dedi. Hikmet Feridun

Bu sayıdan diğer sayfalar: