24 Nisan 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

24 Nisan 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 Nisan 1932 Sahife 5 Iktisadi. buhran usulü Her memleket ağır kayıtlar koydu Iktisadi buhran karşısında, bütün hükümetler (o tetbirler alıyorlar. Almanya parasınm kiymemetini korumak için döviz takayyudatım kabul etmiş olan memleketlere karşı azami gümrük tarifesi vaz- edilmiştir. Avusturyada muhtelif eşya cinsleri için yüksek resimler konulmuştur. Belçikada döviz takyidatı yok- tur. Fakat muhtelif cins eşya için gümrük resimleri arttırılmıştır. Bulgaristanda zirai mahsulat sanayide (kullanılan mevadı ipti- daiye için gümrük resimleri arttırılmıştır. Çekoslovakyada gümrük tari- feleri artırılmış, döviz usulü tatbik edilmektedir. Fransada kontenjan usulüne gittikçe ehemmiyeti verilmektedir. Döviz takayyüdatı yoktur. Isviçre de kontenjan usülünü tatbika başlamış, bir taraftan da, gümrük resimlerini | artırmıştır. Ispanyada gümrük tarifeleri artırılmış, döviz takayyüdatı baş- lamıştır. Lehistanda gümrük tarifeleri artırılmıştır. Bundan başka bazı eşyanın ithalini meneylemiştir. Italyada gümrük tarifeleri yüzde on beş nisbetinde artırılmıştır. Köy kanunu ML edilmeyen mahallerde nasıl muamele yapılacak? Köy kanunu tatbik edilmiyen mahallerde borçlarını ödemiyenler hakkında yapılacak muameleye dair dahiliye vekâletinden bir tamim gelmiştir. Bunda nüfusu 150 den aşağı olan köylerede bu kanunun bazı maddelerini tatbik etmek veya etmemek ve tatbiki halinde hangi maddelerin. tatbiki lâzım geldiği- ni takdir eylemek salâhiyetinin vali ve kKaymakamlara verilmiş olduğunu ve bu salâhiyeti kanu- nun nefi için müsbet olarak istimal oedilmek suretile Köy kanununun 66 ıncı maddesinin bu gibi köylere de teşmil olun- duğu takdirde mezkür köylerde borçlarını ödemiyenler hakkında devlet şurası kararına tevfikan muamele yapılması imkânı bildi- rilmiştir. Postaya taarruz Marsilyada 4 serseri bir polisi öldürdü Marsilya 23 (A.A.) — 4 ştrir bir postaneye taarruz etmişlerdir. Postanenin muhtemel bir taarruza uğrıyacağından haberdar olan za- bıta binayı tarassut etmekte ve içeride de 3 polis saklanmış bu- lunmakta idi. Dün akşam postanenin kapan- ması saatinde şüpheli şahıs, posta saatlerini gösteren kitabı tetkikte musirren devam ettiklerinden po- hisler şiddetle hareket kararinı vermişler, fakat şerirler büyük çaptaki tabancalarını polislerin üzerine boşaltmışlardır. Zabıta memurlarından birisi öl müş ve diğerleri de ölüm derece- sinde yaralanmışlardır. Şerirlerden ikisi otomobille firar etmişler, halk tarafından takip edilen diğer iki Mieler birisi vokahamıi. Denizde bir facia Her tarafta himaye Kilizman n açıklarında üç balıkçının sergüzeşti Bayramın üçüncü günü, İzmirin Kilizman sahiline balık avına çıkan üç balıkçıdan Sabrinin kurtuldu- gunu, balıkçı Istanbullu Nuri ile Trabzonlu Musanın boğulduklarını telgraf havadisi olarak yazmıştık. Son gelen Izmir gazeteleri bu deniz faciası hakkında şu tafsilâtı veriyorlar : Üç balıkçı bayramın üçüncü günü öğle üzeri bir sandal gezin- tisi yapmak istemişler ve küçük bir kayıkla Kilizman açıklarına açılmışlardır. Havanın birdenbire lodosa çevir- diğini gören balıkçılar gezintiden sarfmazar ederek sahile çıkmak istemişler, fakat kayık Kilizman ile Köroğlu açıklarında gittikçe büyüyen dalgalar arasında çalka- mrken birdenbire gelen büyük dalga tesiriyle ters dönmüştür. Istanbullu Sabri ve Istanbullu Nuri kapaklanan kayığa sarılmış- lardır. Iki arkadaş ileride dalga- lar arasında biran Musayı görmüş- ler, fakat derhal nazarlarından kaybetmişlerdir. Iki kazazede ar- kadaş birbirlerini teselli ederek akşamı etmişler ve gece yarısına doğru takat ve dermandan kesil mişlerdir. Tam gece yarısı Istan- bullu Nuri arkadaşına: — Artık ben öleceğim, ellerimi sandaldan: bırakıyorum. Dedikten sonra yavaş, yavaş kendisini sandaldan bırakmağa başlamıştır. Ikinci arkadaşını da kaybetmek ve cesedini denizde bıramak iste- miyen Sabri, Nurinin “bileklerin den o yakalıyarak Onu seren iplerile kayığa bağlamıştır. Fakat bu esnada Nuri bilekleri sandalda ve yarı beli suda olarak hayata gözlerini yummuştur. Sabah olurken dalgalar, sahil- den uzaklaştırdığı ve üzerinde biri yarı ölü diğeri tamamen ölmüş iki balıkçı ile küçük san- dalı Tuzla açıklarına atmıştır. Kayık Tuzla halkı tarafından görülmüş ve derhal Menemen müddeiumüumiliğine haber veril miştir. Nurinin cesedi sandaldan çö- zülmüş ve orada gömülmüştür. Hayatını kurtaran Sabri tedavi altına alınmıştır. Takas işi Komisyon yakında Londraya gidiyor Takas komisyonu, Macaristan- da işini bitirmiş, Çekoslovakyaya geçmiştir. Gelen haberlere göre, komisyon, Prağda ticaret nezare- tile eşya mubadelesi için müza- kereye girişmiştir. Bu müzakera- tım iyi safhada olduğu anlaşıl- maktadır. Çekoslovakya Türkiyeden, en ziyade tütün, üzüm satın ala- caktır. Yerine şeker, mensucat ve senayi eşyası verecektir. Bu mübadele (esnasında (malların mıktarı hakkında alâkadar daire- lere resmi bir haber gelmemiştir. Takas komisyonu, Prağdan son- ra Londraya gidecektir. Deyli Telgraf gazetesinin dip- lomasi muhabiri bu hususta şu satırları yazıyor: “Yakında Lon- draya gelecek OTürk ticaret heyeti Türkiye mahsulâtını Ingiliz sanayi eşyasile mübadele için Ingiliz sanayi grupları ve teşkilâ- tile müzakerede bulunacaktır, Türkiye şimdiden bazı memle- ketlerle bu yolda mukaveleler aktetmiştir. Amerikada işsizler artıyor Yakında mühim hâdiseler çıkması muhtemel New- York, 23 (AA) — Bütün Cemahiri müttehide toprakların- daki işsizlerin iztırabını tebvin maksadile toplanan ehemmiyetli mebaliğ, işsizlerin sefalet ve azaplarımı gidermeğe kâfi gelme- mektedir, 32 şehirde yapılan tahkikat bir buhran vukuunun yakın ve mu- hakkak olduğunu meydana çi- karmıştır. New -Yorktaki yardım işi heba olmak üzeredir. Bu hal yardım Parasının hitam bulacağı gün olan 1 mayıs tarihinde karışıklıklar çikabileceği ihtimalile hem yardım teşekküllerini hem zabıtayı endi- şeye düşürmektedir. Komünist tahrikatı New-York 23 (A.A.) — Suvari polisler, şehremaneti binası önün- de toplanmış 400 komünist nüma- yişci kütlesi üzerine hücum etmek mecburiyetinde kalmıştır. 10 kadar polis memuru yara- lanmıştır. Nümayişçiler dağıtılmış- lardır. Diğer taraftan Philadelphi'de buna mümasil arbedeler vuku bulduğu ve birçok kimselerin yaralanmış oldukları işar edilmek- tedir. Otomobil devrildi 13 yolcudan üçü ağır yaralandı Izmir, 23 — Içinde 13 yolcu bulunan bir kamyonet Armutludan Izmire gelirken yolda devrilmiştir. Otomobil altında kalan şoför Rifat ile Ali ve Hacı Ismail efendiler ağır surette yaralanmış- lardır. Diğer yolculardan bazıları da hafif surette yaralanmıştır. Yaralılar memleket hastanesine nakledilerek tedavi altma alın- mışlardır. Japonya askeri masarifi Tokio 21 (A. A.) — Harbiye nezaretile Japon hazinesi arasında hazirandan geçen mart ayına kadar Şanghay ve Mançuri askeri harekâtının istilzam eylemiş olduğu masarifata tekabül (edebilmek üzere 205 milyon yenlik bir istik- razın akti için müzakerat icrasına Mr Irak petrolları 75 sene müddetle imtiyaz verildi Londra. 23 (A. A.) — Irak hükümeti tarafından British oil Developpement Compan'ye veri- len ve İngiliz, Fransız, Italyan ve Alman menfaatlerini bir ara- ya cemeden petrol imtiyazı Dic- İe nehrinin garibinde takriben 3200 kilometroluk bir sahaya şa- mil olmaktadır. Iki senelik işletme icarı dör- düncü seneye kadar her sene 25000 Ingiliz lirası artmak şartile 100 bin Ingiliz lirasıdır. Dördün- cü senede işbu icar 200,000 logiliz lirası olarak tesbit edilmiş Huliakğadiz İmtiyaz geliri üzerinden Irak hükümetinin musirren talep et- mekte yüzde nisbeti tomilatoda 4 şilindir. Kumpanyanm işletme icar mukavelesi 75 senedir. AKŞAM'ın tefrikası: No: 90 sam 24 Misan (932 ZINDAN HATIRALARI REYYAN ÖL ERER DE AŞA AA RA Abdülhamit devrine ait hakiki macer&lar Muharriri : Hariciye nazırı merhum Saffet paşa, birinci defa olarak Abdül- hamitle (o mülâkatım O müteakip demiştir ki: “ Bana Sultan Muradın akıllılığı veya deiiliği hakkında mükerre- ren sualler irat edildi. Ben, hiçbir cevap verememiştim; zira sultan Muratla (o görüşmek (müyesser olmadı. Fakat en büyük deli aranırsa (o Abdülhamittir. e Tahtı osmaniden hemen bunu hal'et- melidir. O günden bugüne kadar bu söz, bilen bilmeyen; bu akılsız Padi- şahım zalım ve zulmünü hisseden etmeyen binlerce lisanlardan, bin- lerce tarz ve şekilde işitilmişti. Fakat bu günkü kadar ehemmi- yetli bir surette telâffuz olun- mamıştı. Yirminci asırda milyon- larca halkın, Türklerin, Ermenilerin, Makedonyalıların (Arapların bu * gazetelere gönderdiği mektuba bir göz atınız: Halil Muvaffak beyin mektubu Efkârı mefsedetkârane ve din ve devlet hakkında amcli betha- hane sahibi bulunmak iftira ve iddiasile itham ve emval ve em- lâkimin gasbile hukuku medeni- yeden iskat olunarak mübbeden kalebentliğe mahküm edildiğimi gazetelerde (ookudum. Hakikati halin böyle olmayıp mahkümi- yetimin efkârı (o mefsedetkâarane ve din ve devlet hakkında amali bethahane perverde eyle- yen heyeti hazırai hükümete bugz ve nefretimden ileri gelmiş olduğunu ve bu ane kadar elham- dülillâh sayei namus ve hamiyette zerre kadar lekedar olmayan hay- siyeti âcizanemi bu güna uzviyatı zalimane ile telvis etmek isteyen çektikleri eza ve zülmü kim irti- | gürubu rezileyi evvelâ kahrı ilâhiye kâp ediyor? denildiği zaman, milyonlarca parmaklar Abdülha- mide doğru uzanıyordu. Muallim Lerua Bolyonun bugünkü ve Gladostunun çok evvelki tenkitleri, tahtieleri hep bu gaddar padişahı istihdaf ediyordu. O halde buadam neden taht ve saltanattan kovul- madı? denilecek. Filhakika bu sual her vakit irat olunuyor. Önümüzde bir Fransa ibtilâli tarihi vardır; hukuku insaniye, tabiatı beşeriyeden çekilip kopa- rılırcasına kanlar içinde istihsal veilân olunduktan sonra onaltıncı Lüilerle, Mari Antuvantlarla beraber tekmil büyük ıslahata müteşeb- bis adamlar gibi dantonların Robespiyerlerin, Maralarında kafa- ları yuvarlanmasını müteakip nasıl olup da Napolyon namında küçük bir korsikalının bunca mevzuatı muazzama üzerine çizmelerini uzattığı, bir dehşet bulutu şeklinde sim siyah ortalığı, kapladığı fransız- ların (30) ibtilâline nasıl mecbur olduğu, on sekiz sene (48) facia- sım, sonra (Sedan) felaketini hazırlayan acibenin nasıl iktidar mevkiine çıkarıldığı düşünülme- lidir. Bütün bunların tetkikve tahli- linden çıkarılacak mana şudur: Ibtilâllerin ve inkılâpların sürek- li, semereli ve manalı olabil- mesi için halkımefkârını evvelden hazırlamak lâzımdır. Halk hare- ketini bir) makine gibi değil, o hareketi bilerek, (o hareketin lüzum ve vücubunu oruhunda duyarak yapmalıdır. * .. Ötede beride rastgelinen alaylı Jön Türkler, alaydan yetişen za- bitler gibi, bazan mükemmelen mubhitlerine uyarlar, ve tam bir (Gön Türk) olurlardı. Bunlardan başka, durup durur- ken, tepeden inme bir darbe ile hiç ummadığı bir zamanda, sul- tan hizmetinden kendi rızası bile olmadan, ( Jön Türk ) sınıfına alılanlanlar da vardı. Emri vakii kabulden başka ça- releri olmıyan bunlarda az değil- lerdi. Bir misal olmak üzere Roma sefareti ikinci kâtibi Halil Mu- vaffak beyi zikredelim. Bu zat Romada sefaret kâtibi olarak hizmet ederken, birgün birdenbire Jön Türklükle ittiham edilerek müebbeden kalebentliğe mahküm edildiğini gaztelerde okumuş ve hayretlere düşmüştü. Bittabi artık Istanbula gidemedi. Mumaileyhin sonra omahakimi müstakbeleye havale eylediğimi ve tahtı hilâfeti gaspeyleyen bir padişah için benim mal ve mülkümün gasbı bittabi ehemmiyetsiz kalacağını ve ferdayı hürriyet ve madelette malımı mülkü- mü ve hukuku medeniyemi gene? istirdada muvaffak olacağımı beyan ile mahakimi Hamidiyenin aley- himde istar eyledikleri bu zalimane hükmü şimdiden ret ve protesto eylediğimin ilânı rica eylerim, Roma sefareti Osmaniyesi üçüncü kâtibi: Halil Muvaffak 4 Birkaç vesika! Avrupadaki muhtelif, irili ufaklı teşekküller arasında en kuvvetli görünen, belli başlı, bütün hariç- teki Jöntürkleri temsil eden görü- nen gene İttihat ve terakki idi. Abdülhamit te, bütün cemiyetleri, firkaları, komiteleri adım adım takip etmekle beraber, gene en çok bu İttihat ve terakkider korkardı. ittihat ve terakki de bu nüfi- zunu, ve temsil kuvvetini göster- mek için her fırsattan istifade ederdi. Biraz ileride, fırkaları karşılıklı vaziyetlerini, (bilhassa (kongre meselesini tetkik ederken, bu meseleyi daha esaslı bir surette gözden geçireceğiz... Şimdilik ittihat ve terakkinin kendisine hariçteki bütün jön Türklerin o mümessili sıfatını ve- rişini gösteren bir iki küçük ve- sikayı görelim: Almanya imparatoruna İstanbula gelirken, kendisine ittihat ve terakki cemiyeti tarafından şu ariza gön- derildi : Prusya kralı ve Almanya ipa- ratoru ikinci Giyom hazretlerinin huzuru bhaşmetpenahilerine Haşmetmab, Almanya imparatorluğu tahtına culüsü haşemetpenabilerindenbiri osmanlı imapratorluğu hakkında gösterdiğiniz alâka asari şu bir bir kaç satırlık arizamizı hakipayı muallâlarma takdime bizi sevk ve cüretyap eylemiştir. Bugün zatı haşmetpenahilerine şu suretle rahatsız etmemize saik olan kuvvet iki emelden ibarettir. Biri fırkamıza ait olup nazrı haşmetpenahilerinde tagyir edilmiş bir hakikatin şekil ve mahiyeti hakikiyesini göstermek, diğeri de milyonlarca insanın saadet ve selâmetine müteallik bir istirhamda bulunmaktır. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: