30 Temmuz 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Temmuz 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Akşam —e———— Kumkapıda akşam üstü âlemleri. Çocuğu tutup havaya kaldırdılar ve bağırmasına bakmıyarak denize attılar Istanbulda herkesten ziyade eğlenmek için dünyaya - genç kız olarak gelmek | li *iğ âzımmış ! Kumpkapı ile Yenikapı arasındaki sahilden bir kaç manzara Son zamanlarda yıldızı parlıyan yerlerden biri de muhakkak Kum- kapı ile Yenikapı ( arasındaki sahildir. Hiç bu yaz gittiniz mi?. Eğer 'gitmişseniz akşam üstleri bu sahilin bir âlem olduğunu gör- müşsünüzdür. Bu âlemi görmek bana ancak geçen pazar nasip oldu. Kumkapı istasyonundan çıktığı- mız zaman saat beşe yakındı. Biraz ilerledik. Deniz hamamları- nın her sene yaz aylarında kuru- lan tahta köprüsünden geçtik. Hamamların gazino (okısmından tavla sesleri, pul şakırtılari ara- sında sesler yükseliyor: — Yahu düşeşattın.. Caharüse oynadın.. Pulunu geri çek.. Bu kapıyı aç.. — Haaaah.. Şöyle.. Haydi yav- rum bir düşeş.. Gel.. Haydi yav- rum.. Haaah.. Yaşşa.. Hamamların içi mahşerden bir nümune.. Belinin etrafındaki oto- mobil lğstiği ile yüzenler mi ister- siniz ? Hamamın damına çıkıp oradan aşağı atlayanlar mı.. Suyun içinde birbirlerinin omuzlarına tır- manıp kule şeklinde çıplaklar . âbidesi yapanlar mı.. Her istedi- ğiniz var.. Hamamın dışarısına tahtaper- delerin yanına büyük bir karpuz kayığı yanaşmış..." Dışarıdan kar- puzcunun iştihalı iştihalı bağırdı- Şını işitiyorsunuz: — Haydi kurabiyeler. cıkmazsa para yok... Pazarı bu... Ara sıra hamamın tahteperde- ” Kan Kesmece leri arasındaki müteharrik kapak kaldırılıyor. Ve bir karpuz beğe- niliyor... Gazinolardan baktınız mı Yeni- kapıya kadar bütün sahilin önünü bir sandal kalabalığının kapladı- ğını görüyorsunuz. Sandallarda soyunup açıkta denize giren kızlar, kayığın içinde küçük çilingir sofrasını kurmuş atıştıran ak- şamcılar... oKayığın arkasında küçük küçük tabakların içinde çiroz salatası, domates salatası, göbeği kemali itina ile çıkarılıp toparlak toparlak kesilmiş büyükçe bir karpuz. Ön tarafta bir gra- mofon durup dinlenmeden “Voyvo beyim voyvo,, şarkısını çalıyor: “Iskarpinin altı yama,, “Bu züppelik sana caba,, “Yanaşılmaz böyle dama..,, “Haydi beyim.. Voyvol,, “Voyvo, voyvo, voyvol,, Şarkının burasına gelince kayık- tan bir kahkahadır Okopuyor.. Hele plâğın: “ Var elinde kırık baston ,, “ Oynuyorsun hem çarliston, kısmı babayani halli akşamçı- ların pek ziyade hoşuna gidiyor... Daha ortada kolsuz fanileleri giymiş favurili gençlerin kayığın- dan sanki bu “ voyvo,, lara inatmış gibi: “Ramona,, plâğının sesi ayyuka yükseliyor.. o Kadınlı erkekli büyük bir grubun dol- durduğu mayi sandalda ince bir ses: Kadeh kadeh içersin. Gözlerini süzersin. Yavrucuğum, melekciğim.. Niçin niçin niçin. Beni üzersin... şarkısını söylüyor.. Şarkı bitince uzaktan bir takdir narası: — Yaşşa... Var oll. Ve bütün bu Voyvolar, Ramo- nalar, kadeh kadehler, yaşşalar arasında: — Karpuz kurabiyel. diye do- laşan karpuzcu sandalları.. Fakat bu yaz her gittiğim yerde birşey nazarı dikkatimi celbetti. Istan- bulda herkesten çok genç kızlar eğleniyorlar. Nereye gitseniz eğ- lenenlerin ekseriyetini genç kız- ların teşkil ettiklerini görüyorsu- nuz. Hem de çoğu parasız pulsuz bedava cinsinden öyle güzel gezip eğleniyorlar ki... Meselâ uzaktan görüyorsunuz, bir genç adam nişan- lısını beraber almış, fakat nişanlı hanım yalnız mı? Ne münasebet. Yanında üç te arkadaşı. Aşağı yukarı keşif kolu teşkil edilir gibi böyle (o eğlence kolları O teşkil etmişler, ooooh kekâ.. Hamamların gazinosunun biraz ilerisinde gene bir genç kiz grubu büyük bir sandala binmişler. San- dalda küçük birde erkek çocuğu var. Kızlar sandalı. devirircesine çılgınlıklar yapıyorlar, hızla suya atılıyorlar. Ve sandalın| içinde dansetmeğe çalışıyorlar. Biçare çocuk bu kadar kargaşalık ara- sında ne yapacağını şaşırmış kal- mış.. Bütün bunlardan başka üstelik (çocuğu kaldırıp kaldırıp denize atıyorlar.. Çocuğun suda çırpınmalarını tepinmelerini kah- kahalarla seyrediyorlar.. Bu garip eğlence. yüzünden Askeri bahisler 30 Temmuz 1932 Piyadenin ikiye tefriki mutlak lâzım mıdır? Umumi harbin sonlarına doğru âdeta yeni bir sınıf teşkil eden “hücum kıtaları,, o kadar çoğaldı ki, asli sınıfı teşkil eden piyade- nin biri hücum, diğeri müdafaa olmak üzere ikiye ayrılacağı ze- habını verdi. Harpten sonra hemen her memlekette piyade gene tek bir sınıf haline indi ve o suretle talim ve terbiyesini ifa etmektedir. Bugün Hitlerin sivil hücum kıta- larından başka Obunamda bir teşkilât görmüyoruz. Acaba umumi harbin doğur- duğu bu teşkilâtm arızi idi, yoksa hazar teşkilâtındaki bu birleşme mi arızidir ve bir harple beraber piyade gene ikiye mi ayrılacaktır ? Bu suale cevap vermek piya- denin teşkilâtı noktai nazarından çok lüzumludur. Hücum kıtalarını mevzi harbi doğurmuştur. Tahki- mat ve muharebe ile yıpranan, mevki muharebelerini başarabilmek için ağır silâhlarla teçhizinden dolayı hareketi betaat kesbeden piyade kıtaları, eski çevik harbi, atılganlığı gösteremediler. Bir taarruzda muvaffak olsada iki adım sonra tahkimat yapmağı ve bu suretle yere saplanıp kal- mağı artık âdet edinmişti. Bun- ları bertaraf etmek için yalnız hafif silâhlarla mücehhez çok (seyyal ve müdafaa kuvveti az olduğu için (yalnız bomba ve filinta ile mücehhez ) gözü daima ileri atılmakta olan hücum kıta- ları teşkiline başlandı ve harbin nihayetine kadar mevcutları git- tikçe arttı. Asıl piyadede ise ağır maki- neli tüfek, bomba topu, piyade topu gibi silâhların ilhakile âdeta bildiğimiz piyade vaziyetinden çıkarak bir nevi müdafaa kıtası halini aldı, O halde ki umumi harbin nih ine doğru bilh nerede ise çocukcağızı boğuve- recekler.. Maamafih gazinodan erkekler bu manzarayı zevkle seyrediyorlar. Deniz kenarındaki bir masada oturan oldukça yaşlı bir zat mütehassirane bu manz&- raya bakarak arkadaşına: — Ne bahtiyar çocuk!. dedi... Onun yerinde olmayı ne kadar arzu ederdim. Ne garip arzul. Amma ne bah- tiyar çocuk!. Halbuki bunu söyli- yen zatı o adaleli, güçlü kuvvetli genç kızlar şöyle bir kerre ha- vaya fırlatsalar muhakkak ki eve sedye ile dönerdi. O da başka bahis.. Arzu bu.. Fakat genç kızların denize adam atmaları burada hemen hemen moda imiş... Hamamın sol tarafında bir başka sandal vardı.. Bermutat bu sandalda da genç kızlar, genç kadınlar (o ekseriyette.. İçlerinde “Enişte bey!,, diye bağıra bağıra çağırdıkları şişman mayolu bir zat var. Genç kızlardan biri bir aralık enişte beyi öyle bir ittiki şişman zat balıklama suya yuvar- landı.. Ben onun bu halinden erkeklik namına sıkıldım. Gazinodan çıktım. (Hesabını kitabını bilen bir çok aileler sahile serilmişler. Burada eteklerini kal- dırıp yalnız ayaklarını suya so- kanlar. Sivil denize giren küçük- ler. Kâğıt helvacıları: — Eğlencelik, Değirmendere- nin.. Elli dirhem bir çeyrek!. diye dört dönen fındık satıçıları.. Burası gazinolardan daha kalabalık... Biraz daha ilerledik.. Sandıkburnu Avrupa ordularında piyadeyi hü- cum ve müdafaa kıtaları diye ikiye ayrılmış görüyorduk, daha doğrusu bu suretle tefrik yapanlar çok kâr etmiş oluyorlardı. 1918 senesi yazında, Alman ordusunun bu kadar yorgun ve yıpranmış olmasına ve karşısında- kilere nisbetle her itibarla yok- sulluğuna rağmen mühim muvaf- fakiyetler |ove (o şayanı dikkat hayatiyet göstermesinde şüphesiz Alman hücum kıtalarının büyük dahlü tesiri vardır. Almanların Verdun önünde saplanıp kalmaları ise bu teşkilâtın henüz inkişaf etmediği zamana tesadüf eder. Hazar teşkilâtı bu lüzumlu sınıfı yıktı. Çünkü hazar teşkilâtından maksat yalnız talim ve tebiyedir. Piyade talim ve terbiyesinden gaye ise onu mümkün olduğu kadar mütearrız yapmaktır. Talim ve terbiyede müdafaaya uzun boylu yer verilmek de istenmez çünkü; muharebe; haddi zatında tedafüi dahi olsa, zaferle netice- lenebilmesi için mutlaka taarruza inkılâp etmesi lâzımdır. Iyi amma bütün bu arzulara rağ- men umumi harpte olduğu gibi mev- zi barbini ortadan kaldıracak seri vasıtalar mevcut olmazsa, piyade- nin yeni hücum ve müdafaa diye iki kısma ayrılması bir zaruret olacaktır. Teşkilâtı; arzular değil ihtiyaçlar doğurmaktadır. Binaan- aleyh bugün bütün ordularda tek bir çeşit piyade görmekte ve her tarafta bunun yalnız bir şekilde bütün tedafüi ve taarruzi vazife- lerini yapacak hale gelmesine çalışılmakla beraber, yeni bir harp, gene tıpkı umumi harpte olduğu gibi, intizar hilâfına olarak mevzi harbine Omüncer olursa gene derhal bir “ hücum, piyadesinin belireceğine kat'i olarak kanaat getirmek lâzımdır. gazinolarından radyo sesi geliyor: “ Yıllar çekemez aşkıma bir perdeeceyi nisyan.. ,, Gazinoların önünde türlü türlü marifet yapan cambazlar.. Bu sene de İstanbulda bir cambaz modasıdır gidiyor.. Hikmet Feridun Müthiş gülle Yeni harp ve tahrip vasıtaları yapıldı Bir taraftan silâhları tahdit için müzakereler olurken diğer tarafta harp silâhları icat ediliyor. Bu cümleden olarak almanlar zırhı delen bir kurşun, ingilizler de yeni bir gülle yapmışlardır. Bilhassa yeni gülle çok mühimdir. Bu gülle çelikten yapılmıştır. 15 bin yarda mesafeden bir ayak kalınlığında ( zırhı delmektedir. Dünyada bu (mesafeden zırhı delen gülle yoktu. Mermi zırha girdikten sonra burada tekrar patlıyarak büyük tahribat yapıyor. En kuvvetli zırhlıların bile bu güllelere muka- vemet edemiyeceği anlaşılmak- tadır. Bu güllenin daha hafif bir nevi de kruvazörler için yapılmıştır. Bu mermi gayet hassas olup geminin bacasına yahut direkle- rinin teline dokunsa bile iştial ederek geminin üzerine çelik sağanağı yağdırmaktadır. Bu mermiler sayesinde Ingiliz donanmasının bütün cihana faik olduğunu ingiliz gazeteleri yazı maktadır. . i

Bu sayıdan diğer sayfalar: