7 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

7 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GÜNÜN HABERLERİ Bir günde 1280 imza Ticaret odasında işler çoğaldı 1560 mukavele tetkik edilecek Ticaret odası, diğer daireler arasında işi en fazla bir daire olmuştur. Oda, umumi kâtip vekili Hakkı Nezihi bey dün sabahtan akşama kadar 1280 imza atmıştır. Istan- buldaki Odaireler arasında bu kadar kâğıdın bir günde imza- landığı hiç görülmemiştir. Bir eylülden evvel sipariş edilip eylül içinde kontenjan harici çıka- rılması lâzım gelen eşyanın muka- veleleri ticaret odası tarafından tetkik edilecektir. Bu tarzdaki mukavelelerin ye- künu 1560 taneyi bulmuştur. Bun- ların daha yarısı tetkik edilmiştir. Palamut bolluğu Harice sevkiyat son zamanlarda azaldı Bundan bir kaç hafta evel, balıkç lar cemiyeti reisi, bol pala- mut çıkacağından bahsediyordu. Reis Ahmet beyin bu tahmini çıkmıştır. Bir iki gündenberi pi- yasada bol palamut vardır. Dün akşama kadar Boğaziçinin muhtelif yerlerinde balıkhaneye 80 den fazla palamut kayığı gelmiştir. Bu şerait altında fiatler pek ucuzlamıştır. Balıkçılar, bu kadar bol pala- mut yetişmesinden endişe ediyor- lar. Bir balık taciri diyor ki: — Her sene Yunanistan, Ro- manya (Türkiyeden (o külliyetli miktarda tuzlu ve taze balık alırdı. Bilhassa, içinde soğuk hava deposu olan yunan vapurları Çanakkaleden, Yunanistana taze balık taşırlardı. Bu sene Atina- deki döviz dairesinin oharice az kambiyo vermesi, Yunanistana olan taze balık ihracatına tesir icra etmiştir. Hükümetimiz, balık ticaretinin kil için, komşu devletler nezdinde teşebbüsatta bulunmalıdır. Aksi takdirde bol palamut istihsalâtı karşısında, masrafımızı çıkarmak kabil olamıyacaktır. Mübadil bonoları Maliye vekâletinin yeni bir emri Mübadil o bonoları Ohakkında maliye vekâletinden bir emir gel miştir. Emrin bir kısım maddeleri eşkâle aittir. Mübadilleri ve gayri mübadilleri alâkadar eden kısım- lar bulâsatan şudur. Tasfiye vesikası koponu muh- teviyalı alınan mal bedelinden fazla ise bonoyu alıp iptal ede- cekler ve hak sahibinin eline fazlası için mühürlü makbuz vere- ceklerdir. Birinci tertip kuponlar kâmilen iptal edilmedikçe ikinci tertip Okuponlar geçmiyecektir. Birinci tertip kupon mubteviyatı alınan mal bedelinden noksan ise üst tarafı para ile ödenecektir. Iki veya üç kuponlu tasfiye vesi- kası alan mübadilin şimdilik mah- sup edilecek kuponu birinci ku- pondur. Diğerleri ileride geçecek- lerdir. Gayri mübadillere verilen bo- nolar; tasfiye vesikalarından baş- kadır. (o Bunlar ancak Yunanlı emvaliyle (1771 numaralı kati tasfiye kanununun on üçüncü maddesinin ikinci fıkrası mucibince hükümetin tetkik edeceği malların müzayedesinde geçerler. Rum emvalinde geçmezler. Tasfiye vesikalarının cirosu; ancak noter tasdiki ile makbuldür. Ge- rek mübadil ve gerek gayri mü- badil bonoları mütegayyip eşhas malı müzayedesinde geçmezler. Yemiş yiyin! Milli Iktisat ve Tasarruf cemiyetinin halka tavsiyesi Milli Iktisat ve Tasarruf cemi- yeti vatandaşlara şu tavsiyede bulunuyor. Yerli yemiş yel Yemiş yiyen sağlam olur! Yemiş yiyen geç ölür! Tasarruf cemiyeti, dünya piya- salarında kuru üzüm fındık, incir gibi o meyvalarımızın satışlarının azaldığını hesap etmiştir. Yalnız bizim değil, üzüm ve ircir yetiş- tiren (o memleketlerde de üzüm ihracatı veüzüm < istihsalâtı da azalmıştır. Bu azalış karşısında mahsulatı- mizin bir kısmını dahilde istihlâk etmek icap ediyor. Milli iktisat ve tasarruf cemi- yeti bu münasebetle, halka şu nasihatlarda bulunmaktadır: Türkiye, bir yemiş memleketi- dir. Hem yemişlerin en asillerini yetiştiren bir memleket. Fakat Türkler, en az yemiş yiyen bir millettir. En iyi yemişleri yetişti- ren bir memleketin evlâtları, en az yemiş yesin: bu garip değil mi? Halbuki, yemişin sıhhate ne kadar faydalı bir gıda, ne kadar | şifalı bir madde olduğu son za- imanlarda anlaşıldı. Eskiden ye- miş, çerez ve soğukluk kabilinden sayılırdı. Onun için ihmal edilirdi. Olsa da olur, olmasa da.. denirdi. Bugün bütün doktorlar hep bir ağızdan: “Yemiş yiyinl,, diye bağırıyorlar. Yemiş yemiyen insanlarda bir takım hastalıkların baş gösterdi- ğini ispatediyorlar. Yemişin ekmek kadar mühim olduğunu söylüyor- lar. Yemiş hem gıda, hem şifa vasıtası (mertebesine yükseldi. Ihmaloludabilir bir nesne olmaktan kurtuldu. Sıhhat için zaruri bir madde oldu, Kısaca yemiş, “itibar,, ettil Enfes bir türk sanat eseri Londranın meşhur Victoria and Albert müzesi bu hafta en mühim sanat eserlerini teşhir için bir sergi (o hazırlamaktadır. Londra gazetelerinde neşrolunan tafsilâta nazaran bu sergide teşhir olu- nacak en mühim şey bir türk eseri sanatidir. Bu eser on altıncı asırda imal edilen porslen bir ibriktir. İbriğin kapağı ve sapı gümüş kaplıdır. İbriğin gerek porslen üzerinde gerek gümüş üzerinde işlemeleri sanatının en yüksek derecesini göstermektedir. İhtilâllere karşı Hindistanda silâh toplanıyor Hükümet yeni tedbirler almağa karar verdi Simla 6 — Hint teşrii meclisi toplanmış ve umumi vali bu münasebetle bir nutuk söylemiştir. Vali Hindistanın mali vaziyetinin alınan tetbirler sayesinde iyileş- mekte olduğunu, fırkaların el birliğile çalışmalarını, itaatsizlik hareketinin şiddetini kaybetmeğe başladığını söylemiştir. Bundan başka Bingâle hükümetinde ingiliz me:vurlarının öldürülmesine karşı şiddetli tetbirler alındığını beyan etmiştir. Hükümet sivillerin ellerindeki silâhları toplamağa karar vermiş- tir. Gizli silâhları bulup meydana çıkarmak için hususi bir komisyon çalışıyor. Hükümet ( teşrinievvel nihayetine kadar bütün silâblar toplamak niyetindedir. Komünistler Ispanya ve Uruguayda tevkifat yapıldı Paris, 6 — Son zamanlarda | komünistler Ispanyada ve cenubi Amerikada fazla çalışıyorlar. Is- | panyada komünistlerin eylül zar- fında bir ihtilâl çıkarmak istedik- ler anlaşılmış, bunlardan bir çoğu tevkif edilmiştir. Cenubi Amerikada bir çok memleketlerde komünist faaliyeti meydana çıkarılmıştır. Bilhassa Uruguay da komünistlerin hükü- meti devirmek için tertibat yaptıkları meydana çıkmıştır. Bu- rada da bir çok tevkifat yapıl- mıştır. Güneşin harareti meselesi Berlin, 5 (A.A.) — Wolff ajan- sından: Berlinli âlimlerden doktor Fricko neşrettiği ilmi bir tetkik ile heyecan uyandırmıştır. Bu tetkike göre güneşin hara- reti yalnız nüvvesi hararetli ve etrafı denizle mestur olan bir yıldızın muhitinden ileri gelmek- tedir. Bu nazariye güneşin sathında görülen hadiseleri hayrete şayan ve basit bir tarzda izah eylemek- tedir. Siyasi sui kastlar Sofyada bir bulgar muharriri öldürüldü Berlin 6 (A.A.) — Wolff Ajan- sından: Gazetecilerin oSofyadan aldıkları malümata göre otomobile binmiş olan bazı meçhul insanlar, Bükreş sabık Bulyar elçiliği erkâ- nından ve çiftçi fırkası âzasından gazeteci Miçhoel Pundef'in evinin önünden geçtikleri sırada evden çıkmakta olan mumaileyhe bir kaç el silâh atmışlar ve Pundef, aldığı yaraların tesirile ölmüştür. Mısırda mahküm olanlar Kahire, 6 (A.A.) — Sıtkı paşa ile arkadaşlarını hamil olan treni berhava etmeğe teşebbüs etmiş olan 5 tethişçi 6 ay ile 15 sene arasında tehalüf eden hapis ce- zalarına mahküm edilmişlerdir. Bomba trenin geçmesinden biraz evvel infilâk etmiş yolun hasara uğramasına, bir gencin telef olma- sına ve bir diğerinin yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Makinistin basireti sayesinde, ten tam zamanında tevakkuf etmiştir. Büyük harpte maktul düşen 59 askerin cesetleri bulundu Amiens, (A.A.) — Peronne mıntakasında 17 Fransız 42 Alman askerinin cesedi bulunmuştur, Altı Fransız neferinin büviyeti tayin edilmiştir. Tetrika No. 21 7 Eylül 1932 Elarp zengininin Gelini Büyük milli roman — One âlemlerde? Yene o gidişatmı, eski hamam eski tas mı? Ana, kız, ikiside, pek derinler- den bir ah!... Çekerek cavap ver- diler: —Hiç sorma, bildiğinden beteri var, noksanı yok. Iyisi mi kapat o yaprakları! Ortanca! hanım, birden aklına birşey gelmiş gibi, ayağa kalktı; dışarıya seslendi: — Hu, Bedriyel... Bu kızında kulakları mı tikandı, nedir? — Ben gelirken küçük odada | ut çalıyordu. Bu defa büyük hanım haykırdı: — Kız Bedriyel.. Bir az yukarı gel... Bedriye sofaya çıkıp ta Binnaz hanımı (o görünce elini öptü; sonra anasına yaklaşıp ne istediğini sordu. — Git usulcacık, Gülfidana tenbih et. Çamaşır yıkayanların zayıfına bellij etmeden, oiri yarı, vücuhatlisinin evini öğrensin, sen de kulak ver ve hatırında tut. Hatun öyle bir çamaşır yıkıyor ki güller, sakizlar gibi. Bedriye yürürken seslendiler ; — Dur, gitme. Şimdi Gülfidan beceremiyecek; osen de yalan yanlış bir şey yapacaksın. Bir daha kadını ara da bul. Binnaz hanım da karıştı: — Öyle ya kadınım, elinizden kaçırdınız mı gitti gider, dahi gider. Iyi amma açıkça kendisine sorsanıza İ.. Sormak ayıp mı? — Öbür zayıfı duymasın diyo- | ruz da... — lâhi, size de olmuş olacak. Gidip bir kenara çekerim; yerini, yurdunu öğrenirim. Hem öteki duyarsa ne lâzım gelir? Kendisine gâvur Isterseniz ben gidip sorayım. Büyük hanım, başını sağa sola sallayarak, gene içini döküyordu: — Ayol senin haberin yok mu, kokona geldiği günden beri biz alık olduk; aklımızı, £ fikrimizi şaşırdık. Ortanca hanım da iştirak ediyordu: — Şundan şu çıkacak, bundan bu çıkacak diye kuruntu getirdik, ürkek atlara döndük. Onu düşün, bunu düşün, insan düşünemez hale geliyor; salyası akan buda- lalara benziyor. Binnaz hanım: — Şimdi inip dakikasında öğ- reneyim de siz de görünüz! diye yerinden kalkarken, Bedriye: — Teyzeciğim sen yorulma, vallahi, iki gözlerim kör olsun, ben aklımda tutarıml diye koşa koşa çıktı. Binnaz hanım, büyük hanımın uzattığı tütün tenekesinden sigara sarıyor, başını açmış, peçesini omuzuna koymuş, dil döküyordu: — Insan yaşlandı mıbir acayip oluyor vesselâm. Tevekkeli ihtiyar- lık maskaralık dememişler. Genç- ler bir yiyip de bin şükür etsinler. Ortanca hanım Binnaz hanımı pohpohladı: — Sende sanki üç otuzunda imişsin gibi boyuna ibtiyarlıktan dem vurursun. Ayol sizlerinkisi eski toprak; eski topraktan şaşma. Maşallah ne tiritler, ihtiyarlar var ki biz yaştakilere, hattâ, şimdiki gençlere zort çıkarıyorlar. Büyük hanım da lâfa katıldı: — Bizimkisi ibtiyarlık değil, dertten, kuruntudan düşkünlük. Olanı biteni umursamıyorsan, rah- metliğin dediği gibi bilmem neme hemen gidip | nikâhı kıymadınızya... | Muharriri: Sermet Muhtar macunundan bir parmak yiyip sefana bakıyorsan senden rahatı yok. Her şeyin başı orada amma elde mi? İstediğin kadar uğraş, çalış, kaç para eder? Gülfidan bacının ayakları çıplak olduğu için geldiğini hiç duyma“ e geldiğini hiç duy Bacı, Binnaz hanımı görür gör- mez: — Vay Binnaz hanım, nereden çıktın böyle? diye haykırınca boş bulunup hep yerlerinden sıçradılar, Gülfidan, kollarını sıvamış, başındaki yemenisini man. üstünden sımsıkı çatmış, beline | bir kuşak bağlayıp eteklerini kaldırmıştı. Binnaz hanıma yanaşıp elini | öperken büyük hanım sordu: — Yerini iyice öğrendiniz ya? Gülfidan, neden bahsedildiğini anlamıyarak şaşkın şaşkın bakar- | ken ortanca hanım da sordu: — Ismini, mahallesini, sokağını tam tamamına söyledi yal Binnaz hanım meseleyi çınlattı. Gülfidanın bir şeyden haberi yok. Bedriyenin daha yüzünü bile görmemiş. Zavallı, mutfakta, ocak başında, yemek pişirmekle meş- gulmüş. — Kokona benim yakamı da bırakmıyor! deyip anlatıyordu: — O rayaca kitapta okuduğu : balık yemeğini pişiriyorum. Hepsini tarif ettiği gibi yaptım. Yumurta- sını koyunca dibi tutup çamur | gibi tencereye yapışıyor. Biraz su | katınca macun gibi uzuyor. Ateş- ten çeksen taş kesilip kuruyor. Dinleyenlerin üçü de: Öööl... Aman midemiz ter- sine dönecek, bulantıdan gasyan edeceğiz! diye ellerile ağızlarını tutup üstüste yutkunmağa başla- dılar. En berbadı büyük hanımın hali idi Avucu dudaklarında, renkten renge girerek: — Amau sus! Diyordu, canım balıktan ikrah edeceğimi Nasıl yemek bu? mutlak mutlaka ala- franga yemeklerden olacak. Ye- dikleri, içtikleri kendilerinin olsunl Karının elinden gelse alafranga diye desturun neler yiyecek!. Hep heyecan içinde oldukları için farkına varmadılar. Gelin hanımın fino köpeği yine içeri girmişti. Binnaz hanım gördü: — Bu nereden çıktı böyle? Büyük ve ortanca hanımlar, köpeği görür görmez, birbirlerine neftyağı sürülmüş gibi tutuştular ve yaygarayı tutturdular: — Hoşşt... hınzır, kâfir!... — Yıkıl oradan ayağı kırılasıl Hepsinden daha işgüzar olan Binnaz hanım ayağından kundu- rasnı çıkarıp fırlatır fırlatmaz köpek kaçtı. Gene çene: — Evin içinde bu böyle geziyor mu? Vallahi eve melâike girmez. Ortalıkta betbereket kalmaz. — Her şey tamam, bir bu eksikti. Bir şeycik demem, getiren fulüsu Oahmere (muhtaç olsun inşaallah — Rabbimden bir şey dilemem, Kapı kapı dilensin de yar ve ağyara el açsın emil Büyük hanım hepsinden aşkındı: — Cibilliyetsiz karı, kucağından indirmiyor, yatakta koynuna bile alıyor. Bizim rahmetli de köpek- ten kaçınmazdı; kedi haindir diye köpek severdi, Amma evin içine sokmak, odaya almak ne müm- kün ! Burnunu bir kaba sürerse diye ödü kopardı. Onunkisi, kapr- nın önündeki köpeklere her gün elcağızile ekmek doğramak. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: