17 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

17 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Teşrinievvel 1932. evimli bir Fransız artisti Meg Lemonnier sinamayı sahneden çok beğeniyor Son zamanlarda Fransız sinema artistleri arasında genç bir kız çok şöhret kazanmıştır. Bu genç kız Meg Lemonnier dir. Meg Le monnier sahne artistidir. Sesli fi- lim başlayıncaya kadar filim çe- virmemişti. Daha ziyade operet- lerde oynuyordu. Küçük tatlı bir sesi, çok sevimli bir hali vardır. Tiyatroda kendisini © görenlerin bepsi bu artisti çok beğeniyordu. Sesli filim çıkınca, | bilhi sesi güzel yeni artistler aranmağa başladı. Bunun üzerine ilk hatıra gelen Meg Lemonnier oldu. Ar- t iptida tereddüt etti, muvaffak şamasından korktu. Fakat yapılan küçük bir tecrübe bu korkulara mahal olmadığını gös- terdi. Meg filim çevirmeğe çağrıldığı zaman Fransanın cenubunda tatil müddetini geçiriyordu. . Davet telgrafını alınca hemen Parise koştu. Burada “Monmartre sev- dalıları,, filminde Henry Garat ile ikte oynıyacağı kendisine bildi- rildi. Meg hemen işe başladı ve daha il ilinde çek mavaffak Bundan sonra birbirini müteakip bir çok filimler çevirdi. Bunların ekserisinde baş erkek rolünü Henry Garat yapıyordu. Hattâ bundan dolayı bir aralık iki genç artistin evlenecekleri duyulmuştu. Fakat bu rivayetler tekzip edildi. ihayet Henry Garat bir ingil karile evlenince dedikodular ke- sildi. Meg Lemonnierin, Henry Garat ile birlikte çevirdiği ikinci büyük film “ne sevimli! dir. Geçen sene şehrimizde gösterilen bu filim gok büyük ve haklı bir rağbet kazanmıştı... Bu filimdeki genç artist hakikaten çok mükemmel oynamaktadır. Bunu müteakip gene artist *Parisli aşıkları,, filmini çevirdiler. inda şeh. izde gösterildi. Fakat iki ar- tist durmayıp çalışıyorlar. Bunlar- dan sonra “Çılgınca, nihayet ,Si- mon böyledir. fil çevir. mişlerdir. Şimdi yeni filme bi ıyacaklardır. Sevimli — artist O diyor ki: *lik zamanlar filim çevirirken çok. sıkılıyordum. Halk önünde oyna- mağa alıştığım için stüdyonun hali bana çok garip geliyordu. Fakat yavaş yavaş alıştım. Fikrimce sahneden stüdyoya gelen bir artist sahneyi ve ti roda öğrendiği şeyleri unutmam: hıdır. Fikrimce sinema tiyatrodan daha ziyade hakiki hayata yakındır. Meg Lemonnier İngilterede doğmuştur. Annesi ve babası fransızdır. Fakat uzun müddet İngilterede bulünduğu için ingi- lizceyi iyi konuşur. Çok seyahat etmiştir. Bu esnada Kanadada uzun müddet kalmıştır. Meg Lemonnler hediye ettiği yeni Yeni filimler Berlinde bir çok yeni im çevriliyor Berlin stüdyolarında hararetli bir Bunlar arasında bir kaç operet vardır. Operetlerden biri Orlowdur. Bu operetin baş rollerini Liane Haid ve wan Petrovich oynıyorlar. Ikinci operet Paul Abrabamın “Hawai çiçekleri, dir. Üçüncü olarak Kayzer vals çevrilmektedir. Bunun baş artisti Marta Eggarthdır. Bu üç operetten başka, iki iyi arkadaş ve aşk uçuşu isminde iki operet daha hazırlanıyor. Aafa stüdyolarında bir çok ağlenceli filimler de çevrilmekte- dir. Bunlardan biri “ Engadinde bir macera, , diğeri “ Güzel bir kadının hatıra kitabından ,, dır. Sinema haberleri Annabella ve Pierre Fresnay yakında “ Kalbin hatı, isminde bir filim çevireceklerdir. Gene Annabella, Harry Baur ile birlikte “Paris âşıkları, isminde bir filim çevirecektir. * Albert Prejean “Albert ve 'kompanyası,, isminde bir çevirmektedir. Bu filimde gok çocukların da rolü vardır. * Paris stüdyolarında “Fahişe, ilim bir isminde bir filim çevrilmektedir. Filmin baş artistleri O Andre Luguet, — Margueritte £ Moreno Arlette Marcbal, Madeline Güitty- dir. * Duglasın son çevirdiği “Ce- Bup denizlerinin Robensonu, filmi Avrupada başlan- mıştır. # Viktor Hugonun Sefiller iyesi sesli filme alınmağa başlam- mıştır. gösterilmeğe Nakili Ahmet Hilali Arkadaşlar her gün o civardan geçen bir deve kervanı bulabilmek imidile, | çamurlara bata çıka, civarı dolaşıyorlardı. Bir gün civarda bir deve ker- vanının ayak izlerini memnuniyetle gördük. Bu kervan muhakkak | Somali taraflarından, eşya yüklü | olarak Afrikanın içerilerine gi yordu. Benim asık suratımla, hırçın ballerimle sabahtan akşama kadar alayeden üç artist arkadaşım, birdenbire yüzümde bir sevinç glümsemesi görünce şaşa kaldılar, “Acaba ne oluyor?,, diye meraka kapıldılar. Bende onları daha ziyade şaşırtmak için: — Şarkılarınza devam ediniz demekten kendimi (alamadım. Maamafih onları ve bilhassa Mi Bot'bu fazla kızdırmağa gelmezdi. Çünkü gergedanlarla ceryean ede- çek buğuşma sahnesinde baş rolü oynayacak kendisi idi. Onun hid- detlendirilmesi, bu sahnenin mı vaffakıyetle | çekilmesine | bel mani olabilirdi. a Deve kervanı imdadımıza yetişti İşi uzatmamak için biraz ötede duran ve emrrimi bekliyen, zenci Mutiayı yanıma çağırarak: — Azizim Mutia dedim. Arka- daşlarından yirmi kişiyi, etrafa aldıracaksın, her yeri araştıra- caklar ve biraz evvel ayak izlerini çamurlar üzerinde gördüğümüz, kervanı muhakkak bulacaklar, Mutia uzun zamandan beri yâ- nımızda bulunmuş ve az çok ingilizceyi anlamasına rağmen ingilizçe deve kelimesinden bir şey anlıyamadı ve yüzüme alık alık bakmağa başladı. Kendisine söylediğim manasını anlatmak. için elimle bavada devenin tasvirini yaptım ve bilhassa sırtındaki kanburları da işaret ettim. Zencinin bu işa- retleri anladığını biraz sonra tas- dik ettim. Çünkü kendisi, el işaretlerim bittikten sonra: — Sırtlarında, ikişer kanbur bulunan küçük zürafeler değil diye sordu? Ben de tastik makamında ba- şımı salladım. Zenciler, benden aldıkları bu talimat üzerine etrafı araştırmağa çıktılar, bana, birer asır gibi uzun gelen kaç saat sonra, otuz deveden mi rekkep bir kervanlı çıkagek | diler. Kervanın reisi Mehmet | 'namında bir müslümandı. Jamha- 'dan geliyordu. Bu kervanın adam- ları kadar ciddi zencilere rast gel- medim. Suratları kuzguni sıyahtı. | Yüzlerinde hiç gölümseme ese: belirmiyordu. Ağızlarıadan radi- Ten ses çıkıyordu. — Takdiri ilâhi böyle yazmış. — Bu eşyayı bana satmak için ne istiyorsun ? — Son seyahatim esnasında, on deve eşya götürmüştüm. Her devedeki eşya, bana ikişer pauni kâr bırakmış, — Pauni ne demek? Bu sualim üzerine binbaşı Dickinson müdahale ederek cevap verdi: — Pauni İngiliz lirası demek. — Demek şimdi kervanın otuz deveden o mürekkep | olduğuna göre, altmış İngiliz lirası istiyor sun? — Evet, Kısa bir pazarlıktan sonra ker- vanın eşyasını satın almıştım. Kervancı Mehmet te, otuz deve- sile, bizim emrimiz altına girmişti. Başımız dönüyo! En lüzumlu eşyamızı, develere yükleterek tekrar yola düzüldük. Develer, sallana sallana, bizi sırtlarında taşıyarak gidiyorlardı. Develer, kum üzerine yürümeğe uş olmalarına rağmen balçık le de mükemmelen yürü- yorlardı. Biz, arasızda develerin gıkardıkları ağır kokudan bahse- derken hayvanların mütemadi Sallantısından, © başımız — fena halde dönmeğe başladı. Müthiş dalgalar arasında Babrimubiti Atlasiyi geçtiğimiz zaman deniz bile bizi bukadar şiddetli suretle tutmamıştı. Arkadaşlar, develerin sırtından sarkarak mütemadi kusuyorlardı. Archer istasyonuna varmak için evvelâ bir nehirden geçmek İğ- zımdı. Geçeceğimiz nehrin ismi Uaso Ngiro idi, Bu nehrin gerip bir hususiyeti var. 150 kilomet- roluk bir sahada aktıktan sonra bir bataklığa dökülüyor ve suları kayboluyor. Güzergâhta, bir sürü hamal daha tutmağa mecbur olduk. Gi- derken yolda rasgeldiğimiz bir Avrupalıdan gergedanların yaşa- dıkları havaliden uzak olup ol madığımızı sordum. — Eğer yağmurlar gergedan- ları, muhtelif yerlere dağıtmamış buradan iki günlük yolunuz var cevabını verdi Bu cevap), bizi sevindirecek mahiyette değildi. Kervan reisi daha emniyetbabş sözler söyledi — Bu civarda çok gergedan var cevabını verd Avcı Borwing, söze karışarak — Eger ' Mehmedin dediği doğru ise, işimiz var dedi. Borving bize refakat eden üç avcının en az söz söyleyeni idi. (Arkası var) Kervan eşyasını aldık Kervan reisi Mehmet, yerli leh- çelerden — birini o konuşuyordu. Kendisinden sordum: — Bizi develerinle şimale gö- türebilir misin? — Develerim yüklüdür, cenupta kurulan büyük panayıra gidiyorum. Bir deve iki iş göremez cevabını verdi, — Develerinin. taşıdığı. eşyayı bana satar mısın? — Niçin satmayayım. Bir adam eşyasını sattıktan sonra kendisine ait olmayan şeylerle artık meşgul olmaz. — Çok doğru söyliyorsun. Büyük panayıra satmak için gö- türdüğün şeyler nedir? — Deriler, çanaklar, yerli top- raktan yapılmış boncuklar siynet eşya — O halde sen panayırın çanak, gömlek satıcısı demek > aş EMLAK SAHİPLERİ! Kira kontratları tecdit zamanı yaklaşıyor! Kiracılarla münakaşa ve pazarlık her vakit müşkil ise de bu sene ahval dolayı sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz EMLÂKİNİZiN iDARESİNİ de UMUM EMLÂK ACENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON 20907 çekapı Taşhan X

Bu sayıdan diğer sayfalar: