17 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

17 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Teşrinievvel 1932 Tetrika No. 5 SUMER KIZI Yazan: ISKENDER FAHAZITIN SEZ — Tetibas ve teretme hakki mahfızdur — Cenk kurultayı, Alamlarla harbetmeğe karar vermişti. “Biz düşmana leş verir, eş vermeyiz!,, dediler. Cengâverler kılıçları Taşcılık Sirtella'da çok ilerlemiş sanatlardan biriydi. Esfar, küçük- ken Nipur'da taşcılığa merak ekmiş, evinin mermer merdiven- lerini kendi. elile oymuştu.. Bu sanata pek te yabancı değildi. Fakat, Bilge nerede? Güneşin battığı dağların üstüne esmer bulutlar düşmüştü. Otagın etrafındaki nöbetçiler, artık, geç vakit oralarda dolaşanları sorğ gekiyorlardı. (Sumar) hükümdarının Otağ kapısı önünde daha fazla dolaşamaz: Talisiz delikanlı, gittikçe ser semleşen başmı omuzlarının Üs- tünde sallayarak yürümeğe baş- ladı. Kendi kendine: — Kim bilir? Belki görmeden eve gitmiştir. rdu. Halbuki Esfarın bu midi de boşa çıkmıştı. Bilge evde yoktu. Esfar merakından çıldırcaktı. Kallığı evde yalnız oturmak ona ölüm azabı kadar ağır geliyordu. Ev sahibi, delikanlının derdine bir çare bulmuştu: Komşu evde oturan (A-Su) la büyücü vardı. ben de yirbaz, geniş bir kabın içine bir testi su döktü. Esfar elini şakağına dayamış, hayretle bakıyordu. Su duruldu. Tecrübeli sihirbaz bir kaç da- kika suyun üstüne bakarak par maklarına garip şekiller verdikten Sonra, gözlerini delikanlının yüzüne gev — Sevgilin Otağ içinde, başını, Kınığın dizlerine dayamış uyuyor! Fakat, sana tanrının bir müjdesi var, oğul! Sevgilin, çok yakında, bu gece içinde yattığı o muhteşem kâşanenin sahibi olacak. Dicle - Frat sahillerinden ( Ninuva ) ya kadar yapılan bütün Kımıklara hükmedecek. 'A-Su bu sözleri söylerken Esfar yordu. Ev sahibi, delikanlının göz yaşlarını sil Sihirbaz birden bire karak dedi ki — Okul, yarın sabah tan yeri kızıllaşmadan kalk.. Elini, yüzüni yıka... Ve bir günahkâr kul gör. meden Tanrıya git.. Yalvar! Seni sevgilinden © ayırmasın! Çünki, Bilge uzun bir yolculuk yapacak ve keskin palasını sallıyarak, baş- ri yere düşen hükümdarların ağa kak cesetleri üzerinden kahraman gibi yürüyecek... Tanrıya yalvar: Seni Bilgenin atına yem vermekten ayırmasınl Esfar merakla sordu: — Beni düşünüyor mu?'o vakit cağını şaşırmıştı. Zümrüt taşlı yüzüğünü çıkardı ve sehirbaza uzattı: — Bunu al. Müjdene bedel sana hediyem olsun. Ben madem- bir at bakıcı veya taşcı olacağım. Zümrüt yüzük benim memel Burnuma kan kokusu geliyor.. Sirtellahlar © tahminlerinde ya- nılmamışlardı. Sabahleyin erken- 1 bilemeğe başlamıştı. den tozu dumana katarak gelen bir suvari, Alam hükümdarından İ cenk haberi getirmişti. Âlamlılar a (Ayak) o meydân okuyorlardı. (Suy) şehrinden gelen elçiye Bilge teslim edilmiyecek olursa, Sumerliler Alam topraklarına hücum edeceklerdi. Bu haber bir tellaya yayıldı. an içinde Sir- Esfer, şebrin tenha, sessiz yüksek bir yerine çıkarak Tanrıya yalvarırken, uzaktan halkın sesini işitti: “Ne dağda bağımız var Ne çakaldan davamız... Bu ne demekti? Sirtella'lılarda harp mi istiyor- lardı? Halkın gözü cenkten yılmamıştı. Bu haber şebir içinde dalga” lanırken, Esfar, yüksek tepelerin üstünde dolaşamcazdı. Tanıya yalvardıktan sonra şehre indi ve otağın kapısı önünde toplanan halkın arasına karıştı. (Arak) bu haberi alınca: — “Burnuma kan kokusu ge- Tiyorl,, Diye döylenmiş ve Sırtella ha- nedanını otağa davet etmişti. Her ağızdan bir ses çıkıyordu. Halk cenge çok hevesliydi. Dağ yavrusuna benziyen iri boylu bir adam yüksek sesile bağırıyordu: — “ Yuca kınıgın saçları cenk yolunda ağardı. Onu bu sefer otağından çıkarmıyalım. — Bizi kollarınız, Alamlıların başlarım N yeti e ir saat sonra toplanan kuruk tay kararını vermişti. Düşmanla garpışacaklardı. Alam kınıgından gelen elçiye şa cevabi verdiler: “Biz düşmana leş verir, vermeyiz!, Bu esnada halk arasından gür bir ses yükseldi — Sirtellahlar Bilge için kan larını dökmeğe abtettiler. Cen- göverler! Bugün kılışlarınızı bile- iniz. ve kalkanlarınızı duvardan Indirin Yarın, yolumuzun ilk uğrağı: (Suz) şebri olacaktır Arka eş Inhisarların tevhidi bitiyor lahisarların birleşme işi bu ay sihayetinde bitecektir. Aldığımız malümata inbisarlar umum müdürü, birkaç güne Dk Kayseri, Amasya, Sıvas, Samsun taraflarına iderek — inhisarları birleştirme işi pimini EİN ME edenler yarı, alar vr me “0” ginirlerin 'muvazenesi Sepetçi hanı cinayeti Mihran Artakiyi niçin vurdu? Cinayetin sebebi rekabet ve imzasız bir mektuptur Çarşıkapıda Sepetçi hanında kundracı Mihran ve | Artaki isimlerinde iki kişinin o kava ettiklerini ve bunlardan Mihranın bıçakla Artakiyi ağır surette ya- aladığını yazmıştık. Bir mubarri in vaka yerin- de yaptığı tahkikata nazaran cinayet şöyle olmuştur. Cinayetin sebebi na? Beyazıtta Çatal handa ökçeci Mihranla Mercanda ökçeci Artaki öteden beri birbirlerine rekabet etmektedir. Mihran bu rakabetten kurtulmak işin elinden geleni yapmaktadır. Mibranın Sahak isminde bir de amcası vardır ki, bu adam aynı zamanda Artakiyi de tanımak- tadır ve Artakiyi kendisi evlen- dirmiştir. Bir mektupl... Geçen salı günü Sahak efendiye imzasız bir mektup gönderilmişti Bu mektupta Sahak efendiye, “gözünü aç, Arteki senin karınla münasebette bulunuyor. denil mektedir. Sahak efendi mektubu alınca Artakiyi bulup mektubu göster miş, Artaki böyle şeylerden biç haberi olmadığını söylemiş ve mesele bu suretle kapanmıştır. Ertesi gün Mihran bir kahvede Artakiyi görmüş ve amcası Sahak efendinin. imzasız. bir mektup aldığından imâlı bir şekilde bab- setmiştir. Perşembe yecesi.. Aradan iki gün geçmiş, ma Aleksa isminde birile r oo iki o arkadaşını alarak akşam saat 7 buçukta Sepetçi hanında kunduracı Barkevin dük- /kâmna gitmişler ve rakı içmeye başlarışlardır. Rakı içerken Bunlar rakı içerlerken ökçeci | Artaki de Yorgi isminde bir kun- 'duracıdan para almak üzere Se- petçi hanına gelmiş ve Mihranın olurduğu dükkânın önünden geç- miştir. Artaki il kata çıkıp Yor giden parayı almış ve merdiven- den inmeye başlamıştır. Tam merdivenin son basamağına gek diği sırada dükkânda rakı içmekte olan Mihranla Aleksan birdenbire dükkândan çıkıp merdiven başında Artakinin üze- rine atılmışlar, boğuşmaya başla” n başında boğuşma Bu boğuşmada Artaki kundu: | racı bıçağile vücudunun 14 yerin- den yaralanmış, yere yuvarlan- şti. Cinayeti müteakip östleri başları kan içinde kalan Aleksanla Mihran derhal birer kunduracı önlüğü giyerek vakadan haberleri yokmuş gibi kaçmışlardır. Artakinin bağır- masına polisler yetişmişler ve ken- disini hastaneye kaldırmışlardır.. Iki katil yakalandı Tahkikat neticesinde iş böylece meydana çıkmış ove Mibranla Aleksan da yakalanmışlardır. Mihranın rekabetten mütevellit hiddetle bu işi yaptığı ve Sahak efendiye de imzasız o mektubu kendisinin yazdığı anlaşılmaktadır. | Zabıta tahkikata devam ir. Cün yaralı Artakinin hastanede öldüğü işse de bunun aslı olmadığı anlaşılmıştır. Fakat yaraları çok tehlikelidir. leşam bir hikâye Dürdane © hanım, gençliğini mümkün mertebe uzune sördür- dükten sonra, artık tazelik sev- dasından vaz geçmiş kadınlar dandı! Yüksek ve zenğin sınıf müntesiplerindendi. Herkes, onu, kile, fazıla bir kadın addeder “hanımefendi alırlar; ona hürmet ederek fikrini sorarlardı. O gün, gayet güzel bir yemek yedikten sonra bahçeye nazır kapalı penceresinin önünde otur- muştu. Hava serin olduğu için ini sobasına bir kaç odun atıl- emretmişti. Kütüpanesinden i bir şairane romanı oku ağa hazırlanıyordu. Dizlerine ayağını bir ki iskemleye dayamıştı Tam bu tarif etti tertipte yerleşmişken, o hizmetçi | içeriye girdi — Harmefendi | - dedi. - Bir hanım geldi. Sizi görmek istiyor. Ismi Piraye Vahit hanımmış. Dürdane hanım, hayretle ye- rinden sıçradı. Piraye Vahit nım ha... Allah allab.. O ha. Bu genç kadın, bundan üç evvel, kocasile çocuğunu yüzüstü terkederek birisile kaçmıştı. O zaman bu zamandır nerede olduğu anlaşılamamıştı. Kaçtığı sıralarda fevkalâde dedikodular olmuş, sonra, bu dedikoduların zamanla arası kesilmişti... Demek ki, şimdi bu Piraye Vahit hanım onun ziya- retine geiyordul... Dürdane hanım, hizmetcisine: — Gelen misafiri buraya alnl- emrini verdi. Merakla beklemeğe başladı. Çok geçmeden içeriye uzun boylu, sarışın, güzel bir kadın gözlerinde kaşlarında bir endişe ifadesi ita sti Yüzü, hafifce solğundu. Havanın rağmen, sırtında mev- Dürdane hanım: “ — Vah, yavrucak! - diye işündü. - Hiç te mes'uda ben- ne neşeli, ne zemiyor. Halbuki, hayatlı, ne şıktıl,, Aynı zamanda da, yüksek sesle dedi kiz — Safa Dunum! Şöyle buyurun bakalım!.. Fakat, daha evvel, yelin, sizi memnun: — Teşekkür ederim! - dedi. - bana karşı cidden lütüfkâr dav- randınız... Demek ki, size müra- caat etmekte haklı imişim! — Tabii, kızım... Ben, sizin rahmetli annenizin candan arka- daşıydım... Daima Hayırhahımızım... Söyleyin, yavrum! size ne gibi bir hizmette bulunabilirim? Alacağı cevabı merak ederek bekledi. etmele Kitap, Mecmua bastırmak isteyenlerin bu ucuz fiatlerden istifade tavsiye edöriz. Bundan başka en müsait şeraitle kartvizit, mektup ve zarf başlıkları, makbuz, fatara, sirküler ve sair tap işleri yapılır. Telefon: 21434 — Kocamı terk edip te, Harun beyle Avrupaya gittiğimden beri.. (Biraz durdu.) Kiminle kaçtı; zannederim? Takriben her — Çok büyük bir skandal (gürültülü rezalet — olmuş miydi? Kocam ne yaplı? — Skandah'lar çabuk unutulur, tavsar kızım... Vahit bey, biş kimseye bir şey anlatmadı. Mün- bit hayat yaşamağa den resmen boşanmak için teşeb- bulu büste bulunmadı. Yahut, disada, bunun haberini Binaenaleyh, hadiseye düşündüğü öğrenilemedi. Ketum ve hissini saklar bir zattır. — Gayet kibirli, hodbin ve dü- rüşt bir insandır.. tün bu cere- yan eden felâket, onun yüzünden- dir. Sebepsiz yere kıskançlıklar çıkarır, hayati zehir ederdi. Ma- sumane firtlerim olduğu işin, bana yapınadığını * bırakmazdı. Harun yin sözde metresi oldum diye bir kavga çıkarmıştı ki. Halbuki, banun katiyen esası yaktu. Biçak kemiğe dayandı. Harun bey, bana kur yapıyor; beni sevdiğini iddia ediyordu. Gerçi hoşuma gidiyordu, sade arkadaşlığından, sıhhatinden hoşlanıyordum. Kocamın bu dere- ce gürültülü israrı üzerine Harun beyi başka türlü de telâkkiye başladım, Onda bütün meziyetle- rin mevcudiyetini tevehihüm ettim. Bir kızgınlık, yeis ve fütur altında onunla beraber kaçmağa razı oldum. Avrupaya gittik. Onun da, benim de bir miktar param vardı. Bu paraları bir araya kattık, hepsini sarfetti. Hiç hesap etme- dik, ileriyi hiç düşünmedik. Ben oyalanmak istiyordum. o Harun bana hoş görünmeğe çabalıyordu. Sonra iş değişti. Farkına vardım ki, onda meziyet olarak gördüğüm şeyler meğerse hataları imiş. Sıkıntıya düştük. Sıkıntı, büyük bir aşk ve büyük bir ümit kar- şısında hiçtir; kale bile alın maz. Lâkin, bizim aramızda, ne biri, mede öteki bahstıl Artık, tahammül edemez olduk. Harun, kardeşinin mücssesesinde bir işe girmek üzere Radosa gitti, Ben de, buraya, Istanbula döndüm. — Ya. Vah vah, kızım.. Şimdi ne yapıyorsunuz? Nerede oluru" yorsunuz? Şayet size maddi bir yardımda bulunabilirsem çok memnun olacağıın. ye Vahit hamım, kıp kırmızı — Hayır, hayır. htiyacım yok. Gayet mütevazı bir pansiyonda oturuyorum... Bir iş arıyorum... Daktiloluk, kâtibelik falan... — Siz. Siz mi?... Lâkin, yav- racuğum! Kocanız var ya.. Şayet tavassut etsem... Bu tavassutta bulunmam için ana müracaat ediyorsunuz? — (Yarın bitecek) 'Nakili: (Hatice Süreyya) AKŞAM Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez derecede ucuz fiatlerle iş yapar. adres kartı,

Bu sayıdan diğer sayfalar: