23 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

23 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Teşrinievvel 1932 Akşam I EE inci bir Çin se di bulundu Cenübi Amerikanın iç tarafları, bilhassa And dağları havalisi insanlar için meçhul bir âlemdir. Buralarda nasıl yaşandığı henüz bilinemiyor. Son zamanlarda bazı cesur tayyareciler bu havali üzerinde uçarak tetkikat yapmışlardır. seddini hatırlatan kadar takip eti dıvar görülmüştür. Bu dıvaı Bu tetkikat neticesinde çok şayanı dikkat birşey keşfedilmiştir. Dağlar üzerinde atlarca devam ediyor. Tayyareciler seddi 30 Diğer taraftan bu cıvarda Peru memleketinde yapılan araştırmalarda bir çok eski eserler bulunmuştur. Bu eserler o kadar eskidir ki kaç bin senelik olduğunu anlamak kabil olamamıştı. Âlimler, bir zamanlar buralarda bir çok insanların yaşadıklarını ve saatlerce süren hisarın bunlar tarafından, yabancıların akınlarını durdurmak içi bir şerit gibi görünmektedir. Çok garip şey! Bina, tesisat, herşey hazır; fakat hasta yok! Konyanda yapılan son sistem hastane hâlâ boş duruyor! Konyada Memleket hastanesi Konya 18 (Hususi) — Konyaya ilk gelen bir yolcu şehri gezerken muhteşem bir binanın önünde durur v — Aman ne büyük.. Ne güzel bir bina. Burası neresi? diye Konyalı rehberine sorar. Konyalı rehber: Hastahane.. der, merhum vali İzzet beyin memlekete kıy- metli bir hedi Memleket bastanesi olarak yaptırmıştı. Ziyaretçi: — Fevkalâde birşey... Doğrusu ben bugün dolaştım. Şimdiye kadar böyle büyük, muhteşem bir bastane görmemişti Eğer riyaretci bastabaneyi ger- meğe, hastaları görmeğe kalkarsa Konyalı rehber hemen sıvışıp ka çacak bir yer arar. Çünkü kos koca hastane senelerdenberi he- men hemen boş olarak durmak. tadır. Vakan hastane için teşkilat © yapılmıştır. Doktorlar, hasta bakıcılar tayin edilmiştir. Hastahane için öteberide alınmış tir. Fakat vesaitsizlikdenmi, yok- sa parasızlıkdanmı hastahanenin istenil liyete geçmesine şi görülemeyor. bilmeyorum gibi faa- ilik imkân Geçenlerde hastahane binasını gezmeğe gittim. Her şey mükem- mel bina tamamile asri bir bina, tesisatta biç bir eksiklik yok. Her şey yarli yerinde. Hastane | binası | şebrin ke marında yüksek bir tepenin üs- tündedir. Bu tepe Konyanın havası en güzel olan yeridir. li a m için arayıp bulduğu yer buraya uğryan bütün doktorlar tarafın- dan pek ziyade beğenilmektedir. üç kat üzerine yapılmıştır. katta b bakıcılar memurlar dairesi, müş Ak odası, tahdem odaları, banyolar, elektrik dairesi, kalorifer dairesi, ütü ve fenni temizlik daireleri, buz hane, mutfak vardır. Ikinci katta ise ameliyat salon- len, — laboratuarlar, © atelyeler, bulunmaktadır. Üçüncü kat kâmi- len basta odalarına tahsis edil miştir. Odalar birer, üçer kişiliktir. Ayrıca solonlar da vardır. Bu salonlar hastaların yatmaları için değil, istirahat etmelerine mahsustur. Hastane 400 den fazla basta alabilecek kadar geniş ve ikişer ve büyük yapıldığını tahmin ediyorlar. Resmimizde dağlar üzerinde uzanıp giden bisar Meçhul ceset Bursanın bir ki cinayet oldu inde Bursa, 22 — Demirtaş köyü civa: rındaki (Tepecik) denilen yerde evvelki gün bir ceset bulunmuştur. Ölünün bulunduğu yere giden müddeiumumi muavini Fahri beyle adli tabip Salih Haşim bey; ölüyü ayakları bağlı ve boğazından iple boğulmuş vaziyette bulmuşlar ve bu cinayetin on onbeş gün evel yapıldığını tespit etmişlerdir. Henüz bu meçbul cesedin kim olduğu teşhis edilmemiştir. Müd- deinmumilik bu esrarengiz cina yet hakkında tahkikata başlamıştır. Hâcim bey Menemende Menemen 21 ( Hususi )— Izmir Halk fırkası reisi Hâcım bey şeh- rimize gelerek fırkada gençlerle amimi hasbihalde ği ve güzel bir konferans Vererek akşam I det etmis rahaltır. Her taraf temizdir. 400 kişiyi barındıracak bir hastaneden hakkiyle isti de edilmemesi bu- rada ciheti askeriyenin nazarı dikkatini celbetmiştir. Ciheti as- keriye bu hastane için pek makul . Bu teklifte — Bu hastaneyi bize bırakın.. Buna mukabil memleketin 20 bastasına vilâyet bütçesinden beş para almadan biz bakalım şılandığı henüz malüm değildir. Ancak teklif pek makul ve vilâ- yetin işine gelecek bir mahiyette olduğu için kabul edilmesi ihtimali kuvvetlidir. Diğer taraftan bugün işinde hastalar bulunan memle- ket hastanesi, yeni hastane bina- sının yanında pek gülünç görün- mektedir . Bugünkü | faaliyette bulunan hastanenin binası, has- tane olarak değil hal olarak ya- pılmıştır. Fakat ihtiyaç karşısında kalındığı için eski hal binası hasta- neye tahvil edilmiştir. Her halde Konyanın 400 hastayı rahat rahat barındıracak büyük hastane bina- sından adam akıllı istifade etmesi lâzımdır. Bunun şekli nasıl olursa olsun.. İster askeri daireye veril sin, ister hususi bir idare ile işler çevrilsin.. Fakat istifade Edilsin, | misin Gin Tefrika No: 4 Nakleden: Rahat bir nefes aldım. Ohl. Kimseler yoktu. Kapı açılmıya- caktı, ben de geldiğim gibi geri dönecektim... Bu esnada bahçede ayak sesleri peyda oldu. Bahçıvan kılıklı bir adam göründü. Elinde, teze bilenmiş, güneşte pırıl pırıl yanan bir orak vardı. Kaba kaba seslendi : — Ne istiyorsun ? ! — Doktor Karun beyi Doğrusunu söyliyeyi beri: — Defol ulan buradan! deseydi, sevincime payan olmıyacaklı. Fakat daha ben Karun bey derdemez, şapkasını. çıkardı, ka” Pıyı açtır — Buyurunuz! dedi. Girdim, O anda dikkat bassa- larım öyle harekete gelmişti, ki en küçük ufak tefeği bile gözden kaçırmıyordum. Iki taraflı taflanlı bir yoldan hayli yürüdük. Yol evin önünde ikiye ayrıldı. Bahçıvan solu takip etti. Ben peşi sıra gidiyordum. Evin beş mermer basamağını çıktık. Kapının önünde bahçıvan kunduralarını çıkardı. Beni küçük, karanlık bir odaya soktu — Beş dakika bekleyiniz, dedi, doktor bey yemeğini yiyor. Oturdum. Balıçıvan gitti. Doktora söyleyeceğim sözleri zihnimde hazırlamıya başladım; — Karun beyfendi, belki beni hatırlıyamıyacaksınız... Âlal,, Fakat ya sahiden hatır- lamazsa? Ozaman şöyle bir gü lümseyecektim. Kalktım, duvarda, oymalı çamtahtası bir çerçeve içinde duran aynanın önüne git- #m “şöyle bir gülümseme, me baktım, Iki fazla yılışık oldu, Ikin- cisi de fazla soğuktu. Üçüncü gü- lümsememi zemin ve zamana muvafık buldum. Ve, güya doktorla konuşmama devam etti — Hatırlamamakta haklısınız doktor bey, o kadar çok, o kadar başka başka yüzler görüyorsunuz ki. Tekrar aynaya baktım. Benzim, yeşille sarı arası berbat, korkunç bir renk almıştı. Korkum betime aksetmişti. ! Etrafıma bakındım. Eşyalar ha- | sırdı, Ortadaki masanın üstünde boş bir sürahi ile iki boş bardak duruyordu. Eğildim, boş sürabiyi kokladım. Hasır koltuklarda kana: veçe işlemeli yastıklar verdi Perdeler de, yastıkların örac3inde işlenmişti. Karun beyin evli oldur ğuna bundan hükmettim. Belki de çoluk çocuk sahibiydi. Belki evlenme çağına gelmiş kız- ları bile vardı. Neden olmasın? Kapı açılsa, içeriye bir genç kır girse: “Babam burada değil, dese, ömrümün yarısını verirdim. Onu, bu yarı karanlık odada, daba karanlık bir köşeye çeker, ona derdimi anlatır, sırrımı verir. dim. Genç kız kalbi yumuşaktır. Burada benim ortağım olurdu. Ve kim bilir, daha | sonra da, tahayyül ettiğim gibi güzelse, yirimizi severdik, sevişirdik. Bu sırada yan taraftaki kapı açıldı, elli beşlik, siyah caketli, kır saçlı, altın gözlüklü biri göründü, Derhal tanıdım. Karun beyin 4a kendisiydi. Heyecanımı dem- Selâmi İzzet — Beni de gil mi? Doktor, gözlüklerinin altından cin gibi yüzüme baktı. Ben devam hatırlıyamadımız kadar çok yüz görü- yorsunuz ki beni tahattur etmeniz imkânsı Karun bey kirpiklerini kıpış- ardı, omuzlarını kaldırdı, kanat- ları çırparak ölmeğe hazırlanan ri kollarını oynatlı. Ben — Sizinle, geçen kış Nuri bey- lerde tanışmıştık — Ha, evet... Çok iyi dostum- dur. Hattâ karabetimiz de vardı Kardeşi, hemşiremin kocasıdır.. — O gece beni davet etmek lötfünde bulumuştunuz. Gelip mür essesenizi gezmemi söylemiştiniz. Karun bey çivi kadar sert ve soğuk durdu. Ben, bütün hikâyeci karihama genişlik verip anlattım, Deliliğe, delilere dair bir roman yazacaktım da, bunun için has- talarla yakından temas etmek istiyordum. Ben söylerken doktor bey bu- run kanatlarını sıkıştırıyor, göz” lüğünü düzeltiyor, gözlerini kır- Pıştırıyordu. Bitirince, titrek, tiz, acayip, paslı sesini duyurdı — Hayhay efendim.. Iyi ettiniz. efendim!.. Isminiz nedir efendim? Iemimi söyledim. Duraladı. Gene burun kanatla- rını sol elinin şahadet ve başpar- mağı arasında sıkıştırdı — Anlıyorum efendim, fakat geçen sene ile bu sene arasında zaman var efendim... Öyle değil mi efendim?.. Efendim! Filvaki ben bu müessesenin sahibiyim. Fakat sahibi olmam, âmiri olma- ma delâlet etmez efendim... Evet efendim, ben de bir çok kayıtlarla bağlıyım efendim... Anlatabiliyor- muyum efendim?!.. Onun böyle ezilip büzülmesi, kekeliyerek tekerleme yapması benim cesaretimi arttırdı. Bir sene zarfında, hastane nizamnamesinde hiç bir değişiklik olamıyacağını söyledim, Olsa bile, benim için bu istisna yapılabilirdi. Sıhhiye umu- mi müfettişi çok iyi dostumdu. Yalan söylüyordum. — Sihhiye müfettişinin ömrümde © yüzünü görmemiştim, ismini bildiğim adar değildi, fakat geri dönmemek için her şeyi, ber yalanı göze aldırmıştım. Yalanım tesirini gösterdi. Sıb- hiye umumi müfettişinin dostum. olduğunu zanneden Karun bey tevil etmeyiniz, dedi, zatı âlimize istisnai muamele yapacağımız tabiidir... Bendeniz de bunu ihsas etmek istiyordum efendim, Parmakları arasında burun de- liklerini tekrar sıktı, ayağa kalktır iri bizzat kendim gezdire- ceğim, dedi. Fakat birdenbire caydı — Lütfen biraz bekleyiniz, beş dakika sonra emrinize âmadeyiril Kapıya doğru yürüdü. Bu hali beni yeniden kuşkulam- dırdı... Son cümlesini işitmemez likten geldim, arkasından ben de yürüdüm. Geri dönmeden rica et — Beş dakika, beş dakikacık sabrediniz! Sözlinü gürültüye getirmek için, lendirdim, gülümsedim ve hazır- Mühimiş. cümera yumurtladım bizli hızlı öksürdüm. EN

Bu sayıdan diğer sayfalar: