13 Ağustos 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

13 Ağustos 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a 4 Marie Bellin güzel bir filmi Prensesin arzusu çok hareketli ve eğlenceli bir filim olmuştur Prensesin arzusu tilminde Marla B: — Sevimli | karşı hiç bir ümit beslememeğe Fransız yıldızı Marie Bell, Albert | ahdetmiştir. Paris (Hususi) Prejean ve Armand Bernard «Prensesin arzusu» isminde çok güzel bir filim çevirmişlerdir. Bu filimde Mi sinirli bir prenses rolünü oynamaktadır. Filimin mevzuu şudur: Derebeylik zamanından kalma &ski bir şato. Burada prenses İzabel isminde genç çok güzel bir kadın yaşıyor. Prenses güzel ye çok zengin olduğu için etrafin. da bir sürü genç adam, Prentes bütün bunlarla eğleniyor, fakat hiç birine ehemmiyet bile ver. miyer. Prensesin tanıdığı genç bir âlim vardır: Andre. Genç âlim çok parasızdır. Bütün vaktini taplara verdiği için hiç para ka- zanamıyor. Halini prensese an- atıyor. Prenzer: — Aman diyor, şatoda büyük bir kütüphane var.. İsterseniz o sını idare ediniz. AAndr& bunun üzeriğe şato kü- üphanesine memur oluyor. Fa. kat bu nefis bir kütüphaned Âlim istediği kitabı burada bul. maktadır. Genç âlim iyi bir iş bulamıyacağına kani- ir, memnundur, kitaplarile baş bundan başa kalabildiği için mesuttur. Andröyi biraz sonra kitap! rından başka bir şey daha meş- gul etmeğe başlıyor; Prenses Genç kadın da Andröye hiç kayt değildir. Fakat Andre iöy. le zengin, .böyle asil bir kadına. Sahife 7 Omun bütün emeli, fakir fakat sev bir genç kız- la evlenmektir. Vakıa prens sevmektedir. Fakat arlarında öy- le bir servet ve asalet farkı var- dır ki bunlar birleşmelerine mâ- midir. Sonra Andre şöyle düşün- mektedir: Prenses etrafında bu kadar güzel, yakışıklı, şen, pa- ralı, kibar delikanlılar varken kendisine mi bakacak?... ; Andr& kendisini tamamile * il. me verdi şatoya gelen mi- safirler gibi şık bir salon erkeği de değildir. İyi dans edemez, Bir kadına iyi dil dökmesini bilmez. in prenses etrafıni saran bir sürü çılkırıldım delikanlılar. dan nefret etmektedir. O vara cağı kocanın Andre gibi ciddi, kendi halinde bir âlim olmasıni çok istemektedir. Hattâ Andröye biraz açılır da, fakat genç âli — Ben size benziyen fakir bir kız bulsaydım derhal evlenirdi der, Bunun üzerine prensesin akli- na şeytanca bir fikir geliyor. Şa- tonun civarında bir boyacı di Kânı vardır. Bunun sahibi (Ar. mand Bernard) çok garip bir adamdır. Prenses hemen bu bo- yacıya gidiyor — Beni buraya çırak alınız! diyor. Boyacı şaşkın, fakat pren- sesin banknotları karşısında her istenilen şeye razı oluyor. Pren- ses Kıyafetini, saçlarının. şel ni, hattâ konuşmasını, birâz da ve Albert Prejean | Yüzünü değiştirmeğe muvaffak oluyor. Genç âlim ayakkabılarını bu boyacıda boyatmaktadır. Prenses te fakir bir genç kız olarak boyacının veznesinde otu: ruyor. Evvelâ genç âlimde ha; ret!, Boyacı kız prensese ne kı dar da. benziyor. Biribirlerine uzaktan bakışmalar, konuşmalaı Mk randevu... Bundan sonra Zip tozmalar. .. >, — ille seni kütüphanende gö- receğim!. diye tutturmaz mı? Andr& ne yapsın? Kızı şatoya ni sıl. soksun?. Bu teklifi redde: yor, Fakat kız onu şatoya kadar takip ediyor. Andrâ yalvarıyor: artık — Aman rica ederim dön, Kız darılıyor, fakat Andr& şa- toya girince kızı kütüphanede bu- huyor. —Nasıl girdin diye kekeli. yor. Kız: — Pencereden atladım! ceva- bını veriyor. Andrâ «şimdi pren- 4e3 geleceki» diye heyecan için- deiken bir taraftan da genç kız- la sevişmeğe başlıyor. Nihayet karar veriyorlar. Boyaci kızla ev. Heneceklerdir. Küçük başka bir köyde evle- rlar. Prenses nikâhta kendi küçük ismini söylüyor. Tekrar şehre dönüyorlar. Andı — Gel seni prensese takdim edeyim!., diyor. Fakat şatoya gittikleri zaman bütün mesele an- aşılıyor. Bütün şato halkı, metçiler, uşaklar boyacı kızı Tetrika No. 25 —— LoydCorcun harphatıratı Umumi harbin esrarı Almanların bu ileri hareketi- pin vücuda gelmesinde düşmanı basmak ve gaflet halinde yal mak ile alâkadar muhtelif avami- Jin yardımı olmuştur: (İ) — Harbin ilk bir kaç gü içinde seferber hale konulan ve garp cephesine getirilen Alman. kuyvetleri ceneral Joferin hesap ve tahmin eylediğinden daha çok ve kuvvetli idi. (1) — Von Kluck ordusunun merkezi Belçika içinden ceneral Lonrezacın şimaline ilerilemesi Fransızlar tarafından beklen- memişti (IM) — Almanların sahra mu- harebesi iin kullandıkları toplar Fransızların ve İngilizlerin zan ve tahmin ettiklerinin ve kendi ellerinde bulunanlarının çok fev- kinde idi. Halbuki Fransız karar- gâhı umumisi bir çok sene evvel Alman harp plânını ele geçirmiş ve bunun tatbik edileceğini gi leren emarelere tesadüf etmi. Fransızlar Almanların ağır top | çusu hakkında her türlü malümatı | haiz idiler, Fransızları şaşırtan Almanla- Tın hareket kabiliyeti olmuştur. (8) Marne muharebesi | Birinci Marne muharebesi - ci- han harbinin seyri üzerinde haiz olduğu kati ehemmiyeti itibarile harbin emsalsiz bir muharebesi- dir - esas itibarile müteharrik orduların manevra ve sevküleeyş muharebesi olup meticesi sürpriz ve düşmanı gafil avlamak mad- desine bağlı bulunmuştur. Bu muharebedeki zaferin me- sulü ve sahibi kim olursa olsun | neticesini tayin eden şunlar olduğunda erbabı tetkik müttefiktir: (1) — Ceneral Manourmin kumandası altındaki altıncı Fran- sız ordusu ile ceneral Gallieninin idaresindeki Paris müdafan kuv- vetinin Von Kluckun sağ yanma karşı sarkmış olması, Von Kluck bu hücumu beklemiyordu. Yahut bu hücuma karşı hazırlanmış ise de çok geç kalmıştır. (1) — Garptaki Alman kuv- veti, Rus kumandanı ceneral | Samsonofun © ordusunun | gayri | muntazır hücumuna - bir sürpriz | ve baskın misali de bu Rus cene- ralının yaptığı harekettir - Mu- kabelede bulunmak üzere; şarki Prusyaya sevkedilmek üzere iki kolordumun ayrılmasile | zayıfla muşta, Bundan başka iki kolordu da Anversi setir için Belçikada bi. yakılmıştı. Bir Rus ordusunun İn- giltere tarikile garp cephesine ge- leceği şayi olduğundan Almanlar avamilin bu ihtiyat tedbirine lüzum görme mislerdi. (1) — İngiliz ordusunun tek- rar tam bir kuvvet ve gayret ile sahnei harpte görünmük olması, Almanlar bu kuvveti 4e dağıldığım ve işi bitirildiği- ni zannetmişlerdi. Çanakkaledeki muvaffakıyetsizlik Baskın yapmak ve düşmanı şa- girtmak muvaffakiyet için ne dar lâzım olduğuna bir misal de Çanakkale muharebesidir. Düş- manın beklemediği bir darbe ile Çanakkale alınabilirdi. Denizden yaptığımız bombardıman ile bir- likte karaya asker ihraç etmiş olsaydık, şimdi öğrendiğimize gö- «Prenses» diye karşılıyorlar... . re Türkler tamamile baskına uğ: |lirdi.. ramış olacaklafdı. O zaman Geli- bolu şibihceziresini ci ile işgal edebilecek Halbuki; biz böyle düşma gırtacak sukötte hareket edeceği miz yerde fişek atarak ve davul çalarak Türkleri haberdar ettik, uyandırdıl ve hazırlanmak için uzun vakif verdik. Neticede Ça- nakkale reuharebesini kaybettik ve Gelibolu şibihceziresini elde etmeğe muvaffak olamadık. Brusilofun taarruzu 1916 senesi haziran iptidala- rında ceneral Brusilofun Avus- turyalılara karşı icra ettiği taar- ruz harbi'umumide Ruslar tara- fından en. ziyade muvaffakiyetle yapılan bir muharebedir. Bu mu- harebe beklenildiğinden bir ay €vvel zuhur etmişti Rus ceneralı anda yirmi yerde istihzarata haşlamız oldu- ğundan Avusturyahlar tarafina gelen firariler bile hakiki hücum cephesinin: nerede olduğunu ha- ber veremiyorlardı. Rus kumam danı ihtiyat kuvvetlerini aşikâr bir surette tahşit edeceği yerde geniş arazi üzerine dağılmıştı. in göze çarpacak aşşüt et olmamaları ceneral Brusile- fun şayanı hayret muvaffakiyeti- nin hakiki! sırrıdır. Binaenaleyh Avusturyalılar vaktü zamanile Rusların hücumuna mukavemet edecek hazırlığı yapmamışlardır. Neticede haziran ile | ağustos arasında Ruslar Avusturyalıla dan 350,000 esir, 400 top ve 1300 mitralyöz almışlar ve 200 mil uzunluğunda ve bazı taraflı Tı 60 mil derinliğinde geniş arazi zaptetmişlerdir. Eğer Rusların bu muvaffakiyetlerinden istifade edecek mihaniki vesaiti olsaydi hiç beklenilmiyen bu hareket hare! bin neticesini: bile tayin edebilirs! di. f 1915 te Görlicede Rus ordular rını silindirden geçiren Alman kumandanı, Mackensenin yaptığı hücum, aymi. senede Sırbistanm sırtı yere, getirilmesi, dik kafalil ceneralların kendilerinin pek sevi; ikleri plânlara uygun olmuyali, istihbarata ehemmiyet vermemesi lerinden tevellüt eden şaşırmanınğ parlak iki misalini teşkil etmeke) tedir. w (6) Somme muharebesi Somme, esas muharebesi (bili hassa (Passehendaele muharebe sinden sonra), düşmana evveleğ ve tam zamanında niyet ve tamimlerimiz. hakkında malümat verircesine devamlı gayret göster; menin parlak bir misalidir. Som- me havalisindeki yollar yürüyüş yapan | kollarımızla haftalarca hıncahınç dolmuştu. Ağır toplar tanklar ve ağır kamyonlar tara fından mütemadiyen çekiliyordu. Gökyüzü. tarassut teyyarelerile dolmuştu. Bir çok bağlı balon tam hücum hattı üzerinde temevvüç ediyordu. Bu vaziyet İngiltere eski diva- nı âlisinde görülen davalara ben- ziyordu. Bu âli mahkemede müd- deialeyh en ince teferrüatı ile bir. likte heri türlü delâilden haber. dar edilmekte ve sorulacak ve mik dafaa olunacak her nokta hakkın- da tenvir edilmekte idi. Bizim büz yük cenerallarımız eski divanda mükemmeli dava vekilleri olabi- (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: