16 Aralık 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

16 Aralık 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Amerikada bir sefahat gecesinin acıklı sonu Dul bir kadın 15 yaşındaki oğlunu Amerika lerinden L bu facia ile uzun uza- gul oluyorlar, yg E E E > ğ > 3 ğ ve eğlenceli bir ziyafet esnasın- da bir karabine kurşunile öz oğ- lunu öldürmüştür. Fransız gazeteleri bu facia hakkında şu tafsilâtı veriyor. Ma- mükellef vi! tanıdıklarını ziyafete davet et- miştir, Ziyafet pek ye ok muş, davetlilere bir çok sü: ler yapılmıştır. Ziyafet esnasında ve ziyafetten sonra içilen muhtelif içkiler ve likörlerle kafaları adamakıllı du- kin bir takım eğlenceler yapma- ğa başlamışlardır. ivermorenin henüz on beş yaşındaki oğlu Jessi bu çir- kin sahnelerden utanmış ve vil lâdan çıkıp gitmiş, ve karanlık bastıktan sonra eve dönmüştür. ları, her ü ve ha; yı unutmuş hal ve hareketlerde rmi annesine damakıllı çı- kışmış ve demiştir ki: — O halde ben de içeceğim, ben de sarhoş olacağım. O za- man bre sarhoş halimi be- Mei sin. e Limni oğlunun iç- - eme istemesine isyan etmiş — Seni sarhoş görmektense öl dürmeği tercih ederim cevabını vermiştir. Anne ile oğlu arasında şiddetli cereyan etmiş ve küçük çe elinde tuttuğu karabinayı annesine çevirerek korkutmak is- iştir. Fakat kafası adamakıllı tütsü- lenmiş olan madam Li bir kaplan çevikliğile üzerine atılarak kısa bir mücade- tabanca ile ee nker- Madam şa ağ e ve küçük oğl. leden sonra karine elinden almış ve oğluna rek ateş etmiştir. Çoçuk, göğsünden yediği kur- şunla derhal kanlar içinde ölü olarak yere serilmiştir. Oğlunu vurduktan sonra aklı başına ge madam Livermore içinde yerlere atılarak oğluna sa- rılmıştır. Polisler villiya Ogek dikleri zaman katil anayı, oğlu- na sarılmış ve baygın bir vaziyet- te bulmuşlar ve tevkif etmişler- dir. Bu acıklı facia Amerikada derin bir teessür uyandırmıştır. len aylığı 1000 kuruştu. aim tebdili © için yirmi beş ruşluk pul göndermek mi m 20 — Kasım 89 ha Yatsı 728 139 Va, me ri 12,09 ei İN 18,21 İdarehane: rene civarı Ac Ee e ML ÇOĞUKLARI! ana iz çok didişmiş, o- na ll olmamak için kendini su be A etmişti. Genç vw u görünce, ona bir e iy sani vaz geç- mişti. Öpüşüyorlar, sevişiyorlar.. Şarap i > azla Prens, sabahleyi meş doğmadan sara- yına Mi ve la nlık ateşini | “amm Dz göğsün- de söni anayı 1 temiz bırakıyordu, O- nu ilk tanıdığı gündenberi billür gibi saf ve temiz bulmuştu. Dai- ma öyle görmek istiyordu. Prens, bu kızda bütün aradığı meziyet- Bu, prensin son kararıydı. 'Mikerinos ükümdar olursa, onu, herhangi bir kadınla evlen- mekten kim menedebilirdi? Genç Tefrika No. 3 veliaht zaten - babası öldükten alnız bu an'aneyi değil, babasının kurduğu ve halkın şikâ- yet ettiği bütün kanun ve nizam- ları da kökünden yıkmak, Mısır- klara geniş bir hürriyet vermek, ehramlarda çalışan esirleri azat etmek Ka rdu. sonra - Prens o gece çok şarap içmiş, ve asa kadar sevgilisinin di- zinde uyumuştu, Titana onu güçlükle uyandır. — Atınız kapıda kişniyor; pren- sim! Kuşlar yuvalarında cıvıldaş- mağa başladılar. e sâray- dan gitmeden yetişin Mikerinos ae sözü unutm: mıştı... o Gözlerini kal gilisinin yanaklarından “öperek atına bindi: ets kavuşa- Em Üzülme Titan: hıçkırıklar “rimizi pek memnun etmi Çi akşam bir hikâye | Kadri elindeki gazeteye şöyle ir göz attı. Bir kaç gece sonra ğe hava hücumu manev- Bütün ışıklar ya ni söndürülecek, za baların etrafı mavi kağan mavi bezlerle sarılacak, yah pencerelere siyah perdeler elle. rak ışıkların dışarıya vurmama- sina çalışılacaktı. i bunu okuyunca gözleri piril pırıl çe — Bu adis bende öyle tatlı ni hatıra irene ki hiç sorma- : m da bakın... Bir Ce ay en A idim. Bir gece bir barda tek başıma oturuyordu. Kukumav gibi in hız canım sıkılıyordu. Halbuki la, kahkaha ile, buydu. Bir aralık barın sahibi sahne- de göründü: — Madamlar, mösyöler... de- di, bu gece hava manevrası ya- ılacak... Muhayyel düşman tay- yarelerinin hücumlarına karşı şehrin ışıklarını saklamak lâzım. Biz pencerelerimiz için siyah per- deleri henüz tedarik edemedik... Ampullere saracak mavi kâğıtla- rımiz var, neşe ile do- riz. Ne yapalım? Ampullere ma- vi kâğıt mı saralım yoksa ışıkla- rı tamamile söndürelim mi?, Ka- ranlıkta bir eğlence.. nasıl bulu- yorsunuz?. ütün masalardaki âşıklar: — Mükemmel.. diye bağırdı. lar, şıkları söndürelim... Senebaşı gecesi gibi.. hem bu ışıklar (o söndürül karardıktan sonr. olmuştu ki iki parmağile alt du- dağımı sıkarak bana iltifatta bu- U... Sonra elimi aldı. Biraz sonra küçük parmağım sivri dişler ara- Veliaht saraya vardığı zaman, cellâtlar mabede gitmişlerdi, Mi- kerinos geç kaldığını anlayınca canı sıkıldı.. Büyük kapının önün- de Firavunun tahterevanı hazırla- nıyordu. Genç prens kendisine sadık uşaklarından birini yanına alarak Babasından önce mabede yetişti Esirler, rahiplerin arasında sı- raya dizilmişlerdi. Firavunun cel- âtları keskin palalarını omuzla- rına dayamışlar, Firavunun gel- mesini bekliyorla rdı, Mikerinos İri zi balı eler mabedin asına kadar ileriledi. Amon mabedi o Bin kadar kalabalık olmamıştı. Baş döndür rılmış yirmi dört esir, ilk kurban kafilesini teşkil edi- yordu. Mikerinos, sevgilisinin kardeşi- ni bunlar arasında göremeyince sevinmişti, ilk kurbanlar, Firavun mabed Karanlık, kadın, tabanca.. .sında eziliyordu, Az daha karan- hi kta bağiracaktım. O kadar ca- nımı rera Hızla elimi çek- tim. nımda küçük bir kahka- ha “tag Birdenbire aklıma müthiş bir ve geldi. ves pl gi g parmağım! diyer ısıran esim, ler bir cuze olmasın?... Olur, olur.. Yoksa.. yoksa.. aklıma dabi berbat önbeler geliyordu. Mese- 5 < ağ B p E 3 e ” B. p e ; B P imi kadın zannile tutmasın, ısır- masın... Biraz sonra bu şüphem geçti. Çünkü demin elimi tutan el gene avucumdaydı. O kadar küçüktü ki bir erkeğin eli olamazdı, Son- ra bıçak gibi sipsivri tırnakla- rile ellerimi tırmalıyordu. Şü hem tamamile geçti. ie kimdi?. manevranın n bittiğini düldükler çalmağa başladı. o dakikada aydınlandı. a bu anlatan nç, son derecede zel kadınlarla ee kadın grupunun içinde bi erkektik. Elime piam Avucum- da epi dudak bayii şt Derhal aklıma bir polis hafiyesi in geldi, Kendi kendime: «Han- adınmm dudağındaki boya ak göl Etrafımdakilerin bepeinin regram boyası si- lin; Bi mukabil bazı er- keklerin aile rujlar . nere- den gelmişse » gelip yapışmıştı. Deli Ken Hangisi idi?, ta içlerine Hepsinin gözlerinin uzun uzun, dik dik b lum. Hepsi için zihnimde şüpheler kıv- rılıyordu. Lâkin hiç biri değil di. Bu müthiş bilmeceyi hallede- im... yunu- yordum, cebimden «pıt» diye küçük bir kâğıt duş- mez mi?. Aldım... Alma i a «Hans, Bu kâğıdı sana barın vestiye- rinde yazdım, Karanlıkta cebine atacağım, Yarın «Dam üstünde saksağan irahanesinde, saat 3 te...» Gözlerim parladı. Lâkin ben Hans değildim, O zaman mese- tekilerin de âyin arasında ikişer ikişer başları vurularak, kanları beyaz mermerler üzerine akıtıla- aktı, ört cellât ilk safta duruyor, diğer ikisi de arkada sıra bekli- yordu. Genç prens, uşağını, a duran ” imlardan birinin nderdi.. ve ie. eline bir dizi inci ire Se ali ket ve esirleri ur m kânını ıtmamasını e le: Uşak, kalabalığın rl yr lan gibi süzüldü; cellâdın yanına yaklaştı, Titananın kardeşini kurtarm cellâdın keyfine imei Kayaş esirin başına pala veya indi- ği zaman esire isabet eda ve esir ölümden kurtulursa, (Amon) affetti diyerek Ön kurbanla- rın arasından karırlar, yerine başka bir elan getirirlerdi. Cellât, prensin uşağını yanında görünce, birine şefaat etmek iste- diğini çabuk anlamıştı. Cellâtlar ayak basar basmaz kesilecek., Ö- | böyle iltimasa alışmışlardı. İnci- Birdenbire uzak- | leyi anladım. Yanlışlığın nere den geldiğini hemen kavradım. i Uzun tereddi son ğ ra süslendi il ği ütlerden yordu. Kapıdan acuze suratlı” kir kadın girecek diye Saat üçte bir ler ne bakayım... j Dünyanın'en nefis parçası içeriye süzülmez mi? Derhal“onu tanıdı. Gece bar. da ihtiyar bir > la ye pe Hürmi ayağa kalktım: — Madam.. Hansı mı yorsunüz? Tatlı bir şaşırma: bekli- — Nereden biliyorsunuz? j — Ah madam. biraz masas ma iri lütfunda bea Sa size a anlatacağım... 5 Oturdu... a macerayı baş i tan la a le ruyor du- ruyor kahkahalarla gülüyordu. a — öyle gıcıklayıcı da bir lüş — Hoy bir aa dedi. iv amma keskinmiş... rarak önüne baktı. Bir yanlışı böyle nefis bir netice vereceği nereden aklıma gelirdi ki... Ellerimiz bu sefer aydın. lıkta biribirinin içinde, biribiri- mize sokulmuş çalgıyı dinlerken içeriye müthiş bir hiddetle bir adam girdi. Gözleri dönmüştü. Bir elinde tabanca, bir elinde bir kâğıt.. o yanımdaki kadın: ocam.. dedi... eni bir genç adamla bu- luşuyorlar...» diye yazmamışlar... İkinizi de öldüreceğim. di. Bir tabanca patladı. ae. ötesini bilmiyorum, yaralanmi tım. Fakat korku. vi e  tım. Gözlerimi eczanede açtım., (Bir yıldız) ve ilimiz avucunun bri me ü ve uşağ 3 eki di bikadek em çi A şını salladı. ğ Mabet kapısında bale çalis yordu. Firavunun geldiğini haber ves ren boru sesleri, mabedi dolduran alkı harekete getirmişti. Biraz sonra Fravun Keüpsün, mabette hazırlanan yerine otürdu- ğunu ep Fravufi mabede girerken; ya Bönlzimee çekinin akıtılmıştı Şimdi kurban kanı e, sis rası ikinici kafileye gelmişti, V Onek pe kafilenin içinde göl yordu. Prens telâş ve heyecan içide Uşağının kulağına iğilerek yavaş« ça sordu: > — ve gösterdin mi? rak etmeyin.. Şi Gk dl yük i Kukam | iğ — — Yanlışlıkla başka birini, gös i terdinse, kafanı koparırım! ; Uşak korkudan titri-rdu. 4 4ar)) 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: