11 Ocak 1936 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

11 Ocak 1936 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Akşamcılar günden güne azalıyormuş “Rakıya en fazla rağbet edenler orta N vahler Gençler birayı seviyorlar. , “ Artık kadeh kıranlar da kalmadı. Nasıl kırsınlar.? Şöyle İyice bir kadeh 50 Ker di — Yicmi senedir bur içte Garsonluktan, müşteriye meze ta- şımaktan © başladım, — tezgâh “terlik ettim. Nihayet işte bir bal- taya sap olabildik. Emin olunuz yirmi senedenberi içenlerin mila 7: günden güne azalmaktadır. Buhran ilk iş olarak sofralar dan içkiyi kaldırdı... Bir çökleri da şişesini alıp evde bir dilim bo- örle nefeini körleştiriyor. Buhran birahane ve meyhan: ler üzerinde yaptığı tesiri hiç bir şey üzerimle yapmamıştır. — Bugün daha ziyade hangi yaşta. olanlar içiyor?.. Akşamcr ikta bir değişiklik yar mı? — Çonak.. pek çok. Bir kere artık gençler rakıya o kadar rağ bet göstermiyorlar... Gençler için var mı yok mu bira... Rakıyı se- venler otuz beyini / aşmış, hall kirkem aşmış kimseler.. Sonra bizdeki «sarhoşluk» ta değişti, Nerede o eski belâli, içine ce bütün bir mahalleyi allak bul- Jak eden, meyhanenin altını üstün ne getiren, masaları deviren sap: tesir etmiyor... Ben 10 sene evvel len meyhanelerde hemen her gece bir kavga çıktığını görür. iradi Lunlar çok azaldı. Mehmet gayet mühüm bir şey, söyliyecekmiz gibi: — Size bir şey söylüyeyim ina- ir misnız?. Ben tamam beş &€- kadeh kıran kimse görme- « Halbuki kadeh karmak, Kaç tane yuvarladıktan sonra kar dehi hrlatı — Allah. diye bağırmak bir meyhanede, bi olagan işlerdendi yorlar, içiyorlar, gidiyorlar buhran zamanında kadehi nasıl kursın?.. Bir kadeh 50 kuruş. Ak gamcılar pek wake akıllı oldar., — Musikinin rakı, içmele üze- vine tesiri çok mudur?, — Pek ziyade... Meselâ şimdi hemen her birahanede, meyhane de gramofon çalınıyor.. Bazan bir plük komukunca şarkı başlar bap lamaz, kadebler boşalır. Bir plâk gok defa kadehleri boşaltır, dok. durtur, ide en çok hangi mezeler yeni — Akşamcıların en çok sevdiği meze balıktır.. Hekiki akşamcıla. bayılırlar. Sonra de severler... Yeni yeni mezeler var mi- ileri pek ziyar Birr, — A... mezeler de epey değip miştir... Meselâ Adana salatası... Siz Adana turpu ile tahan Ye Tümanun birbirile karıştırma: | $indan yapılan nefis salatadır.. faramaya benzer... | Sonra bulgurdan yapılma költe vardır... Buna Urfa köftesi denir... O'da çok güzel olur. İçenlerin miktarı azalmı Fağmen bizde mezecilik gina bir sanat haline girmi; — Buzün akşamcılarım en bü. azından hiç yedir | Bir tezgâh önü, bay Mehmed garfonunun tej yük derdi nedir? Arzuları — En büyük . arzuları içkinin. biraz ucuzlamasidır. Hakikaten bugünkü içkiler pahalıdır... Biraz ucuzlasa bizim de yüzümüz güle- cek, akşamcılar da sevinecekler.. Sonra bir şey daha var... Mese lâ memleketimizde en güzel yaş yemişler çıkıyor, kavun, karpuz, üzüm, mandaline, portakal... Bun- Isr meyvaların emezelik» kısmı. dır... Yani güzel meze olur... « Bütün Avrupa memleketlerinde diği yemişi bu mevsime akyamcılar meselâ so- rasında bir dilim kavuncuk, bir isinde, buzlar arasında bir salkımcık üzüm bulsa ne iyi olur... Her mevsimde bu kabil meyvaları gayet ucuza Bulundurabilmek: inkâmi olmalı. Akşamcıların en büyük istekleri budur. Sonra ben dikkat ettim. Bizdeki akşamcılar rakı düşkünleri öyle sert rakılaza pek iltifat etmezler. Orta sertlikte rakılara rağbet dı ima fazladır... Rakıcıların, haki ki akşamcıların çoğu 45 derecelik | rakı içer, Bunun için bir çok Takı firma: ları rakılarını 45 dereceye indir- mişlerdir. İndirmeyenler ise ayri- ca bir 45 derecelik yakı çıkarmak. tadırlar. İnhisar da ya 45 derece. lik raki çıkarmalı ve yahint ta ya kılarını 45 dereceye indirmelidir.. — Daha çocukluğumuzda gar sonluğu başladığınızda bahecdi. yorumuz... Bir akşamcı nasıl İ memmun edilir7. — Akşamcılar sofralari kusur sunda gayet titiz insanlardr., Sof. ralirmda yesinler yemesinler bir çok meze bulunmasını isterler. Ekseriya meze sefrada yenmek | faln! hazırlıyor için, boğaz için değil göz için dur Meselâ ağzına bir tek kirmizi Harp atmaz. Lâkin sofrasmda kır. mızı turpun bulunmasın: mutlaka. ister, Taramaya çatal dokundur- maz, İlkin sofresında tarama ok mayına rakısını içemez.. Sonra akşamcılar çok alıngan imanlardır.. kendilerini gayet gür Ter yüzle karşılayacakan Tarın bir gece evvel gelen, i mniyen arkadaşlari hak | kında malümat vereceksiniz. | Velhasıl bayım... öyle dışarı dan bayağı bir İş gibi görürsünüz amma bizimki mühim bir zenat tar vesselim. — H.F. ai En güzel hediye SİNEMA YILDIZLARI Parlak kâada basılmış, Albüm gibi nefis, zarif cildli bir kitab * En meşhur 300 yıldızın güzel resimleri, hayatları ve husasi adresleri X 296 sahile - Fiyeti: 1 ira İ aksam NESRIYATI Yeni yıl «kültür kelimesinin manasi üzerinde bir münakaşa » işe karışan taraflar ini memnun etmeden yillarca görebilir ve en hayırlı neticesi her tarafı, kendi söyle. dillerinin doğruluğundan şüphe ettirmeli olur. Münakaşanın fay dasız olduğunu mu ileri sürmek istüyorum?... Hiç de değil; içim de hakikat parçaları bulunacak sözler söylenmesine vesile olur ve bu hakikat parçalardan, müs makaşayi açanlar da, dileyenler de, istifade eder. Meşhur bir söze söre: aFikirlerin çarpışmasından ışık meydana gelir.» O işik belki iyice tarif edilemez, fakat sezilir, Hemen hemen hiç bir mücer. red mefhum şöyle etrafını cami, ağyarını mani» bir surette tarif edilemez, Zaten dikkat edin, we olduğu iyice bilinen şeyin tarifine Tüzm görülmez. Gözleri gören bir adama rengin ne olduğunu anlatmağa biç kalktınız mı? Gör- iniyene de ne söyleseniz. boştur. O halde ekültür» ün ne olduğunu iyice bilmediğimiz, © kelimenin manasini açıkca kavramadığımız için tarife kalkıyoruz, lüzum gö- rüyoruz desek hiç de yanılmış olmayız. Ama «kültürün» ne ol duğunu tarif ihtiyacı yalnız bizde mi duyuluyor? Hayır; batı ellerin. den gelen dergilerde, haftalık ga- zetelerde de bu hususta münaka- alara, anketlere rasgeliyoruz. Bundan da şu neticeyi çıkarabi siz: Batı ellerinde de aköltür» ün ne olduğu iyice kavranmıyor, gözü gören adamın rengin ne olduğu" wu bilmesi gibi bilinmiyor, yani bizim gibi onların da «kültüre & değişiyor. «Beli söz bilmesiz amma biraz fanimız. vardır» diyen Nedim'e «ârfen» wn, yani «kültür» ün me demek olduğunu sorsalardı belki oda karşısındakini andıracak bir surelte tarif edemezdi; fakat, biç şüphe etmeyin, kendisine böy- le bir sual sorulmuş olmasına şa şardı, Çünkü o, bir bukran zamanı adamı > değildir. Fakat Fuzuli, irfan» v0 ne olduğunu tarife ih: tiyaç görüyor. «Hikmeti dünya vü mafiha bilen arif değil - Arif oldar bilmiye dünya vü mafiha nedir», Demek ki Fuzuli sir. fan» i: «Dünya ve mafihanın ne İ olduğumu bilmek» diye tarif edi yor “Çbittabi mamayı ilk isra dan çıkarıyorum; bütün beyit irfan» m. boşluğuna işaret i söylenmiştir). Dünya ve mafihayı! bilmek... Bu, gerek madde, ge rek rah hakkında insanların, bir devirdeki bilgilerinden haber. Har olmak değil midir? Madde ve ruh dedim; burada bu keli: di İm, de emoral ilim Win bik Ze metni zorlamak olmaz; Fur Zuli'nin «özüne, birçok mana- İar gibi bu manayı da verebiliriz, nedemki kasdımız edebiyat tarihi yapmak, Fuzuli'nin fikri hüviye- ini tesbit etmek değil, sadece «kültür» kelimesine bir tarif ara. imakir. Dünya ve mafiba üzerinde sa #ih bilgiler hüküm sürdüğü za- malarda «kültür» buhran yole İ tur; © Gevirlerde müsbet ve mo- ral ilimlere verilen İiymeller üze- ide birleşildiği gibi & ilimler de bize kati hükümler verir ve bu hiç olmazsa muayyen (donnö) | ntarroge once. Rigant, rini makzetmez, ki bugün müsbet ilimlerle moral ilimler arasında ahenk yoktur; © kadar ki bazan biribirlerine zl. istikametler &x- kayorlar ve biz her ilc geşit ilim den de Hele ön ediyo herk Bulunmadığını söylemek, onların ikisine de birleştirecek bir felsefe bulun: madığını söylemek demektir. Za- ten ekültürn buhranı var de. mek de fikri çabşmaların müze mi bir temel inanış bulunmadı. ğını söylemek değil midir? Zi manımız kendine böyle bir ina: hâkim bir felsefe arıyor, eki tür» ün ne demek olduğunu onu kurduktan sonra kestirecektir. «Kültür» sahibi adam, arif adam, honnâte homme bir zamanın zih: niyetine göre İdeal insandır; fa- kat bize nasıl olmamız lâzım gel diğini, zamanımızın hâkim fel sefesi söyler. Öyle bir şey bulun. mayınca ayrı ayrı zümrelerin, hatiâ her ferdin kendine göre bir idenl insan tasavvur etmesi ve asıl ona «kültür» -ehibi demesi pek tabiidir. Bir zat ekültür» sahibi ada- mi: «Salonlarda her mevzudan bahsedebilen insan» diye tarif et. miş, Çok doğru! Fakat salon der. ken me anlıyor, onu bir söyle ir sosyez tenin aristoklarının, rahiblerinin, ilim ve sanat adamlarının bir. İeşip zamanlarının en ince diye tandığ. zevklerini tattıkları, mevzuları müna- kaşa ettikleri yer» diye tarif edi- yorsa çok iyi; fakat o zaman bi- ze bugünkü ölemde böyle bir sa Racine, ekültür» etseydi ne sızdar; bunu bir ingiliz de mayız, bir Türk söyleyince hiç anlamayız. Vereceği hükümler bir sosyetenin bütünü tarafından kabul edilecek salonların bulun. ması için de yine hâkim bir fel. sefeye ihtiyaç vardır; salonu kimlerin teşkil edeceğini de yine özle bir felsefe tayin eder, gün kü Eflatun'un akademisi de yi- ne bir salon'dur. «Kültür» meselesi bitmez mevzudur; bu yazıda söyledile. lerimle onu bir parça ölsün ay dınlatabildiğimi bile sanmıyaru. Onunla uğraşanların zihninde ye- ni sualler uyandırabildimse ne mutlu! Zaten asl aradığım da budur. Narallah Ataç NB. - Kuter kelimesle, çokluğu uyımak için «te harfi il yazdım fakat Yunu yanlış bulduğumdan her seferinde tarmak içine aldm. RA Kiralık dalre Beyoğlunun en işlek yerinde Yazıhane, erkek veya kadn

Bu sayıdan diğer sayfalar: