4 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

4 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife » 4 Kânunusani 1937 PAZARTESİ YONUŞMALARI MEHMED AKİF | |stihsali arttırmak için Ölümile memleketimizin fikir ve sa- nat adamlarının hayat ve şahsiyeti Üs- “tünde düşünmeğe davet eden Mehmed "Akife, bu satırlarımla son vazifemi | yapmak istiyorum. — Safahatımda eğer şiir arayor- san, arama; , Yalnız bir yeri yardır ki hazindir. — Göster. — Küfe, ; — Yok. — Hasta, — Değil, — Hangisi ya? — Üç buçuk nazma gömülmüş ko- ca bir önri heder!... Akifin hayatı, yedi kitap tutan -ken- di dediği gibi üç buçuk nazım değil- Safahatın sahifeleri arasına gölgesini bırakmış bir eserdir. Bu eserin harlein- de, onun hayatına yeni bir mâna kata- «ak hiç bir şeyi yoktu. Hocalık, müdür- Tük, pehlivantık, mütereimlik ve daha başkaları, hattâ şahsının tarihinde bir varlık sayılamazlar, Bir gün toprağa düşen gölgesi gibi vücudünün da can- siz, yerlere serileceğini imrenerek ifa- de eden Mehmed Akif, Kleri Kal bir te- mayülün edebiyatımızda hakikaten küdretli bir mümessili olarak bizim dünyamızdan ayrılmış bulunuyor. Bayramda Fatih meydanı, mahalle kahvesi, hasta çocuk tasvirli şürlerile 'Türk edebiyatına halkçı bir şa'r olarak giren Mehmed Akif, Bâlkan felâketi üzerine Fatih ve Süleymaniye kürsüle- rindeki va i manzura bir hale soka- rak milletin uyanmasını temin için ge- ne halkçı bir dille eserlerini yaratmış- tır, Mezhep ve meşrep itibarile tam zıd- &ı olan Tevfik Fikretin nesre çalan, fa- kat hiç bir satırında Jâübalileşmiyen nazım lisanını, daha çok mahalle ve 50- kak diline yaklaştırarak almıştı. Onun kaleminde âruz, her şeyi hikâye edebi- lecek bir kolaylık kazanmıştır. Hikâye edebilecek diyorum, çünkü bu dille her şeyi ifade etmek mümkün değil dir. Bu kadar açık ve bu kadar anasırı tam bir üslüple söylenemiyecek karan- hk ve karışık duygularımız olduğunu da unutmamalıdır. Hayatı telâkki tarzına gelince Meh- med Akif, her hâdiseyi din bakımın- dan görürdü ve o gözle göstermeğe ça- Mışmıştır. Adalet deyince hayalinde Hazreti Ömer, şecaat deyince Hazreti Ali canlanır bir duyguda idi. Onun İçin milletini Ker türlü felâketlerden kurtulup ereceği bahtiyarlığı, gelecek günlerde değil; geçmiş zamanlarda arardı, Mehmed Akifin telkine çalıştı- ğı (Asri saadet), çöller ortasında, za- manda ve mekânda bugün olduğumuz yerden daha arkada bir yeşil vahaya benzetilebilir.Akif buna inanırdı Onun kudret kaynağı bu islâmi imandadır. İnanılan şey her ne olursa olsun inanış, kendiliğinden bir kuvvettir ve her ina- nışın sağlamlığı da samimiyetinde gö- rulur, Mehmed Akif mümüindi, çünkü imanında samimi ve bundan dolayı da kuvvetli idi. Onu şairliğe çeken, bu iman olmüş- tur. Sade bu imanın tesirile kupkuru bir din naşiri olmaktan kendisini kur- taran, şairliğinin ilk zamanlarındaki halkçılık duygusunun pehlivan ruhun- da destani hisler haline gelebilmesidir, Yoksa Akif de emsali gibi her hâdise- yi bir nas ile izah etmekten başka bir meziyeti olmıyan herhangi bir modre- se mensubundan başka bir insan ola» mazdı. İstiklâl harbinin en heyecanlı anlarında Ankaranın ufuklarından ak- seden top sesleri, onun bu ruhi ihti- yacını karşılamakta en coşkun bir mu- #iki tesiri yaptı. İstiklâl marşının bazı satırlarında bu gürlemelerin kaybol- maz tarrakaları var. Daha önce Ça- nakkale için de syni duygularla des- tani bir şiir yaratan Mehmed Akif, bü- tün eserleri yok olsa gene bunlarla ebe-| di kalacak bir şair vasfını kazanmıştır. Mehmed Akif şiirlerini yaratırken başlıca iki unsur kullanmıştı: Dini, milli, Açık olârak görmeliyiz ki, ruhu- | muzda onun şiirlerine makes olan ta- raf, milli olan telletdedir. Meselâ Ça- nakkaleyi anlatan şilr parçasında iç duygularımızı titreleri vuruşlar, onun tasvir ettiği muhteşem ve âlemleri içi- ne alan büyük ve muhayyel tabutun dini anasırından değil bu tabutun içinde yatan Mehmetciğin kendisinden geliyor. Bu muharebe, ne Uhüd; ne de Bedir gazvesine benzer, O, sadece Ça- nakkale muharebesidir. Karşı tarafta skimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bil mem ne belâ...» dediği her dinde ve hattâ bizim dinde düşmanlar, bu yan- da ise Akifi kahramanlıklarile coşturan Türk yiğitleri vardır. Dava, aslâ bir tevhid meselesi değildi İstiklâl mücadelesinden sonra Meh- med Akif, cemiyette gördüğü değişme- Jere inanmadı ve inanmadığı için de uyamadı. Beş altı sene memleketten Uzak yaşamasının sebebi budur. Çü kü onun cemiyet telâkkisi geri idi. Hal! buki kurtuluş zaferinden hızımı alan in- kılâp duramazdı. Bir muharebede siki bir yürüyüş zarureti hasıl olduğu za- man, bacaklarında kudret olmıyanlar, döküntüler arasında kalırlar. Mehmed. Akif halkçılık ruhunda ve 'Türk milletinin gösterdiği kahraman- lıkların destanını düymakta büyük bir isabet göstermişti, Onun bence yara- tıcı tarafı buradadır; yarma intikal edecek tarafı burası olduğu gibi, bu isa- bete mukabil, büyük bir daldlele de düşmüştü, Mısırda kendisini karşılayan ve koruyan nihayet şu veya bu ferd ol- muştur, Halbuki hastslandıktan sonra döndüğü öz vatanında tabutunu eller üstünde götüren ferd değil, cemiyetti; feveranlı anlarında onun dilile kendi büyüklüklerini duyan ve dinliyen Türk cemiyetinin vicdani... Onunda çok SEVENLER YOLU Edebi Roman Bu musmmayı çözmek yoktu. i Şerefli mağrur bir erkek böyle bir Yaziyete ne yapardı düştüğü ruhi te- şevvüş, geçici bir buhran mıydı, yok- se bazı ruhlarda görülen ani infilâklar gibi tehlikeli bir ihtilâç muydı?. Fakat herşeyden evvel düşünülecek Şermindi. O ne olacaktı, Sinaya'ya gelirgelmez genç kıza mek- tup yazmakla bu endişeden biran ev- vel kurtulmak istemişti, Doktorun kararında israr edip et- mediğini ancak Şerminden alacağı ce- vapla anlayacaktı. Bu cevabı alabilmek için üç gün beklemek lâzım geldi. © Üç gün içinde genç kadın gezdiği, dolaştığı yerde yalnız onu düşündü. O kadar sinirliydi ki, izini kaybet- tiğine emin olduğu halde heran bir kö- Şeyi dönerken, bir kapı açarken dok- torun gölgesile karşı karşıya gelmek- ten korkarak vehim ve kâbus içinde yaşıyordu. Simimering'den ayrılırken nereye gi- imkânı | Bürhan Cahid MORKAYA »Tefrika No. 74 deceğini söylememişti. Yalnız tren ta- | rifelerini araştırırken Bükreş üzerinde durduğunu metr dotel Olsa olsa onun Bükreşe geldiğini keş- iedebilirdi, Fakat o Bükreşte on daki- ka bile durmadan hemen geri dönmüş, İren değiştirip Sinaya'ya çıkmıştı. Onun burada olduğunu şimdi sade- ce Şermin öğrenmiş oluyordu, Üçüncü günü Şerminin mektubu geldi. Genç kızın henüz bir şeyden haberi yoktu. Bütün mektubu onun bu delice yap- tığı seyahatini tenkid eden satırlarla dolu idi. Doktora aid bahis de pek ki- Sa idi. Genç kız önün hakkında sadece; «O kadar meşgulüm ki, arayamadım. Herhalde perşembe akşamı yemeğe ge- lecektir.» diyordu. Perşembe akşamları doktorun akşam yemeğini nişanlısının evinde yemesi iti yad haline gelmişti, Yarın perşembe idi. Demek herşey yarın belli olacaktı, Fa- Kat genç kadın 6 inatçı kafanın kara- rından döneceğine inanamıyordu. Bu Izmir mektupları yapılacak işler Ege mıntakasında sulama tesisatı, makine kuvvetinden istifade meselesi İzmir (Akşam) — Memlekette ucuz” luğu temin için alınması lâzım gelen tedbirler üzerinde duran başbakanımız! İsmet İnönü, ilk iş olarak Devlet demir- yolları ve Deniz yolları işletme idare- leri nakliye tarifelerinde tenzilât yapıl. masını alâkadarlara emretti ve tenzi- lâtlı tarifelerin hazırlanmasına, başlan- dı. Yakında bu tarifelerin tatbike baş- lanmasile muhtelif eşya ve mahsul fi- atlerinde bir tenezzül görüleceği ta- bildir. Hayatı ucuzlatmak için memleket dahilindeki nakliye tarifelerinin indi- rilmesi bâşta gelir, Onu takiben alına» cak diğer mühim tedbirler yavaş yavaş tatbik mevkiine konacaktır. Hayatı ucuzlatmak için yapılacak iş-| lerden en mühimmi, Istihsalâtı arttır- mak olacaktır, Fakat maliyeti ucuzlat- mak şartile... Onun için iyi mahsul ve- ren vadilerde, nehir yakınlarında bü- yük sulama tesisatı vücude getirilecek» tir. Evvelce de yazdığım gibi, bu tesi- satın Sakarya, Küçük ve Büyük Men- deres İle Gediz ve Bakır çayı mmtaka- larında yapılması, şimdiden kararlaştı- rılmış gibidir, Yalnız Sakarya mıntakâ- sında sulama tesisatı yapıldıktan sonra şimdi ancak 15 bin dönüm pamuk eki Jen saha, 80 bin dönüme çıkarılacak» tır. Küçük Menderes, Gediz ve Bakır çay ile Büyük Menderes mıntakaların- da da alınacak verim o nisbette çok ola- caktır, İstihsalâtı arttırırken, mahsulü ucu- za salmak prensibini esas tutunca ma» liyeti ucuza temin etmek meselesile karşılaşılır, Mahsul zamanlarında İs- tihsal mıntakalarında bütün müstah- sillerin karşılaştıkları en mühim mesö- le işçi meselesidir, Mahsul zamanında İzmir ve havalisinde işçi gündelikleri 80-120 kuruş arasında değişmektedir, Bu kadar yüksek ücretle işçi kullanan çifçi, ne kadar muktesit davransa mali- yet fiatinin yükselmesinin önüne geçe- miyor, Onun için istihsal zamanların- da Konya ve civarı vilâyetlerden işçi- lerin istihsal mıntakalarma gayet ucuz tarifelerle gitmelerini ve istihsalden nen yakından tanıdığı bu yiğit millet, ken- disinin herhangi bir faziletine, fedakâr- lığına hitap eden Insanı, hatti düşma- nı olsa unutmaz. Mehmed Akif, son 28- manlarında yazmayı tasavvur ettiği (Haccetül-Veda) ile değil, Mısırdan İs- tanbule hicretile bu dalâletini, müba- rek yücudünü ölümünden sonra bile göğsünde taşıyan Türk vatanına kar- şı ödemiş ve affettirmiş sayılmalıdır. Hasan Âdil YÜCEL bir hâdise idi. Genç kadın bu tehlikeyi hissetmiş gibi kaçusıştı. Keşki bir hafta Evvel İstanbula dönseydi. Yahud buraya gek miş olsaydı. O zaman doktor boşan- mak için fırsat bulamıyacak ve yürü- yen hâdiselerin seyri ile istöyerek, iste- miyerek evlenmiş bulunacaklardı. | Ondan sonra da en ateşli hislere hâ- görmüştü. kim olan itiyadlar hükmünü yürü- tecekti. Ne yazık ki, buna muvaffak olama- mıştı, Ve zaten bu neticeye ihtimal verme- mişti kil Doktor Demirhanın 0 mayıs geceleri kadar derin ve parlak gözlerin- de kendini ürküten bir esrar vardı, Onun çelik yaylâra benziyen keskin çizgili sert yüzünde memnun bir nir-. vana esrarı vardı. Ve o bu tılsımlı gölgeden elinde olmıyan bir deruni korku ile kaçmağa başlamıştı. Bu adam sevilecek bir adam mıydı? . Genç kadın bunu düşünmemişti bile! | Fakat muhakkak ki, tunçtan dökme bir heykel yüzüne benziyen o esmer çehreye gömülü esrârengiz gözlerde in- sanın otini ve kemiğini delip içinin namütenahiliklerine kadar giden bir ateş vardı. Bu görülmez, Ifade edilmez bir kuv- | vetti. Az konuşan, çok düşünen adam- ların muhafaza ettikleri o mânalı sü- ne etim tesadüftü ve ne ümid edilmez Kli İİİ İL nün 51. sonra tekrar memleketlerine dönmele- rini temin edecek kararlar alınmak amdır. İşçi buhranımın zamanında önü alındığı takdirde maliyetin ucuzluğu da temin edilecektir. İstihsalin arttırılmasını temin ede- cek âmillerden biri de ziraat işlerimiz- de kol ve hayvan kuvveti yerine maki- ne kuvvetini ikame etmek olacaktır. Başbakanımız, İzmir, Manisa ve Balı- kesir havalisindeki tedkikleri esnasın- da bu mühim meseleyi inceden inceye tedkik etmişlerdir. Memfekette mayi mahrukat flatleri- nin, sıkı bir kontrol altında en ucuz bir şekilde satılması temin edildiği takdir- de ziraat makinelerinin her çeşidini is- tihsal işlerimizde kullanmak mümkün- dür. Romanyadân vapura yüklenen petrolün, İzmir Iimannda ve purda teslim #artile kilosu bir buçuk kuruş gibi pek cüzi bir fiatle satıldığı halde mem- lekette mayi mahrukat flatlerinin fev- kalâde yüksek olması ziraat işlerimizde makinelerin istenildiği derecede fazla kullanılmasına mâni olmaktadır. Müs- tahsil, gayet ucuz fiatle mayi mahru- kat temin edecek olursa istihsal o nis- bette çok ve ayni zamanda ucuz temin edilecektir. Bağcılara asma çubuğu İzmir (Akşam) — Manisa Ameri- karı asma fidanlığı tarafından bağcı- lara bağ yetiştirmek için verilmek tze- Te 700,000 köklü asma çubuğu yetişti- v rede bulunmuştur. kaymakamlar görünüyor. küt doktor Demirhanın en göze çar- pan ifadesiydi, Fakat o bakışları, hare- ketleri, sesinin ahengi ve dilinin şivesi ile bambâşka bir adamdı. Geriç kadının işlenmemiş, harekete, heyecana alışmamış ruhu İsviçrede te- sadüf ettiği iki arkadaşın çok ince ve nazik alâkaları ile henüz kımıldamış- ti ki, bu adam harikslar yaratan bir Hind fakiri gibi karşısına çikivermiş- ti, Daha ilk tanıştıkları anda genç ka- dın kalbinde acı bir hareket duyduğu- Nü unulmuyurdu. Doktor Demirhan im-| san yığınları arasında bir hususiyet ile | derhal ayrılan bir adamdı. Bazı insanlar vardır ki, hüviyetleri- ne varmak için zamanın, tesadüflerin şey ifade etmezler,? jyz&— ,,;;1— işlemesi lâzımdır. İlk temasta hiç bir şey ifade etmezler. Fakat bazı tipler de vardır ki, ilk hamlede en aydınlık taraflarını belli ederler. Bu ruhun ve Karakterin bir fıtlayışıdır ki, ilk bakış- ta kendini gösterir. Loktor Demirhanın renkleri, çizgileri sert, karanlık ve aydınlığı biribirine nd yüzünden esrarlı ruhunun akisleri pek aşikârdı, Belliydi ki, bu sakin gö- rünmeğe çalışan insanın içinde her an kopmağa hazır bir kasırga saklıydı. Fakat bu izler bu renkler ve çizgiler ne kadar enteresandı. , Genç kadın göz bebeklerine takihp Ölçüleri kontrol Ege mıntakası baş- müfettişliğinde bir ölçü müzesi yapıldı İzmir (Akşam). — İzmir mınta» kası ölçüler ve â yar baş müfettiş» ğ diği verimli birşe- kilde çalışinaktar dır. Ölçüler inki- 1 lâbının tatbikine mınlatkasının ih- 5g tiva ettiği (10) vi lâyetin ölçü işle- rine bakmak ü- zere teşekkül €- den, (merkezi İzmirde bulunan iktisad vekâleti Ege mıntakası öl“ Ege mıntakası öl çüler ve âyar baş- mele ge si Lemi müfettişliğinin Y gösterdiği hümmalı faaliyet, bir örnek addedilebilir, Başmüfettiş bay Lemi Aksoy ile gö- rüştüm. Bana dedi ki: — Mıntakamızda 127 imalâthane vardır. Avrupanın ölçü imalât na herhususta rekabet edebile- cek ölçü Oâmilleri (yetiştirdik, muttasıl da yetiştiriyoruz Bunlar dai- mi nezaret ve murakabe altında ima- lât yapıyorlar. Diğer taraftan damga- lı ölçülerin tahrifata meydan verilme- den hüsnü suretle kullanılmalarının temini için mıntakamızın her tarafın- da sık sik ani muayeneler yapıyor ve yaptırıyoruz. Başmüfettiş Lemi Aksoy, beni müze odasına götürdü. İnkılâp ölçülerile eski ölçüler nümuneleri iki vitrinde toplan- mişti, Ölçüler inkılâbının ehemmiyetini burada mukayese etmek çok kolaydı. Başmüfettişliğin gördüğü işin ahem- miyetini tebarüz ettirmek için senede başmüfettişlik lâboratuvarlarında 250 bin ölçü âyarlandığını ve damgalandı- ğini ve şimdiye kadar bütün mintaka- da 30 vagon kadar eski ölçü toplanmış olduğunu ilâve etmek lâzımdır. Urfa vilâyeti kaymakamları (valinin reisliği altında toplanarak müzake- Resmimizde vali Atıf (X işaretli), belediye reisi ve İ kalan bu emeğin gölgeyi silmeğe çar hıştıkça bu hatlar ve renkler canlanı- yor ve zaman zaman sevimli ve kor- kunç şekillerle karşısında harekete baş- yordu. Fakat onun mağlüp olmağa alışma- yan gururu o kadar kuvvetliydi ki, ara» sıra bir elektrik cereyanı gibi benliği- ne yayılan bu gölgenin kalbini tama» mile istilâ etmesine karşı mukavemet ediyordu. Şerminin mektubü onu bir derece ye kadar teselli etti. Fakat aradan geçen zamanın yeni vaziyeti değiştirecek kadar olmadığını düşündükçe o elim şüphe gene başlı- yordu. Acaba doktor kararında İsrar edecek miydi? Bir aralık ona bir mektup yazıp Şer- mine avdet etmesi için rica etmeği dü. gündü. Fakat cesaret edemedi. Yazaca- ğı mektubun onu yeniden harekete ge- çirmesi ihtimali olabilirdi. İzini kaybetmek için çalışırken onu mektupla mevcudiyetihden haberdar etmek bu şüpheyi uyandırabilirdi. Fakat istemiyerek de olsa Şerminin saadetine engel olacağını düşündük- çe genç kadın çıldıracak gibi olu- yordu. Bu ne elim bir tesadüf olmuştu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: