27 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

27 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ww SİYASİ İCMAL Fransız - Alman konuşması larmın mühimi te- bulumunalarır ir. Şimdi- belile Fransız ve arasında te- a iktisad ve le son söz sahibi Alman- nazırı ve Devlet : bankası müdürü doktor Şaht serginin Alman- ya şubesini açmak için Parise gelmiş ve Fransa başvekili ve birçok nazır- ları ile görüşmüştür. Avrupa ahvalinin fenalığa yahud âyiliğe doğru gitmesi Almanya ile Fransa arasındaki münasebalın f€- | malaşmasına yahud iyileşmesine bağ- dır. Bunun iyileştirilmesi için şim- | diye kadar birçok teşebbüsler yapıl Mmuştı. Siyasi münasebat şöyle dursun iktisadi cihetten biribirinin mütemmi- mi bulunan bu iki büyük komşu dev- let aralarındaki iktisadi münasebet- leri bile şimdiye kadar yoluna koya- Mamışlardı. i Üç senedenberi iki memleket ara sındaki ticari mübadele muvakkat mukaveltler te idars edimektedir. Devamlı mukavelenin akdi iki arada” ki münasebafı Mint ve tevsi edece- anl zırlıyacaktır. Pransu ile Almanya arâ- smda doğrudan doğruya biribirlerinin arazisine ve hükümrani hukukuna ta- altük eden bir mesele ve ihtilâf yok- tar. Sar havzası Almanyaya iade edildi- ğinden beri iki arada arazi meselesi kalmadığını B. Hitler defaatle beyan etmişti. Almanya, Ralkının büyük Kıs- mt Alman olmasına rağmen Alsastarı jeragat etmiştir. Fransa orta ve şarki Avrupadaki müttefiklerini ve harp- ten sonrağgizilen hudud ve vaziyetleri korumak için Almanya ile anlaşamı- yor. İktisaden anlaşmamasına böyle bir tali sebep de yoktur. Pariste cere- yan edecek müzakereler Avrupa ahva- linin esaslı surette salâR bulması için son ve iyi bir fırsat teşkil edecektir. Feyzullah Kazan nuar dyileşti, bir şeysi kal inadı, hastaneden çıktı. Bir kaç gün sonra Vienna muntar zaman zayıflamakta olduğunu ve sık- letinden kaybettiğini farketti. Yedi 8tne zarimda 20 kilo zayıfladı, boyu da 15 santim kısaldı. Doktorlar bu hastalığın ne olduğu Ru anlıyamıyorlaz, Edda Ciano Londrada çıkan Sundey Chronide Yazıyor: İtalyada bir kadın hüküm sürecek! Musolininin kızı Kontes Edda Cia- Honun etrafında bu söz dolaşıyor. Kontes, İtalya har'ciye mazırmın kızıdır. Kocası İtalya politikasında mühim mevki sahibidir. Musolini kızma, ecnebi memleket- lere gittiği zaman, İtalya selirlerine yapılan merasimin yapılmasını em- retmiştir. Edda Musolini 1930 da Kont Ciano Ne evlendi. O zaman 19 yaşındaydı. Kocası 26 yaşındaydı. 1936 danberi, Ciano İtalyanın kariel siyasetini idar re ediyor. Bira testisinde fırtma Norveç meclisi âzaları, yeni doğan veliahde zarif bir bira testisi hediye ettiler. Bu hediye matbuatla fırtına ko- Pazdı, Kimi hediyeyi muvafık, kimi de mânasız ve yersiz buldu. Bu mü içki aleyhtarlarının sesi daha kuvvetli çıkıyor ve meselenin mecliste müzakeresini istiyorlar... Hediyeyi intihab eden komisyon ise söze karışmıyor, onlar: — Bu kadar gürültüye ne lüzum var, bu testiye pek âlâ süt te konur! diyorlar. İskambil resimleri İskambil kâğıtlarındaki resimlere biz papaz, kız, oğlan ismini veriyo- ruz. Yakat İngilizler bunlara Sırası ile (King) kral, (Çucen) kraliçe, (Knove) sergüzeşiçi derler. Biri me- rak etmiş, her gün briç oynarken yüzlerini gördüğü bu insanların kim- ler olduğunu araştırmış, ve bulmuş. KRALLAR (PAPAZLAR) Kupa papazı: Meşhur imparator Şarlımanyı temsil etmektedir. Hattâ şimdi bile Fransız kartlarında «Char- les» ismi görünmektedir. Kral impa- rTatorluk üniforması olan al elbise giy- mektedir. Elinde bir harp baltası vardır. Diğerleri bumu bir kılıca tah- vil etmişlerdir. Maça papazı: Yahudilerin kral Dsvuddur. Fransız kartlarında clin- de bir kaval ile görünür. Karo papaz: Gül Sezarı temsil eder, Onun için meşhur Roma selâmı- nı verdiğini görürsünüz. Sinek papazı: İskenderikebiri temsil eder. Hükümdarm elinde bir kürre görünür, bu kürrei arzın timsalidir. KRALİÇELER (KIZLAR) Kupa kızı: Yahndi kraliçesi Gudi- ti temsil etmektedir. İneilde Guditin gayet iyi kalbli olduğu yazılmakta dır. Fransız kartlarında, elân daha Gudit ismi görülür. Maça kızı: Yunan aklı selim ilâhe- si Palas Atinayı temsil ediyor. Elin- de bir hale vardır ki bu bir hükümde” rın aklı selimini gösterir. Karo kızı: Josefin karısı Raşeli tem sil etmektedir. OĞLANLAR Kupa oğlanı: La Hire isminde Jan d'Arkla cenldeşmiş bir Fransız aske- rini temsil eder. Maça. oğlanı: Oger isminde Şar- liman ile harb eden bir Danimarkalı asılzadeyi temsil ediyor. Maça: Lonslat isminde efsanevi bir İngiliz muharibini temsil eder. Çınarcık Çocuk koruma kurumu tarafından gijdirilen çocuklarla kurum €rkânı, , AKŞAM 1 , : iyi neticeleri Trahomdan kör olma hâ- diseleri pek ziyade âzaldı Memlekette trahom hastalığı mü- cadelesine ehemmi devam edil- mektedir. Sıhhiye vekâletinin tesis ettiği trahom hastaneleri ve seyyar trahomla mücadele heyetleri bu has» talığın geniş mikyasta hüküm sürdü- ğü munlakalarda büyük bir faaliyet- le çalışmaktadırlar. 12 vilâyette meveut olan 150 ya- takla trahom. hastanelerine geçen s8- ne 92 bin kişi müracaat etmiş, bun- lardan 54 bininin trafiomlu olduğu tesbit edilmişti Bunlardan 2238 zi yatakta ve diğerleri ayakta tedavi edilmişlerdir. On senedenberi yapılan mücadele neticesinde iki milyon 140 bin küsur trahomlu iyileşmiştir. Seyyar trahom teşkilâtına. gelince; bunlar 60 bin nüfuslu 426 köyde fa- aliyet halinde bulunuyorlar, Geçen sene buralarda 44,236 trahomlu tes- bit, edilmiştir. Kiliste, Adıyamanda, Siverekte, Niziple, Gaziantepte, Ma- Jatyada, Mavaşta, Adanada, Slirdde İ mücadeleye devam edilmektedir. İ Sihhiye vekili B. Refik Saydam İ memleketteki O#vaham (mücadelesi hakkında şu beyanatia bulunmuş- İ tar — T:ahom mücadelesinde tama- men 'ak olmak için hiç olmazsa, | daha on sene çalışmamız lâzımdir ve on senedir de mücadeleye devam edi- yoruz. Memnun olduğumuz bir nok- ta versa o da bu hastalıktan kör ol- ma hâdiselerinin çok azalmış olması- dır ve herkes tedaviye koşmaktadır.» Iki apartımanı | üzerine geçirmiş İ Ahmed adında biri tutuldu muhakemesine başlandı İ / Trahom mücadelesinin İzmir ve İstanbul civarında bazı safdil kadınları kandırarak dolandır- maktan suçlu ve Halidpaşazade Ah- med Rifat, Çelebi ve saire gibi sahte isimler kullanan Ahmed adında bir adamın son defa da Taksimde bayan Kamer adında zengin bir kadını kan- dirıp iki apartımanı kendi üzerine ge- çirdikten sonra Avrupaya kaçtığı ve iki gün evvel Avrupadan İstanbula gelince yakalandığı yazılmıştı. Ahmed dün Sultanahmed birine! sulh esza mahkemesinde sorguya çe- kimiştir. İfadesinde kırk yaştada, evli ve bir çocuğu bulunduğunu sy- ledikten sonra: — Bayan Kamer tarafından isnad olunan dolandırıcılıktan benim ma- lümatım yoktur. Ben onun apartıma- nında oturuyordum. Kendisi her za- man bana, «Senin sevgilin varmış» diyerek şikâyet ediyor ve beni kıska- rada işin yok, hadi sevgilinin yanına, git» dedi. Bunun üzerine ben pasaport alıp İngiltereye gittim, Bir ay kaldım. İkamet tezkeremi temdid ettiremedi- ğim için İstanbula döndüm. Burada beni yakaladılar. Ben dolandırıcı de- dilim. Bayan Kamer bana iftira et- Demiştir. Mahkeme Ahmed Rifat hakkında! tevkif kararı vererek tev- Kifhaneye göndermiştir. Su tesisatı masrafı sitle ödemeleri için sular idaresine mü- racaat etmişlerdir. Sular idaresinin e- Windeki falimatname buna müsatd ol- ve bu suretle şehir suyundan halkın daha geniş nisbette istifade edebilme- si için belediye reisliğinden salâhiyet istenmiştir.Bu müracaat belediye relg- liğince tedkik edilmektedir. Falcılık yapan bir kadın yakalandı Taksimde Sürpik adında bir kadın tal bakarali para ölrten yakalan. mıştır. Sürpik hakkında lâzımgelen muamele yapılıyor, Sahife 5 Sade İstanbulda mı? Türkler, da- | ha nerelerde darphaneler tesis etmiş- ler; elik mümmün 70 balm: pozma | tırmışlardı: Anadoluda: Bursa, Bergama, Kü- tahya, İzmir, Manisa, Tire, Kastamo- nu, Amasya, Trabzon, Sivas, Erzu- rum, Cahice, Gümüşhane, 'Tokat, Karaman, Maraş, Revan, Nahcivan,“ Siderokapsi, 'Nove, Elbasan, Misistre, Sofya, Vidin, Belgrad, Budin, Kefe, Afrikada: Mısır, Habeş, Garp Trab- Tusu, 'Tunüs, Cezsir, Mağrıb. İlk sikkeyi bastıran, Urhan beydir. Tarihi 727 (13217) dir. Daha sonra her cülüsta yeni sikkeler bastırıldı. Ru- melide, Anadoluda, Arabistanda, Af- rikada darphaneler tesis edildi. İstanbul darphanesini tesis eden, Fatih ikinci Mahmeddir, Bu darpha- ne, Beyazıd civarında bir kilise yıktı- rılarak arkasında bina edildi. Darp- hanenin bir emini vardı. Bu emin, cülüslarda kubbe vezirlerinden inti- hab olunurdu. Her cülüsta bu darphanede günde on kantar gümüş ve bir Kanter altın sikke işlenirdi. İlk altın sikkeyi kes- tiren, Fatihti. Burada kesiler altına Şerifi tabir ederlerdi. Âdi zamanlarda darphane emini küçük defterdardı. O zaman, günde bir kantar gümüş ve on kantar man- gır kesilirdi. Darphanenin > kethüdası, simsarı, sikkezen başıları ve kâtipleri vardı. Bunlar rüus beralı ile tayin olunur- lardı, Bunlardan maada hıristiyan- lardan 300 sikkeci, 100 kalci, çekilmiş teli parça parça kesen kehleci, hudde- ci, cilâcı, sayıcı, sikkeci, vezneci, yas- sılayıcı, sarraf, gözcü, perdahcı gibi memurlar da vardı, Ayrıca bir de gü- müş arayıcılar vardı. Bunlar yeniçeri ocağından seçilirlerdi. Mevcutleri eli yım!» diye herkesin kesesini yoklar- lardı, Şayet kalp akçe görürlerse: «Bunu kimden aldın?» yaka paça ede- rek hâkimin huzuruna götürürlerdi. Şayet, bu vasıta ile, kalp akçe keseni bulurlarsa, evyelâ ellerin! keserler, sonra da <islain &lem için: herifi asar- Jardı. e Dezphanede de nizam ve intizam gayet sıkı idi. Sahibi ayar ufak bir hâla etse deshal boynu vurulur, me- murların da elleri kesilerek darpha- ne kapısından dışarı birakılırdı. Bu cezaları resen tatbik için darphane emininin elinde hattı şerif vardı. Eyaletlerdeki darphaneler içinde en meşhuru Mısır darphanesi idi. Mı- sır darphenesi Mısır defterdarının idaresi altında idi. Darphanede ta- mam beş yüz kişi çalışırdı. Bunların hepsi de defterdann adamları idi. Darphane eminliğini Mısır paşasının ağası ifa ederdi, Darphanenin en nüfuzlu memuru sahibi ayardı, Defterdar bile onun dediğini yapmıya ve sözünü dinleme- ğe meeburdu. Çünkü kesilen parala- dı; hepsi de Yahudi di. Keza gili f- rıncı, elli kuyumcu, on huddeci, on vezneci, elli kehleci, yirmi yassıcı, yip- mi sikkegâr, on dolapçı, on perdahçı, bir mizancı, bir sikkezen, yirmi göz cü vardı. Bunlar sabahleyin evlerinden gel dikleri zaman hepsini soyarlar, arka- larına miri esvabı giydirirlerdi. Üzer- lerinde kalp bir şey olupta sikke vurmasınlar diye gözcüler onları da- ima, gözetirlerdi. Her şeyi kendilerine tartı ile verirler, tartı ile alırlardı. Sikke vurulduktan sonra, ateşe koyup tavlarlar, eğer akçe ateşten siyah çi- karsa, akçeye sikke vuranın darpha» ne içinde sahibi ayar beye ve hattâ Paşaya sormadan iki ellerini keserler. dı, TARIH KONUŞMALARI Eski Darphaneler - Mısır hazinesi Sikkezei başının günde bir şerifi altın ulüfesi vardı. Odasından katiy- yen dışarı çıkamazdı. Kazdığı sikke- leri sahibi ayara teslim ederdi. Sik- keler hazinede mühürlenirdi. Hazine- nin elli nefer gözcüsü vardı. Misir darphanesi Türkiyenin en meşhur darphanesi idi. Darphanede gece gündüz altın külçeler kal edilir, toprağmdanı ayrıtır, tet haline getiri- lirdi. Kehleciler bu telleri parça par- ça keserler, yassıcılar Ondan sonra sikke vurulur, Üzeri perdahlanırdı. Bir sikke yüz yetmiş elderi geçerdi. Bu derece Mhtimamla yapılan sikke- lerin Mısır divanhanesinde dağlar gi- bi yığıldığımı görmek bir zevkti. Fakat bu dağlar gibi yığılan sikkeler, İstan- buldr, halifef ruyi zemine gönderil- mek için dayak ve kötekle Misir hal- kından toplanan paralardı. Buna Mı- sır hazinesi derlerdi. Bir Mısır hazi- nssi bin #kf yüz kese idi. Mısır hazinesi, Mısır paşasnın iti zamında idi. Hu hazinenin hslktan tahsiline defterdar peşs, çavuşlar kethüdası, müteferrika başı, paşa kethüdası, şehir havalesi, havale kâ- tibi memurlardı. Bünler, Mısırdaki eminlerin, kâşiflerin ve valilerin zim- metinde kalan paraları bin türlü zah- da hapse tıkarak parayı zorla tahsil ederlerdi. Tekmil Mısırda yedi yüz altmış ş0- hir, üç bin belde, altmiş kale vardı. Bunların kâffesinden her yıl yirmi dört Mısır hazinesi tahsil olunurdu. Bunun on dördü padişahın malı sayı- lırdı. Mısır perasının kese ve saire iti- barile İstanbul parasından farkı var- dı, İstanbulda bir kese beş yüz akçe idi. Misırda ise bir kese sekiz yüz kırk altı kuruşttu. Fakat İstanbulda kurşun kıymeti seksen akçe olduğu halde, Mısırda bir kuruş oluz para idi. Şu halde her kese yirmi sekiz para, bir para da bir danikti. Bir danik on ar- pa ağırlığı tutardı Dört danik bir dirhemdi. Bir dirhem de Kırk dolgun arpa ağırlığında idi. Paranın. ağır Padişaha gönderilen lığı artık bununla hesap edilebilir. Mısır hazinesinin ramazan bayra- mından evvel bayram mevacibine ye tlşmek üzere İstanbula gönderilmesi lazımdı. Fakat Mısır hazinesinin İstanbula gönderilmesi bir mesele idi. Hazine Mısırdan alayla çıkarılırdı. Evvelâ Mısır divanına telâtin köseleler döşe nirdi. Paralar köseleler üzerine yığı- larak sarraflar ve veznedarlar tarafın- dan hani hani sayılırdı. Torbalar divan mühürile defterdar paşa tara- fından Misir paşası huzurunda mü- hürlenirdi. Daha sonra Gâvri divan- hanesine götürülür, orada hazırla nan çam sandıklara üçer kese konur, her sandık çivilerle muhlanır, içine ve üstüne keçeler kaplandıktan sonra daha üstüne de yaş sığır derileri çe- kilir, ve frenk sicimlerile sımsıkı bağ- lanırdı. Sandıkların üstleri, daha sonra, kırmızi kilimlerle örtülürdü. Hazineyi gölürmeğe yetmiş iki kişi memur olur, her birine de hilâtler giy« dirilirdi. Recebin ilk günü divanda azim bir ziyafet tertib olunurdu. Bu kazasker, kâtipler hepsi hazır bulu- kaydolumurdu. duacısı bir dua okur, sandıklar saray (Devamı 6 ncı sahilede) Ahmde Refik m EM Köme EE - —— yayma

Bu sayıdan diğer sayfalar: