27 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

27 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 Mayıs 1937 Yeryüzünde garib âdetler, gülünç itikadlar AEŞAM İnsanlar arasında hediye alıp vermek âdeti pek eskiden kalmadır. Bu âdeti korku doğurmuş İlk insanlar mabutlarının gazabından korunmak için onlara hediye verirlerdi. Bugün bile bazı iptidai kavimlerde aynı korkuyu büluyoruz. Meselâ Bali yerlileri her sene mabutlarına merasim ile hediyeler verirler ve bu âyin esnasında delikanlılar onun uğruna kanlarını akıtırlar Dünyazlın her tarafında âdettir, insanlar muh- lelerle birbirlerine hediyeler verirler. Bunu bugün o kadar tabii tarz ve şekilde yaparlar ki bu âdetin neden ileri gelmiş ve nasıl doğup yer- eşmiş olduğunu düşünmek hatırlarına bile gel- mez. Halbuki birçok âdetlerimiz için olduğu gibi bu hediye alıp vermek itiyadının da pek eski de- ikselen bir menşei vardır, Cetleri- tarzda yaşarlarken mabutlara hediyeler verirlerdi, Fakat bu veriş cömertlik his. $i ile yapılmış bir hareket değildi. Bu hareketin altında daha hodbin sebebler vardı, Bu sebebleri İlk insanın, içinde yaşadığı şartlar doğuruyor- du. İlk insanlar yalnız hodbin olarak kalmıyor. ardı, son derecede hurafatçı idiler, cinlere, peri Yere, şeytanlara, iyi ve fena ruhlara inanırlardı. Yabancılardan çekinir ve onlara hiç emniyet etmezlerdi. Zayıfı saymıyan ona hor gözle ba kan insan kuvvetlerinin önünde eğilir ve yaltak- yirlere kadar miz daha ipti Janırdı. İşte ilk insanın, sahib olduğu şeyleri bir başkası ile paylaşmıya ya- hut kendisi için saklamayı tercih edeceği değerli bir maddeyi her hangi bir tarzda elinden çıkarmıya razı olu- Şu sırf korkudan ileri geliyordu. O bu hediyeyi verirken kendi selâmeti ve Saadetini temin etmeği düşünüyordu. Bütün dinlerdeki kurbanlar, adak- lar, nezirler hep bu istekten ortaya çıktı Tlk insanın en çok korktuğu şey tar bii unsurlardı. Ne olduklarını anlıya- madığı için bunlardan korkardı. Bir- denbire parıldıyan ve her tarafı ay- dımlatan bu ışık ne İdi? Yedi kat gö- kü yararak gelen bu korkunç gürültü onu hangi ölümlerle tehdid ediyordu? Ağaçları kökünden sürükleyip götü- Ten bu kasırga, insanları ve hayvan- ları önüna katarak kayıplara karıştı Tan bu sgj ne korkunç âfetlerdi. Bun- ların tabii unsurlar olduğunu ve ne yaparsa yapsın bunlar üzerinde mü- €ssir olamıyacağını bilmiyordu. Fırtı- nâlara karşı ok atıyor, rüzgârı küfür- İerle karşılıyor ve yıldırıma bağırıyor- du. Sonra bütün bu gayretlerinden bir netice çıkmadığını görünce korku- su artıyordu. Allahların gazabını üze- rine çekmek için ne günah işlemişti? Şüphesiz Allahlar bu şeytanları onu cezalandırniak için yollamışlardı. İşte bu düşüncelerden Allahlara he- Öiyeler vermek, onların gazaplarımı yatıştırmak fikirleri doğdu. Böylece İptidai insan adaklarına başladı, Bü- yük toprak yığınları meydana getiri- yor, bütün kabile halkı birer birer sa- daka ve zekâtlarını getirip buraya yk ğıyordu. Ekseriyetle bu hediyeler yi: yecek şeylerdi. Sonra bunları ateşli- yor ve güzel kokularının Allahlorın burnuna vararak onları memnun €de- ceğini zannediyorlardı, Bu fikir o ka- dar büyüdü ki nihayet insanlar kendi evlâtlarını bile kurban etmiye başlar duar. Eski Penikelilerin öküz başlı çirkin bir mabutları vardı. Her sene bunun uğruna binlerce çocuk kurban edilirdi. Halk selâmet, bereket ve sa- adete kavuşacağız diye seve seve ço- cuklarını feda ederlerdi. İlk insan ölülerden de korkardı, bu cihetle onu memnun etmek için ölü le beraber bir çok hediyeler gömmek fdeti de yer etmişti. Daha sonraları insanlar, mabutlarının ve ölülerinin hatırını yapmak ihtiyacından hayatta Olan krallara ve kabile reislerine he- Giyeler vermek âdetine kolayca geçti- ler. İptidai insan kabilesinin en kuv- vetlisi olan reisi ve en akıllısa olani sihirbazı ile iyi geçinmek ihtiyacını bugün de duyar. Afrikada birçok vahşi kavimler hâlâ havaların iyi git- mesi veya yağması gibi temennileri krallarına ve sihirbazlarına hedi Yeler verirler, Eski insanların bir çoğu İse, Mısırlılarda olduğu gibi bükün darlarıni yarı ilâh sayarlar, onu ta unsurlar üzerinde ve halkın sat» ve killi islerinde hhikim biliş» “ i i X Bu tafkda başlıyali âdekler yayag iliği Yukarıda: Bali adası yerlileri mabutla rına yiyecek hediyeler getirmişler, me- rasim ile veriyorlar - aşağıda sağda: Bali adasında Barong denilen dini ra- kıslar başlamadan yerliler dun ediyorlar, solda: Dans ede ede kendilerinden geçen melikanhlar ellerindeki kamaları vücutlerine saplıyarak mabutları uğruna kanlarını akıtıyorlar yavaş mecburi bir vergi haline bile gir-| mişti, İsrailoğulları mahsullerinin onda birini krallarına verirlerdi. Orta zamanlarda ecnebi memleketlere gön- derilen sefirler hükümdarlarına kıy- metli hediyeler götürürler ve yine böy- le hediyelerle dönerlerdi. İngilterede kraliçe Elizabete tebaası tarafından yılbaşında gönderilen hediyelerin kıymeti milyonları bulurdu. Yılbaş- larında hediye alıp vermek âdeti bazı memleketlerde hususile Anglo - Sak- sonlarda hâlâ büyük bir nisbette ya- pılır. Bu âdetler yerleştikçe hediyelerin verilmesi bazı merasime bile bağlan- mıştı, bu merasim hediyeyi verenle alan arasında sağlam bir dostluk te- sis ediyordu. Borneo yerlileri hediye alıp verdiği bir adamı dostu sayar, Yeni Gine Vahşlleri kendilerini ziya- rete gelen yabancılardan bir hediye alınca artık ona İlişmezler. Patagon- yalı bir kabile reisi diğer bir kabile reisinden bir hediye alıp mukabilini vermeden ona elini uzatmaz. Bali ada- sı yerlileri her sene mabutlarma he- diyelerini merasim ile verirler. Bir | seyyah bu merasimi şöyle anlatıyor: | «Köyün hâmisi olan mabudu büyük bir alay tertip ederek mabetten çıkar- dılar, arasıra taşarak civardaki pirinç tarlalarına feyizli çamurlar getiren nehire sokup çıkardılar, sonra köyün meydanında yüksek bir yere koydu- lar. Her taraftan, pek uzaklardan köylüler kafile kafile geliyor, mabuda hediyelerini getiriyorlardı. Bu hediye- ler hep toprağın yetiştirdiği şeyler, simi gördüm. Bunu halk arasmda bir hsistalık zuhur ettiği veya köylüler sefalete düştüğü zaman yapıyorlar, Mabutlara hediyeler verildikten son- ra Ayinler yapılır, dualar okunur, musikalar çalarak ortaya çıkan ve kendilerinden geçinceye kadar dans eden delikanlılâr nihayet ellerindeki İl ağn nz zin kanlarını akıtıpor- Jar.» Gördüğü korkunç sahnenin taf- silâtanı anlattıktan sonra seyyah mü- şahedesini şöyle bitiriyor: «Mabetten çıktığım vakıt kafam oğulduyordu. Her adımda sendeliyordum. Delice bir vecdiçinde ne yaptıklarını bilmi- yen bu adamların hareketi sinirleri- me dokunmuştu. Aradan aylar geç- U, hâlâ kafama yerleşmiş olan bu korkunç sahneyi gözlerimin önünden ayırıp atamadım.» Faik Sabri Duran M. Benesin 53 cü yıldönümü Bugün Çekos- Jovakya cumhur relsi B. Benesin doğumunun 53 üncü o yıldönü-| müdür. B. Maza- rıktan sonra Çe- koslovakya cum: hur reisliğine in- tihab edilen B. Benes Avrupada beynelmilel | si- yaset Aleminde büyük bir rol oy- namış mümtaz bir simadır. Ken- disi bir köylü çocuğudur. Orta tahsi- Mini bitirdikten sonra Prag Üniversi- tesinde sırasile edebiyat, felsefe ve içlimsiyat tahsil etmiş, kendisine Üniversitede ilk Çekoslovak cumhur relsi B. Mazarık hocalık etmiştir. B. Benes, ateşli bir sulh taraftarıdır, B. Benesin son resmi Fransanın harb borçlari Vaşington YI (AA) — Fransa büyük elçisi B. Bennet, bir mülâkat esnasında Fransanın Amerikaya olan harb borçları için birsüreti tesviye elde etmek üzere müzakereye hazır olduğunu söylemiş ve demiştir ki; «Her millet, vaziyeti açıkça snla- mali ve başkalarının hüsnünlyetle rinden emin olmalıdır.» Tefrika No, 108, “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar da Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı Sadrazam, kabineye alacağı nazırlar hakkında grupun reyile mukayyed olmadığını söyledi Kemal beye gelince: Teşkil edilme- sine karar verilen iaşe nezarelinin başıma gelecek olan başka kim olur- #a olsun, bu arkadaşımız kadar mu- vaffak olamıyacaktır. Kemal beyin bu işlerdeki ihtisasından zanneder- sem hiç biriniz şüphe etmezsiniz. Harbin bidayetindenberi iaşe umuru- nun geçirdiği safahat malümdur. Şimdiye kadar birçok tecrübeler ya- pıldı, Artık harbin sonuna eriştiği- miz böyle bir zamanda gerek ordu, gerek halk iaşesinin bir elde toplan- ması llizumunu ve bir nezaret teş- kili zarüretini hissettik. Böyle bir ne- garelin teşkili hakkında kabul ettiği- niz kanunun tatbikinde şimdiye ka- dar imkân bulamadık. Fakat artık bu, bugün bir zarüret haline gelmiş- tir. Esasen müttefiklerimiz de aynı yolu tutmuşlardır ve muvaffak ol- muşlardır. İaşe işlerinin geçirdiği safhalarda, bu hususta şahsi idare ve liyaketile en iyi neticeler elde eden, milli iktisad ve sermayenin teşekkül ve inkişafın- da en isabetli yolları bulan şahsiyetin Kemal beyden başka biri olmadığını hadisatı sabıka bize isbat etti. Bina- €naleyh Kemal beyin İaşe nezaretine getirilmesi kadar tabii ve o nisbette de zaruri bir intihab tasavvur oluna- maz. Bundan başka Maarif nezareti de uzun müddettenberi vekâletle idare eğiliyor. Harb dolayısile Maarif umu- Tu binnisbe biraz durgun gitmekle be- raber, biz gene bu sahadâ boş durmuş değiliz. Bühassa Darülfünün teşkilâ- tanı hemen hemen yeni baştan tensik ve ıslah ettik, Almanyadan getirtti- imiz müderrislerle evlâdı vatanın im ve irfan seviyesini Garb fünun | ve maaliyatile tenmiye etmek istedik. Maamafih gerek iptidai, gerek tell tahsil ve terbiyenin inkişafına bir kat daha ehemmiyet vermek istiyoruz. Bu maksadla fırkamızın en ileri gelen uzuvlerinden doktor Nazım beyi Ma- arif nezaretine tayin etmeği çok mu- sip bir karar olarak telâkki ediyoruz. Esasen doktor Nazım beyin uzun müd- det Avrupada bulunması, Garb hayat ve irfanile yakmdan temas etmesi gibi sebebler itibarile Maarif nezareti için en muvafık bir namzeddir. Bun- dan başka bidayettenberi Meşrutiye- tin istihsalinde, Firkamız siyasetinin istikrarında fedakârlığile tanınmış bir arkadaşın kabinede bulunmasına, hele Şu sırada, pek çok ihtiyaç vardır. Zaten efendiler, gerek Dahiliye, ge- Tek Maarif nezaretleri şimdiye kadar bildiğiniz şekilde idare ediliyorlardı. Şimdi bu nezaretlere yeni birer nazır tayin etmekten başka bir şey yapmı- yoruz. Yalnız İaşe nezaretini arzetti- ğim esbabdan.dolayı ve kabul buyur- duğunuz kanuna İstinaden 'niden İşte efendiler, bu maruzatım üzeri- ne mütalâa beyan etmek arzusunda bulunan zevata söz vereceğim. Sadrâzamın Kara Kemal lehin- deki sözleri iyi tesir bırakmamıştı Sadrazam ve tihad ve Terakki> reisi, burada sözünü bitirmişti. Talât paşa, bu kısa nutkunda kabinesine alacağı yeni arkdaşlarını mebuslara takdim ederken, bilhassa Kara Kemal beyin intihabı etrafında o kadar ilti- zamkârane söz söylemişti ki sanki «İttihad ve Terakki: nin o«Küçük efendiş si ortada olmiyaydı memleke- tin iaşesi idare edilemiyecekti!. Fa- kat bu sözler, mebüslar üzerinde iyi bir tesir bırakmak şöyle dursun, bilâkis memnuniyetsizlik doğurmuştu. Meclisin ekseriyeti, Talât paşa gibi kuvveti ve sözünü - her “bakımdan dinletmeğe muktedir - bir lidere itiraz edecek cesaret ve celâdette bulunma- makla beraber, küçük bir zümre, bil hassa İstanbul mebusu B. Fethinin etrafında birleşen bir grup, fazla asar * biyet hareketleri gösteriyordu. Bun- Jar söz alıp Sadrazamın izahatına iti- Taz etmeğe, hele'iaşe hususunda yeni nazır namzedinin o zamana kadarki hareket ve icaatını isabetli bir eser olarak tavsif ve 'medheden Talât pa» şaya hücum etmeğe hazırlanıyorlardı. B. Fethi ile arkadaşları aylardanberi böyle bir fırsat aradıkları için bir Fır“ ka grupu toplanmasını ötedenberi istiyorlar, hattâ'son zamanlarda Ta- lât paşayı da tazyik ediyorlardı. İlk önceleri bu müracaatlere kulak asmı- yan Talât pasa, nihayet Canbulat, doktor Nazım ve Kemal beyleri kabi- neye almak vesilesile, hem de - yuka- rıda izah ettiğim gibi -Fırka grupun- daki tenkid ve muhalefet manivelâ- sını, kendi elinde bulundurmak sure- tile - Enver paşa gibi rakiplerine karşı - bir itiraz cihazı haline getir- meğe alıştırmak maksadile bu toplan tayı yaptırmıştı. Şimdi Sadrazam tarafından © ha- zırlanmış böyle bir fırsat varken, hü kümete hücum etmeğe susamış B. Fethi ile arkadaşları için meydan çok müsaitti, Talât paşa, izahatını bitir. dikten sonra B. Fethi, söz söylemeğe teşebbüs edeceği sırada Tokat mebusu B. Tahsin (şimdi ticaretle meşgul) Söz sldı ve Sadrazama şöyle bir sütl sorda: — Kabinenize alacağınız bu zevatı siz tensip etliğinizi söylediniz. Şimdi fırkanın da reyini almak istyorsunuz, bunu anlıyamadım, Bizden almak is- tediğiniz bu rey, sizin için kat'iyül- amel mi olacaktır? Yoksa istişari bir mahiyette midir? Bunu öğrenmek is- tiyorum. Talât paşa grupun reylerile mu- kayyet olmadığını söyleyince... Talât paşa, Tokat mebusunun bu sözüne tereddüdsüz olarak hemen cevab verdi; — Reyleriniz katiyen istişari maz hiyettedir. Biz, yapacağırmz şeye ka» rar vermiş vaziyetteyiz, Meclisi vüke- lâda böylece tensib ettik, Ancak kara- rmızın musib olup olmadığını şimdi burada yapılacak münakaşadan mü- lehhem olarak anlıyacağız. İşte bu maksadla heyeti muhteremenize bu tayinleri arzediyoruz. Yoksa, bir daha: tekrar ediyorum! Fırkanın izhar ede- ceği rey, bizim kararımızın zıddı da olsa, bu reyleriniz bizim için vacibük amel değildir. Talât paşarın bu cevabı, B. Fethi ile arkadaşlarının hazırladıkları hü- cum tabyasını altüstetti Onlar, Sadrazamın ilk izahatile yeni nazır nâmzedleri hakkında fırkanın fikrini almak ve firkg grupunca tasvil dirse bunların kabineye alınacak! li, aksi takdirde bu nezaretlere başkala- rının getirileceğini tahmin eti Halbuki «İttihad ve Terakki» mebus B. Tahsinin sualine cevab ve- rirken bir «emri vaki» den bahsedi- yor, yeni nazırlar hakkında ( verilen kararın kati olduğunu, hütlâ fırka grupu bu namzedieri tamamen veğ etse bile bunun değişmiyeceğini anla- tiyordu. Şu halde hükümetle ciddi bir münakaşaya hazırlanan B. Fethi ile arkadaşları böyle bir münakaşayı açmanın faidesizliğini gördüler, Ta» lât paşanın - ortada hiç bir mecbu- riyet olmadığı halde - kabinesine ala» cağı yeni nazırlar hakkında böyle bir müzakere kapısı açmasını manasız buldular. Bahusus böyle bir mevzu, şimdiye kadar fırka grupu içtimalar nnda ileri sürülmüş ve taamül hükmüne de girmiş değildi. B. Fethi ile arkadaşları - yapılacak münakaşadan müsbet bir netice al- namıyacağına göre - bu bahis etre- fında söz söylemekle belki de Talât pa» şanın takib ettiği gizli bir maksadı tervice vasıta olacaklarını düşündü» ler ve ağızlarını açmaktan vazgeçtis ler, (Arkasi var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: