30 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

30 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Adana (Akşam) — Şehrimizde top- anan Türkiye - Suriye hudud komis- yonu işlerini bitirmiştir. Zabıtlar pa- rafe edildikten sonra komisyondaki Fransz delegeleri 'Taros ekspresile Ha- lebe gitmişlerdir. Vali B, Tevfik Hadi Baysal, dün gece vali konağında ko- misyon ağaları şerefine bir veda ziya- feti vermiştir. Pransız heyeti reisi B. Filip Davld komisyonun mesaisi hakkında bana şu beyanatta bulunmuştur: — Hudud komisyonunun bu seneki muş ve çok samimi bir hava içinde geçmiştir. Her iki tarafın da ileri sür- düğü teklifler karşılıklı menfaatlere uygun bir şekilde kabul edilmiştir. ğim çünkü, bu hususta izahat ver- mek ve beyanatta bulunmak, delegas- yanların içtimana riyaset eden Sey- han valisi bay Tevfik Hadi Baysalın salâhiyeti dahilindedir. — Verilen kararların tamamile tat- biki hususunda müşkülâta uğramla- Cağını zannediyor musunuz?, Geçen yıllarda hududlarımızda zuhur eden bir takım nahoş hâdiselere mâni © Yunamadığını görmüştük. — Bilirsiniz ki, hududlar lekeli in- ganların, şahsi cürüm sahiplerinin en çok toplandığı bir yerdir. Hududlar- daki herhangi nahoş hâdisenin vuku- una meydan vermemek maalesef hiç ” bir devletin tamamile elinde değildir. dudlarında vukua gelir. Nitekim Belçika . Fransa, Fransa - İspanya hududlarında olduğu gibi. Eszd Mahmud Karakurd — Onlar bize acıdılar mı?. Sene- lerdenberi topraklarımızda, mahmuz- larmı şakırdatarak dolaşırken, gü- nahtır dediler mi?.. On binlerce Ru- men çocuğu, bu müstevlilerin yumru- Onlar da toprağa gömülecek!.. Hem nasıl gömülecekler!.. Gözlerinle göre- ceksin yarın sen bu muhteşem tab- A o sus Ağabey, ben böyle bir tablo görmek istemiyorum... Çok vahşi, çok zalimane bir şey bu... Yap- mayın Ağabey; insaf edin biraz... Hepimiz insanız, onlar da insan; acı- yın bir parça. Onları da bu dakikada arkalarında bekliyen küçük yavrı- lar, ihtiyar anneler, içi yanan sevgi- ler var!... Merhamet edin bırakın gitsin zavallılar... — Merhamet mi edelim; bunu sen mi söylüyorsun?... Onlar babamı- zı öldürdükleri zaman merhamet et- #iler mi?... Biçare bir ihtiyarı göz gö- Ye göre boğarlarken bunun bir günah olduğunu düşündüler mi hiç?... Mari- müzakereleri çok memnuniyet bahşol- 'Bu gibi hâdiseler dünyanın bütün hu- SON GECE!.. ğu altında toprağa gömüldü Mariya, | İ İ j | Fransız delegesi “Türk - Fransız dostluğu sarsılmadan inkişaf edecektir, diyor Türkiye » Suriye hudud komisyonu toplantı halinde (XX Adana valisi ve komisyon reisi B. Hadi Baysal, 2 Halep konsolosumuz, 3 Fransız başdelegesi Filip David 'Bu hâdiseler ancak vukuundan son- 1a hükümetlerin kuvvet ve tedbirle- rile terikil edilir. Hiç şüphe yoktur ki, iki taraf da kararlarının hakkile tatbi- kine, ötedenberi olduğu gibi bundan sonra da, çalışmak azmindedir. — Hatay meselesinin ballinden son- rs yeni bir safhaya giren Fransız - 'Türk dostluğunun istikbali hakkında ne düşünüyorsunuz?. — Cenevre anlaşmasından sonra daha fazla kuvvetlenen Türk - Fran- $ız dostluğunun istikbalinden hiç bir suretle şüphe edilemez. Türk - Fran- #ız dostluğu hiç sarsılmadan inkişaf yolunda devam edecektir. B. Filip David bundan sonra sözle- rini şu suretle bitirmiştir: — Delegasyonumuz bütün temas larının neticesinden fevkalâde mem- nun olarak dönmektedir. İntikaları- mız çok derin ve samimiyetimiz sar- sılmaz bir haddedir, Muhtelit hudud komisyonu nasıl büyük bir samimiyet havası içinde anlaşmış ise, Türkiye, Suriye hudud makamatı'da ayni samimiyet ve has- sasiyetle vazifesini başarmak yolunda Azami gayret sarfedeceklerdir. Uşak orta okulunun veda müsameresi Uşak (Akşam) — Şehrimizin orta okul talebeleri Halkevi salonunda çok kalabalık bir halk kütlesi öntnde zen- gin programlı bir veda gösterisi ver- mişlerdir. Gösteriye İstiklâl marşile başlan- mış, ve temsil edilen (İlim bebeği) komedisi talebeler tarafından büyük bir muvaffakıyetle başarılmıştır. Tefrika No. 82 davranırsa o öldürür. İşte okadar. — Ağabey demek kimse kurtulma- yacak?... — Hayır, kimse... Bu geceyarısı Rumen izzeti nefsile oynamanın ne demek olduğunu öğrenecekler... — Ya daha evvelden haber alırlarsa? —iİmkânı yok... Her şey hazır ve tamam... Tam on ikiyi on geçe dina mit infilâk edecektir.. Sonra farz muhal infilâk etmese bile, yine kur- tulmalştrına imkân yok... Her türlü ihtimal düşünülerek ona göre terti- bat alındı. Ayrıca bir tayyare baskı- nı da yapılacaktır... Hattâ bu da kâ- fi görülmemiş ve daha başka hazır lıklar da düşünülmüşür. Şehirden çıkmalarına vakit kalmadan, dört bir taraftan siperleri geçecek olan müf- rezelerimiz, motörlü vasıtalarla bir yıldırım sürati İle gelerek İbrail s0- kalarında onları yakalıyacaklardır, AKŞAM 30 Haziran 1937 Türkiye - Suriye hudud /Çanakkalede Italyan vapurunu batıran komisyonu işlerini bitirdi vapura haciz kondu Ispanyol vapuru 100 bin lira teminat Çanakkale boğazında batan İtalyan vapuru etrafında dün de tahkikata devam edilmiştir. Dün İtalyan vapu- runun acentesi ikinci ticaret mahke- mesine müracaat ederek haciz kararı almıştır. Bu karar İspanyol konso- loshanesine ve İspsnyol gemisi su- variliğine tebliğ edilmiştir. İspanyol gemisi yüz bin liralık ga- Tanti verirse Jimanımızı terkedebile- cektir. Batan İtalyan gemisinin kur- tarılması için Türk gemi kurterma şirketi mahallinde telkikat yapmış, neticede batan geminin dört, beş ay- dan evvel kurtarılamıyacağını anla mıştır. İtalyan vapurunun Kılavuzu Hasan kaptan dün de dinlenmiştir. Hasan kaptanın alâkadar makamlara ver- vermedikçe hareket edemiyecek diği ifadeye göre kabahat, İtalyan vapurundadir. Bu iddiaya göre, İtalyan vapuru yolda giderken önüne bir Rus gemisi çıkmıştır. İtalyan gemisi sol tarafa sapmak istemiş, fakat Boğazın bu kı- yısı çok sığ olduğundan burasını teh- Hikeli görmüş ve geminin rotasını sa- ğa almıştır. Bu suretle karşsına İs- panyol vapuru çıkmıştır. İspanyol vapuru İtalyan vapuruna iki defa düdük ile işaret vermişse de İtalyan vapuru cevab vermemiştir. Her iki gemi gayet süratle ilerledikle- rinden müsademe olmüştür. İspanyol gemisinin burnu, İtalyan vapurunun bir numaralı anbarını delmiş ve bu suretle İtalyan gemisi su almağa başladığından vapur suvâ- risi gemiyi karaya oturtmuştur. Briç kralı Culberitson Istanbula geldi Briç hakkındaki eserlerinden ve konferanslarından senede hir milyon liradan fazla kazanıyor Meşhur Briç kralı Amerikalı B. Biy Culbertson zevcesile beraber İslan- bula gelmiş ve Perapalas oteline İn- miştir. Bugün bütün dünyada Briç meraklılarının adedi 36 milyon tah- min edilmekte ve yarısı Amerikada bulunmaktadır. Briç kralı Culbertsonun senelik geliri, Briç hakkındaki eserlerinin te- Mf hakkından, Briç hakkında verdiği dersler ve radyodaki konferansların: dan 1,000,000' dolar yani bizim para- muzla, 1,200,000 lira tutuyor. İlk defa İstanbulu ziyaret eden Briç kralı ile zevcesi, o kadar memnun kalmışlardır ki yarına kadar kalmağa, karar vermişlerdir. Buradan Atinaya gideceklerdir. Briç kralı Culberison, kendisile gö- Tüşen gazetecilere demişti ki: — Briç oyununu Amerikaya kabul ve tamim ettiren ben değilim, asıl zevcemdir. Zevcem oyun kâğıtları kraliçesidir. Briç oyunu, heseb oyu- nudur ve tabii sporların bir mukabi- Mdir. Amerikalılar, Briçi çok severler, Zira Briç, diğer kâğıt oyunları gibi talia değil, hesaba dayanır, Ben Bri- çe bütün zamanlarımı vakfetmezden evvel pisikoloji mütehassısı idim, Amerikada, Türkiyeye karşı gün geç- * tikçe artan bir sevgi ve hürmet bes- leniyor. Bu da Atatürkün başardığı der gibi bir ses... — Bırakmıyatağız, bir tanesini bi- İ le bırakmıyacağız Mariya, - hepsi ki- İ ıçtan geçecek, hepsini öldüreceğiz... Birdenbire kızın dudaklarında bir inilti titriyor. — Demek onu da öldüreceksiniz?.. Rumen zabitinin yüzü sapsarı... — O da kim?... büyük inkılâplardan ileri geliyor. Amerikalılar Atatürkü çok severler. Kanaatım şudur ki daha iyi bir pro- paganda, memleketinizin ve halkıni- zın parlak vasıf ve meziyetlerini daha iyi tanıtabilir, Trakyada çektirilen terbiyevi filimler Edirne (Akşam) — Umumi Mü- fettişlikçe şimdiye kadar çektirilen tarbiyevi we öğretici filimlerin -ade- di otuz gibi şayanı dikkat bir rakka» ma varmıştır. Bu mühim ve teknik iş muvaffakıyetle başarılmaktadır. De- ğerli sanatkâr B. Vehbi tarafından hâ- arlanan bu filimler pek yakında bü tön Trakya köylerinde gösterilecek- tir, Bu arada İstanbulda hava mey- danında ve Edirnede yapılan büyük hava bayramlarının da B. Vehbi tarar fından filimleri alınmıştır. Umumi Müfettiş general Kâzım Dirikin açtığı bu çığırın bütün yurda örnek olmasını canı gönülden dileriz, Erzinde bir yatılı okul açılıyor Erzin (Akşam) — Nüfusu beş bini tecavüz eyliyen Erzinde 350 meycudlu bir ilk okul vardır. İmtihanlar bitmiş, kırk iki mezun verilmiştir. Halkın tahsile olan alâkası artmış- tar. Bu yıl bir de yatılı ilk okul açıla- caktır. -— Mariya sus; bana hayatımda yapmadığım bir şeyi yaptıracaksın şimdi. — Ne yaparsan yap ağabey... Söy- liyeceğim: Bu bir cinşyettir, bu bir zu“ Yüm, bir alçakllktır. Onu kurtarmalı- sın, buna mecbursun, bu senin için bir vazifedir. Çünkü o da senin haya- tanı kurtardı. — Yüzbaşı. — Hangi yüzbaşı? — Bizde kalan Türk yüzhaşısı. — Bizde kalan Türk yüzbaşısı mı? Adam, bir hamlede kızın bilekleri. ni yakalıyor... Sıkıyor... Gözlerinde korkunç, vahşi bir bakış... — Mariya; ne dedin, ne dedin?..: Bir daha söyle bakayım!... — Ağabey; bırak bileklerimi canı. mı âcıtıyorsun!... ft — Demek şimdi de bir düşman 24» bitinin hayatını düşünüyorsun öyle aynı milletten bir zabitin hayatını. Mariya; bir daha ağzından böyle bir sesin çıktığını işitmiyöyim. — Ağabey; günahtır yapmayın... Bu hareket bir orduya, şerefli bir a5- Diyorum sana işte; her şey, her ih- timal düşünüldü ve ona göre tertibat alındı. Rumen zabitinin alnı kayışık çiz- ya harpte günah “yok!... Kim evel ge oy. Dala Kb | kere yakışmaz, — Sus diyorum sana, — Ağabeyciğim inan bana; çok iyi bir adam; yazık, big olmazsa onu kurtar, onu düşünüyorsun?. Anlamıyorum bir — O benim hayatımı kurtardı ise, ben de tekrar ona hayatını iade ei- tim; — Ağabey; tanımıyorsun bu Türk zabitini sen tahmin edemiyeceğin ka- dar iyi bir adam, İnan; dünyanın en masum, en temiz yürekli bir İnsanı, Rumen zebiti, birdenbire kardeşini çenesinden tutarak, yüzünü kaldır- yor, gözlerini, onun gözlerine dikiyor, bakıyor... Hayret ve dehşet dolu bir bakışit bakıyor... Dudaklarında bo- — Mariya; söyle bana, niçin yalnız türlü bu israrın mânasını havaya uça- cak yalnız o mu?, Yüzlerce-insan var daha. Eğer yazıksa, günahsa neden onlarla meşgul olmuyorsun da, yalnız bu Türk zabiti ile alâkader bulunu- yorsun?... Söyle bana... — Çünkü anu yakından tanıyortum. — Yakından mi Pes KADIN KÖŞESİ Beyaz Panama şapka TT maddelerinin nakli hazırlığı İktisad Vekâleti şimdiden tedkikler yapıyor İhraç mevsiminin yaklaşması do- Jayısile nakliyat işlerini tanzim için İktisad Vekâleti tetkikler yaptırmak- tadır. Gerek vapursuzluk, gerek acen- telerin sözbirliği ederek navlonları arttırmaları yüzünden geçen sene te- sadüf edilen güçlükler, bu sene nakıl işlerinin bir proğrama bağlanması lüzumunu ortaya koymuştur. Bu proğramla ticaret eşyasının ka- radan ve denizden vaktinde nakilleri temin edilecek, bilhassa iskelelerde beklemekten müteessir olan madde- ler derhal tahmil ve sevkedilecektir, Vekâletin memleket şilepçiliğini iler. letmek için yaptığı etüdler de bu me- yandadır. Şilepçiliğin yeniden kurul maşı ihraç mevsimine belki de yetiş- miyecektir. Bunun içindir ki mevcut şileplerin işletilmesi ihraç mevsimine kadar in- tizama sokulacaktır, Bu münasebetle armatörlerle temasa geçileceği gibi nakliyatın kolaylıkla yapılması - için vapur acentelerine de bazı temenni lerde bulunulacaktır. Son günlerde Türkiye ile Yunan ve Bulgar demiryolları arasında bir nak- liyat anlaşması yapılmıştı. Bu müna- sebetle nakliyatın bir intizam dahi. Binde cereyan etmesi için Devlet de- miryolları Avrupa hattı dokuzuncu işletme müdürlüğü şimdiden hazıp- lıklara başlamıştır. Bir çocuk pencereden düşe- rek yaralandı Hasköyde Sütlüce sokağında oturan seyyar koltukçu Avramın 8 yaşındaki çocuğu Sabalay pencereden bakarken muvazenesini kaybederek düşmüş, ya» ralandığı cihetle, hastaneye kaldırıl. mıştır. Rumen sabiti, kızın bileklerini bü- tün kuvvetle sıkıyor... — Mariyal. — Of!... Koparıyorsun bileklerimi; brak beni Polivasi... — Mariyal ... Dudakları titriyor adamın... Yüzü, mor lekelerle doluyor. birdenbire... Kesik kesik nefes alıyor... — Mariya; kulağıma kadar gelen bazı dedikodular işitmiştim.. fakat... — Ne dedikoduları?... — İnanmadım, inanmazdım, inan- | mağa imhkân yoktu... Çünkü seni tanıyordum, çünkü seni herkesten iyi biliyordum. fn asil ve namuslu bir j Rumen eskerinin kızı idin. Sen cep- Ni helerde vatanı için çarpışan, bir Ru- men zabitinin kardeşi idin... — Ağabey; bırak bileklerimi, canik mi acıtıyorsun. — Hâlâ inanmıyorum... İnana- mam Mariya... Bunu sen yapanlaz» sın... Hâşâ, asla!... İftira ediyorler — Ne demek istiyorsun rica ederim söyle ağabey... Ne dedikodusu bü, na diyorlar?.. K Zabit, birdenbire kızın bileklerini bırakarak ayağa kalkıyor... Alnında — Tabil,., Aşağı yukarı bir bu çük sene Yar ki, ayni damın altında |» ) soğuk ter damlaları parlamaktadır,.. Mosmor bir yüz... Beyaz dudaklar, ı “(Arkası var) vi

Bu sayıdan diğer sayfalar: