12 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

12 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j 12 Temmuz 1987 AKŞAM SİYASI İCMAL: Yeni bir fırtına atlatıldı Avrupa politikası en tehlikeli fertr- nalardan birini daha allali:. Alman- ya ile İtalya şarki Akdenizdeki harb | gemilerini kontrole devamdan menet- | meleri ve Porlekizin de kara hudud- larındaki kontrolü kaldırması üzerine İspanyanın deniz ve karadan kapıla- rı hariçteki memleketlerden silâh ve gönüllü gelmesine açılmıştı. İngiltere le Fransa yıkılmış olan bu kontrol sistemini kendi vasıtala- rile tekrar kurmak ve devam ettir- meği teklif etmişlerdi. Buna karşı Almanya ile İlalya kontrol usulüne kali bir nihayet verilmesini ve İspan- yada mübareze halinde bulunan iki #arafın hukuku düvel ahkâm üzere muharib olduğu tanınması ve hariç- ien yardım gelmesinin meni işi ken- dilerine bırakılmasını ve devletlerin yene hukuku düvel ahkâm: üzere bitarajlıklarını ilân eylemelerini tek- df eylemişlerdi. Her üki taraf yaptık- ları tekliflerde kendilerinin ve bütün Avrupa sulkünün hayati menfaatle- rini gördüklerinden üyük diremiş- ierâi. Nihayet her iki teklif 27 devletin iştirak eltiği Londradaki ademi mü- dahale komitesinin kararına bırakıl. muşlı, Bu komite âdela Avrupanın sulhü ve muladderatı ile yakından alâkadar beynelmilel bir konferans şeklinde toplandı. Küçük devleller - Y 100 kuruş Zaman için 100 İngiliz - Fransız yahud Alınan - İtak yan: teklifini ütizam elmek gibi bü- yük bir mesuliyet ollına girmekten korktular. Jzlaşmak ve arilaşmak işini gene devletlerin kendilerine birak- 4 İler iki teklifin telif edilerek bir ızlaşma çaresi bulunmasını tavsiye etdiler. Bu işle her hangi küçük dev- İlel tavasşutta bulunmağa da cesaret edemedi. Hollândanın teşebbüsü ile bir tesviye suretinin bulunması işi İngiltereye bırakıldı. İngiltere kontrol sisteminin deva mında artık pek israr elmiyeceğini komitenin tavsiyesini kabul etmek suretile ispat etti, İngiltere bu defa da geriledi ve vakit kazandı. Lâkin çok uzun sürmesine imkân olmıyan bir milddet zarfında kali politikasin: meydana vurmak mecburiyelindedir. Çünkü Fransada iş başında bulunan sol partiler İspanya hududunun. da- ha ziyade kapak durmasına taham- mül edemiyeceklerini anlattılar. İtal ya ile Almanya İspanyada general Frankonun bugünkü mevkiine göre hukuku düpel ahkdmından mahrunt edilmekle devamına müsaade edemi- yeceklerine şüphe bırakınadılar. Av- rupa sulhünün âkibeti İngilterenin üzerine aldığı yeni vazifenin nelice- sine bağlı bulunuyor. Feyzullah Kazan 000 Tiralık rehin Amerikalı zenginler on parasız gezer. Güzel kadının başına gelenler Filâdeltiya ile Candini birbirine bağlıyan büyük köprünün başıma bir emniyet-sandığı kuruldu. Bu mü- essese, ceplerinde huduğu aşma pa- rası olmıyan şoförlere bu parayı ik- raz ediyor... Amerikada, otomobille gezen Ame- rikalı zenginlerin ceplerinde on pa ra bulunmaz. Köprü başındaki em- niyet.sandığı da - kuş, köpek, kedi gibi canlı şeyler müstesna - cansız her | şeye mukabil üç ay müddetle para İkraz ediyor. Geçen hafta, mükellef bir Rolls - Eoye otomebili köprüden geçiyor. Otomobilde genç, güzel bir kadın var. Köprü başında memur otomobili “durduruyor: — Hudut aşma parası, Güzel kadında para ne gözer? Çan- Taş atmişlar 1 Fransanın meşhur sosyalist lideri, İ &ski Başvekili ve şimdiki Bâşvekil | Muavini Leon Blum'a bir suikasâ Yapılmış diye ajanslar haber veriyor. Mesele şu: Bir kâğıda, efaşistlerin | #elsi de LaRocgue yaşasın!» diye yaz” Mışlar; kâğıdı taşa sararak haydi #fondim sosyalist başkanının başına! Bunun neresi sulkasi? * Faşistin avukatı olsanız, mahkeme huzurunda şöyle derdiniz şüphesiz: — Efendim! Müekkilim sadece bir #elmihte bulundu. Hâkim hayretle sorar: — Nasıl telmih bu? Taş atmış... * — İyi ya: 'Telmih etmek, taş atmak değil midir?... İK Acaba Fransıcanın bünyesi, böyle Bir müdafaaya elverişli mi? Her hal- de değildir. Bir de zengin lisan der. der Fransızcaya! Yaşasın Türkçel Ne Mâstiklidir... Tuhaf Reis », Yeryüzünün en tuhaf reisi Küba Meclisi reisidir. Küba diktatörünün dostu olduğundan, astığı astık, kesti- Bi kestik yaşıyor. ? Birkaç hafta evvel, meclis koridor- Yarında amcasını kırbaçla dövdü. Bu- Mu yazan bir gazetenin muhabirini grtesi gün, tekme ile meclisten attır- Mak İstedi. Meclis buna İtiraz etti ve dağılmak İstedi, Bunun üzerine reis, elebaşıları- Ya dayak çekti ve ekseriyeti temin elin relsevi seti, tasında değil, Jira, metelik yok. Me- mur; — Buyurunuz, emniyet-sandığın- dan alınız, diyor. Genç kadın emniyct-sandığına gi- riyor ve memur söylediği gibi, boy- nundan gerdanlığını çıkarıp veriyor. Muhammin gerdanlığı eline alınca yerinden ok gibi fırlıyor. Gerdanlık, şöylece bir tahminle yüz bin liralık bir gerdanlık!... Kadın: — Telâş etmeyiniz, diyor, gerdan- lığı alınız ve bana üç ay vadeile bir lira veriniz hududu geeçyim... Kadın lirayı aldı, geçip git. Fa kat emniyei-sandığı direktörülğünü bir telâş aldı: Ya gerdanlık çalınırsa?.. Bu korku ile iki hususi zabıta me muru tultular. Acaba onlara ver dikleri parayı, bu bir liranın faizi öde- miş midir?... Gitti Heybeliada!! Bir gazeteci arkadaşımız, Heybeli- ada deniz talebesinin talimlerini an- Tatıyor: Müstakbel bahriye zabitleri- miz iki taraf olmuşlar; muharebe tec- Güzel Trakyada bir dolaşma isviçreye bal satan bir Trakya köylüsü : B. Salim Arıcı İkl üç sene evvel fenni arıcılığa başlıyan B. Salim bugün küçük bir servet sahibidir B. Salim: “On beş, yirmi beyaz sandığı olan köylü Trakyada fenni arıcılığın süratle ilerlediğinden ve bütün mesaisini buna hasredenler için para getiren kârlı bir iş olduğundan bahsedi- yordum. Trakyada daha şimdiden seksen doksan kovan sahibi olan ve balları- na memleket piyasalarından başka hariçte de müşteri bulan köylülerin sayısı az değildir. Bunlardan bazıla- rile şahsen görüştüm, bazılarının da Şöhreti kulağıma kadar geldi, Meselâ Edirnenin hudut köylerin- den, eski adı Sırpsındığı ve yeni adı Saray Akpınar olan sakin bir köyde arıcılıkla meşgul B. Salim Arıcı ta- rıdıklarımın en muvaffak olmuşlar rından biridir. Saray Akpınar köyüne bir öğle vakti gittik. Güneş bütün hararetile tepemizde idi. Sıra sıra kovanların bulunduğu yere yaklaştığımız zaman, uzakta bir kovanın çatısını kaldıra- rak içine doğru ' eğilmiş, hasır şap- kalı bir adam gördük. — Meşhur arıcı B. Salim budur! dediler. O her sabah güneşle beraber kovan- larının arasınâi girer, hepsini ayrı ayrı açıp arıların bal yapıp yapmadıkları- ni tedkik eder, adedi milyonları ge- çen arılarınm en ufak hareketlerini gözünden kaçırmazmış, B. Salim, bizi görünce doğruldu, gülerek yanımıza geldi. Başındaki modası geçmiş hasır şapkayı nazik İ bir hareketle çıkarıp bizi selâmladı, biz de mukabele ettik, Kıynfetine bakarak «zengin arıcı da bu mu?> diye düşündüm. Pan- talonu yamalı, ceketinin rengi sol- muştu. Bize cigara takdim ettiği za- man içtiği cigaranın üçüncü nevi olduğunu gördüm. Hasır şapkasının etrafında başının İçine toplanmış si- yah bir tül nazarı dikkatimi celbetti, Konuşmağa başladık. B. Salim: — Sekiz senedenberi arıcılıkla uğ- raşıyorum, deği. Herkes gibi bende işe kara kovanla başladım. Her mev- simâe alacağım yüz kilo bal için bü- tün sene didinir, emek sarfeder, ömür tüketirdim. © kara kovanlarin uğ- rTasmak bir belâ idi. Asil benimen ağırıma giden tarafı balları topladık- tan sonra yeni mevsim için arı bul- mak müşkülâtu idi. Çünkü kara ko- vandan balı çikarmak için ya kovanı suya atarak, yahut alında kükürt yakarak evvelâ ariları öldürmek ve ya kaçırmak lâzımdır. Size garip bir şey 'söyliyeceğim. artık hiç bir şeyden korkmasın,, diyor rübeleri yapıyorlarmış; bir kısmi ım, öteki kısmı müdafaa İle meş- müdafaadakilerden biri — Eyvah! Ada elden gidiyor! Gençlerimizin harp oyununda Sar- Yedilen bu söz, eski feci ve komik bir hatırayı aklımıa getirdi: Sultan Reşada «Cezairi Bahri Se- fid» i kaybettiğimizi haber vermişler; — Adalar gitti, padişahım! — Vah vah! Heybeliyi pek sever- dim! - cevabını vermiş. eri İki bâriz fark: Bu devir gencinin lâtifesi O devir reisinin komikliği..... elâtif olmak» ile egülünç olmak» arasında da, eh, enikunu fark vardır bani Amerika bu Polis günlecre George Bowan İs- minde bir haydudu arıyor. Haydut bir çok suçlardan Golayı gıyaben beş Seneye mahkümdur. Fakat bir türlü bulunsmıyor. Bir gün polisin biri muhakemeye giriyor. Tesadüfen bir katil davası için jüri heyetine seçi- lenlerin yemin merasimini seyre da- lıyor. Birde ne baksın bunların için- de aylardanberi aranan haydut vari... Sözüm meclisten dışarı ayılar balı çok severler. Onun için kovanların birinci düşmanı ayılardır. Fırsat bu- lunca derhal kovanların arasına gi- rerler ve bir sepeti kaptıkları gibi doğruca bir dereye koşarak sepeti suya sokarlar ve beklerler. Arada si- rTada kovanı suyun içinden çıkarıp, içinde vızıltı olup olmadığım, yani EA B. Salim bir peteği gözden geçirirken arıların ölüp ölmediğini anlamak için kulaklarını koyup uzun uzun din- lerler. Vaktaki ses kesilir, o zaman ayı kovanı parçalayıp içindeki balı âliyetle yer. İşte kara kovandan hal almak için bizim tatbik ettiğimiz usul de bu idi. Artık bu usulü biz mi ayılardan öğ- renmiştik, yoksa ayılar mı bizden öğ- renmiş bilmiyorum. Fakat usulleri- miz ayni idi. Ben şimdi size burada kara kova nın İenalıklarından bahsediyorum. Fakan ben de bunların isrkına yeni kovanlar çıktıktan sonra vardım. Şurada gördüğünüz beyaz sandık- Jar çıktığı zaman kara kovana alip mış olan bütün arıcılar şiddetle aley- binde bulunuyorlardı. Benim de em- niyetim yoktu. Evvelâ üç sandık aldım. İçine anı koydum. Fakat © sene mevsim de fe- | na, gittiği için berbat bir netice si- | dık. Beyaz sandıklardan fena halde | soğudum. . Aleyhinde bulunanlara hak verdim. Hattâ ben de elimden gel- diği kadar eleyhinde bulundum. Fakat ikinci sene yeniden ilâve et- tiğim sandıklara aldığım netice pek parlak oldu. Arıcılık hayatımda ilk de- fa olarak o sene cebime 2.000 Tira at- tım. Ve ilk işim kara kovanları defe- dip onların yerine beyaz sandıkları ikame etmek oldu. Bu suretle arıcı- lıkta yeni bir devreye girdim. Şimdi çekinmeden söyliyebilirim, 15, 20 beyaz sandığı olan köylü ar- tık hiç bir şeyden korkmasın! Benim bugün seksen sandığım var, yakin- da yüze çıkaracağım. Ve bu sene ala- cağım para ile gelecek sene iki yüz sandık sahibi olmak yegâne emelim- dir. Sandıkları da kendi elimle imal ediyorum. Bana danesi allı liraya mal oluyor. — Şimdi bu seksen kovanla ne kazanıyorsun? B. Salim Arıcı şöyle bir düşündü: / — Bir sandık asgari elli kilo bal yerir, deği, Ekseriya daha fazladır. Balın da kilosuna 40, 50 kuruşa müş- teri buluyoruz. Bazan iyi mevsimler- de ikl veya üç defa bal aldığımız da olur. Allaha çok şükür, kazanıyoruz, bir parça da kenara atıyopruz. Benim tarlalarım da vardır, Onları da işle- rim, arıcılıktan çok memnunum, bu yeni kovanları icad edenin ruhu şad olsun! — Kaç tane arın var, biliyor mü- sun? — Bilmez olur muyum? Bir san- dikta yirmi bin arı vardır. Şimdi benim arılarımın adedi bir milyon 60 binden fazladır, Zaten bu işle pa- ra eden yalnız bal değildir. Arılar da para eder. Bir oğul beş lira ile sekiz Mira arasında salılır. — Bu sene mevsim iyi mi? — Daha hemüz belli değil, fakat mevsim biraz kurak gittiği için fev- kalâde bir sene olmıyacağı muhsk- kaktır. Fakat gene yüzümüzü gül dürecek, sıkıntılı bir sene değildir, — Mevsim üstüste dena giderse anıcılıklan vazgeçer misin? B. Salim güldü: — Mevsim “bir sene iyi gitmesin, Ki sene iyi gilmesin, üç sene iyi git mesin, on para bile almasam ben ge- ne arıcılıktan vazgeçmem. Oğlumu da daha şimdiden tam bir arıcı ola Tük yetiştiriyorum. Bundan sonra B. Salim bize ko- vanlarıni ve arılarını göstermeğe bâş- tadı. Arılar sokmasin ölye hasır şap- kasının içinden demin mazarı dik- katimi celbeden siyah tülünü çika- rıp yüzüne geçirdi.Sonra birer bire B. Salim, ecivarda çiçek az, gele“ cek sene koyanların yakınma arılar “Hayli tutumlu, işini bilir bir zat olan B, Salim ayrılırken güneşten solmuş ceketinin cebinden bir kartvizit çi kardı: — Ben, dedi, İstanbulda Rober kolleje ve İsviçreye hal satarım, onun şi için kartvizit pek lâzım oluyor, Size de de bulunsun, B. Salimin kartvizitinin “üstünde Şık harflerle sadece ismi yazılıydı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: