12 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

12 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 7 — az Almanyada yeni bir yıldız La Jana bilhassa danslı filmlerde çok muvaffak oluyor Berlin (Akşam) — Son zamanlarda Berlin stüdyolarında yeni bir yıldız doğmuştur. Bu yıldız La Janadır, ia Jana büyük bir dansözdür. Rol aldı- dansetmekte ve dızdan bir mülâ- tim. Tobis Europa şirketi- li matbuat şefi Herr Kla- artist tarafından ka- bul edildim. Kendisile uzun müddet zeğe muvaffak oldum. La Jana Berlinin güzel villâlarla do- lu olan Grunewald semtinde oturuyor. Herr Klaer ile birlikte içeriye girdiği" miz zaman takdim merasimine hacet görmeden eski bir âşina, kırk ylıllık bir dost gibi bana doğru ileriliyerek elini uzattı ve «Sizi selâmlamakla ve Kanımakla pek bahtiyarımı cümlesile Ve nazikâne gülümsiyerek iltifat etti ve sonra aynı nezaketle Herr Kiaer'in elini sıktı ve memleket kaide ve âdet- lerine ittibaen, hemen, ol taraftaki küçük, zarif odada hazırlanmış olan çay masasında teklifsizce yer alma- mızı rica etti. Büyük bir zevki selimle döşetilen ve her bir dairesi başka bir zevki, başka bir ruh inceliğini gösleren bu mini- mini apartımanda insan kendini, şeh- rin dağdağalı, yorucu, gürültülü ve bilhassa benzin kokulu âleminden uzaklarda, başka bir âlemde yaşıyor zanneder. Bayan La Jana, ruhunun bütün in- celiklerini tamamile vücuduna inlkâs ettirmiş, sevimli, hoş sohbet bir yıl dızdır. Siyaha mail koyu kestane ren- ginde parlak siyah gözleri, mütenasip ve hatasız bir burnu, ince ve nazik pembe dudaklarla çedçevelenmiş bir sürü müntahap incileri andırır gayet muntazam beyaz dişlerle tetevvüc et- kalâde mevzun en- | ö ; miş olan 8 damı vardır, H abilir. Bayan La Jana, İ falebe, maamafih çalışkan ve şahsın- dan emin olan, fi uz bir talebe gi- bi sprulacak suallere hazır olduğunu | Söyledi. Bu müsâ&deden cesaret ala- rak sordum: — Madam, dansöz hayatına ne 20- Man ve ne gibi bir salk neticesile atıl- dınız? Bu hususta biraz malümat ve- Tir misiniz? Madam, sualden pek hoşlandığını güsterir bir tehalükle: - Şüphesiz, seve seve, dedi, Çünkü bu sual bana henüz dokuz yaşında iken hayata nasıl ve ne gibi şerait al- tında atıldığımı hatırlatıyor... Ev tam dokuz yaşında ve balet talebesi Olarak ilk defa Frankfurt operasında Sahneye girdim. Küçüklüğümdenberi dansöz, mesleğine girmek için, anlata- Miyacağım ve mukavemet edilemez bir hevesim vardı. Fakat buna muvaf- fak olmak için epey zahmet çektim. ik müracaatimde, pejmürde kıyafe- tirxden hiç te hoşlanmadığı, yaptığı nahoş surat asmalardan anlaşılan ope- Ta direktörü tarafndan merhamet- 8izce kovuldum. Bu kovulma, benim €esaretimi kırmadı. Bilâkis onu artır- dı. Ertesi günü tekrar gittim ve ayni Akbete uğradım. Yine yılmadım, Üçün- cü defasında inad ettim, ısrar ettim. Ağladım, sızladım, yalvardım, yakar- dım. Bir defa beni tecrübe etmelerini Söyledim. Bu sefer müdürün merha- met damarlarını harekete getirdim. Dansetmeme müsaade etti. Mahçub olmamak azmile ve içimden fışkıran oyun aşkile fırıl fırıl döndüm, Dansim müdürün pek hoşuna gitti. Yanağımı okşadı, «Aferin yavrum, bu dakikadan itibaren angaje edildin; dedi. Bu sefer sevincimden gözlerim ya» ardı. Ve müdürün emrini bekleme- La Jana dansederken den kendi kendiliğimden biraz daha oynadım. Ve sonra gittim. “Dansı, danstemek için değil, sanat duygusile oynarım. Romantik tarzı İ karışmış dramatik rolleri her zaman tercih ederim. İşte bundan dolayı <To- bis» te «Richard Bichberg» nam ve hesabına çevrilmekte olan «Das in- disehe Grabnal: yani «Hintli mezarı» ile «Der Tiger von Esehnapur - Eşna- pür kaplanı> filmlerinde, Hintli pren- ses rolünü oynıyacağıma pek ziyade seviniyorum. — En ziyade hoşladığınız şey ne- dir? — Okumak, musiki ve spor. Bilhas- sa yüzmek ve ata binmek... Maamüa- fih konserlere de çok giderim... — Evlenmek hakkındâki düşünce- lerinizi öğrenebilir miyim? — Bakınız, bu sualiniz beni pek müşkül bir mevkie sokuyor. Bu husüs- ta hakkile mütalâa beyan etmek güç- tür, Evlenmek hakkında şimdiye ka- dar pek çok şeylar söylenmiş ve yar zılmıştır. Bu, çok mesuliyetli bir key- fiyettir. Ben, bu mesuliyeti tamamen müdrik olduğumdan, evlenmeğe he- nüz karar veremiyorum. İzdivaç, karı kocanın tamamen yekvücud olmaları, kadının erkeğe tabi olması demektir, Kanaatime göre kadının saadeti, mü- neyver bir erkekle evlenmesindedir. Benim için ideal erkek, kendimi ta- mamen onun himayesine terk ve tes- lim edebileceğim insandır. Bilgili ve mantıklı olması ve bana hayatın her safhasında rehberlik etmesi esas şart- ları teşkil eder. — Ya Sexapel hususunda mütalâa- nız? — Bu sualiniz de pek güç... Kanaa- timce bu lâhuti bir şeydir. Suni ola- maz, öğrenilemez, Sexapel fıtridir. — Sevmek mi, yoksa sevilmek mi istersiniz? — Emelim daha ziyade sevmektir. Çünkü her hususta sevilmek güçtür. — Hakiki istirahati nerede bulur- sunuz? — Yalnızlıkta ve çok seyahatte... Tiyatroya, sinemaya, konserlere, hep yalnız olarak giderim ve bu sırada her hangi bir refakatten hoşlanmam.Bu gibi yerlerde ruhumu dinlendirmek ihtiyacındayım. Yoksa başka türlüsü benim için hakiki bir işkence olur. — Filmde muvaffak olmanın sırrı nedir? — Şahsiyet, ahlâk, ve hakiki bir in- san kalbine malikiyettir, — Filme neden dolayı intisab etti- niz? — Filme intisabıma sebep, dans $a- | natinin, oradaki geniş hududlarını takdir etmemdir. Dans, filmde, gerek doğrudan doğruya dans bakımından ve gerekse sanat itibarile daha canlı ve daha güzel bir şekil almaktadır. Dans sanatini şimdi filmdeki yeni dans şekline hasretmek istiyorum. — Sonuncu bir sual sormaklığıma müsaadenizi istiyeceğim. Şarkın güzel incisinin neresi olduğunu biliyor mu- sunuz? — Bilmez olur muyum? Asırlarca kulaktan kulağa efsanevi bir surette dolaşan İstanbul değil mi? Bilseniz Şarka ne kadar meclübum. Filmlerde de hep Şark oyunlarını intihab ede- rim, İstanbulu ziyaret etmek en bü- yük emelimdir. İnşallah ilk fırsatta bunu kuvveden fiile çıkaracağım. Esa- sen bende de bir Oriantâl tipi görnrü- yor musunuz? İki saat kadar süren ve muhtelif mevzular üzerine cereyan etmiş olan bu mülâkat neticesinde, madamın müsaadelerini taleb ederek ayağa kalktım ve gazete namına gösterdiği teveccüh ve zahmetten dolayı teşek- kür ederek pek iyi bir intibala oradan ayrıldım, — 2. B. Telrika No, 148, “Tlttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yazan; Mustafa Ragıb Es-atlı Tevfik paşanın teşebbüsü neticesiz kaldı, İzzet paşa kabine teşkil etti Talât paşa dedikodulara cevap veriyor Tevfik paşanın bu muvaffakıyetsiz- »iğı, de büyük dedikodulara sebe- biyet verdi. Herkes bu teşebbüsün âkim kalmasını, İttihadcıların müş- kilât çıkarmış olmalarile tefsir edi- yordu. Bu dedikoduları, bizzat «İtti- had ve Terakki muhalifleri, hattâ el altından padişahın yakınları da kö- rüklüyorlardı. O der e ki Tevfik Paşa, kabinesini teşkil edemeyip te İzzet paşanın riyasetindeki hükümet işe başladıktan bir hayli müddet son- Ta bu rivayetler artık gazetelerin sü- tunlarına da intikal etmiş bulunu- yordu. Nitekim 21 teşrinievvelâ34 (1913) tarihli <Âti> gazetesi, Telâl pa- şanın bir beyanatını neşrediyordu. Eski sadrazam, bir herp kabinesi- nin sulh yapmasına imkân olmadığı nı ileri sürerek İstifasının başlıca 58- bebini bu suretle anlattıktan sonra Tevfik paşanın kabine teşkil etme- mesindeki dedikoduları, bilhassa İle tihadçıların müşkülât çıkardığı hak- kındaki rivayetleri reddederek: «... Yeni kabinenin esnayi teşekkü- lünde reyi âcizaneme müracaat eğil dikçe arzı malümat ettim. Fakat ge- rek Tevfik paşa, gerek İzzet paşa ha- zeratının teşkil edeceği (kabineler hakkında hiç bir kayduşart dermiyan eylemedim. Bu cihet, müşaünileyhim hazeratınca da malümdur.> diyor. Talât paşa teminat vermişti fakat.. İşte Talât paşa, bu hususta büyük bir hassasiyetle hareket ediyordu. «İt- tihad ve Terakki» lideri kendi partisi- nin istikbaline menfi tesirler yapacak bir hükümetin teşekkülüne mâni ol mak üzere gösterilen faaliyeti (Efkârı umumiye)den saklamağa bilhassa dik- kat ediyordu. Zaten halk, vaziyetin bu vahim neticelerinden dolayı İttihatçı- lara karşı çok muğberdi. Bu iğbirar, Talât paşâ ile arkadaşlarının böyle bir müdahalesile büsbütün husumete dö- nebilirdi. Herkes, memleket mahv ve perişan olduktan sonra, hâlâ «İttihad ve Terakki» ricalinin mevki hırsı pe- şinde koştuklarını görerek fena halde hiddetlenecekti. Talât paşa, «İttihad ve Terakki» hesabına hiç de iyi bir ma- hiyette olmıyacak böyle bir hissin doğ- masını istemiyordu. Nitekim kendile- rine müsaid bir hükümelin iktidar mevkiine gelmesin! temin için oynıya- cağı rolü saklamak maksadile, istifa edeceğini fırka grupu içtimsında me- buslara bildirdiği zaman, bilhassa bu noktaya temas etmiş; yeni kabinenin | teşkili hususunda padişahı tamamile serbes bırakacağını sarahetle söylemiş- | Gazeteler, Talât paşanın istifaya ka- rar yerdiğini fırka grüpu toplantısın- da söylediğini bildirirlerken bu husus- ta fırkaca verilen bir karardan şöyle bahşediyorlardı; «Meclisi mebusan Kariben küşad oluma- cağından vaziyeti hazıranın icabat ve ilenatina göre zati hüzreti padişahice mevkii iktidarda bulunması tensip buyu rulâcak her hükümete bütün m t ve teşkilâtı ile müzaheret edilmesi, İtti- had ve Terakki fırkasınm bu içtimanda tekarrür eyletniştir.» Filhakika fırka toplantısında Talât paşanın verdiği teminat üzerine veri- len bu karar, gazetelerin verdikleri ha- bere uygundu. Ancak, dahaogün olan bitenler bu teminatın tamamile nazari bir kıymette kaldığını gösteri- yordu. Çünkü teşekkül etmiş bir hü- kümete «İttihad ve Terakkisnin mü- zaheret etmesi şöyle dursun, yeni bir hükümet kurmağa memur edilen Tev- rik paşanın hâlâ teşebbüslerinde mü» vaffak olmaması, Talât paşanın fırka grupu içtimaında verdiği teminatın ne kadar boş olduğunu gösteriyordu. Tevfik paşa, kabine teşkil edememişti. "Tevfik paşa, âyan ve mebusan meo- lislerinin açıldığı günün akşamı 10 teş- rinievvel, 334 perşembe günü akşa- mı, padişahı ziyaret ederek kabine teş- kil etmek hususunda kendisine verilen vazifeyi ifa edemediğinden bahsode- rek kati surette itizar etti. Ve maruz kaldıkları müşkülleri de izah etti. Eski | vezirin anlattıklarına göre, birer neza- İ tinin ve bilhassa Enver paşanın- al ret kabul etmeleri için kendil ne MÜ” racaat ettiği zevattan bir kısmının evs velce muvafakat ettikleri halde kısa kinnin harb mesuliyetine iştirak etme- miş erkânından bazılarının girecekleri muhtelit bir kabinede bir nezaret ka- bul etmeğe'razı olduklarını * söyledi. Tevfik paşa, İttihalçılıkla tanınmış zevatı kabinesine almak fikrinde ol- madığı halde bitaraflıklarile tanın- miş bu zevalın ittihatçılarla beraber çalışmak istemelerindeki tekliflerini pek mânldar bulduğunu söyledi. Padişah, eski vezirin uğradığı bu müşkülâtın sebeplerine zaten vakıftı. Hünkârın emellerine yakından hizmet eden Ahmed Riza bey, zaten sık sik kendisini ziyaret ederek Tevfik paşa- nın bir kabine teşkili hususunda gör- düğü müşkülüttan muntazaman ha- ber veriyordu. Artık padişah, Tevfik paşanın bu muvaffakıyetsizliğindeli sonra da anlamıştı ki, «İttihad ve Te- Takki» siyasetine muarız ve hattâ Tev- fik paşa gibi fırka meyilleri haricinde iş görecek bir hükümetin teşkiline. şimdilik, imkân yoktur, Talât paşa ile arkadaşları wİttihad ve Terakkivnin varlığına ve islikbaline tehlike getire- bilecek bir hükümetin iktidar mevkii- ne gelmesine şiddetle muhalefet ede- ceklerdi. Mehmed Vahideddin, siyasi rolünü kaybetmelerine rağmen henüz İttihatçılarm tesir ve nüfuzlarına karşı koyacak bir vaziyette değildi. Padişah, İzze paşaya sadaret teklif ediyordu Bundan başka zamanın nezaketi ve vehameti de kabine buhranının daha uzun müddet devam etmesine müsald değildi. Padişah, hemen eski Harbiye Nazırı İzzet paşayı davet ederek sada- i reti teklif etti ve süratle bir kabine teş- kil etmesini istedi, Ancak Hünkür z& manın nezaketini nazarı dikkate al- mak lâzım geldiğini, bu itibarla kabi- neye bütün memleketin itimadını ka- zanmış zevatın girmesi icap ettiğini de İzzet paşaya söyledi. Padişah bu söz- lerile İzzet paşaya, ittihatçılıkla tanın- mış unsurlara nezaret teklif etmeme- sini kapalı bir lisanla ima etmiş olu- yordu. Mehmed Vahideddine göre İzzet pa- şa vaktile bir «İttihad ve Terakki» Har- biye Nazırı olduğu halde -harp siyase- hinde olmakla beraber, hâlâ İttih; larla dost ve onlara meyyaldı. Fakat İzzet paşa, çok dürüst bir zat olduğun- dan sözüne itimad edilebilirdi. Ayni zamanda saltanat makamına da hür- meti vardı. Nitekim padişah, cülüş et- tiği gündenberi kendisine (Yaverihas) tayin ettiği İzzet paşayı sık sik huzu- runa kabul eder, kendisile memleket ahvali etrafında konuşurdu. Bu itibar- ila Tevfik paşanın muvaffak olamadı. ğına güre İzzet paşanın sadarete geti- rilmesi zaruri idi. İzzet paşa, nasıl düşünüyordu? İzzet paşa, padişahın bu teklifini derhal kabul etti ve hemen o geceden itibaren faaliyete başladı. Ancak eski Harbiye Nazırı, daha ilk adımda müş- külâtı görüyordu: Evvelâ padişah, ken- disinin ittihatçılarla teşriki mesaj et- memesini tavsiye etmişti. Bu takdirde bitaraf zevattan mürekkep bir kabine teşkil etmek lâzımdı. Fakat diğer ta- raftan Tevfik paşanın yaptığı tecrü- beler de meydanda idi. Kendisi de ay- ni yolu tuttuğu takdirde Tevfik pa- şanın muvaffak olmaması için hâkim olan (gizli kuvvet)in kendisinin de ay» ni tarzdaki teşebbüslerine mâni olaca- ğı muhakkaktı. Bundan başka bitaraf ve tamamile itithatçı olmıyan unsur» lardan mürekkep bir kabine teşkil et- se bile, böyle bir hükümetin meclisi me» busandan itimad reyi kazanması çok şüpheli idi. Halbuki ortada harbe ni- hayet vermek üzere sulh veya müta- Teke temin etmek gibi devlet ve metm- leketçe çok hayati vaziyetler vardı, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: