14 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

14 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Sahife AKŞAM Güzel Trakyada: bir dolaşma Yalnız köylü için çalışan bir müessese: Devlet örnek ve üretme çifliği ... Bu çifliğin gayesi Trakya toprağına elverişli, hastalıklara karşı mukavim, iktisadi tohum tiplerini bulup köylüye parasız dağıtmaktır yacak faydalı müesseselerden biridir. Henüz altı aylık bir ömrü olan bu müessesenin gayesi Trakya mintaka- &ı çifçisine ve topraklarına uygun mahsul tohumlarını bulmak, iktisadi | bakımdan elverişli ve hastalıklara | dayanıklı çeşitleri üreterek halka mec- ; canen dağıtmaktır. Bundan başka halka toprak işle- rinde istimal edeceği ziraat makine- lerini tanıtıp kullanmasını öğret- mek, üsta işçi ve amele yetiştirmek gibi işler de çifliğin çalışma progra» mına dahildir. Diğer taraftan ağaç ve hayvan üretmek, atla ziraat usullerini tamim etmek, tavuk, hindi ve kazın en çok yumur- ta yapan cinslerini çoğaltmak, yani doğrudan doğruya halka iktisaden faydalı olan hayvan ve nebat nevile- rini bulup tanıtmak Trakya devlet Örnek ve Üretme çifliğinin esas vazi- #eleridir. Trakyada köylü çalışkandır. Fakat tatbik ettiği ziraat usulleri, ektiği tohum, biçtiği mahsul ve mahsulünü satmak için takip ettiği yol tamamen dedesinden ve komşusundan gördü- ğü gibidir. Hiç şüphe yok ki buğdayın daha gür mahsul veren cinsini, mısırın hastalıklara mukavim olan tohumu- nu, patatesin çabuk bozulmıyan ne- vini bulup ekmek, bu suretle daha iyi Deme alarak eline daha çok para geçirmek köylünün kendi başına gi rişip halledeceği bir iş değildir. Trakya Örnek çifliği şefi B. Avni Akvardar izahat veriyor Derin bir bilgi ve ihtisasa ihtiyaç lışmalardan ve elde edilen neticeler - eğer İyi ise - köylüye haber verilerek emniyetle tatbik etmesi tavsiye olunacaktır. Kendi usullerile orta derecede mahsul alan köylü yeni bir cins to- humu ekdiği zaman iki misli mahsul alınca derhal kendini toplar, bu su- Tetle gözü açılmış olur. SON GECEL.. O zamana kadar hiç bir şeyden anlamıyarak kapının önünde şaş- kın şaşkın duran askerler, zabit lerinin tecavüze uğradığını görün- ce, hep birden Faruğun üzerine hücum - ediyor ve onu kiskıvrak ya- kalıyorlar!... Hattâ içlerinden birisi mavzerinin dipçiğini kaldırarak tam Faruğun kafasına indireceği sırada, yediği yumruğun tesirile duvara yas- Janmış duran Polivas bir anda kendi- ne gelerek bağırıyor... — Dur, vurmal.. Askerler durujorlar... Polivas, çenesinin tizerinde pırıldı- yan kan damlalarını elinin tersile si- lerek doğruluyor... Gene yüzü karma- karışık... Gözleri, vahşi bir bakışla ışıl- damaktadır.. Ağır ağır yüzbaşıya doğru geliyor... Maryora sağdaki ka- nepenin üzerine yıkılmış, başı kolla- rının arasına düşmüş, baygın bir hal- de yatmaktadır... Rümeti zabiti, ağır ve soğuk kanlı adımlarla yürüyor yürüyor ve boş kuv- | vetli asker tarafından, vücudü bir Mengene gibi sımsıkı sarılmış olan Tefrika No. 96 Faruğun tam önüne gelip duruyor... Yediği yumruğun dudaklarında açtı- ğa yırtığı dişlerile saklıyarak, Faruğun yüzüne bakıyor... Fakat bu öyle vahşi, öyle soğuk, öyle korkunç bir bakış kit... Gülüyor... Arada sırada dişlerinin gıcırdadığını işitiyoruz... Belli ki ken- dini zaptedebilmek için büyük bir enerji sarfetmektedir. — Yüzbaşı; diyor. Susuyor... Hemen eğilip yerden ta- bancasını alıyor... Gözlerini, parmak- larının ucunda donuk ve sisli bir ışık- Ja yanan bu ölüm aletine çevirerek bakıyor... Sonra, büyük bir soğuk kan- Lılıkla şahadet parmağını tetiğin üs- tülne koyuyor... Kolunu ağır ağır kal- dırıyor... Tabancanın ağzını, tam Fa- ruğun beyni hizasına getiriyor... Gene dudaklarında o vahşi, korkunç gülü- şün pırltılarını görüyoruz... Bir adım daha yaklaşıyor... Faruk, insanı şaşır- tan bir soğuk kanlılıkla hâlâ biran ye- rinden kıpırdamamıştır... Yalnız ge- ce kadar karanlık gözlerini açmış, Rumen zabitinin gözlerinin içine ba- kıyor... İkisi de belki bir dakikadan patates tarlasında faaliyet İşte Trakya devlet Örnek ve Ürte- me çifliği bu maksatlarla kurulmuş ciddi bir ilim müessesesidir. Yakın- dan gördüğümüz faaliyeti kısa bir zamanda ümit verici bir devreye gir- miş bulunuyor. Örnek çifliğinde tecrübeler Kendisile uzun müddet görüştüğü- müz Trakya devlet Örnek ve Üretme çifliğinin profesör şöfi B. Avni Ak- vardar şimdiye kadar yapılan çalış- malar hakkında bize şu izahatı verdi: — Müessesemiz henüz yeni kurul- muştur. Bütün ziraat nevilerini ve mevcut tohum cinslerini tecrübe edi- yoruz. Hattâ hariçten tohum getire- Tek topraklarımıza uygun Olup ol madıklarını tedkik ediyoruz. Mak- sadımız halka iktisadi bakımdan el verişli ve hastalıklara mukavim tip- leri tesbit etmek ve halka parasız olarak dağıtmaktadır, Buğday, mısır, patates, her nevi hububat üzerinde tecrübeler yapıyo- ruz. Ayrıca halka fenni çalışma usul- lerini öğretmekteyiz. Aradığımız iktisadi mahsul ve to- hum tiplerini bulduktan sonra daha geniş mikyasta hârekete geçerek hal- ka hesap vereceğiz. Gösterdiğimiz nevi tohumları ekmenin faydasını, icabında onları tarlalarınıza kadar getirerek, göstereceğiz. Tâ ki halk bu faydaları gözile görsün ve elile tut- sun. Meyva tipleri Bundan başka çiflikte ihraçlık meyva tipleri üzerinde çalışmakta- yız. Bunların başında elma gelmekte- dir. Avrupalılar elmanın lezzetçe (Devamı 8 inci sahifede) fazla, karşı Karşıya tek bir kölime söylemöden, tek bir hareket yapma- dan biribirlerinin gözlerini seyrediyor, öyle durüyorlar... Heyecan son haddi- ne vasıl olmuştur... Nihayet Polivas, sarı saçlarla örtülü başını, ince uzun boynunu bükerek yukarı kaldırıyor... Dudaklarında ağır ve paslı bir ses... — Yüzbaşı; diyor!.. İstersem şimdi yakacağım tek bir kurşunla beynini çürümüş bir koyun işkembesi gibi şu- racığa dökerek seni, yırtık eski bir Acem halısı perişanlığile tahtaların Üzerine serebilirdim!.. Bu benim elim- 'dedir!.. Fakat. Biran susuyor... — Hayır!.. Yapmıyacağım bunu!. Korkma; seni öldürmiyeceğim daha yüzbaşı!.. Ölmek bir anda her şeyi unutmak demektir, Sen bize, vatanı- mıza ve ailemize o kadar büyük fena- lıklar yaptın ki, bu fenalıklarının ce- yasını ölerek, yani bir anda kendini unutarak ödeyemezsin!.. Çünkü ölür- sen çekeceğin ıztırab bir dakika bile sürmiyecek!.. Böyle bir ölüme müsta- hak bir adam değilsin sen!.. Rumen zabiti, soluk ve yırtık du- daklarını bükerek yeniden acı acı gü- Tüyor... — Hayır hayır korkma aziz yüzba- pi; ben senibir defada değil, bin defada öldüreceğim!... Ömrünün devamı müddetince her gün, her da- kika, ber saniye öleceksin! Maraşta su tesisatı yapılıyor Bir bakteriyolojim müessesesi açıldı, imar projesi ME im Maraş 12 (Akşam) — Şehrin bir çok ihtiyaçlarmı karşılıyan çalışkan belediyemiz bu yıl da yeniden bir ta- kım hayırlı işlere girişmiştir. Bunların başında şehrin su tesisa- tı gelmektedir. Bugüne kadar iki membadan şehre akan sular pis lâ ım sularına karıştığı için bir takım hastalıklara sebep oluyordu. Hattâ bir aralık bir kolera vakası bile görül- müştü. Belediyenin aldığı karara göre sü- lar fenni surette akıtılacak, eski me- sarlık yerinde bir yüzme havuzu vü- Cude getirilecek, sudan ayrıca elektrik istihsal olunacaktır. Proje tasdikten gelmiştir. Bundan başka Maraşta bir de bak- teriyoloji müessesesi açılmış, bakteriyo- log B. Sedad çalışmaya başlamıştır. Bu müessese de şarbay doktor Süküti 'Tükelin Maraşa yeni ve kıymetli bir hediyesidir. 'Tahsisatı ayrılan spor sahası bu yıl tanzim edilecek, şehir haritası ve Imar plânı yaptırılacaktır. Kütahya valisi İzmire gitti Kütahya (Akşam) — İlbayımız Se- dat Erim, enternasyonal İzmir fuarı- na vilâyetimizin iştirakine ait işleri yerinde tesbit etmek arzusile ve alâ- kadarlarla birlikte İzmire giderek fuar komitesile ve diğer ilgililerle temas | edip vilâyetimiz mahsulât ve mamu- lâtına ayrılan meşherle diğer masnuat için aynlan satış yerlerini görmüş- tür, Burada bu iş için bir tali komite teşkil edilerek hazırlık ve faaliyetlere hararetle devam edilmektedir. Karamanda fırınlar ekmek çıkaramıyorlar Karaman 12 (Akşam) — Bir or- man mıntakası olan Karamana, Or- man kanununun tatbikinden evvel hergün odun gelir, onun için halk da yülık ihtiyacını birden tedarike lü- zum görmezdi, Orman kanunu tatbik edilince ka- sabaya hergün odun gelmemeye baş- lamış, odun buhranı baş göstermiş, fırınlar odunsüz kalmış, bu yüzden lüzumu kadar ekmek çıkaramamayâa başlamışlardır. Kasabanın bu derdini hal için ahali bir karar beklemektedir. Kazadan evvel mi, sonra mi bayıldı? Şoför Mehmedin idaresindeki oto- mobil dün Karaköyden Eminönüne geçmekte iken köprü üzerinde 70 yaş- larında Dimitri isminde bir Ruma çar- parak yaralanmasına sebebiyet ver- miş, kazayı yaptığı sırada şoför de ba- yılmıştır. Vaka mahalline gelen po- Misler şoförü ayıtlmışlar, Dimitriyi de tedavi altına aldırmışlardır. Gözlerini, onun kara gözlerine diki- yor, — Bu fikir birdenbire aklıma esti!.. 'Tasavvur edemezsin şimdi; ne orijinal ne eşsiz bir ölüm şekli icad etmiş bu- Tunuyorum senin için!.. Yarabbi; ne soğuk kanlı, ne vahşi bir adam bul,, Konuşurken dudakları bile titremiyor. İntikam bir ateş halin- de bütün benliğini sarmış!.. En küçük bir merhamet hissinin izi yok yüzün- de!.. İnsanın tüylerini ürperten bakış- larına devam ederek ayni soğuk kan- lıkla söylüyor... — Yüzbaşı; iyi hatırımda değil ama, bir ingilizce kitapta okumuştum ga Mba!., Türkler, kısraklarına ve dişile- rine çok düşkün olurlarmış!.. Kitap, <Türklere her şey yapılabilir, fakat yalnız dişilerine ve kısraklarına doku nulmaz!..» diyor. Onlara el uzatıldı mı, akılları başından gider, deli olur, kendilerini kaybederlermiş!.. Bunu ben değil kitap söylüyor yüzbaşı!.. Ba- kacağız, tecrübe edeceğiz!.. Elimizde henüz fırsat ve vakit var!., Faruk, bu adamın ne yapmak iste- diğini bir türlü anlıyamıyor... Dilinin altında bir şeyler var!.. Bir şeyler söy- Yemeğe çalışıyor!.. Herhalde kafasının içinde, korkunç bir ölüm plânı hazır ladığına şüphe yok!., Fakat bu plân nedir, ne olabilir, nasıl bir ölüm şekli icad edecek?.. O kadar müphem ko. nuşüyor ki anlamak kabil değil!.. Fa- 14 'reramuz 1937 KADIN KÖŞESİ Grogrenden şapka Kırmızı Grogrenden yapılmış şap- ka. Kırmızı beyaz emprime elbise ile giyilmektedir. Dikkat Türkiyedeki bütün belediyelere ve ticaret odalarına: 'Türkofis memleketteki iç tica- reti çoğallacak iyi bir usul bulmuş- tur: Bütün belediyeler ve Ticaret odaları kendi sahalarında çıkan ve o sahaya has olan malları halkımıza ilân edecekler, memle. ketimizin her tarafındaki müş teriler de bunlar hakkında fikir edinerek doğrudandoğruya sipa- rişlerde bulunabileceklerdir. Gazetemiz, bu hayırlı teşebbü- se yardım etmek üzere, Belediye- ler ve Ticaret odaları tarafından gönderilecek kısa ilânları memnu- niyetle ücretsiz olarak sahifeleri- me dercedecektir. Malların evsafı. nı ve hangi adrese ne şeraitle si- pariş verileceğini tasrih ediniz Floryada yeniden 8 helâ yaptırılıyor Floryaya pazar günleri 80 - 40 bin kişi gidiyor. Bunlar için kâfi miktar- da helâ yoktur. İstasyonda ancak 4 helâ mevcuttur. Bu yüzden civarı kirletenler görülmektedir. Vali ve belediye reis vekili B. Şükrü bunu nazarı dikkate alarak istasyon- daki helâların çoğaltılması için Nata vekâleti nezdinde teşebbüste bulun- muştur, Nafıa vekili B, Ali Çetinkaya bu teşebbüsü muvafık bulmuş ve İs- veçe hareket etmezden evvel Jâzım- gelen emirleri vermiştir. Devlet demiryollar idaresi Floryada acele daha sekiz belâ yaptıracaktır. İnşaata başlanmak üzeredir. ruk ta müthiş bir surette soğuk kân- ulığını muhafaza etmektedir... Muhak- kak ki şu dakikada yüzbaşı, ölümden zerre kadar korkmuyor... Akıbet ni- hayet gelip çatmış değil mi?.. Kork- manın; düşünen ve âsabi kuvvetli olan insan için mânası var mi zaten?,. Onu bu vahşi ruhlu insanın elinden kim kurtarabilir?.. Akıbete boyun eğ- mekten başka çare yok... Bütün ener- jisini bir noktada toplıyarak, tam bir soğuk kanlılıkla neticeye intizar edi- yor... Konuşmuyor, cevap vermiyor, yalnız dinliyor ve bakıyor... Rumen zabiti de hiç istifini bozma- mıştır... Karşılıklı bir dakika biribir- lerinin yüzüne bakıyorlar... Sonra za- bit, birdenbire başını sarsarak Faruğu yakalıyan neferlere, dönüyor... Bağırı- yor... — Bağlayın şu herifi sırığa!., Polivasın sırık dediği, odanın kapı» ya bakan bölmelerinden birini tutan beton sütundur!., Neferler hemen Faruğu, bu beton Sütunun yanına sürükliyerek tedarik ettikleri kalın iplerle bağlamağa baş- Uuyorlar... — İyi bağlayın!.. Daha sıkı bağla" yın!.. Kıpırdamasın hiç!.. Askerler, bütün kuvvetlerini sarfes derek yüzbaşıyı, en küçük bir hareke» ti yapamıyacak şekilde bağlıyorlar. — Tamami!.. Oldu şimdi, (Arkası var) d < ç i 1 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: