4 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

4 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ahbaplarımdan birinin gayet gü- | el, sevimli, zeki bir köpeği vardır: s.. Bu hayvan o derece zekidir ki #ormaymız. Kikinin bulunduğu ev bahçe için- de güzel bir köşktür. Erin salonun- da, gayet rahat köşeler vardır. Kiki e rahatını son derecede sever. Bazan #aloh kalabalık olur ve Kiki için öyle Son derece rahat, güzel bir köşe kal- Maz. O zaman Kiki hayret verici bir e lıkla kendisine rahat bir yer Böyle kalabalık zamanlarda kur- köpek sanki mühim bir şey his- #etmiş gibi havlıyarak, telâşla bahçe kapısına ” akne şöyle bir koşar. Sa- — Me var acaba?... — Bir misafir mi geldi? .. 7> Kiki neden bağırıyor?... Filân “ye kapıya döğru merakla giderler. bu aralık hemen salona döner ve İyi yere yerleşir. vi €vdekiler bir müddet öteye Ye bakarlar, nasıl olsa kalkmışken İ bir dolaşırlar. Kiki de bu es- Tahat köşesinde istiraha eder. Kğe bir tek şeyi eksiktir: Dili... di bu zekâ ile bu hayvanın bir de bir insan gibi hareket e İrdi. Kikinin hayatı, gençliğini nı şa Yaşlılık devrini aşk macerala- İçinde geçiren hovarda erkekleri ândirir, Kiki semtin belli başlı k Zeki, sempatik, hoşsohbet er- Vardır. Bin bir kadın muvaffa- etleri içinde günlerini geçirirler. yet Kiki de tıpkı bunlara benzer. Ga- te ve zeki olan Kikinin semt- köpekler arasında muvaffa- pek büyüktür. erkekler nasıl bir çok çi- bal alırlar, zevklerine göre esmer, kumral, de Tengi sevgililer seçerlerse Kiki “yledir. Her tipte, her renkte sev- Bilileri, metresleri vardır, Meselâ yan- #öğkün bembeyaz finosu, ileri- «Fifiş hep Kikinin sevgilile- rlar, Kikinin ufak tefek, orta çapta, be- Mer 21. siyah birçok sevgilileri, Tesleri vardır. Civarın bütün kö- mn, Ji Kikiye bayılırlar. Kiki de ay- A onların hepsinin gönüllerini eni Gece olmaz mı? Kikide bir rianma, bir hazırlanma... Dili ile la tuvaletler yapmalar... An- peşi ki Kiki geceyi, barda geçiren Yö dk bir bekâr gibi, dışarıda zevk Ta İçinde geçirecektir. tak özle hazırlandıktan sonra dışarı fırlar ve köşk köşk kö air... Semtin şık, nazlı, nazenin €ri Kikinin ziyaretini âdeta he- Yecanla ,beklerler... Kikide gece, gire sinin €vine kaçamak suretile Gi âşıklar gibi köşkün kâh alçak arından atlıyarak, kâh bahçe ka- aralık bularak içeri dalar... Gayet âşıkane ve zevk dolu bir ge- me sonra Kiki geç vakit eve dö- Thaçi güzel, rahat bir de sepeti © Bepetine girer, öğleye kadar Yorgun, fakat rahat bir uyku çeker, Beyin Uyanır, kuvvetli, lezzetli bir 2,ek yedikteri sonra evdekilerle ve me misafirlerle hosça vakit ye- ların in en mesud mahlük- dan biri de muhakkak ki Kikidir. Kiki gençliğe son derecede dir. Dalma gençlerle beraber Bet Meselâ bir salonda bir misa- mn abalığı olsa Kiki bunlar ara- Pe gn Tezla gerç olanların grupu- Sl yan gelip oturur. Katiyen bi &rin yanına sokulmaz. Genç bir bir min yarında kurulunca arasıra doku, pile yanındakine şöyle bir Dur. Bu hareketinin mâ. * «Başımı okşa. » ve bu su— le zeki hayvan başını okşatır... a Kiki böylece, senelerce dünya- Zevkli hayatını sürdü. Nihayet 10. 11 > bastı, köpeklerin Gi yaşına a. gençliğini iyi geçir- 1; kendisini iyi muhafaza etmiş 55-60 yaşında İnsanlar vardır AVA sevilir. nin sonbaharınş yaklaşmış bir kö- pek olmasına rağmen hâlâ bin bir muvaffakıyet arasında hayatını ge- çirir... ” Geçenlerde kalktım. Kikinin sahibi olan ahbaplarımın evine gitim. Ka- pidan girer girmez birde ne göre yim?. Kiki ihtiyarlar grupunda, yaşlı bir bayanın ayakları dibine uzanmış bitkin, harap uyukluyor. Şaşırdım. Kiki ibtiyarlarla Dera- ber!... Ne münasebet!... Ne oldu bu hâyvana?... Sonra bu bitkin, harap hali nedir? Hem zavallı âdeta bir ay içinde ihtiyarlamıştı... Merakla sor- dum: — Ne oldu bu hayvana? Ev sahipleri: — Sormayınız zavallının başina ge- lenleri.. dediler, Bizim konuşnuamız- dan Kiki gözlerini aralık etmişti. Baktım, zavallının gözlerinin feri bi- le uçmuş... Vah zavallı Kikicik Ev sahipleri fazla merakımı görün” ce anlatmağa başladılar: — Zavalh Kiki!... Biliyorsunuz ki şimdiye kadar semtin en büyük Don Juanı idi. Kiki bir dişi köpeğe âşıkdaşlık etsin de mukabele görme- $in?... Buna imkân mı vardı?... İşte Kikinin bu yaşa gelinceye kadar ha- yatı bep böyle geçti. İhtiyarlığa yak- Jaştığı halde muvaffakıyetini gör- dükçe hâlâ kendisini genç zannedi- yordu. Ve belki de ondaki bu kurun- IN Lâkin sayfiyeye taşınan tanıdıklar. dan biri köye bembeyaz güzel köpeği- ni de beraber getirdi. Bu köpek bir gün sahibi ile bera- ber misafir geldi. Bahçede Kiki bembeyaz köpeği görünce doğruldu. Semtteki her kö- peğe olduğu gibi türlü türlü cilyeler yaparak bembeyaz haspanın yanına yaklaştı. Fakat bembeyaz, genç köpek Kiki- ye bir havlasın, bir edepsizleşsin... Beyaz köpek âdeta Kikiyi kovdu. Za- vallı Kikicik şimdiye kadar kendi cin- sinden hiç bir dişiden görmediği bu sert muamele karşısında şaşırıp kal. di. Bu esnada bahçeye gene komşu- lardan birinin genç, fakat Kikiden çok çirkin bir erkek köpeği girmişti. Bembeyaz köpek bu çirkin hayva- nın yanma sokulup onunla sevişme- &e başlamaz mı? İşle Kiki o sahneyi gördükten sonra bu hale girdi. Hisleri çok kuvvetli olan bu hay- van © günden itibaren ihtiyarladığı- ma anladı. Hani bazı uzun zaman Bönç kal mış güzel insanlar olur, hayatta on- lar hiç bir muvaffakıyetsizlikle karşı- laşmamışlardır. Hülâ kendilerini genç sanırlar, Lâkin bir gün birdenbire müthiş bir hayal sukuluna uğrarlar ve aynaya koşarlar. İlk defa ihtiyar. ladıklarını anlarlar. O günden son- ra artık ihtiyar hâleti ruhiyesini ta- şırlar... İşte Kiki için de böyle oldu... (Bir yıldız) İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: PIâK- Is Türk musikisi, 1250: Havadis, 1909: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON, Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 19,30: Konferans: Beyoğlu Hal- kevi namına Feridun Osman (Türk bay- rağına saygı varilesini yapmak), 20: Ne- ribe ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 20,30: Ömer Riza tarafından arabca söylev, 2045; Bimen Şen ve arkadaşları tarafından Türk müsi- kisi ve halk şarkıları (Saat ayar), 21,15: ORKESTRA: 2215: Ajans ve borsa ha- berleri ve ertesi günün programı, 2030: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23: SON, Ecnehi istasyonların en müntehap programı Milâno (388) sant 22; Senfonik konser, Viyana (506) 21: (Richard Strauss) a it- hat edilmiş konser, Peşte (949) 24: Çay- kofskinin Beşinci senfonisi, Bükreş (364) 7130: Keman ve piyano konseri, Varşova (1839) 32: Piyano konseri, Prag (470) 2225: Çekoslovak dansları piyano İle, Bükreş (364) 21: Balalayka. Dans müsikisi Viyana (506) smat 2245, Varşova (1330) 23, Berlin (356) 2330, Londra (Kısa dal- ga) 1830 - 23,20. 5 Akustos 957 Perşembe İstanbul — Öğle heşriyatı: 12,0: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 13/09: Muh- telif plâk neşriyatı, 16: SON, Akşam meşriy 18,30: Plâkla dans musikisi, 1930: Spor müsahabeleri: Eşref Şefik tarafından, 20: Sadi ve arkadaşları tarafından “Türk musikisi ve halk şarkı- Jarı, 2030: Ömer Riza tarafından arabca © ORKESTRA: 2215: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230: Plâkla sololar, öpera ve operet parçaları, 23: SON. Şişii: Maçka, Taksim: İstiklâl cad- desinde Kemal Rebul, Kurtuluş cad- 'desinde Galapulo, Beyoğlu: Galata- saray, Posta sokağında Garih, Gala- ta: Topçular caddesinde Hidayet, Ka- aımpaşa: Vasıf, Hasköy; Halıcıoğlun- da Barbut, Eminönü: Beşir Kemal Mahmud Cevad, Heybellada: Toma- diş, Büyükada: Merkez, Fatih: İsmail Hakkı, Karagümrük: All Kemal, Ba- kırköy: EA, Sarıyer: Osman, Tarab- ya, Yeniköy, Emirgân ve Rumelihisa- rındaki cezaneler, Beşiktaş; Süleyman Recep, Kadıköy: Söğüllüçeşmede Hu- 1ü4 Osman, İskele caddesinde Saa- det, Üsküdar: İmrahor, Fener: Balat- ta Hüsameddin, Beyazıd: Asadoryan, Küçükpazar: Necati, Samatya; Ko- camustafapaşada Ridvan, Alemdar; Çemberiitaşta Sırrı Rasim, Şehremi- ni: 'Topkapıda Nâzım, Sünnet düğünü Kımlay Çarşı şubesinden: Şubemiz menfaatine 7/8/937 cumartesi günü saat ikide başlıyarak ertesi pazar sa- bahına kadar devam etmek üzere Fenerbahçe mesiresinde bir sünnet düğünü yapılacaktır. Bedava tifo aşısı istasyonu Cumhuriyet Halk partisi Alemdar kamunundan: Kamunumuzun kurağı olan Gülhane parkının köşesindeki Alayköşkü binasında bedava bir tifo aşı istasyonu tesis ellik, Pazardan başka her gün saat i7den 20 ye kadar aşılanmak isteyen yurt. taşlarımız müracaat edebilirler. Gripinin Mucizesi Istirabın ve ağrının en şiddetlisini, en kolay, en çabuk ve en ucuz geçirmenin çaresi bir kaşe GRİPİN almaktır. Mideyi bozmaz, böbrekleri ve kalbi yormaz. UCUZ - TESİRLİ - ZARARSIZ icabında günde 3 kaşe alınabilir. KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 131 “Zevcelerinizin hepsi de kendi saltanat larından başka bir şey düşünmezler, Hakanım! Bana gelince. Yalnız sizi düşünürüm.!,, İ — Bunu aniamak güç bir iş de- ğil. Baş cüceyi çağırınız. Size haki- kati ve el altından çevrilen dolapları anlatsın. ği Kubilây Tiyen - Fonun sözlerini dikkatle dinledikten sonra, cariyeler- den birine: — Tumanı çağırınız. Diye bağırdı. Beş dakika sonra Kubilâyın baş cü- cesi odaya girdi. Yere eğildi. Başmı kaldırdı: —, Emrediniz, hakanım! 'Kubilây, Tumana çok sert dav- ranmıştı. — Hakikati söylemezsen kafanı ko- partacağım, dedi, Gülçinin kaçırılma- sında en çok kimin yardımı var? 'Tuman düşünmeden cevap verdi: — Gülçini kaçıran Terlandır, ha- kanım! Fakat, Terlanı tazyik ve teş- vik eden de Gökçin hatundur. — Demek ikisi de bu işte suçlu?... rlan Iki defa suçludur. Biri Gülçini kaçırması, öleki de Tiyen-Fo- ya tecavüz etmesi... Bunun için Ter- Yana dünyada görülmemiş bir ölüm cezası vereceğim. Tiyen «Fo bahsi burada kapamak istedi: — Bunu cöllâdlar düşünsün haka- nım! Siz üzülmeyin! Kübilây yumruğunu sıkarak hay- kırdı: — Hayır, bu cezayı ben düşünece- ğim... Ben bulacağım. Ulularının ka- rılarına el uzatan adamların nasıl ce- calandırıldığını herkese göstermek is- terim. Tiyen - Fo baş cüceyi adamakıllı doldurmuştu. 'Tuman, hakana Ter- Janla Gökçin hatun aleyhinde ne mümkünse söylemişti. Fakat şimdi sarayda Tiyen-Fodan daha kuvvetli bir şahsiyet göremedi- gi için, onun islediklerini yapmağa karar vermiş ve yapmıştı. vaffakıyetinizden başka bir şey düşün» medim. Hayatta sizi dalma neşeli görmekten başka bir cmelim yok- tur! Yüzünüzü .bir dakika neşesiz görsem, bir yıllık ömrümün sönüp gittiğini duyarım.. sizi kederli gördü- güm zaman, bütün gecelerim uyku- suz, işkence İle geçer... İztırabım ars tar, En büyük zevkim, sizi harpten dönerken muzafter görmektir. O za- man yürüyüşlerinizde, adım atışları- mızda, beyaz at üstünde geniş göğ- sünüzü kabârtarak sağa sola selâm verişinizde,. sesinizde, konuşmaları- nızda, hasılı her hareketinizde asilâ- ne bir gurur ve azamet sezerim! O zaman göğsümü kabartarak, kendi kendime: —, ' — İşte, ayağının dibinde eğilinecek bir hükümdar! derim... Öyle bir hü- kümdar ki, yer yüzünde eşi yoktur... Ve yolda giderken, gökteki bulutlar bile onun âzamat ve ihtişamı karşi- sında eriyip dağılırlar... . “ Terlana en ağır ölüm cezasi aranıyor.. Kubilây ertesi sabah odasına gitti, Baş Lâmayı çağırttı: — Terlana çok ağır bir ölüm ceza- sı vermek istiyorum, dedi, sen başka milletlerdeki ölüm cezalarını herkes- ten iyi bilirsin. çok okumuş ve çok yer gezmiş bir adamsın! Haydi, söy- Je bana... Terlânı nasıl öldür ? Panta titremeğe başladı. O, saray- da Terlandan başka bir kimseyi sey- mezdi, Pantanın bir şeyden haberi yoktu. «— Terlan neden bu kadar ağır bir Cezaya çarpilacak?.» Diye sormak istedi. 'Tasarlâdığı ke- dimeler boğazında düğümlenip kâldi. | Ağzını açamadı, Tuman eskiden Şi-Yamanın ada- | Kubilâyın Tumana az çok itimadı | 'Tuman, Çinli cücelerdendi. Cahil değildi. Okumuş, ve Çini baştan ba- şa gezmiş, Kubilâya yirmi yıl hizmet etmiş zeki bir adamdı. Tuman, sarayda Tiyen - Fonun ikinci bir imparator gibi saltanat sür- düğünü, her dediğinin derhal yapıl dığını görüyordu. Kubilây: — Başka bir şey biimiyor musun? Diye sordu. Tuman: — Bütün bildiklerimi ve gördükle- rimi söyledim, hakanım! Dedi, Tuman, Tiyen - Fonun yar- dımlile Şi - Yama hadisesinden yaka- gını kolayen sıyırmış, şimdi impara- toriçe Gükçin aleyhinde söz söyleme- ge başlamıştı. Tuman Çıktıktan sonra, Kubiliy karısından bir kadeh şarap istedi. Tiyen-Fo şarap kadehini doldurdu. Hakana uzattı: — Birbirini kovalıyan bu can st kıcı hadiseler yüzünden Kantona gi- demediniz. Yeni ordunun hareketin- denberi bir haber alamadık. Amiral Şütso acaba ne haldedir orada?. — Ben de kaç gündenberi bunu dü- şünüyordum, 'Tiyen - Fo! Sen mem- leketini ne kadar seven bir kadınsın! Bu kadar iç sıkıcı işler arasında bile Kantonu düşünmek fırsatını bulabi» Jiyorsun! Tiyen - Fo mağrurane bir tavırla başını kaldırdı. Dudaklarının ucile güldü: — Haremdeki bütün kadınlar be- nim gibi görse ve benim gibi düşün- selerdi, her iş yolunda gider ve can sıkıcı hiç bir hâdise ile karşılaşmazdı- nız, hakanım! Bir elde bes parmak... Fakat biri, birine benzemiyor, Zevce- lerinizin hepsi kendi saltanatların- dan başka bir şey düşünmüyorlar, Bana gelince... - Gözlerini yere çevirdi. Sesinin, en gıcak, en tatlı ahengile devam etti; - — Ben, sizin sıhhâtinizden, mu- si Kubilây kısaca anlattı: —,'Terlan hain ve nankör bir adam- mış. Karımda gözü varmış. Alçağı gebertmekle bile hıncımı alamıyaca- ğım. : Panta cesaretini toplıyarak: — Terlan çok temiz bir gençtir, hakanım! dedi. Ona atılan bu leke bir iftiradan ibaret olsa gerek... Kubilây hiddetle bağırdı: — Onun hakkında gökteki melek- ler bile şehadete gelseler, boştur. Ter- lanı karıma sarılırken, gözlerimle gördmü. Onu geberteceğim. Fakat, işkence ile... Panta hayret ve korku içinde titri- yordu. Kubilâyın: «Gözümle gördüm!': de- mesi üzerine, Terlana Şefaat etmenin mânası kalmamıştı. İhtiyar Lâma önüne bakarak, bir çok milletlerdeki ölüm cezalarından örnekler saymağa başladı: — Eski Romalılar, esirleri aslanla- rın ağzına atarlarmış, hakanım! Bu, cezaların en müthişidir. — Bu cezayı biz de tatbik ediyoruz. 'Mahküm, aslanların önüne gidinceye kadar iztırap çekiyor. Aslan pençe- sini atınca yere serilip, çarçabuk ölü- yor. Tiyen- Fo bu cezanın çok ha- fif olduğunu söylemişti. Panta sözüne devam etti. — Tunadaki ordumuzdan bir Mo- Eol askerini geçenlerde Macar prensi yüksek bir kalenin burçlarından sa- panla uzaklardaki kayalıklara fırlat- mış.. zavallı askercik yere düştüğü zaman pestili gibi olmuş. — Başka... — Bulgar ilinde dağlara çıkan Ka» ra Mihai, bir Moğol zabitini ağaca bağlayıp ateşlemiş. Cesedi kül olun- caya kadar karşısında oturup seyret» miş... — Baska? — Hindistan (o hükümdarlarının ölün: cezaları da çok müthiştir, has kanım! Bundan elli yıl önce mahira- cenin kızını kaçırmak istiyen bir de- likanlıya hükümdar şu cezayı ver miş... Kubilây, Hindistanla uzaktan uza» ğa çok meşgul olduğu için, Mahrace- Min verdiği cezayı öğrenmek istedi, | (Arkası var) |

Bu sayıdan diğer sayfalar: