12 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

12 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife © Bursanın kurtuluşunun 19 nci yıldönümü Dün Bursada çok parlak merasimle kutlandı Bursanin Kurtuluş yıldönümünün kutlanmasına ait bir intiba Bursa 11 (Akşam) — Bursanın kur- tuluş yıldönümü bu sene fevkalâde merasimle kutlandı. Bilhassa on be- şinci yıldönümü olduğu için bir ay- danberi hazırlıklar yapılıyordu. Sa- bahleyin dokuzda, Atatürk caddesi, Cumhuriyet meydanı baştan başa dol-. muştu. Tam vaktinde merasim baş- Jadı. İlk önce ampifikatörle Işıklar- da cereyan eden kurtuluş harbinin safhaları, meydandaki halka izah edildi ve ordunun girişi müjdelendi. Bunu müteâkib önde süvariler, sonra bir piyade müfrezesi şehire girmiş bu- lunuyordu. Süvari ve piyadeler, cad- delerdeki evlerden atılan serpantin ve konfetlerle, rengârenk çiçeklerle be- zenmişlerdi. Resmi geçid yapan kıta- lar da aynı vaziyette idiler. İlk süvari kolu hükümet dairesine merasimle bayrak çektikten sonra şenliklere baş- landı İstiklâl marşını müteakib ordu me- busu Bursalı B. Muhiddin Baha fev- kalâde heyecanla dinlenen ve çok al- kışlanan hararetli bir nutuk verdi, Daha sonra Cumhuriyet onuncu yıl marşı söylendi. Şehir bandosundan başka İnegöl, Mudânya ve M. Kemalpaşa kazaları- nın da muzıkaları arasında geçid res- mi başladı. Piyade, makineli, topçu ve süvari kıtalarım takiben sporcu- lar, mektebler, fabrika ameleleri; köy- Yüler neşeli alkış sesleri arasında geç- tiler. Bu bayramda köylüler pek ziya- de nazarı dikkati celbediyorlardı. Çok güzel yeni ve bir çeşid elbiseleri ka- dar, bilhassa örme hasır şapkalar gö- ze çarpıyordu. Köylülerimizin bu kı- yafeti, tekmil Türkiye köylüsüne ör- hek olacak kadar güzel, canlı ve yer- Midir. Resmi geçidde Bursa valisi ve diğer zevat Cumhuriyet meydanındaki tören- den sonra Tophanedeki şehidler âbi- desinde bir tazlm merasimi yapılmış ve askeri fırkada halkın orduya karşı duyduğu derin şükran hisleri ifade edilmiştir. Merasimde Bursa valisile birlikte eski Bursa valilerinden umumi mü- fettiş B. Abidin Özmen ile mebus B. Fatin ve bütün Bursa mebusları hazır bulunmuşlardır. Öğleden sonra saat on dörtte Hal- 'kevi içtimai yardım komitesi tarafın- dan evlendirilecek olan dört çiftin evlenme törenleri yapıldı. Bundan başka Halkevinde bir resim sergisi açıldı. Gece muazzam bir fener alayı yapılmış ve Çekirgenin muhtelif yer- lerinde yapılan festival eğlenceleri şehre o çok neşeli bir manzara ver- miştir, İzmirde bir bıçaklama vakası İzmir 11 (Telefon) — Tepecik ma- halesinde Antalyalı Mustafa eğlence- den dönerken araba içinde arkadaşı Samiyi bir kadın yüzünden bıçakla öldürdü. AXŞAM (Baş tarafı 1 inci sahifede) | 3 — Kararlaştıralacak hatlara gö- | re en işlek deniz yolları üzerinde in- zibat Fransa ve İngiltere tarafından temin olunmalıdır, B. Puriç, Balkan antantı devletle- rinin, konferansa iştirak eden diğer Akdeniz sahil devletlerin bu karar- lara iştirak eyliyeceği ümidinde bu- Yunduğunu da ilâve eylemiştir. Bul- garistan delegesi B. Köseivanof B. Puriçin beyanalına muaharet etmiş- tir, Bunun üzerine B. Delbos, bir metin proje tevdi eylemiş ve bu proje, hükü- metlerin tasvibi kaydı ihtirazisile tasvip olunmuştur. Proje, imzayı müteakip meriyete girecektir. Reis, bunun üzerine, konferansın çabuk bir suretle muvaffakıyetli ba- | şarılarda bulunduğunu, beynelmilel | hukukun yeniden tesisine, Akdenizin | tathirine ve umumi sulha yardım'ey- | lediğini ve ayrıca, konferansta tem- | sil edilen devletler arasında daha g*- niş bir anlaşmaya gölürebilecek bir bağ yarattığını kaydeylemiştir. Bütün delegeler nâmına B. Anto- nesko, güçlüklerden pek çabuk bir surette muzaffer olan B. Delbosa te- şekkür etmiş, B. Delobs da mukabele- ten delegelere teşekkür eylemiştir. Konferansın imzaya tahsis edilecek olan önümüzdeki toplantısı, gelecek hafta bidayetlerinde yapılacaktır. Devletlerin ileri sürdükleri fikirler Nyon 11 (A.A) — Havas ajansının hususi muhabiri bidiriyor: Konfe- Tansa iştirak eden ikinci derece dev- let mümessilleri -bilhassa Türkiye, ve başkaca İngiltere ile en sıkı bir surette bağlı bulunan devletler- baş- ka bir tonda ve başka sebebler dolayısile aynı mahiyette itirazlar İle- ri sürmektedir. Bunlar hülâsatan diyorlar ki: «Bizim için Nyon'un en esaslı avan- İajı, karşılıklı yardımı, İngiltere ve Fransanın müşterek himayesi ve te- şebbüsü üzerine bina etmek olmalı- dır. Avrupayı ikiye ayıran ideoloji anlaşmazlığında istemiyerek vaziyet almış görünmek tehlikesine maruz bulunuyoruz. Korsanlığın tenkili me- selesi, bu nahoş neticeyi doğurmama- lıdır.» Akdenizde 60 torpido ve muhrip bulunacak Nyon 1i (A.A) <, Royter muhabi- rinin öğrendiğine güre, Akdenizde kontrol için yüzde'kırkı Fransız ol mak tizere asgari altmış torpito müh- ribi kullanılacaktır. Nyon anlaşmasına iştirak eden hü- kümetlere ald hiç bir denizaltı g& misi, talim için tahdid edilen bazı mıntakalar haricinde, yanında bir deniz üstü gemisi bulunmadığı halde denize açılmıyacaktır. Her memleket kendi karasularında kontrolü temin edecek İtalya mahafili hayrette Londra il — Romadan gelen tel İ graflara göre İtalyan resmi mahafili Nyon konferansında müzâkerenin çok çabuk ilerlemesine şaşmışlardır. Bu mabhafil, İtalya ve Almanya iştirak et- mediğinden, konferansdan vazgeçile- ceğini tahmin ediyordu. Alman gazeteleri Nyon konferansi- ile alâkadar değilmiş gibi görünmek- tedir. Sovyet Rusyanın vaziyeti Cenevre 11 (A A.) — B. Litvinofun aleni tehditkâr beyanatı, teknik ko- mitede ne karar, ne de tevsi edilmiştir. B. Litvinof, Valencin hükümetinin konferansa davet edilmesi için israr- da bulunmamıştır. Bilâkis — B. Eden, İtalyayı derpiş edilen tedbirlerden ha- berdar etmek tasavvurunda olduğu- nu gizlememiş ve İtalyanın nihayet bu tedbirlere iştirak edeceği ümidini izhar etmiştir. Almanlar Litvinofun bulun- duğu masaya otürmıyacak armış Berlin 11 (A.A) — Nyon konfe- ransı münasebetile Alman matbuatı şiddetli neşriyatta bulunmaktadır. Sovyet Hariciye komiseri B. Litvi- nofun İtalya ve Almanya aleyhinde söylediği sözleri kaydeden «Zwölf- 'Uhr-Blatt, gazetesi, bu vesile ile Sov- yet Hariciye komiserinin şahsına şid- detli hücumlarda bulunmakta ve bun- dan böyle Almanyanın Sovyet Harici- ye komiserinin bulunduğu masaya asla oturmuyacağını yazmaktadır. İzmirde fuar turnuvası Istanbul muhteliti Ankaraya 0-1 galip İzmir 11 (Telefon) — Kürek yarış» larında Orhanın idaresindeki Galata- saray futası birinci, Bandırma ikinci, Kocaeli üçüncü geldiler. Fuar turnuası maçlarında İstanbul muhteliti 1-0 Ankarayı yenmiştir. Doğu muhteliti 4-3 İzmir gençlerin- den mürekkep B, muhtelitini yenmiş- tir. İzmirde bir telgraf memuru merdivenden düşerek öldü İzmir 11 (Telefon) — İzmir telgraf gişe başmemuru Cemal, geceleyin kal- dığı arkadaşı posta memuru Sabrinin evinde ölü bulundu. Cemalin boğar zındaki berelerden bidayelte hadise- nin cinayet olduğu zannedilmişse de Cemalin sarhoşluk saikasile merdi- venden yuvarlanarak öldüğü anlaşıldı, Alman - Yugoslav daimi iktisat komisyonu Belgrad 11 (A.A) — Alman - Yu- goslav dalmi iktisad komitesi dün Dubrovnik'te mesaisine başlamıştır. 12 Eylül 1981 Büyük bir kayıp Nazmi Ziyanın hayatı Nazmi Ziya 1881 senesinde İstan- bulda doğmuştur. Mülkiye mektebin- den mezun olduktan sonra 1914 te akademiye girmiştir. Mektepte göster- diği harikulâdelik kendisine Avrupa Konkurunu kazandırmış ve 1908 de Pa» rise gönderilmiştir. Paris Güzel Sa- natler Akademisinde beş sene tahsil görmüş ve 1913 te İstanbula dönmüş- tür. Nazmi Ziya 1914 te Sanayli Nefise | mektebi âlisi müdürlüğüne tayin edil- İ miş,7 sene bu vazifede kalmıştır. 1921 de müdürlükten ayrılarak serbes çalış- mağa başlamıştır. 1924 te görülen 1! zum üzerine tekrar Sanayli Nefise mektebi müdürlüğüne Layin edilmiş- tir. Bu vazifede 4 sene kaldıktan son- ra tekrar direktörlükten ayrılmış, yal- nız resim profesörlüğünü muhafaza etmiştir. Bundan yirmi dört gün evvel Güzel Sanatlar akademisi büyük sanatkârın 35 senelik eserini bir arada teşhir et- mişti. Onun sanat hayatınm en mü- him bir hadisesi'olan bu sergi henüz kapanmadan âni bir ölüm onu ara- muzdan alıp götürdü. Nazmi Ziya ne zamandanberi özle- diği bu sergiye doymadan ve yakında Dolmabahçe sarayında açılacak olan resim müzemizde eserini lâyık olduğu bir çerçeve içerisinde göremeden gitti. Güzel Sanatlar akademisi ayrıca sergisi münasebetile sanatkâr için bir kitab neşretmişti. Birkaç gün sonra çıkacak olan bu kitabı görmek bile ona nasip olmadı, Sanatı hakkında bir kaç söz İlk.eserlerinde hocası Riza Beyin ve meşhur Fransız ressamı Coöronunun tesirleri görülmesine rağmen o sanat hayatı boyunca hiç bir sanatkârın tesiri altında kalmamağa muvaffak olmuştu. Nazmi Ziya yalnız güneşin tesiri al. tında kalmıştı. Nazmi Ziya günün het hangi bir süntiride tabiat üzerine dü- şen güneş tesirleri karşısındaki ilk in- tibaını tesbite çalıştığı için impresslo- nistlerdendir. Onun bir çok resimleri önünde alınan ilk intiba sanatkârın her şeyden evvel güneşin, güneşli top» Takların. güneşli denizlerin ressamı oluşudur. Onun iliklerine kadar gü- neşle yuğrulan resimlerde bir meyva- ya, bir yaprağa, bir dağ parçasına do- kunsanız güneş fışkıracaktı. Nazmi Ziya güneşi bazan mavi bü» zan turuncu bir boya tüpü gibi pa- letine sıkarak, güneşi beziryağı veya terebantin gibi boyalarına karıştırarak galışıyordu. Eseri elli senelik Türk resmi içeri- sinde güneş dolu bir bahçe gibi uzayan Nazmi Ziya yeni müzemizde ve müs- takbel müzelerimizde Türk resminin mübeşşirlerinden olarak en mühim yerlerden birisini alacaktı (AKŞAM) edebi ilme Mektep arkadaşları Doktor Naci hâdisesi son defa kal binde oldukça devamlı bir teessür | uyandırmıştı. Bu teessürde kendine itiraf edemediği nedamete, pişmanlı- ğa benzer izler vardı. Belki de kadın- ık hisleri, kendi için hazırlanan bu hayatın bir arkadaşına nasip oluşu, 0 hiç bir kadının hiç bir zaman yene- miyeceği kıskançlık hislerini uyan- dırmıştı. Cevvale bunu düşünmüyor ve nefsine itiraf etmiyordu. Fakat dü- şünülmeden sezilen ve acısı derin de- rin hissedilen ruhi ıztırapları ifade et- mek imkânı var mıydı? Süheylâyı çılgın bir hale getiren o nişan hâdisesi bu münasebeti kendisi hazırladığı halde Cevvaleyi oldukça sarstı. Fakat o bunu hissettiği halde izhar edemedi. Edemezdi de. Buna gururu imkân vermezdi. Be- reket ruhile mücadele etmekte de ona yardım eden hadiseler oluyordu. Me- #elâ bu ameliyat günü. profesörün İltifatı ona her şeyi unutturuvermiş- ti. Hayalini dolduran muvaffakıyet- ler, şöhretler bir anda onu gelip bul- muş gibiydi. ürhan Cahid Tesadüflerin verdiği zevk genç ki- zin tehlikeli yaşlarda geçireceği mu- hakkak cinsi zaaflara karşı âdeta bir kuvvet eksiri oluyordu. Hisleri, hayali bu mesleki hareketler ve mu- | vaffakıyetlerle © kadar meşgul olu- | yordu ki kendinin birçok ruhi ve hatti adali ihtiyaçlar duyması lâ zim gelen bir genç kız olduğunu unu- tuveriyordu. Ayni yaşta olan Sühey- lâ evlenmek, doktor Nacinin hoşuna gitmek için oyunlar icad ederken o, kendisi tarafından izhar edilmiş bir arzu olmadan yapılan izdivaç teklif- lerini geri çeviriyordu. Gerçi bu son hadisede küçük bir | İ alan doktor, kırılan gururunu kendi ! tereddüt ve endişe buhranı geçirmiş- ti. Fakat hastanede iyi bir tesa- düfle büyük üstadın ameliyatında bulunması ve onun iltifatını kazen- ması bu zaafı da silkip atmış, ona ! eski metanetini iade etmişti, Genç kız şimdi eskisinden daha kuvvetli bir emniyetle derslerine ve poliklinik tatbikatına devam edi- i yati kararlarını verirken daha ziya» Son üç'dyın tarihinde beli başlı iki mühim hadise birbirini takip | etti. | © Biri Süheylânin evlenmesiydi. Meslek hayatının bu yorucu inti- zamına dayanamadığı için saadeti ancak evlenmekte arıyan genç kız nihayet iyi bir tesadüfle hayalini dol- duran güneşli hayata kavuşmuştu. Onu herkes tebrik ediyordu. Doktor | Naci her genç kızın rüyalarını yıl- dızlarla süsliyecek bir erkekti. Bu Iz- divaç nasıl olmuştu? O zamana kâ- dar evlenmeyi düşünmiyeri doktor İ Nacin bu kararı ne çabuk vermişti? Bunu araştırmağa ne lüzum vardı. Fakat Cevvale doktor Naciyi birden- bire Süheylâya bağliyan rabıtanın kendisi olduğunu anlamamış değil di. Zaten bunu doktor Naci de ihsas etmişti. Ona ilk evlenmek fikrini Aaşılıyan Cevrale olmuştu. Fakat genç kızdan ümit etmediği menfi cevabı | tamir etmek ihtiyacile Cevvalenin | tanıştırdığı bir kızla evlenmeyi, ehi- ven bulmuştu. Süheyl& onun ideali olan bir kız olmayabilirdi. Fakat ha- de maddi düşünen doktor Naci esas | itibarile evlenmiye karar verdikten | sonra hayatına karıştıracağı genç ke | gın ideal bir kız olamıyacağını pek Ayi biliyordu. Böyle bir mahlük za ten arz üzerinde mevcut değildi. Her kız, her kadın nihayet mevsimi için- de ideal olabilirdi. Bedii usaresini verdikten sonra her kadın nihayet et ve kemikten ibaret bir dişi idi. Süheylâ, körpe, diri vücudü ve biraz çekingen, utangaç hareketleri- | le doktorun hoşuna gittiği için daha iazla bir şeysile meşgul olmadan kararını vermişti. Ve şimdi onlar iki haftalık evliy- diler, Düğün pek şatafatlı olmadı. Süküneti, muntazam hayatı ter- cih eden doktor sile arasında bir kü- çük toplantıdan ilerisine gitmedi, Aile erkânından başka biri kadın ol- mak üzere üç yabancı vardı. İki er- keten biri hastane doktoru, öteki de doktor Nacinin hocası, dahiliye pro- fesörü idi, Kadına gelince bu Cev- valeden başka kim olabilirdi, Karı ko- ca ona müştere dost olarak daima, kapılarını açık bulunduracak- larını söylemişlerdi. Ve hattâ doktor Naci bu saadetini kendisine borçlu olduğunu söyliyecek kadar ileri git” mişti, Fakat bu itiraf hakiki bir min- net ve teşekkür hissile mi söylen» mişti, yoksa kendisine yapılan tek- fi reddetmesi sayesinde Süheylâ ile tanışmağa fırsat bulduğunu anlat- Wak için miydi? Ne ifadenin geli şinden nede doktor Nacinin bunu söylerken aldığı vaziyeinden bu iki ters mânayı birbirinden ayırd ede- miyen Cevvale bir zaman tereddüt buhranları geçirdi. Karı kocanın gös- terdikleri dostluktan şüphelenece kadar ileri gitti. Fakat evlendikler nin haftasında genç evliler bir kaç hafta kalmak için gittikleri Tarabya- ya onu da davet edince bu elim şüp- heden kurtuldu. - Doktor Naci ona ciddi bir arkadaş muamelesi ediyor, hiç değişmiyen Süheylâ eski teklif sizliğini muhafaza ediyordu. Karı kocanın en ziyade yalnız kal mak istedikleri bu ilk haftalarda kendisini aralarında görmek isteme» leri her halde samimi bir dostluğun eseri idi. Orada kaldığı iki gün, günün bü. tün saatlerini beraber geçirdiler. Cev- vale, ısrarlarına rTağrhen, üçüncü gün onları yalnız bırakıp İstanbula dön- dü. “Teyzesinin rahatsızlığını baha- ne -eimişti. Fakat geldiği gün hiç bahsetmediği bu rahatsızlığın iki gün sonra çıkmış olması bilhassa dok- tor Nacinin dikkatinden kaçmadı. Süheylânın delice boynuna atılıp kal ması için yaptığı çılgınlıklar genç kızı kararından caydırmadı Bir akşam vapurile döndü, 'Taze bir bahar aksamiydi. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: