24 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

24 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Eyl) 1957 Tarih kurultayının dördüncü gününden çıkan hakikatler “Baş tarafı 1 Inci sahifede) J 1 — Dokuzuncu ve onuncu asırlar» | Ün islâm dünyasına en parlak devrini yaşatlıran ilim hareketi, Türk olmi- yan unsurların eseridir. 2 — Parlak bir inkişala mazhar ©- lan bu hareket, Selçuk Türklerinin Ün Asyayı istilâ etmeleri neticesinde durmuş, bu hal islâm dünyasının u- mumi inhitatına sebep olmuştur. Profesör M. Şemseddin Günaltay, «İslâm dünyasının inhitatı sebebi Sel- çuk Türkleri midir?» isimli tezinde, bu iddiayı, müdellel olarak, şu esaslar Üzerinde çürütmüştür: Selçuk devletinin İslâm dünyasına hâkimiyetinin hakiki neticeleri Şu oldu: 1 — Yakın Şarkı sarsmakta olan anarşik devir nihayet buldu. Afganis- tandan Akdeniz kıyılarına, Mısır hu- .dudlarına kadar uzayan sahalarda tek bir idareye bağlı, disiplinli bir impa- ratorlük kuruldu. 2 — Geniş imparatorluk dahilinde herkesi malından, canından emin ola- Tak yaşatan kanunlar, hükümler cari olmağa başladı. 3 — Vergiler tanzim edildi: Halkı ezen haksızlıklar; usuller kaldırıldı. 4 — Türkistandan Akdenize kadar uzayan geniş sahada âsayişin tekar- rürü, ticaretin inkişafına yol açtı. Şarkla Garp arasındaki kadim ipek ticareti yolu yeniden çılmış oldu. 5 — Melâzgird zaferi, anarşik de- virden istifade ederek bir taraftan Er- yuruma, diğer taraftan Urfaya, Trab- us Şama, Hamaya kadar ilerlemiş olan Şarki Rama imparatorluğunun. eski vaziyetini iade etmek yolundaki hülyalarına hitam verdi, 6 — Bütün din ve mezheplere kar- gı bitarafane hareket etmek seciyesi- le mütehalli olan Türkler, biri diğeri- ni boğmak istiyen ve devlet içinde dev- let rolünü oynamağa yeletenen mez- hep pirevlerine devlet otoritesini ta- nıttırdı. Büyük şehirleri birer harp sahasına çeviren mezhep kavgalarına, ayyarlar çapulculuğuna kati bir ni- hayet verdi. Bu suretle vicdan ve ka- naat hürriyeti temin edilmiş oldu. 77 Selçuk Sultanlarının İslâm dün- yasına kazandırdıkları huzur ve âsa- yiş - Saman oğulları ülkesi müstesna olmak Üzere - bir zamandanberi dur- youş olan ilim hareketine yeni bir in- kişaf hızı verdi. Rey'de, İsfahanda, Bağdadda, Nişaburda yeni üniversite- Jer açıldı. Hastaneler yanında Tıb fa- külteleri kuruldu. Bu üniversitelerde Khyyam gibi riyaziye ve felsefede te- mayüz eden bir âlim, Elmugni Fittp müellifi Ebülhasan Said ibn Heybetul- Jah gibi bir filozof tabib, Takvimüleb- dan fi Tedbirülinsan müellifi İbn Cez- le gibi bir tabiiyat ve #izyolojik müte- hassısı, nihayet Ebülferec bin Tayyib ayarında tabiiyat âlimi yetişti. 8 — Selçuk Türkleri, Müslümanlı- ğı ön Asyada boğmak ve çıktığı çöle sokmak hirsile Şarka akan Haçlılara karşı koyarak Sürye, Misir ve Mezopo- tamya Araplığını kurtardılar. 9 — Türklerin centilmenlikleri Haç- hlarda Pâpas tahrikâtının uyandır- dığı huşuneti izale etti. Bu sayede Şark medeniyeti ile uzun müddet ya- kından temas imkânını buldular. Bu temas ve tedkik nihayet Garpte Röne- sansı doğuracak bir zemin hazırlamış oldu. Türk tarihi düne kadar bizzat Türk- ler tarafından yazılıp müdafaa edile- mediğinden yalnız müslüman dünya- | & için değil, bütün beşeriyet için bir yükselme hızı olan Sölçuk istilâsı, ya» bancılar tarafından bir felâket âmili gibi gösterilmiş ve saydığım bazı hakiki neticeler ihmal edilmiştir. Profesör Ernest Von Aster'in tezi Profesör Ernest Von Aster «Felsefe tarihinde Türkler'e mevzulu tezinde Tür milletinin, benliğine hâs bir mil- M kültürün yaratılmasında ne gibi merhâlelerden geçtiğini ve cihan kül- türüne ne gibi yardımlarda bulundur unu kendi kendine sorduğu şu anda, Türklerin felsefe tarihindeki payını Araştırmağa çalışacağını mukaddeme olarak söyledikten sonra, garp felsefe- .-8inin başlangıçlarının ilk defa Küçük Asya sahlilerinde göründüğünü, bu- nunla beraber bu sahillere Sümerle- rin rölrası intikal etmemiş olsaydı âS- tronomik tasavvurların kurulmasına imkân bulunmuyacağını ilâve etmiş- tir. Müteakiben orta çağ felsefesini ye- ni bir zaviyeden tedkikle girişeceğini söyliyen Von Aster Fârabi ile İbnisi- nayı tahlil, islâm ve hıristiyan felsefe- lerine mukayese etmiş, Türk felsefe- sinin müstakil tefekkür karakteri ta- şıdığını ve Eflatun ile Aristoya ald fi- kirleri inkişaf ettirip ileri götürdüğü- nü ileri sürmüş, en sonda: Garp tabi- at üzerinde ilmi ve teknik hâkimiyeti- ni tesis etti, halbuki şark, ruhun en- ginlerine karşı garptan daha kıymet- 1 ve daha derin bir anlayış gösterdi, Bugün bu iki tarafı birleştirmek icab eder. Bu hususta ehemmiyetli bir rol oynaması mukadder olan bir mille; varsa o da Türk milletidir, demiştir. Bayan Dellebach'ın tezi Bayan Marguerite Dellebach «Türk- lerin antrepolojik tarihlerine dair vesi- kalar» mevzulu bir tez irad etmiştir. Tebliğ sahibi bu kıymetli tezinde Ön Asya ve Balkanlar hakkında şim- diye kadar intişar etmiş olan antropo- lojik ve antropometrik tedkiklere da- yanarak bir harita yaptığını söyledik- ten sonra muhtelif Ön Asya ve Balkan memleketlerinin ırkları hakkında brakisefal veya dolikosefal olmaları bakımından izahat vermiş, neticede Orta Asyadan Tunaya kadar olan sa- hada uzun veya orta boylu brakisefal- lerin galip ve hâkim bulunduğu meni- leketlerle, uzun boylu dolikosefaller- le meskün memleketleri - az çok tak- Tibi olarak - ayırmıştır. Bu tefrike gö- re Bulgarlar, Araplar ve Efganlılar Dolikosefaldir. Bununla beraber teb- iğ sahibi en sonra daha kati hüküm- ler verebilmek için araştırmaları da- ha ziyade ilerilemesi ve bilhassa ted- kik edilen ferdlerin sayısının muay- yen ve çok miktarda olması icab etti- ini ilâve etmiştir. Profesör Fuad Köprülü'nün tezi Profesör Fund Köprülü «Orta za- man Türk hukuki müesseseleri; ni tedkik eden değerli bir tebliğ yapmış- tır. Profesör, Türklerin hukuku hak- kında şimdiye kadar garp ilim âle- minde mütearife gibi tekrarlanan «Türkler ancak islâm olduktan sonra hukuk müesseselerine malik olmuş- lardır; bunlarda tamamile islâmi mü- esseselerdir. Bunlarda Türklere ald bir hususiyet aranamaz!> hüküm ve ld- dlaları çürütmüştür. Fuad Köprülü, Türklerin Çinle Şar- ki Avrupa arasında ve İslâmdan evvel muhtelif asırlarda kurdukları devlet- lerde eş hukuki karakterler olduğunu uzun uzadıya izah etmiştir. İslâmdan sonra kurulan Türk dev- etlerinde de dar bir dini hukuk çer çevesi içine kapanmıyan Türklerin kendi ihtiyaçlarına ve ananelerine gö- re hareket ettiklerini anlatmıştır. Hat- tâ en müteassıp müslüman Türk hü- kümdarlarının bile bu kaideden ay- rılmadıklarını misallerle göstermiştir. Profesör Rossi'nin tezi İtalyan profesörü Rossi mükemmel, yanlışsız ve sevimli bir Türüçe ile ko- nuşarak, kongrenin en mühim, en faydalı tebliğlerinden birini anlat- mıştır, Bütün İtalyan kütüphaneleri, ar- şivleri - bilhassa Venedik, Cenova, Ro- ma evrak hazineleri, - Türklere dair , yazılan birçok eserlerle doludur. Bun ların bir kısmı kitaplar, bir kısmı da o zamanın bizimle temasta bulunan şah- siyetleri tarafından verilen raporlar- dır, Profesör Rossi, bunlardan tedkik et- tiklerinin isimlerini zikretmiştir. Tür- kiyeye dair İtalyadaki âsarın hiçbir yerde görülmemiş derecede zengin Ol« duğunu söylemiş ve bunlar arasında henüz tedkik edilememiş olanlar üze- rine dikkati celbetmiştir. Gözlerinde ve sözlerinde cenub zekâ- # ıyıldıyan kıymetli İtalyan profesörü «fevkalâde alkışlanmıştır, Profesör Bossert'in tezi Profesör Bossert , «Tabi sanatının 'keşfiş mevzulu tezinde tabı sanatının ğe AKŞAM prensipi ve tâbi olduğu şartları göst- | terdikten sonra Çinlilerin ve Uygur- | ların tabı hakkındaki buluşlarını izah etmiş, Faiston diski üzerinde incele- meleri anlatmıştır. Profesör bu diskin şekil ve vaziyetini, üzerindeki yazının karakterini ve ald olduğu devre, bu- nun bir ilk matbaa örneği bulundu- Ku, diş üzerindeki yazının kafiyeli bir manzume olduğu anlatılmış, bu vesi- kanın ald bulunduğu kavmi de araş- tırarak vesikanm ve binaenaleyh flk tabı sanatının eski Likyaya götürüle- bileceği neticesine varmıştır. Tez sa- hibi, bundan başka bu tabı sistemi ile Uygur matbaacılığı arasında bir mü- nasebet araşlırmağa lüzum görmüş ve bunun için bazı ihtimaller ileri sür- müştür. Başvekil vekili dün Ankaraya gitti (Baş tarafı 1 inci sahifede) B. Şükrü Kaya, Nafia Vekili B. AH Çetinkaya, Milli Müdafaa Vekili ge- neral Kâzım Özalp, Sıhhiye Vekili B. Refik Saydam, Gümrük ve İnhisarlar Vekili B. Ali Rana, Maliye Vekili B. Fuad Ağralı, Adliye Vekili B. Şükrü Saraçoğlu, Hariciye siyasi müsteşarı B. Numan Menemencioğlu, şehrimiz- de bulunan saylavlar, İktisad Vekâ- letine bağlı daire ve müesseseler mü- dürü umumi! ve müdürlerinden mü- rTekkep kalabalık zevat Başvekil veki- lini garda uğurlamışlardır. * Ziraat Vekili B. Şakir Kesebir de ayni trenle Ankaraya gitmiştir. Diğer Vekiller Tarih kurultayının cumaretesi günkü! son toplantısından sonra şehrimizde bulunan diğer vekiller de Ankaraya döneceklerdir. Kızdan yüz görmeyince bıçağına sarılmış Şükrü adında biri Virjiniyi ağır yaraladı Dün gece saat 1955 ta Alemdarda Balkımsöğütte feci bir yaralama ha- disesi olmuştur. Salkımsöğütte oturan Şükrü adın- da biri, uzun zâmandanberi takib et- tiği, vakit vakit musallat olduğu Vir- Jiniyi birkaç yerinden ağır surette ya- Talamıştır. Şükrü her zamanki gibi, dün de Vir- jiniyi görmüş ve konuşmak üzere ya- mına yaklaştığı bir sırada yüz görme- miştir. Bu vaziyet karşısında derhal bıçağını çeken Şükrü, Virjiniyi müte- addid yerlerinden yaralamıştır. Hadi- $e esnasında orada bulunanlar Virji- ninin imdadına yetişmişler ve zavallı kızı kahlar içinde carih Şükrünün”| elinden almışlardır, l Virjini, Haseki hastanesine kaldırıl- | mıştır. Carih Şükrü yakalanmış ve | vaka hakkında tahkikata başlanmış- tar, Beyoğlu hastanesi Beyoğlu hastanesi vaktile yalnız mecruhların tedavisine hasredilmiş bir müessese olduğu halde son zamanlar- da değiştrilmiş ve kadın, erkek her ne- vi hasta kabul edilmeğe başlanmıştı. Ancak hastanede bazı ihtisas şubeleri noksandır. Bu ihtiyacı karşılamak ve müesseseyi diğer şehir hastaneleri derecesine getirmek üzere 938 bütçe- sine munzam tahsisat konacak ve her ihitsas şubesi tamamlanacaktır. Türk borcu tahvilleri biraz daha yükseldi Türk borcu tahvilleri dünde bir miktar yükselmiştir. Dün sabah 13,00 Yiradan açılan Türk borcu öğleden sön- | nolunuyor. ra 14,25 liraya kadar çıkmış, akşam üzeri 14,00 liradan kapanmıştır. Frank dünkü vaziyettedir, Londra borsasında bir İngiliz lirası mukabili 144,93 franktan açılmış, 144,06 da ka- panmışlar. Ğ Beynelmilel pul kongresi Bahife 7 Viyanada toplandı Kongrede nadir kolleksiyonlar teşhir edildi Dünya pul mü- tehassış ve merak- ©“ hları tarafından Viyanada akdolu- # nan kongre eylü- * lün sekizinde açıl dı ve on ikisinde mesaisine nihayet ; verdi, Kongreyi toplıyan Viyana - pul ticareti oda- * * sıdır. Kongreye dün- yanın dört bir ta- rafından gelen ve pul işlerinde mü- tehassıs bulunan 300 kişi iştirik et- miştir. Kongre münasebetile Avusturya pul odası tarafından bir sergi ter- tip edilmiştir. Dünyada mevcut pos- ta pullarından bir çoğu"bu sergide teşhir edilmiştir. Bu küçük pulların, acemi olanla- rın nazarını calip bir tarafı yoksa da mütehassıslar için sonsuz kıymetleri vardır. Bu pullardan her birinin kendisi- ne mahsus meraklı tarihi ve tercü- mei halleri vardır. Kongreye iştirâk eden maruf bir mütehassıs şu malümatı gazetecilere vermiştir: — <Eski ve malüm pullara (klâ- sik) denilir. En ziyade aranılan bun- lardır. Fakat piyasada bunlar pek az kalmıştır. Çünkü o kolleksiyoncuların çoğu bunları her ne pahasına olursa ol- sun satmak taraftarı değildir. -An- cak ölüm, veraset, zaruret gibi salk- ler bu mahdut pulları nadiren pi- yasaya çıkartır. Bunların fiati ga- yet yüksektir. Sebebi toplayıcılar arasındaki şiddetli rekabettir. Bu nadir pulları toplamak için me- raklılar ve bahusus tacirler büyük fedakârlıklar yaparlar, bir yerde na- dir pullar satılacağını haber alan dünya pul meraklıları bu yere ne kadar uzak olursa olsun tayyareler, ekspresler, hususi otomobiller ile hü- cum ederler. Âdeta bir yarış yapılır. Kim evföl giderse o nadir metaları elde eder. Düyanın belli başlı pullarını ih- tiva eden kolleksiyonlar pek azdır. En mükemmeli ve tamamı kimde ol- duğu henüz tesbit edilememiştir. Şu kadar var ki İngiliz kralı müteveffa beşinci Core, Rüzvelt ve Roçild ai- lesi elindeki kolleksiyonların gâyet mükemmel olduğu ötedenberi ma- Tümdur. Hsusi bir kaç elde dahi mükemmel kolleksiyonların bulunduğu tahmin edilmektedir. Fakat cihan rekoru- nün hangi koleksiyonda olduğu he- nüz belli değildir. Bir rivayete göre bir Fransız sigara tacirinin kollek- siyonu birinci olmasa bile ikinci ci- han rekorunu haiz bulunduğu zan- Bu kolleksiyonun kıy- 'meti on milyon franktan ziyade tah- min olunuyor. Bu tahminin esası şudur: Yakın- larda bu kolleksiyonun bir kısmı bir sergide teşhir edildiği zaman on mil- yon franga sigorta edilmişti. Bugün dünyanın en kıymelter pulu Hind Okyanosunda Afrika sa- hilinde İngiliz müstemlekesi Moris adası hükümeti tarafından çıkarı- lan bir peni Kıymetinde kırmızı ve mavi renkteki buldur. Şimdi bu pullardan her biri Avus- turya parasi ile 100,000 şiling tutu- yor. Fakat bundan daha kıymettar bir pul daha vardır. Cenubi Ameri- kanın şimalindeki İngiliz müstemle. kesi Guoyona hükümeti tarafından çıkarılan bir centlik puldur. Bir cent doların yüzde birini teşkil eder, Bü- tün dünyada tek bir nüshası vardır. Pul piyango gibidir. Hiç beklen. miyen bir tarafta büyük servetler te- min eder. Meselâ Amerikalı bir ta- dir küçük çocuğuna eğlence olsun » diye müstamel pullar, toplayıp bir kelleksiyon. yapmıştır. dünyanın en kıymetli pulu hangisidir ? e. e e A ie — ei biri bu kolleksiyonu tesadüfen ted- kik etmiş ve pul mütehassısı oldu- undan buna - bir kıymet vermiştir Bu sayede çoçuğun babası 30,000 a” tın dolar kazanmıştır. Hususi pullar dahi büyük kazanç membeı teşkil ederler. Son taç giy- me merasimi münasebetile İngiltere postahanesi çıkarmış olduğu husu- si bir puldan'bir milyon küsur İn giliz lirası varidat temin etmiştir. Dünyanın pulları meşhur memle- ketlerinden biri de Avusturyadır. Bu hükümet sik sik pul çıkarmaz. Eski vakitlerde sahte eski pullar piyasada İ çoktu. Şimdi bunun önü hayli alın- mıştır, Zaten sahte pulları hakiki olanlar- dan dan ayırmak çok kolaydır. Teknik bu noktada çok hizmet etmiştir. Hu- susi cihazlı limbalar sayesinde ko- layca sahte pullar keşfediliyor. Nadir pulların sahtelerini sürme- ğe imkân kâlmamıştır. Maahaza ucuz pulların sahteleri hâlâ sürülü- yor. Çünkü bunları tedarik edenler mütehassıs olmadıklarından kolayca aldanıyorlar. Pul kolleksiyonculuğu yalniz bir zevki ve ticaret hırsını tatmin et- mez. Tibben de ehemmiyeti vardır. Asabiyeci döktorlar hastalarından ço- ğuna âsabımı teskin için post pulu toplamağı tavsiye ederler. — Büyük Alman askeri evraları Mavi ve kırmızı filoları arasında şiddetli deniz muharebeleri oldu Swinemuende 24 (A-A.) — Büyük Alman manevraları tatbikatından olarak mavi tarafa mensup birçok nakliye gemileri şarki Prusyadan bu- raya gelmişlir. Kırmızı faraf tayyareleri bu nakli- ye gemilerinin “hareket noktası olan Pıl Lau'ya kddar uçuşlar yâparak ta- arruzlardâ bülunmuştur. Binaenâley 8 vapurluk bu nakliye kolu yolda bir- çok müşkülâta maruz kalmıştır. Bu nakliye gemilerine iki kruvazur birçok torpido ve denizaltı mubripleri refakat etmiş olmasına rağmen nak- liye gemilerinân ikisi tahtelbahirler tarafından yakalanmıştır. Kırmızı ta» raf da zayiata uğramıştır. Mavi tarafa mensup Deutschland zırhlısı ile Nurenberg kruvazörü kır- mızı tarafın Graf Spee zırhlısı ile Oc- land açıklarında muharebeye tutüş- muştur, Deutschland zırhlısı saffıharp haricine çıkmak mecburiyetinde kai- mıştır. Bu deniz muharebesine deniz» altı gemileri faaliyetle iştirak etmiş» lerdir, Kırmızı taraf filosu dün gece mavi tarafın gerisine bir bölük asker çıkar- mağa muvaffak olmuş ve bu. bölük karşı tarafın gerilerinde mühim tah ribat yapmıştır. Stettin'e karşı yapılan bir gece taye yare hücumu esnasında tayyarelere karşı ateş açan topların ağzından Çis kan alevler müdafaa tertibatının pek du, Bu harekâla ağır sahil bataryalan nı ile mavi tarafın avcı tayyareleri de Şİ ağ ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: