26 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Başvekâlet vekili ve İktisad Vekili B. Celâl Bayarın Ankarada istikbal merasiminden bir intiba Altı tayyarelik bir filomuz (Baş tarafı İ inci sahifede) Cenub vilâyetlerimizi takiben Di- yarıbekire gidib oradan Kayseri yolu İle şehrimize dönecek olan filonun ik yaracağı yer Konyadır. Oradan Ka- Taman, Silifke, Mersin, Tarsus, Ada- na, Osmaniye, Fevzipaşa, Gazlanteb, Birecik, Urfa üzerinden Diyarıbekire varacaktır. Başvekil İsmet İnönünün i kıymetli sözleri Ankara 25 (A.A.) — Türkkuşu fi- losunun tayyare meydanında hava- lanmasından evvel hazır bulunan Baş-| bakan İsmet İnönü hava kurumu | yarbaşkanından © uzun boylu izahat | almıştır. Verilen izahattan çok mem- nun kalan Başbakanımız, tayyareci- lerimizle ayrı ayrı konuşmuşlar ve: “Şimdi büyük bir memleket turu- ma çıkıyorsunuz. Gelecek sene yurd için dolaşmalarını bitirmiş olacaksı- niz» demişlerdir. Cumhuriyet bayramındaki hava gösterilerinde yapılacak paraşüt at- ayışları hakkında izahat alan İsmet İnönü kanaatlerini yarbaşkana şu cümle ile ifade etmişlerdir: «Hava kurumu çok güzel, çok can- lı ve çok verimli çalışmaktadır. Sizi tebrik ederim. Küçük Ömer İnönü Başvekilin eli- mİ öpen bayan Gökçene bir buket ver- miştir. İnönü, iyi yolculuklar temen- Bİ etiği tayyarecilerimiz havalandık- tan sonra şehir üzerindeki gurub ha- linde ve çok güzel geçişlerini zevkle seyretmişler: «Bunlar, demişlerdir, hepsi havacı- lıkta henüz senesini © doldurmamış genç çocuklardır. Asıl verimleri faali- yetleri böyle uçduktan, mesleklerine ve nefislerine itimat getirdikten son- Ta başlıyacaktır.» Uçuş yapan tayyaretilerimiz hak- kında bazı suniler soran İnönü, Türk hava kurumu yarbaşkanının pilotluk üzerindeki çalışmalarını öğrenince (AKŞAM) ın edebi romanı Mektep arkadaşları — Tabii kıracaksınız. — Çaresiz. Zavallı, talihsizlik işte! — Bu, ters alçıyı yapan doktorda da talihsizlik var. Doktor B. Hayri şiddetle başını sal- ladı: N — Hayır. O sırf beceriksizlik ve dik- katsizlik! Bu ince, nazik bir ameli- yat değil kil Nihayet radyografiye göre, parmakların bulduğu nisbete gö- re kırığı alçıya koymaktan ibaret bir şey.. bunu Anadolu içindeki çifçiler bile yaparlar. — Peki hocam, buhu yapan da meşhur bir operatör. — Olabilir, Dalgın bir zamanma rasgelir. Yahut işi ehemmiyetsiz gö- rüp asistanına birakır, kontrol etmez, Onun için büyük profesörler mühim ameliyatları en küçük noktalarına kadar kendileri yaparlar. Haklıdırlar, Canla başla, dikkatle yaptıkları hal- de asistanın ve yahut hemşirenin kü- çük bir ihmali, dikkatsizliği, becerik- sizliği bütün gayretlerini sıfıra indi- Tebilir. Ve bü hâta asistana ve yahut hastabakıcıya değil doğrudan doğru- ya ameliyatı yapan operatöre yükle ve. memnun olmuşlar, yanlarında duran oğulları Ömer İnönünü işaret ederek «Çok güzel ben de Ömerle beraber | tayyareciliğe çalışmaya başlıyacağım» demişlerdir. Tayyarecilerimiz Konyada Konya 25 (A.A) — Ankaradan 15,15 de hareketle 16,40 da Konyaya geldik. Hava sakindi seyahat çok gü- zel geçti. Tayyare alanında vali Ce- mal Bardakçı, kolordu kumandanı general Keramettin, ordu erkânı har- biye reisi general Rüştü, fırka kuman- danı general Necip Kadri, ordu sıh- hiye reisi general Raif, belediye reisi Şevki Etgin, parti ve belediye erkânı şehir namına büketler verildi. Konya» yı bayraklarla donatılmış görünce 86- bebini sorduk. Türkkuşunun filosu- nun şerefine dediler. Halk sabahtan | itibaren yollara dökülmüş sevinç i- çindedir, Sabiha Gökçen ile Naciye Toros, Yıldız Uçmanı Atatürk köşkü- ne misafir ettiler. Bu akşam belediye tarafından ordu evinde akşam ziya- geti verilecektir. Bugün Ulus gazetesi filonun yap- makta olduğu büyük memleket turu için şu satırları yazıyor: «Dünyanın ilk kadın asker tayya- recisinin değer ve kıymetini arttırdı- ğı bu büyük tur, şimdiye kadar Ata- türk kızını ve Türkkuşu filolarıni gör- memiş olan yurd köşelerinde olacağı için, inkılâbın kanatlandırdığı Cum- huriyet neslinin sembolü olmak husu- siyetini taşıyor, Filolarımız beş şehrin sevgi ve se- lâmlarını havacılığımızın en kıymet- Hi çocukları vasıtasile memleketin dört bucağına görecektir... Dostu yaralamış Üsküdarda Tophanelioğlunda otu- ran Despina isminde bir rum kızı, €v- velee tanışıp sonradan dargın bulun- duğu Mahmud isminde biri tarafın- dan yaralanmıştır. Mahmud yakalan- mıştır; Bürhan Cahid nir, Onun için iki saatlik mühim bir ameliyatta operatör ayakta duramı- yacak kadar yorulduğu halde sargıla- rna varıncıya kadar muavinlerine bırakmadan kendi yapmağa mecbur- dur. Ne ise şimdi işimize bakalım. Bursalı tüccarın radyografisi glındı. Galiba da muntazam bir masajla adamcağızın kolu hareket edecek. İs- tersen bu işi san& bırakayım. Burada masajını yaparsın. Derhal kabul ettim. O gün üç dört saat İçinde doktor 'B. Hayri sekiz hasta müayene etti; Bunlardan ikisi ameliyat olacaklardı. Ötekiler yalnız teşhis koydurmak ve tedavi yaptırmak için gelmişlerdi. Geç vakit artık hastalar çekildikten sonra karşı karşıya oturduk, Çay söyledi. Ben de yorulmuştum. Fakat bırakıp gitmek te istemiyordum. Kabine hâ- yatı da hastane kadar merak verici” Zaten doktor B. Heyriden anlıyaca- ğım bir çok şeyler de vardı, Hastalar gelip giderken soramazdım, Şimdi kârğı karşıya çâylarinln içerken o, zihnimden geçenleri keş- fetmiş gibi bu bir kaç saatlik haya B. Hitlerle B. Mussolini (Baş tarafı 1 inci sahifede) lesi Mussoliniyi alkışlamıştır. İstas- yonun eşiğinde Mussolini ile - Hitler halkı selâmladıktan sonra merdiven- lerden inmişlerdir. Bu sırada toplar atılmağa başlamış, - Mussolini nazi teşekküllerini tettiş ettikten sonra B. Bitler ie beraber ön olomibile bine- Tek alay ile yola düzülmüştür. Arka- dan gelen diğer otomobillere. Alman Ye İtalyan nazırları binmişlerdi. Alay «yaşasın Doçe, yaşasın Hitler» diye bağıran iki sıralı seyirciler ara- sından geçmiş ve bu tezahürat arasın- da ikametine tahsis edilen Prens Şarl sarayı önüne gelmiştir. Halkın ısrarı üzerine Müsoolini sarayın balkonuna ar. çımı Doçe yarım saat dinlendikten sonra B. Hitleri ziyarete gitmiş, ilk görüşme bir çeyrek saat kadar sürmüştür. Mü- teakiben iki hükümet şefi Alman in- kılâbı ölüleri âbidesini ziyaret etmiş- ler, öğle yemeğini de Mussolininin zi- İ yareti münasebetile açılma merasimi yapılmış olan yeni Nasyonal sosyalist, sarayında yemişlerdir. Gazetelerin mütaleası Roma 25 — Giornele d' İtalia B. Mussolininin Berline seyahati müna- sebetile yazdığı bir makalede diyor ki: «Şu iki hakikatın bilinmesi lâzım- dır; Almanya ile İtalya Avrupada her hangi-bir devletle mukayese edilebi- lecek iki büyük devletti. Gene bu iki devlet münteriden veyahut müştere- ken her hangi bir hadiseye göğüs ger- meğe kadir ve mesuliyetlerini müd- riktirler. B. Mussolini ile B. Hitler arasında mükerreren vukubulacak mahrem mü- lâkatlar neticesinde yeni bir protokol İ imzalanmıyacak ve bir tebliğ neşre- İ dilmiyecektir. İki hükümet şefi, dü- İ şüncelerini Berlin stadında irad ede- İ cekleri nutuklarda doğrudan doğru- ya cihana ilân edeceklerdir. » Mussolini şerefine verilen ziyafette kimler bulundu Münih 25 (A.A) — B. Hitlerin B. Mussolini şerefine verdiği öğle ziya- fetinde, İtalyanlardan Hariciye Nazı- nı kont Ciano, İtalyanın Berlin büyük elçisi B, Attolico, Parti genel sekre- teri Strace ile B. Rocco, Almanlar ta- Tafından ise bütün nazırlar ve parti erkânı ezcümle Bb. Hess, Nöyrath, Göbbels, Himler, Ley, Prick, Rosen- berg ve B. Ribbenirop hazır bülun- muşlardır. Yemeği bir kabul resmi takib etmiş ve nasyonal sosyalist par- tisinin bütün erkânı bu kabul resmi- ne iştirak eylemiştir. Mussolini Alman askeri manevralarında bulunacak Münih 25 (A.A.) — B. Mussolini, akşam saat 19,15 de, refakatlerinde- ki zevat ile birlikte, Alman askeri kuvvetlerinin omanevralarında bu- tın kendi dephesiriden lüzumlu gör- düğü taraflarını deşmeğe başladı. — Bursalı çiflik sahibi iyi bir has | ta idi değil mi? Güldüm: — Mükemmel. fakat hastalığını anlamadan evvel işine, gücüne ve ço- cuklarına dair sorduğunuz suallerden ben bir şey anlamadım. Hoca koltuğuna yaslanarak tatlı tatlı güldü: — Vah benim altın kalbli kızım vah Gözün açılacak ama biraz gayret et- mek lâzım, Doktor her şeyden evvel hastasının içtima! vaziyetini öğren- melidir, Şöyle böyle bir adam. Uzak yerlerden kalkmış gelmiş. Bu hasta- ya İyi etmek lâzım. Bu adam gittiği yerde senden bahsedecek, «stanbul- da şöyle bir doktor ver, Kimsenin ya- pamadığını yapıyor, Bir ilâçla ağrıyı kesiyor, bir ameliyatla kopmuş ba- cakları bağlıyor!» diye propagandâ yapacak. Bundan başka böyle uzak- tan gelen hasta herhalde fakir bir hasta değildir. Parasız hasta olsa bey- lik hastanelere . Kabineye gelen hasta herhalde kendine meşhur dok- tor arıyan bir hastadır, Onun kıyafe- tine bakmamak, İlsanma ehemmiyet vermemek lâzımdır. Onunla derhal ahbabon konuşmalı, Memleketindeği, ki Fatih zat maaşları veznesindeki ihtilâs İddia makamı, Vehbinin cezalandırılmasını talebetti Kemal &dında birl 930 senesinde Fatih zat maaşları veznesinde bu- Tuhduğu sirada vezneden avans Su- retile aldığı 1783 Vira 75 Kuruşu zim- metine geçirdiğinden dolayı tevkif edilmiş ve muhakeme neticesinde beş sene hapse mahküm olmuştu. O za- man bu işte Kemal ile müşterek ol- mak suçundan maznunen zat işleri kaleminde mahsup masasında Veh- bi adında biri hakkında da takibata girişilmiş fakal Vehbi ortadan kay- bolduğu cihetle yakalanıp suç ortağı ile beraber mahkemeye verileme- mişti, O zaman izini kaybettirmeğe mu- veffak olan Vehbi uzun müddet öte- de beride saklandıktan sonra yakayı ele vereceğini anlamış ve kendi ken- dine alâkadar makamlara müracaat ederek teslim olmuştur. Hakkında lâzımgelen tahkikat ikmal edilerek Vehbi mahkemeye (verilmiş ve ağır ceza mahkemesinde muhakemesine başlanmıştır. Dünkü muhakemede iddia makamı Vehbinin de bu zim- met suçunda alâkası bulunduğu $a- bit olduğundan cezalandırılmasını istemiştir. Vehbi hakkında karar ve- rilmek üzere muhâkeme başka güne bırakılmıştır. Ipekli kumaşlar Fâbrikatorlar, floş da kullanmâk istiyorlar İpekli kumaşların stadardize edil- mesi hakkındaki nizamnamenin tat- biki hakkında, tedkikat yapıldığını yazmıştık. Haber verildiğine göre ni- zamnamenin tatbikinde bazı müşkül- lere tesadüf edilmiştir. Mevcut ipekli kumaş fabrikaları 12 dir. Bunlar şimdiye kadar mühte- lif nevi ve evsafta ipekli kumaşlar ya- pıp piyasaya çıkarıyorlardı. Bu defa standard nizamnamesine tamamen uygun şekilde mal çıkarmıyacakla- rını, saf İpekle beraber floş da kullan- manın zaruri olduğunu, aksi takdir- de zarar edeceklerini iddia ediyorlar, "Halbuki nizamnâmederi maksad hal kın aldanmaası, sağlam ve hâkikt İpekten mamül kumaş almasıdır. İpekli kumaş fabrikalarının bu id- diaları üzerinde tetkikat yapılmakta» dır. Bulunacak formülün her halde halkın lehine olacağı muhakkak gö- rülüyor. lunmak üzere hususi trenle Münih- ten ayrılmış ve istasyonda, B. Hitler ile parti ve hükümet erkânı tarafın- dan uuğurlanmıştır. Bu esnada halk parlak tezahürlerde bulunmuştur. — Ne habacan adam, ne candan adam! Diye ısınsın ve istiyeceğin tedavi ücreti karşısında pazarlığa kalkma- sın. Suallerimi işittin ya. Oğullarının ne iş yaptıklarını sordum. Maksadım ticari, mali vaziyetini anlamaktı. Ne cevap verdiğini hatırlıyor musun? — Evet, ikisi de haylazmış. — Haylaz ama bak biri otomobile biri hayvana merak sarmış. Babala- rı da bir istediklerini iki etmiyormuş. Demek ki hali, vakti mükemmel, Böy- le bir adamdan İstiyebildiğin kadar iste. Ben gene insaflı davrandım, Bir masaj için yüz elli lira istedim. Bu- nun yüz lirasını sana vereceğim, Elli- si de kabineye kalacak! Birdenbire şaşırdım. Yerimden fır- yarak: — Rica ederim hocam, dedim. Ben sizden para İstemedim, Doktor B, Hayri telâşıma hayret eder gibi güldü. Ve bana yerime otur- mamı işaret ederek: — Ne oluyorsun canım, dedi. Bu masajı sen yapmasan başkasına vap- İaracağım. Bir Rus kadını vardır, bü İşlerden anlar, O zanacağına sen ka- gan, Onu bırak. şimdi ben bu adam- dah yalnız beş lira vizita ücreti alıp masajeiyâ göndersem bu İşi elli lira» vermekle bir şey ziyan etmiş ol. göcuklarındani, işlerinden bahsetmeli | ya da yaptırabilirdi. Fakat o yüz elli 26 Eylül 1937 KADIN KÖŞESİ Rönar ariante kap EE Rönar arjante denilen tilkiden ya- pılan bu kapın piçimi zariftir. Öğ- leden sonra ziyarette giyildiği gibi ge ce tuvaleti ile'de kullamlabilir. Kahve kapatmak yüzünden cinayet Mürettep rakı sofrasında Abdullah kasten öldürüldü İzmir (Akşam) — Milâs kazasının Selimiye nahiyesinde bir cinayet ol muştur. Abdullah Çengiri adında bir köylü, kahveci Mehmed, Çakır Ali, Durmuş ve Veli oğlu Ali tarafından tesmmüden öldürülmüştür. Vakanın sebebi, bir kahvenin kapatılması me- selesidir. Kahveci Mehmedie maktul Abdullah, bundan bir'yıl evvel kavga etmişlerdi. Bu kavga esnasında o Ab- dullah ; — Senin kahveni kapatırım, görür- sün, demiş, Mehmed de: — Sen onu yapamazsın, yap ta bak ne oluyor? Cevabını vermişti, Bir müddet sonra bu kahve, kumar oynattığı için kapatılmıştır. Fakat kahvenin kapatılmasında Abdullahın en küçük bir alâkası yokmuş. Aradan epey zaman geçtikten san- ra kahveci Mehmed, Çakır Ali, Dur- nuş ve Veli oğlu All, maktul Abdulia- hın tarlasında bir içki âlemi tertib et- mişlerdir. Epey rakı içildikten sonra bililtizam kavga çıkarılmış ve kavga esnasında kahveci Mehmed, bıçağını çekerek Abdulish Çengiri'nin kalbine saplamıştır. İ İçki âleminin ve kavganın, Abdul- lahı öldürmek maksadile tertib edil- diği Milâs müddelumumiliği tarafın- dan yapılan tahkikat neticesinde meydana çıkarılmış ve dört suçlu da ağır ceza mahkemesine verilmişlerdir. maz kil Bizim kazancımız paradan ziyade onun kabineye alışmasındadır. Sonra hiç Tüzümu olmadığı halde ben onu bizim röntkenciye de gönderdim. O da beş on kuruş kazansın, Sonra malüm ya. Onlarla da hesabımız var- dır. Bugünün muamelesinden sana bu iş çıktı, Benim iki ameliyatım var. Bunlar mühimdir. Çocuğun ayağını düzeltmek için yapacağım ameliyat üzerine bir şey konuşmadığımı: gör- dün.. bu adam mebus olmakla bers- ber ayni zamanda, büyük bir tüccar- dır. Onunla pazarlık olmaz. Çocuğu- nun ayağı eski haline gelince o benim istiyeceğimden fazlasını verecektir. Bundan başka rakib bir doktorun yaptığı yanlışı düzeltmiş olmakla alacağım ameliyat ücretile yapamı" yacağım reklâmı yapmış olacağım. Doktor B. Hayri o kadar tabii anla- tıyordu ki ben de yavaş yavaş dedikle- rini anlamağa ve kavramağa başla- dım, Yalnız bugünkü: muayenelerden anlamak istediğim daha bir çok şey- ler vardı. Aklıma geleni sordum: — Peki hocam, Bir kadın hasta | vardı, Apandisit muayenesi yaptınız. Ben muayenenin neticesine göre 00* da ameliyatlık bir iş görmedim, Doktor Hayrinin yeşil gözleri göğe Yüğünün altırıda ışıl ışıl parlıyordu. Bas kıs güldür (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: